• Sonuç bulunamadı

2. HIZIN HABERDE YARATTIĞI BİÇİMSEL SORUNLAR

2.1. Tv Haberciliğinde Aşırı Hız ve Sonuçları

Televizyon haberciliğinde aşırı hızlanmanın sonuçlarından biri olarak değerlendirilebilecek bir kavram son dönemde iletişim araştırmalarında da yer etmeye başlamıştır: İnfobesite. Enformasyon ve obezite kelimelerinin bir araya getirilmesiyle oluşturulan ifade, gerekli gereksiz haber akışının bolluğunun, bu bollukla tüketmenin bir kronik hastalık gibi zarar vermeye başladığını işaret etmektedir. “Bilgi ne kadar fazla olursa o kadar az anlam taşımaktadır. Bilgi ne kadar azsa, o denli de çok anlam ifade etmektedir. Burada alışılmadık hiçbir şey yoktur. Belki de insan doğasının bir kanunudur bu” (Postman ve Powers, 1996 :122). Bu kadar enformasyon arasında hangisinin değerli, hangisinin gereksiz olduğunu belirlemenin de gazetecinin kamusal sorumluluğu çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği öne sürülebilir ancak başta televizyonun bu görevi yerine getirmediği belirtilmektedir.

118

"Bizler, tabii ki, insanların fazla bilgiye ulaşması gerekliliğini inkâr eden bir tartışma sürdürmüyoruz, fakat aşırı bilgi bolluğu (information glut) diye bilinen soruna dikkat çekmeye çağırıyoruz. Basit olarak ortaya koyarsak mesele şu: Haber medyası, özellikle televizyon, her yerden ve her şeyden bilgiyle günlerimizi doldururken bu bilgilerden hangi birinin ne anlama geldiğini kararlaştırmakta artan bir güçlük çekmekteyiz. Herhangi bir haber parçasının kusurunu ortaya çıkarmak için zamanımız olmaz ve bir tanesinin bile olsun değerini ölçüp, hakkında karar vermek için en azından televizyonun kendisinden nadiren yardım görürüz" (Postman ve Powers, 1996:122).

Connerton, aşırı bilgi üreten ve yayan bir kültürde daha fazla enformasyon sahibi olmak yerine bu enformasyonu reddetmenin akıllılık olduğunu belirtmektedir (Connerton, 2014: 139) ve Marshal Berman’ın “Katı olan her şey buharlaşıyor” (1982) kitabına göndermeyle enformasyonu elinde tutanların egemenliğine vurgu yapmaktadır:

“İnsanlık, nükleer enerji santralleri kuran, silah üreten ve genetik mühendisliğini ilerleten enformasyon türüne hakim olanlar tarafından tahakküm altına alınıyor. Nesnelerin gitgide yok olduğu kültürümüzde güvenilirlik eksikliği hissetmek artık gündelik deneyimlerimizden biri. Katı olan her şey eriyip enformasyona dönüşüyor” (Connerton, 2014: 124)

Gazetecinin bu yoğun ve hızlı enformasyon akışı içinde yorumsama, çıkarım, analiz, fikri takip, bağlama oturma gibi nitelik yoğun vazifeleri yerine getirememesi nedeniyle okurun bir anlamda “başının çaresine bakması” gerektiği görüşü de dile getirilmektedir.

“Gartner ‘Eskiden editör ve haber müdürlerinin haberi yayınlamadan önce sindirmek için zamanı vardı’ der. ‘Şimdiyse durumları, söylentileri, imaları, çoğu durumda hiçbir bağlam, durum ve söylenti ya da doğru, gerçek ve gerçek-dışı

119

arasındaki ayrım olmaksızın adeta ‘kusma’ durumu söz konusu. Bir önceki kuşağa göre haber tüketicisi olarak biraz daha akıllı olmanız gerekiyor.’ Hepinize bol şans” (Gartner’dan akt. Rosenberg ve Feldman, 2008: 17).

Bu tezdeki anket çalışmasında, televizyon gazetecilerine ürettikleri bilgide maddi hatalar yapıp yapmadıkları, yazım yanlışları da dâhil olmak üzere ekrana hatalı bilgiler yansıtıp yansıtmadıkları da sorulmuştur. “Sıcak bir gelişme ile ilgili ekrana yansıttığınız son dakika notunun içerik ya da biçim olarak tam doğru ifadeye sahip olmadığını fark ettiğiniz durumlar oldu mu” sorusuna katılımcılar %70,7 oranında “evet” yanıtını vermiştir. Soruyu %4,9 oranında yanıtsız bırakılmış, %24,4 oranında katılımcı “hayır”

yanıtını işaretlemiş, Katılımcıların ezici bir çoğunluğunun ekrana en az bir kez yanlış son dakika yansıttıkları görülmektedir.

Bu soruya “evet” yanıtını verenlere, ne sıklıkla yanlış son dakika yansıttıkları da sorulmuştur. %61’i “nadiren” seçeneğini işaretlemiş, %2,4’ü birkaç haftada bir, %4,9’u ise haftada bir bu yanlışlıkların olduğunu belirtmiştir. Hemen hemen her gün bu tür yanlışlıklar olduğunu belirten katılımcı oranı %2,4’tür. Televizyon habercileri nadiren de olsa daha önce birden fazla kez yanlış son dakika verdiklerini belirtmişlerdir.

Habercileri bu hızlanmaya sürükleyen nedenler arasında sıklıkla teknoloji gösterilir. Bu nedenle televizyon habercilerine yeni iletişim teknolojileri ve dijitalleşmeyle ilgili sorular da yöneltilmiştir. “Yeni iletişim teknolojileri, internet ve akıllı telefonlar habercilikte hızı arttırmıştır. Bu durumun üzerinizde baskı oluşturduğunu düşünüyor musunuz” sorusuna “evet” yanıtını veren katılımcıların oranı %75,6’dır.

Dörtte üçü, habercilikte teknolojiyle artan hızlanmanın üzerlerinde baskı oluşturduğunu düşünmektedir. Soruya hayır yanıtını verenlerin oranı %22’dir. %2,4 oranında katılımcı soruyu yanıtsız bırakmıştır.

120

Üzerinde teknolojik baskı hissetme durumuna ilişkin görev dağılımına baktığımızda, “Hızlanma üzerimizde baskı oluşturuyor” diyenlerin %45,2 oranında muhabir, %19,4 oranında editör, %35,5 oranında müdür/koordinatör olduğu görülmektedir. Müdür/koordinatörlerin tamamı üzerlerinde hız baskısı olduğunu belirtmiştir. Editörlerin çoğu bu soruya “hayır” yanıtını vermiştir. Bir başka deyişle teknolojiyle gelen hızlanmanın baskısını yaşamadığını söyleyenlerin %55,6’sı editördür.

Bir başka soruda yeni teknolojilerin sağladığı hızlanma imkânlarını gazetecilik için bir avantaj olarak görüp görmedikleri ölçülmüştür. Avantaj olduğunu düşünenlerin oranı %87,8’dir. Müdür/koordinatörlerin %18,2’si bu soruya hayır yanıtını vermiş, teknolojinin hız imkânlarının gazeteciler için avantaj olmadığını görüşünü ifade etmiştir.

Muhabirlerin sadece %10,5’i, editörlerin %9,1’i bu görüşü paylaşır. Başka bir deyişle, teknolojiyle gelen hızı avantaj olarak görmeyen, müdür/koordinatörlerin sayısı muhabir ve editörlere göre iki katı kadar fazladır. Yaş ve deneyim faktörlerini bu yanıtlarda etkili olduğu öne sürülebilir.

Televizyon habercilerinin %87.8 gibi yüksek bir oranla yeni teknolojilerini gazetecilik için avantaj olarak görmelerine karşın, teknolojik imkânların başarı getirmediğini düşünmektedirler. Katılımcılara, “Günümüz gazetecilerinin geçmiş dönemdeki meslektaşlarına göre daha başarılı olduğunu düşünüyor musunuz” sorusu yöneltilmiştir. Bugünün gazetecilerini geçmiş dönemlerin gazetecilerine göre daha başarılı bulduğunu belirten televizyon habercisi oranı %7,3’te kalmıştır. Bu çalışmaya katılanların %82,9’u geçmiş dönemdeki gazetecileri günümüzdekilere göre daha başarılı bulmaktadır. Bugünkü gazetecilerden farklı olarak yeni teknolojilerin avantajına sahip olmayan geçmiş dönem gazetecilerini daha başarılı bulanların oranının bu denli yüksek olması çarpıcı bir sonucu ortaya koymaktadır. Bu sonucun şöyle okunması mümkündür:

Televizyon habercileri için teknoloji ve hız gazetecilik için bir avantajdır ancak başarılı

121

olmaya yeterli değildir. Bugünün süper-hızlı gazetecileri geçmiş dönemlerin “yavaş”

gazetecilerinden daha başarılı olamamaktadır.