• Sonuç bulunamadı

1. HIZ VE ZAMAN NOSYONU

2.2. Haber Değerleri ve Hızın Artan Önemi

2.2.2. Haber Değerinde Değişim ve Hız

“Gazetecilerin bazı şeyleri görüp bazı şeyleri görmedikleri özel ‘gözlükleri’

vardır; gördükleri şeyleri de belirli bir şekilde görürler, seçimlerindense bir yapı, bir derleme oluştururlar. Bu seçim ilkesi sansasyonelin, görülmeye değer olanın aranmasıdır” (Bourdieu, 2015: 22). Bununla birlikte haberin her zaman aranıp, araştırılıp, bulunup ortaya çıkarılacak, toplanarak yapılacak bir şey olmadığını, bazen bir anda ortaya çıkabildiğini belirtmek gerekir. Postman ve Powers’a (1996) göre bu nedenle haber, toplanmaktan çok yapılan bir şeydir. Gazetecinin ilginç bulduğu ya da izleyicilerinin ilginç veya önemli bulacağını sandığı fikrine dayanır (Postman ve Powers, 1996: 21).

"TV haberleri neyin meydana geldiği değildir. Haber, gazeteci ya da muhabir diye adlandırılmış bir takım adam ya da kadının sunmaya değer bulduğu şeydir" (Postman ve Powers, 1996:127).

Bir olayın görülmeye/sunulmaya değer bulunması haber değeri taşıdığı anlamına gelir. Bir kavram olarak “haber değeri (news values)” içerdiği temel ölçütlerle, dolaylı olarak haberin ne olduğunu/olmadığını da tanımlar. Haber yapılırken bu ölçütlerin birkaçının varlığının belirleyici olması beklenir. Türkiye’de de habercilik eğitiminde, gazeteciliğe giriş temel derslerinde anlatılan Amerikan kökenli gazetecilik yaklaşımında haber değerlerini beş ana ölçütte toplamak mümkündür (Tokgöz, 2000)

“1- zamanlılık (immediacy), 2- yakınlık (proximity), 3- önemlilik (prominence), 4- sonuç (consequence), 5- insanın ilgisini çekme (human interest).

61

Bazı yazarlar yukarıdaki değerlere başka değerler de eklerler. Bunlar arasında anlaşmazlık (conflict), kuşku (suspense), gariplik (odditiy), duygulara yönelme (emotions), yenilik, şimdi olması, tazelik özellikleri taşıması, en geç olması, yeni ortaya çıkması (orijinallik)” (Tokgöz, 2000: 176).

Yukarıda sayılan beş temel ve dokuz ek ölçütten altısı zamanla, güncellikle ve hızla ilişkilendirilebilir. Bunların yanı sıra kimi araştırmacıların geliştirdiği haber değeri ölçütleri de kullanılmaktadır. Johann Galtung ve Mari Ruge’un (1965) 12 ölçütü bunlar arasında sayılır: 1- Olayların süre olarak uygunluğu (kısa sürede olup bitmeleri), 2- olayın büyüklüğü, 3- olayın açıklığı/anlaşılırlığı, 4- olayın anlamlılığı, 5- olayın uyumu, 6- olayın beklenmedik oluşu, 7- olayın sürekliliği, 8- kompozisyon, 9- seçkin uluslar, 10- seçkin kişiler, 11- kişilere yapılan göndermeler, 12- olumsuza olana yapılan göndermeler.

Tony Harcup ve Deirdre O’Neill (2001) bu kriterlere “eğlence, olumlu olana yapılan gönderme, elit kurulu ve enstitülere yapılan gönderme, gündem-promosyon ve kampanyalar” şeklinde ekleme yapmış, Judy McGregor (2001) da “görsellik, duygusallık, çatışma, gazetecinin haberle ün kazanması” ölçütlerinin göz ardı edildiğini savunmuştur (Kars, 2015: 105-109). 1965 tarihli Galtung ve Ruge’un 12 ölçüt çalışmasına son iki ekleme 2000’li yılların başına dayanır16. Bu güncel olduğu söylenebilecek eklerde yer alan “görsellik” ve “eğlence” kriterlerinin, televizyonun temel kitle iletişim aracı haline gelmesi ve iletişim teknolojilerindeki gelişme sonucunda haber değerleri arasında katılmaya başladığı savunulabilir.

16 Tony Harcup ve Deirdre O’Neill, haber değerine ilişkin 2001 tarihli çalışmalarını güncellemiş, sosyal medya etkisini de kriterleri yeniden oluştururken gözetmişlerdir. Örneğin “paylaşılabilirlik”, “görsel işitsel video-resimler” gibi kriterler eklemişlerdir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Harcup, T., O’Neill, D. (2017) “What is News, News Values Revisited (again)” Journalism Studies. vol 18. ss 1470-1488.

https://www.tandfonline.com/doi/full/10.1080/1461670X.2016.1150193 Erişim Tarihi 18.11.2019.

62

Galtung ve Ruge’dan 24 yıl sonra, televizyon gazetecileri üzerine yapılan bir çalışmaya bakılacak olursa, haberciler için haber değeri kavramının güncellenmekte olduğu görülebilir. Marilyn Matelski 1989 yılında ABD çapında 240 televizyon haber yönetmeniyle bir araştırma yapmıştır. Bu geniş çaplı anket, televizyon habercilerinin etik yaklaşımını ölçmek üzere hazırlansa da, haber yöneticilerinin anındalığa ve zaman sınırlamalarına verdikleri değeri göstermesi açısından dikkat çekicidir. Matelski (2000)

“Genel olarak bir haberi yayınlama konusunda karar verirken aşağıdaki öğelerden hangisi daha önemlidir” diye sormuştur, şu seçenekleri sıralamıştır: “1- Ulusal/uluslararası güvenlik sınırlamaları, 2- reklamverenin desteğini çekmesi, 3- ekonomik sınırlamalar (yapım maliyeti), 4- teknolojik sınırlamalar (donanımın, uyduların uygun olmaması), 5- Anayasa’nın 1.Ek maddesindeki haklar, 6- izleyici mektupları, 7- doğruluk, 8- anındalık, 9- görsel estetik, 10- zaman sınırlamaları.” Matelski’ye verdikleri yanıtlarda televizyon habercileri ilk sırada “doğruluk”, ikinci sırada “anındalık”, üçüncü sırada “Anayasa’nın 1.Ek maddesindeki haklar”, dördüncü sırada “zaman sınırlamaları”nı belirtmiştir (Matelski, 2000: 56-57). 90’lı yılların başında televizyon habercileri için haber değerleri arasına anındalığın ikinci sıradan girmiş olması ve en önemli belirleyicilerden ilk dördü arasında zaman sınırlamalarının yer alması, hızlanma sürecine ilişkin bir veri olarak kabul edilmektedir.

Haber değerine ilişkin ölçütlerin farklılaşmaya başladığı, uzun yıllardır gazeteciler arasında da konuşulmaktadır. İgnacio Ramonet (2000), Polonyalı gazeteci-yazar Ryszard Kapuscinski’nin 1997 yılında dile getirdiği gözlemini şöyle aktarmaktadır:

“Eskiden, bir haberin temel değerini, doğruluğu oluştururdu. Günümüzde, bir gazetenin yazı işleri müdürü ya da genel yayın müdürü bir haberin doğruluğuna değil ilginç oluşuna önem veriyor. İlginç olmadığı düşünülen haber yayımlanmıyor” (Ramonet, 2000: 29).

Kapuscinski’nin 20 yıldan uzun zaman önce ifade ettiği bu gözlemi Ramonet,

“Haberlerin bundan böyle üç temel niteliğe sahip olması gerekiyor: kolay anlaşılırlık,

63

sürat ve eğlendiricilik” sözleriyle geliştirmektedir (Ramonet, 2000: 163). Ve etik açıdan Kapuscinski’nin sözünü ettiği doğruluktan ilginçliğe yönelik büyük değişimin yanı sıra anındalığın da doğruluğa tercih edildiği yönündeki görüşünü vurgulamaktadır:

“Bundan böyle bir haberin ticari değerini oluşturan, söz konusu haberle ilgilenebilecek insanların sayısı. Oysa bu sayının haberin gerçekliğiyle hiç ilgisi yok… Gerçeklik bir haberin değerini kesin olarak oluşturan öğe değilse, bu değeri oluşturan ne peki? Günümüzde bu değeri oluşturan şeyin genelde haberin yayılma hızı olduğu görülüyor. Oysa ‘doğru’ hızın bundan böyle ‘anındalık’ olduğu ortada, bu da haberin kalitesi konusunda tabii ki tehlikeli bir ölçüt oluşturuyor”17 (Ramonet, 2000: 86).

Güncel iletişim çalışmalarında da haber değerleri arasında anındalık, güncellik, hızlı aktarılabilir olma gibi özellikler daha çok ifade edilmeye başlamıştır. Deuze (2005:

449), gazeteci gözünden deneyimlendiğinde habercilikte hızın, sorunlu bir yan etki olarak görülebileceğini de ekleyerek, bir değer olarak özselleştirilmiş olduğunu söylemektedir.

Kurumsal gazetecilik kültürü çalışmalarından da örnek veren Deuze’ye (2005) göre hızla kurulan ilişkide özellikle işlerin son teslimi için verilen kesin süreler ve bazen saatlerle de ifade edilen sıkı takvimleme belirleyici olur.

“Kesin bir zamanlılık/güncellik (immediacy) duygusu gazetecilik kültüründe her zaman vardır ve sıkı zaman aralıklarıyla çalışmak gazeteciler için yeni bir şey değildir. Bununla birlikte, 24 saat haber kanalları ve internet haberciliği çağında, haber çevrimi radikal biçimde kısaldı. Lewis ve Cushion’un

17 Ramonet’nin anındalık ve kalite arasında kurduğu ilişki bu çalışmanın ilgilendiği hızlı üretimin doğurduğu sonuçlara ilişkin başlıklardan biridir ve alan araştırması verilerinin de aktarıldığı Hızın Haberde Yarattığı Biçimsel Sorunlar (s.113) ve Hızın Gazeteci Kimliğiyle İlgili Sorunlar (s.123) başlıkları altında ayrıntılı olarak değerlendirilmektedir.

64

not ettiği gibi, ‘24 saat haber çağı, daha geleneksel iletme formları üzerinde, güncelliği ayrıcalıklı hale getiren bir ortam yarattı.’ Sonuç olarak zamanlılık, haber değerine karar vermede giderek önemi artan bir kriter haline geliyor. Bu, haber üretimi ‘son baskı saatinden’ ‘gerçek zamanlı aktarıma’ dönüşürken, internet çevresinde vurgulandı” (Juntunen, 2010: 169).

Televizyon haberlerinde zaman kısıtlılıklarına, son teslim için verilen kesinleştirilmiş süreler, hızla ve sürekli yinelenen bir akışla aktarma pratiği ile birlikte bir bülten için “ayrılan sürenin doldurulması” zorunluluğu da eklenmektedir (Matelski, 2000.

Bourdieu, 2015). Sadece kısa ve hızlı haberler değil, aynı zamanda 24 saat haber çevrimi içinde yer alan her bir bültenin ve programın kendilerine ayrılan süreyi tam olarak doldurabilmesi ve bunun sürekli olarak yinelenebilmesi, tekrar edebilmesi gerekmektedir.

Bunun bir rutinleşme sonucu doğurduğu belirtilmektedir. “McQuail (1984) Kitle iletişim araçlarında haber üretiminin yalnızca o haberlerin yaratıcılarının niyetleri değil, aynı zamanda haber üretimini sürekli kılmanın baskısı altında gerçekleştiğini belirtir. Bir olayın haber olabilmesi için beklenmedik bir şey olması gerekse de izleyiciye sürekli bir şeyler vermek zorunda olan medyanın haber üretim sürecini rutinleştirdiğini vurgular”

(McQuail’den akt. Tılıç, 1998: 54). Bununla birlikte, sürekli üretim zorunluluğu ve üretimin yetiştirilmesi gereken sıkı takvim ve son süreler, belli bir hızlanma pratiğini de şart koşmaktadır. O halde, başlı başına hızlanmanın bu rutinleşmeye etkili olduğu öne sürmek mümkündür.

“Alanın yapı ve mekanizmalarının bir parçası olan öncelik rekabeti, bütün gazetecilik pratiğinin hıza (yani ivediliğe) ve sürekli yenilenmeye odaklanarak sürdüren profesyonellere ayrıcalık tanır. Bu tür nitelikler, gazetecileri günübirlik yaşayıp düşünmeye ve bir haberi güncelliğine bağlı olarak (ya da ne kadar ilgi çekici olduğuna) değerlendirmeye zorlar ve gazetecilik pratiğinin zamana bağlı

65

olmasıyla güç kazanır. Aynı zamanda yeniliğe duyulan heyecanın olumsuz yönüne, yani bir tür daimi hafıza kaybına ve üreticileri ve ürünleri ‘yeni’ ve ‘eski’

arasındaki karşıtlığa göre değerlendirme eğilimine yol açar” (Bourdieu, 2015: 93).

Hızın, anındalığın, aciliyetin özellikle 24 saat haber çevrimindeki televizyonlardaki gazetecilikte haber üretim sürecinin önemli bir bileşeni haline geldiği, haber değerini belirleyen unsurlar arasında sayılmaya başladığı görülmektedir. Bölümün başında sorulan soruların bir kısmı yanıtlanmış, hızın haber değeri olarak gücünü gün geçtikçe daha çok arttırdığını, adeta habere eşitlendiğini söylemek olanaklı hale gelmiştir.

Haber hız oldukça gazetecinin konumunda da değişimin kaçınılmaz olacağı öne sürülebilir. Televizyon haberciliği pratiklerinde hız ve hızın gazetecilik kimliğine etkisi bağlamında doğan sonuçlara odaklanan bu çalışmada, hızlanmada yeni iletişim teknolojilerinin etkisine değinmeden önce gazeteciliğin hızla kurduğu ilişkinin tarihsel kökenlerini kısaca hatırlamak gerekmektedir.