• Sonuç bulunamadı

1.5. Pulpa Amputasyonlarında Kullanılan Materyaller

1.5.4. Yeni Uygulamalar

1.5.4.1. Sodyum Hipoklorit (NaOCl)

Sodyum hipoklorit, ilk kez Dakin tarafından, 1915’te I. Dünya Savaşında yara temizliği için antiseptik olarak kullanılmış ve klinikte dokulara zarar vermeden, yara

iyileşmesini engellemeden güçlü bir antibakteriyel etki gösterdiği belirlenmiştir (Orstavik, 2003). Daha sonra, çok etkili bir çözücü olduğunun gözlemesiyle de sodyum hipoklorit daimi dişlerin kök kanal tedavisinde irrigasyon solusyonu olarak kullanılmaya başlanmıştır (Orstavik, 2003; Bergenholtz ve Spangberg, 2004). Diş hekimliğinde uzun yıllardır kullanılan sodyum hipokloritin antibakteriyel olması (Harrison ve Hand, 1981; D'arcangelo ve ark., 1999; Buck ve ark., 2001), kanamayı süratle kontrol altına alabilmesi (Ranly ve Garcia-Godoy, 2000; Heling ve ark., 2001; Zehnder ve ark., 2002; Vostatek ve ark., 2011), vital pulpa için biyolojik olarak uyumlu olması ve yüzeyel etki göstermesi (Tang ve ark., 2000; Hafez ve ark., 2002) amputasyon tedavilerinde de kullanılabileceğini düşündürmüştür (Tsuneda ve ark., 1995; Cox ve ark., 1998, 1999; Hafez ve ark., 2000, 2002; Tang ve ark., 2000;

Tunç ve ark., 2006; Vargas ve ark., 2006).

%5’lik sodyum hipokloritin pulpa üzerindeki antibakteriyel etkisinin yüzeyel olduğunu, pulpanın derin kısımlarında sodyum hipokloritin çok fazla etkisi olmadığını ileri süren araştırmacılara karşılık (Hafez ve ark., 2002) %5’lik sodyum hipoklorit ile ferrik sülfatın süt dişi pulpa amputasyonlarındaki başarısını karşılaştıran araştırmacılar, yapılan pulpa amputasyonlarında 12 aylık takip süresi sonunda klinik olarak %100, radyografik olarak %79 oranında başarı elde edildiğini buna karşılık ferrik sülfat ile yapılan pulpa amputasyonlarında klinik başarının %85, radyografik başarının ise %62 oranında olduğunu belirterek sodyum hipokloritin süt dişi pulpa amputasyonlarında ferrik sülfata kıyasla daha başarılı bir materyal olduğunu savunmuşlardır (Vargas ve ark., 2006). Vostatek ve ark.’ları da (2011)

%5’lik sodyum hipoklorit ile yapılan pulpa amputasyonlarında 21 aylık takip süreci sonunda klinik olarak %95, radyografik olarak ise %82 oranında başarı elde edildiğini, bu oranların formokrezol ve ferrik sülfat amputasyonlarına ilişkin daha önce yayınlanmış çalışmaların sonuçları ile karşılaştırıldığında kıyaslanabilir düzeyde olduğunu dolayısı ile sodyum hipokloritin süt dişi pulpa amputasyonlarında kullanılabileceğini belirtmektedirler.

%3’lük sodyum hipoklorit ve 1/5’lik formokrezolün süt dişi pulpa amputasyonlarındaki başarısını karşılaştıran araştırmacılar ise 12 aylık takip süreci

sonunda her iki materyal ile klinik olarak %100 başarılı sonuçlar alındığını, radyografik başarı oranının ise sodyum hipoklorit için %80-92, formokrezol için

%90-93 olduğunu belirterek %3’lük sodyum hipokloritin süt dişi pulpa amputasyonlarında formokrezolün yerini alabileceğini ileri sürmüşlerdir (Ruby ve ark., 2013; Shabzededar ve ark., 2013). Ancak, sodyum hipoklorit ile yapılan klinik çalışmaların sayısı fazla olmadığından uygulama süresi ve konsantrasyonu bakımından henüz bir standart oluşturulamadığı bu nedenle sodyum hipokloritin amputasyon tedavilerindeki rolünü açıklamak için uzun dönem takipli daha geniş çalışmalara ve ilave kanıtlara gerek duyulduğu görülmektedir (Tunç ve ark., 2006;

Vargas ve ark., 2006; Vostatek ve ark., 2011; Ruby ve ark., 2013; Shabzendedar ve ark., 2013).

1.5.4.2. Biodentine

Dentin yerine kullanılmak üzere geliştirilmiş kalsiyum silikat esaslı bir materyal olan Biodentine’in kök perforasyonunun tamiri, apeksifikasyon, rezorpsiyon tedavileri, apikal rezeksiyon, kuafaj ve amputasyon tedavilerinde kullanılabileceği belirtilmiştir (Malkondu ve ark., 2014). Biodentine’in tozunda trikalsiyum silikat, dikalsiyum silikat, kalsiyum karbonat, oksit doldurucu, demir oksit ve zirkonyum oksit, likit kısmında ise hızlandırıcı olarak kalsiyum klorit ve su azaltıcı ajan olarak kullanılan su çözücü bir polimer bulunmaktadır (Malkondu ve ark., 2014; Grench ve ark., 2013;

Camilleri ve ark., 2013). Kalsiyum silikat esaslı materyaller ile karşılaştırıldığında Biodentine’in en büyük avantajı 9-12 dakika içerisinde sertleşebilmesidir. Ayrıca yüksek alkalen özelliği nedeniyle antibakteriyel etkiye sahip olması, pulpa hücrelerinden transforming growth factor-b (TGF-b) salınımını sağlayarak tamir dentini oluşumunu desteklemesi (Laurent ve ark., 2012), diş pulpası kök hücrelerinin (hDPSCs) proliferasyonunu arttırması (Luo ve ark., 2014) ve biyouyumlu olması (Laurent ve ark., 2008; Zhou ve ark., 2013; Perard ve ark., 2013) nedeniyle vital pulpa tedavilerinde kullanılabileceği düşünülmüştür (Perard ve ark., 2013). Nitekim;

Biodentine’in pulpa dokusu üzerindeki etkisinin MTA’ya benzediği, enflamasyona neden olmadığı, sert doku oluşumunu uyardığı ve düzenli yapıda tamir dentini

meydana getirdiği, yüzeyinde meydana gelen hidroksi apatit kristalleri sayesinde kenar adaptasyonunun çok iyi olduğu ve genç sürekli dişlerde kullanıldığında kök gelişimini engellemediği gösterilmiştir (Tran ve ark., 2012; Shayegan ve ark., 2012;

Nowicka ve ark., 2013; Villat ve ark., 2013).

2009 yılında tanıtılan Biodentine’in süt dişi pulpa amputasyonlarında kullanılabileceği belirtilmiş olsa da günümüze kadar bununla ilgili herhangi bir çalışmaya rastlanmamıştır.

1.5.4.3. Ankaferd

Thymus vulgaris (kekik), Glycyrrhiza glabra (meyan kökü), Vitis vinifera (asma yaprağı), Alpinia officinarum (havlıcan otu) ve Urtica diodica (ısırgan otu) bitkilerinden elde edilen bir karışım olan Ankaferd’in (Bilgili ve ark., 2009) kanama durdurucu ajan olarak çeşitli alanlarda kullanıldığı görülmektedir (Kurt ve ark., 2008a, b; İbiş ve ark., 2008; Bilgili ve ark., 2009; Teker ve ark., 2009; Meriç ve ark., 2010; Tuncer ve ark., 2010). Kanama durdurucu etkisini enkapsüle protein ağı oluşturarak vital eritrositlerin agregasyonu için odak noktaları meydana getirmek suretiyle gösteren Ankaferd’in (Göker ve ark., 2008; Haznedaroğlu ve ark., 2010) bu özelliği nedeniyle süt dişi pulpa amputasyonlarında başarılı bir şekilde kullanılabileceği ileri sürülmüştür (Koyutürk ve ark., 2013). Nitekim; Koyutürk ve ark. (2013) ferrik sülfat, formokrezol ve Ankaferd ile yaptıkları pulpa amputasyonlarında, formokrezol kullanılan dişlerde 30 gün sonra pulpada yoğun bir enflamasyon görüldüğünü, ferrik sülfat ve Ankaferd kullanılan dişlerde ise daha hafif bir enflamasyon geliştiğini ve bunun 15 gün sonra ortadan kalktığını belirterek formokrezol ile karşılaştırıldığında ferrik sülfat ve Ankaferd’in doku cevabının daha iyi olduğunu dolayısı ile ferrik sülfat ve Ankaferd’in formokrezol yerine amputasyon materyali olarak kullanılabileceğini ifade etmişlerdir. Odabaş ve ark. (2011) ise kalsiyum hidroksit amputasyonlarının başarısında Ankaferd’in etkisini değerlendirmek amacıyla yaptıkları bir çalışmada, 12 aylık takip süresi sonunda Ankaferd uygulanan dişlerde tedavilerin klinik ve radyografik olarak %95 oranında

başarılı olduğunu ancak Ankaferd uygulanmayan dişlerde de bu oranın %90 olduğunu gözleyerek kalsiyum hidroksit amputasyonlarında kanama durdurucu olarak Ankaferd kullanılmasının tedavinin başarısını etkilemediğini ileri sürmüşlerdir.

Benzer Belgeler