• Sonuç bulunamadı

1. KAVRAMSAL VE KURAMSAL ÇERÇEVE

1.1. Kavramsal Çerçeve

1.1.2. Kültürel Miras

1.1.2.3. Kültürel Mirasın Önemi ve Korunması

Kültürel miras somut ve somut olmayan özelliklerde olup toplumların kimliklerini oluĢturmaktadır. Dünya üzerinde çok yakın coğrafyalarda bile kültürel farklılıklar bulunabilmektedir, bunun sonucunda nesilden nesile aktarılan kültürel mirasta da farklılıklar oluĢmaktadır. Bu durumda çevresel faktörlerin etkisi olduğu kadar beĢeri faktörlerin de etkisi olmuĢtur. Toplumları birbirinden ayıran bu kimlik göstergesi, günümüzde teknolojinin hızla ilerlemesiyle birlikte giderek hafızalardan silinmekte ve

36

yerini küreselleĢen dünyada popüler kültürün hâkimiyetinde kimliksizleĢmeye bırakmaktadır. Yeme içme, giyim kuĢam, konuĢma dili gibi hayatın yapı taĢlarındaki aynılaĢma, toplumlar için geleceğe aktarılacak bir zenginlik oluĢturmamaktadır. Buradan maddi ve gayri maddi tüm unsurlar toplumların varlığı ve geleceği için büyük öneme taĢıdığı anlaĢılmaktadır.

Kültürel mirası meydana getiren insan ve yine insanın yarattığı teknolojinin kültürel mirasa verdiği zarar, paradoks bir durum oluĢturmaktadır. Dünya üzerinde bu durumun önüne geçilebilmesi için kültürel mirası koruma çalıĢmaları yapılmakta ve sürdürülebilirliği sağlanmaya çalıĢılmaktadır. Tüm bunların yanı sıra doğada kendiliğinden var olmuĢ ve tehdit altında olan doğal miras alanları bulunmaktadır. Bu alanları, Dünya‟da ender olarak görülen bitkilerin ve hayvanların yaĢam alanları, su birikintisi, jeolojik ve jeomorfolojik oluĢumu açısından diğer yerlerden farklı alanlar olarak açıklamak mümkündür. Doğaner (2003)‟e göre miras kavramı koruma kavramını da beraberinde getirmektedir. Bouchenaki (2003) ise korumanın hem somut kültürü hem de somut olmayan kültürü aynı anda kapsayıcı bir yaklaĢımla mümkün olacağını savunmaktadır. Çünkü somut ve somut olmayan kültürel miras arasında organik bir bağ vardır.

Kültürel mirası koruma ve onun sürdürülebilirliğini sağlamada çeĢitli durumlar ve olaylar ve olgular etkili olabilmektedir. Bunların baĢında din gelmektedir. Örneğin Ünar (2019)‟a göre Ġslamiyet resim ve heykel sanatlarını yasakladığı için bu iki sanat Ġslam ülkelerinde çok fazla geliĢme imkânı bulamamıĢtır. Bu nedenle Anadolu topraklarında hüküm sürmüĢ iki büyük Türk devleti olan Selçuklu Devleti ve Osmanlı Devleti dönemlerine ait heykel, resim vb. sanat eserlerine nadir rastlanmaktadır. Fakat Anadolu bu devletlerden önce de iskân olarak birçok devlet tarafından seçildiği için önceki dönemlere ait çok miktarda taĢınır ve taĢınmaz kültürel miras varlığı görülmektedir. Osmanlı Devleti‟nde taĢınır ve taĢınmaz varlıkları koruma çalıĢmaları II. Abdülhamit döneminde ortaya çıkmaya baĢlamıĢtır.

Kültürel mirasın uluslararası düzeyde korunması konusunda etkili olan faktör savaĢ ve silahlı çatıĢma ortamları olmuĢtur. 1907 yılında hazırlanan Lahey SözleĢmesi‟nin 4. maddesinde din eğitim, bilim, sanat veya toplumun yararına

37

kullanılan binalar, tarihi mekanlar ve alanlar ile hastanelere saldırı yapılması yasaklanmıĢtır. Bu düzenlemede miras niteliği taĢıyan alanların toplumun yararlandığı ortam alanlarla eĢdeğer tutulmuĢtur. Ancak 1950 yılından sonra kültürel mirasın bilimsel ve sanatsal yönüyle birlikte “insanlığın ortak mirası” olmasına dayalı bir koruma anlayıĢı geliĢtirilmeye baĢlanmıĢtır (ĠSMEP, 2014, s. 15).

Londra‟da 16 Kasım 1945 yılında imzalanan ve Türkiye‟nin 20 Mayıs 1946 tarihinde 4895 sayılı kanunla kabul ettiği BirleĢmiĢ Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu SözleĢmesinin 7. maddesinin 1. fıkrası gereğince ülkemizin eğitim, bilim ve kültür iĢleriyle ilgili konuları UNESCO çalıĢmalarıyla desteklenerek UNESCO SözleĢmesindeki amaçları gerçekleĢtirmek amacıyla, Milli Eğitim Bakanlığı‟na bağlı BirleĢmiĢ Milletler Eğitim ve Kültür Kurumu (UNESCO) Türkiye Milli Komisyonu kurulmuĢtur (UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Yönetmeliği, 1968, Madde:1).

Ürün (2016)‟ün aktardığına göre uluslararası kamuoyunda endiĢe duyulan ilk olay Mısır‟daki Aswan Barajının inĢa edilmesi ile Mısır Uygarlığına ait olan Abu Simbel Tapınaklarının yer aldığı vadinin sular altında kalma tehlikesi olmuĢtur. Sonrasında 1959 yılında Mısır ve Sudan hükümetleri Abu Simbel Tapınaklarının korunması için UNESCO‟ya baĢvurmuĢlar ve baĢvuru sonucunda baĢlatılan kampanyada 50 ülkenin yardımıyla 80 milyon dolar toplanmıĢtır. Abu Simbel ve Philae tapınakları yerlerinden sökülerek, kuru bir yere taĢınmıĢ daha sonra yeniden birleĢtirilmiĢtir. Bu durum kültürel miras varlıklarını korumada uluslararası dayanıĢma ve iĢ birliğinin ne derece önemli olduğunu tüm dünyaya göstermiĢtir. Dünya tarihinde ilk olarak kültürel mirasın korunması ve gelecek kuĢaklara aktarılmasına iliĢkin önerme ise 1972 yılında UNESCO tarafından düzenlenen Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunmasına Dair SözleĢmesidir (https://whc.unesco.org/en/conventiontext/).

UNESCO kültürel mirasın korunması amacıyla uluslararası düzeyde anlaĢma taslağının hazırlanması için Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi (ICOMOS)‟nin de desteğini alarak bir adımda bulunmuĢtur. Uluslararası Doğayı ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği (IUCN) ve diğer birliklerin katkılarıyla söz konusu sözleĢmenin son hali 1972 UNESCO Genel Konferansı‟nda onaylanmıĢtır. Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunmasına Dair SözleĢmenin en önemli yanı doğal ve kültürel mirasın korunması

38

konusunda tek bir belge niteliğinde oluĢturulmuĢ olmasıdır. SözleĢmeyi kabul eden devletler, kültürel ve doğal miras alanlarının bölgesel koruma programlarına dahil edilmesi, kültürel ve doğal mirasın korunmasına yönelik bilimsel faaliyetlerde bulunma, yerel halkın mirasa katkıda bulunmasını sağlama ve dünya mirasının eğitim öğretim programlarına dahil edilerek farkındalık kazandırması gibi konularda desteklemektedir. Bununla birlikte sözleĢmeye taraf olan devletler Dünya Miras Komitesine miras alanlarıyla alakalı rapor sunmaktadır. Bu raporlar uzmanlar tarafından incelenerek koruma sorunuyla alakalı durumlarda çözümler üretilmektedir. Türkiye sözleĢmeye 16 Mart 1983 tarihinde taraf olmuĢtur (http://www.unesco.org.tr/).

Kültürel mirasın korunması ve gelecek kuĢaklara aktarılması konusunda yapılan bu küresel ortaklığın yanı sıra, yerel ölçekte de belleği koruma adına yapılmıĢ ve yapılacak olan çalıĢmalar büyük bir önem taĢımaktadır. Örneğin kültürel miras varlıkları açısından zengin bir sahada miras bilincinin yerel halk üzerinde oluĢturulması, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluĢlarının ve diğer paydaĢların yer aldığı projelerin üretilmesi bu alanın korunması ve tanıtılması açısından önemli adımlardan birkaçıdır.

“Maddi kültür ve somut olmayan kültürel mirası birbirinden ayrı düĢünerek geliĢtirilen kültür koruma yaklaĢımlarının bir yanıyla eksik olacaklarını söylemek mümkündür” (Metin Basat, 2013, s. 70). Metin Basat‟ın da bahsettiği gibi somut ve somut olmayan kültürel miras varlıkları çoğu zaman bir bütünlük oluĢturur ve bu varlıkların sürdürülebilirliği için ortak çerçevede koruma planlarının yapılması isabetli olacaktır.

Aliağaoğlu (2004)‟na göre geçmiĢe ait değerlerin ilgi görmesi, insanların geçmiĢe olan özleminden ileri gelir. Ona göre geçmiĢi korumak insanın koruma içgüdüsünden kaynaklanmaktadır. Çünkü geçmiĢi bilmek gelecek için tahminde bulunmayı sağlar, bu da insanı güvende hissettirir. GeçmiĢ hem toplumsal hem de bireysel kimliğin temelini oluĢturmakta iken, geçmiĢe ait nesneler de kültürün simgelerini oluĢturmaktadır.

"Kültürel miras toplumsal belleğin somut temsilcileridir ve kaybı durumunda toplumsal bellekte kayıp yaĢanır, yani tarihin bir bölümünün somut kanıtları yok olur.

39

Bu sebeple bir ülkede ya da bölgede bulunan kültür miras, aslında tüm dünya toplumlarına aittir ve insanlık yararı için korunması gerekmektedir" (Özcan, Sözbilen ve Demir, 2020, s.51). Toplumların geçmiĢini yansıtan kültürel miras uzun yılların tecrübe ve alıĢkanlıklarını içermektedir. Bu nedenle bu birikimi kuĢaklar arasında aktarılarak geçmiĢ ile gelecek arasında bağ kurulmasına yardımcı olabilir.

Benzer Belgeler