• Sonuç bulunamadı

1. HIZ VE ZAMAN NOSYONU

3.2. Yeni İletişim Teknolojilerinin Sağladığı Hız Olanakları

İcadının ardından telefonu ilk kullanan meslek grubunun doktorlar olması gibi bugün de örneğin acil yardım ekipleri yeni iletişim teknolojilerinin sağladığı hızı, hayat kurtaran bir olanağa çevirmektedir. Kazalardan, ani gelişen tehlikeli durumlardan hızla haberdar olmakta, olay yerine gitmeden olay yerini görebilmekte, bir doğal afet kazazedesinin yerini-konumunu bulup onu hayatta tutmak için karşılıklı, görüntülü, anlık iletişim kurabilmektedirler. Şüphesiz artan hızın gazeteciler için de sağladığı olanaklar vardır. Ancak diğer meslekler için ya da toplumun geneli için sağladığı olanaklar ile gazetecilik için sağladığı olanaklar arasında nitelik farkı olduğu söylenebilir. Yeni iletişim teknolojileri ve dijitalleşme, haberciler açısından öncelikle haber kaynaklarına

24 Enformasyonun metalaşmasıyla ilgili kavramsallaştırma ve çözümlemelere, bu çalışmanın ilgi alanını aşması nedeniyle yer verilmemiştir. Ayrıntılı bilgi için bkz. V. Mosco ve C. Fuchs (2019) Medya, Meta ve Sermaye Birikimi, Marx Geri Döndü. Çev. Banu Durdağ. İstanbul: Nota Bene.

76

erişimi hızlandırıp, kolaylaştırmıştır. Haberin yazılması ya da yapılması, okura ve daha geniş okur kitlesine ulaştırılması, hızlı geri bildirim alınması, okurla/izleyiciyle etkileşim gibi gazetecilik mesleğinin temel pratikleri, yeni iletişim teknolojilerinden ve dijitalleşmeden etkilenmiştir.

Yeni iletişim teknolojilerinden söz ederken önce kitle iletişim araçlarını geleneksel ve yeni olarak sınıflandıran ilk çalışma, UNESCO’nun 1986 yılına dayanan uzmanlar toplantısı hatırlatılmaktadır. Buna göre, basın, radyo ve televizyon geleneksel medya, onlardan sonra ortaya çıkan video, kablo, videotekst gibi mecralar yeni medyadır.

Yeni medyanın özelliği alıcıyla etkileşimli olması, ileti olarak bağlanabilir (hipermetinsel) olması, önceki bölümde de değinildiği gibi çoklu ortamla aracılanması, multimedyaya dair oluşudur. Dijitalleşme/sayısallaşma yeni medya için önemli bir ölçüttür. “Sayısallaşma, ‘metnin parçalanmasını, işlenmesini, bağlantılandırılabilmesini sağlayarak’ yeni iletişim teknolojilerinin ağlaşma (networking), çokortamlılık ve etkileşim (interactivity) özelliklerini teknolojik düzeyde olanaklı hale getirmiştir”

(Peters’tan akt. Aydoğan, 2012: 13).

İletişim araçları, analog olarak ortaya çıksalar da dijital teknolojiyle yenilenen bir altyapıya sahiptir. Yeni medyanın özelliklerini barındıran uygulamalarla, dijitalleşmeyle barışmış, içselleştirmişlerdir. Geleneksel medya ile yeni medya arasındaki bu geçişkenliğin yeni iletişim teknolojilerinin doğasından kaynaklandığı öne sürülebilir.

Medya metinlerinin üretimi, içeriklerindeki değişim ve tüketici olarak okura/izleyiciye ulaştıkları sürecin tamamı, dijitalleşmeyle ve yeni medya etkisiyle yenilenmektedir.

Örneğin, geleneksel gazeteler de bu süreçte sadece haberlerini yayınlayacak internet sitesi kurmakla kalmamış, yeni medyaya uygun hipermetinler geliştirmeye çalışmışlardır.

Gazetelerin internet sitelerinde HürriyetWeb TV, Milliyet TV gibi ara haber formları barındıran video görseller hazırlamışlardır. Hatta etkileşim çabası bununla da sınırlı

77

kalmamıştır. Kapatılan Habertürk gazetesinde, basılı gazetedeki haber üzerinde QR kod (hızlı yanıt kodu) teknolojisi kullanılarak, okurun cep telefonunda ilgili haberin videosunu izleyebilmesi, sayfaya basılamayan ayrıntıları okuması sağlanmıştır. 25

Sanayi devrimi ile bugünün dijital devrimini kıyaslayan Ramonet (2000: 88), insan kaslarının yerine makinaların geçtiği dönemden, beyin fonksiyonlarını yerine getiren ve birbirleriyle bağlanabilen bilgisayarların, gezegen ölçeğinde bilgi alışverişi yaptığı dijital devrim dönemine geçildiğini ifade etmektedir. Bilgi ve iletişim teknolojilerindeki yenilikler, internet, veri depolama ve aktarma yeteneğindeki artış, hücresel iletişim teknolojisinde çığ gibi artan hızlanma ve diğerleri, dijital devriminin içinden görünen sonuçları olarak görülmektedir.

Televizyon haberciliği açısından yeni iletişim teknolojilerinin sağladığı hız olanakları arasında somut olarak vurgulanması gereken görüntü aktarımı, işleme ve iletmedir. Habercileri doğrudan ilgilendiren boyutuyla ele aldığımız televizyonda hızlanma, temel olarak kayıt alınan görüntünün dijital olarak kurgu sistemine aktarılabilmesi ve dijital olarak işlenip yine aynı sayısal yolla rejiye ve uyduya çıkarılabilmesidir. Çok kısa bir süre öncesine kadar kameralarla kalın bir kitap büyüklüğündeki videokasetlere kaydedilen görüntülerin, işlenip habere dönüşmesi amacıyla sisteme aktarılabilmesi için fiziksel olarak haber merkezine gönderilmesi gerekmiştir. Örneğin, Türkiye’de 2000’li yılların ilk yarısında bile, bir sınır köyünde çıkan çatışmanın televizyonda haberini yapmak demek, o bölgeden alınan görüntülerin otobüs ya da uçakla haber merkezine gönderilmesiyle ancak birkaç gün sonra

25 QR ‘Quick Response’ kelimelerinin kısaltılmış halidir. Bir çeşit barkoddur. İçeriğin hızlı bir şekilde deşifre edilebilmesini sağlar, taşıdığı enformasyona saniyeler içinde akıllı telefonlar üzerinden ulaşılabilir.

(Aktaş, 2013).

78

yayınlanabilmesi demektir. Şimdi ise görüntüler kameraya kaydedildikten hemen sonra, mobil iletişim şebekesi üzerinden 3G, 4.5G teknolojisiyle aktarılabilmektedir. Anında kurgu masasına düşen görüntüler, hızla işlenebilmektedir. Hatta internet üzerinden, kameraman ve kamera olmayan yerlerden de bilgisayarlar ve cep telefonları üzerinden anlık görüntü kaydı ve canlı yayın yapılabilmektedir. Televizyondaki teknik haber üretimi açısından sayısal teknolojilerin kazanımı, görüntüyü sisteme aktarma, işleme ve iletme olarak özetlenebilir.

Bunun yanı sıra yeni teknolojiler, tüm gazetecileri etkiledikleri gibi televizyon muhabir ve editörlerini de etkilemiştir. Başta haber kaynaklarına ulaşımın kolaylaşması sayılmaktadır. Sosyal medya uygulamaları örnek olarak verilebilir. Haberciler için doğrulanacak bilgi, kulis, bir olayla ilgili işaret, bir kişi hakkında yorum, bir konum bildirimi bile habere giden yolda çok önemli mesafelerin alınmasını sağlayabilir. Resmi kaynakların kendi hesapları üzerinden yaptığı açıklamalara hızlı erişimin yanı sıra sosyal medya, çok geniş bir açık kaynak havuzu sunar.

Televizyon habercileri için haber kaynakları arasında görüntü kaynaklarını da saymak gerekir. Sosyal medya ve internet, çok sayıda görüntü sunmasıyla televizyon habercilerinin sık sık kullandığı bir kaynaktır. Herhangi bir olay yerinden, bir görgü tanığından görüntü akışı sağlanabilir. Doğruluğu tartışmalı olmasına karşın, nasıl elde edildiği bilinmese de zaman zaman bu türden görüntülerin kullandığı bilinmektedir. Çok sıcak gelişmelerde olay yerinden olduğu iddiasıyla akan bu görüntülerin hızla gözden geçirilerek televizyon ekranlarına yansıtıldığı ya da yine hız gerekçesiyle kimi zaman yeterince editöryal filtreden geçirmeden yayına yansıtıldığı olmuştur. Patlamalar, şiddet olayları, silahlı saldırılar ya da trafik kazaları gibi olaylarda televizyon ekranlarına yansıtılmaması gereken görüntülerin haber merkezine ulaştıkları süratle editör eşiklerini aştığı görülmüştür. Bu hız kazaları sonucunda kanlı, kışkırtıcı ya da sahte görüntülerin

79

televizyonlarda yayınlanması artık sıradanlaşmıştır. Birkaç örnek vermek gerekirse, Ankara’da Rus Büyükelçi Andrey Karlov suikastından ilk ulaşan fotoğraflar bazı televizyon kanallarında filtresiz olarak ekrana yansımıştır, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun mazbatayı alması merakla beklenirken, Ankara’da alınan mazbataya İmamoğlu’nun montajlandığı bir sahte fotoğraf yanlışlıkla ekrana verilmiştir, ölen ilkokul öğrencisiyle ilgili güvenlik kamerası görüntüleri savcılık kaynaklarından muhabirlere geçer geçmez rejilere ulaştırılmış ve çocuğun ölüm anları ekrana yansımıştır.

Sosyal medya kullanan herkesin karşı karşıya kalabileceği bu türden yanılgıların kitle iletişim araçlarıyla yaygınlaştırılmasını, yeni medyadaki hızın içerdiği kaza kaçınılmazlığıyla açıklamak mümkündür. Virilio’nun (1998, 2003) ‘kaza’

kavramsallaştırmasıyla, hızlanma ne kadar yüksekse kaza da bir o kadar ölümcül olabilmektedir.

Yeni iletişim teknolojilerindeki gelişme sonucunda akıllı telefonlar için çok sayıda haber yazılımı geliştirilmiştir. Bunlar arasında bazıları, haber ajanslarının flaş haberlerini cep telefonu ekranına düşüren uygulamalardır. Bu uygulamaları gazeteciler yoğun olarak kullanmaktadır. Günün her saatinde her hangi bir flaş gelişmeden hızla haberdar olmak isteyen televizyon habercileri de hem bu uygulamalara hem de seçilmiş bazı kullanıcıların (örneğin önemli politikacıların, haber kaynaklarının ya da bakanlıkların, valiliklerin) paylaşımlarından anında haberdar olmak için akıllı telefon uygulamalarını ve sosyal medyayı kullanır.

Bu çalışmada anket uygulamasına26 katılan televizyon habercilerinden %85’inden fazlası akıllı telefonlarında flaş haber uygulamaları kullandıklarını belirtmişlerdir.

Telefonunda flaş haber uygulaması kullanmadığını belirtenlerin oranı % 10’un altındadır.

26 Anket çalışmasıyla ilgili temel bilgiler Televizyon Haberi Üretim Sürecinde Hız Bağımlı Yapı (s.93) başlığı altında verilmiştir.

80

Televizyon habercileri arasında akıllı telefonunda flaş haber uygulaması kullanan, flaş haberlerden anından haberdar olmak isteyen katılımcıların %43’u muhabirdir.

Araştırmaya katılan ve flaş haber uygulaması kullanan editör katılımcı oranı %25,7 olmuştur, uygulama kullanan müdür/koordinatörlerin ağırlığı ise %31,4 oranındadır.

Yeni iletişim teknolojilerinin ve dijitalleşmenin sağladığı hız olanaklarının yanı sıra, onların yeni bir çalışma biçimi doğurduğu da belirtilmektedir (Virilio, 2003).

Şirketlerin cep telefonu aracılığıyla çalışanlarının özel hayatları ile çalışma zamanları arasındaki ayrımı ortadan kaldıran denetim ve mesai sistemleri, küresel “tele-gözetim”

sisteminin bir parçasıdır (Virilio, 2003: 66-69). Cep telefonunu vücudun bir parçası gibi kullanan televizyon habercileri için mesai saatleri dışında da çalışma temposunun sürdüğü, haber kontrolü, kaynaklarla ilişki, son dakika takibi gibi mesleki çalışmaların yapıldığı belirtilmelidir.

Bu çalışmaya katılan televizyon habercilerinin tamamı, mesai saatleri dışında da işleriyle ilgili çalışma yaptıklarını söylemiştir. Katılımcıların tamamı mesai saati dışında cep telefonlarıyla alan takibi, kaynaklara soru yöneltme, telefon bağlantısı ya da haber yazma gibi mesleki çalışmalar yaptığını belirtmiştir. Bu şekilde ne sıklıkla çalıştıkları sorulan katılımcılardan “her gün” yanıtını verenlerin oranı %53,7 olmuştur.

Katılımcıların yarıdan fazlası her gün fazla mesai yapmaktadır. Haftada birkaç mesai dışında da haber çalışması yürüten katılımcı sayısı %31,7 olmuştur. Bu çarpıcı oranların, haber kuruluşlarının ekonomik örgütlenmesi ve emek sömürüsüne varan çalışma yaşamı açısından da veri sunduğunu belirtmek gerekmektedir. Zira katılımcıların %85’inden fazlası en az birkaç günde bir fazla mesai yapmaktadır. Haftada 1 fazla mesai yaptığını belirtenlerin oranı %2,4 olurken, ayda birkaç kez bu şekilde çalıştığını söyleyenler %4,9 oranındadır.

81

Mesai dışı çalışma sorusunu görevlere göre dağıttığımızda, her gün teknolojiyle fazla mesai yapanların %36,4’erlik oranla muhabir ve editörler olduğu görülmektedir.

Mesai dışında her gün cep telefonuyla çalışanlar arasında müdür/koordinatörlerin oranı

%27,3’te kalmıştır. İş saatleri dışında her gün cep telefonuyla mesleki çalışma yaptığını söyleyenlerin %72,8’i muhabir ve editörlerdir. Haftada birkaç kez bu şekilde çalıştığını söyleyenler arasında muhabirlerin oranı %69,2 olurken, editörlerin oranı %7,7, müdür/koordinatörlerin oranı ise %23,1 olmuştur. Hızlanma ve günümüz kapitalizmi arasındaki doğrudan ilişki de dikkate alındığında, bu sonuçlar, hızlanmayla ilgili daha derinlemesine araştırmaların gazetecilerin emek süreçleriyle doğrudan ilgili sonuçlar vereceğini göstermektedir.