• Sonuç bulunamadı

2.4. BĠLGĠNĠN ARKEOLOJĠSĠNDEN ĠKTĠDAR SORUNSALINA

2.4.1. Arkeoloji

2.4.1.2. Yeni Bir DüĢünce Düzlemi: ArĢiv

Foucault‟nun yukarıda anımsatmıĢ olduğu gibi, arkeoloji kavramı ikili bir kapsama sahiptir. Bunlardan birincisi; „arkhe‟ terimidir. Burada „arkhe‟den kastedilen asla köken olarak, baĢlangıç olarak anlaĢılmamalıdır. Çünkü Foucault, bilme alanlarının arkeolojisini yapma sürecinde, iki Ģeyden hiç haz etmez: reddettiği köken kavramı ve iktidar. Bu minvalde kökensiz ve iktidarla iliĢkisi sorunlaĢtırılmıĢ bir „arkhe‟yi yani bir arkeolojiyi nasıl düĢünebiliriz? Daha sonra göreceğimiz gibi, Foucault‟nun çalıĢmasının doğrudan iktidar üzerine bir çalıĢma olduğu fikri buradan kaynaklanmaktadır; çünkü “her bilme alanı bir iktidardır, bir bilme alanı adına her

söz alış, bir iktidar elde ediştir”. Arkhe‟nin yanı sıra, arkeoloji kavramının içerdiği

öteki kavram „arĢiv‟dir. Foucault, arĢivle, geçmiĢin ölü izini, yıkımdan sonra yaĢamını sürdürmüĢ, artık var olmayandan kalanı, yeniden ele alınacak ve su yüzüne çıkarılacak, belirlenecek ya da yorumlanacak bazı kalıntıları kastetmez (Revel, 2005: 81-82). Foucault arkeolojinin tanımını yaparken „arĢiv‟den Ģöyle bahseder:

“Bu da göstermektedir ki, benim yaptığım Ģey ne bir biçimselleĢtirmedir ne bir metin yorumlama. Bir arkeolojidir: Yani, adından açıkça anlaĢılacağı gibi, arşiv‟in betimlenmesidir. ArĢiv sözcüğünden anladığım Ģey, verili bir dönemde derlenmiĢ ya da yokoluĢun büyük serüvenleri arasında bu dönemden kalmıĢ metinler yığını değildir.”(Foucault, 2004: 122)

Bir uygarlık tarafından muhafaza edilmiĢ olan metinlerin toplamına ya da yok olmaktan kurtarılabilmiĢ olan kalıntıların bütününe değil, fakat bir kültür içerisinde ifadelerin ortaya çıkıĢını ve yok oluĢunu, yeniden doğuĢlarını ve kayboluĢlarını, olayların ve Ģeylerin paradoksal varoluĢlarını belirleyen kurallar oyununa arşiv adını vermiĢtir. ArĢivin genel ortamı içerisindeki, söylem olgularını analiz etmek, onları asla gizli bir anlamın ya da bir kuruluĢ ilkesinin belgeleri olarak değil de, yapıtları olarak düĢünmektir; oyun kurallarına göre, arkeoloji gibi bir Ģey adı verilebilecek Ģeyi yapmaktır (Revel, 2012: 17).

BaĢka bir deyiĢle, Foucault‟nun çalıĢmaları arĢivlerin arkeolojisine odaklanmaktadır. BaĢlangıç çalıĢmalarında40

tarih ve arĢivcilik onun belli uğraĢ alanlarından biri olmuĢtur. Foucault tarihi oluĢumları incelerken asıl dikkatini oluĢumlar arasındaki değiĢimlere vermiĢtir. Kendisinin tarihsel bir araĢtırma yaptığını ama hiçbir zaman bir tarihçi gibi araĢtırma yapmadığını söyleyen Foucault,

“benden hareketlerin ve mantıkların tarihini yapmamı beklemeyiniz” derken onu

ilgilendiren problemin, insanların hareket tarzı olmadığını ifade etmiĢtir. O tarihe baktığı zaman, mantık yapılarını ve insan hareketlerini koĢullandıran yapıları görmeye çalıĢmıĢtır. Arkeologlar bu anlamda belgelerle sınırlı kalan tarihçilerin yaptıklarının aynısını yapmakla yetinmez (Akay, 2016: 32-34).

Foucault‟nun bahsettiği „arĢiv‟, paradoksal olarak bize bugün ne olduğumuzu bilme olanağını sağlayan tarihsel malzemedir; çünkü bilme nesnelerinin tarihselliği sorununu gündeme getirmek, aslında bizim söylemsel bir düzene ve iktidarın belirli bir biçimlenmesine ait oluĢumuzu sorunlaĢtırmak anlamına gelir. ArĢiv, iktidar görünümleriyle karĢılaĢma demektir, bize bugün hala ait olduğumuz dispositifin41

bünyesine katılmıĢ yaĢamlardan söz eder; geçmiĢin arĢivlerine Ģimdiye seslenme, onları okuyan bize ise, onu Ģimdiye iliĢkin bir analizin aracı haline getirme olanağını veren de bu yakınlıktır (Revel, 2005: 81-82).

“Deliliğin Tarihi”nden, “Bilginin Arkeolojisi”ne, arşiv tarihin içerisinde var olmaya devam eden ve gerçekten belirli bir dönemde telaffuz edilmiĢ bulunan

40 Bilginin Arkeolojisi, Deliliğin Tarihi ve Hapishanenin DoğuĢu. 41Foucault „dispositif‟ ile neyi kastettiğini Ģöyle anlatır:

“Bu terimle açıklığa kavuĢturmayı amaçladığım Ģey, ilk olarak söylemler, kurumlar, mimari biçimler, düzenleyici kararlar, yasalar, idari önlemler, bilimsel sözceler, felsefi, ahlaki ve hayırseverce önermelerden –kısacası, söylenmemiĢ olduğu kadar söylenmiĢ her Ģeyden- oluĢan, bütünüyle heterojen bir bütündür. Dispositifin unsurları bunlardır. Dispositifin kendisi ise, bu unsurlar arasında kurulabilecek iliĢkiler Ģebekesidir. Ġkincisi, bu dispositifde saptamaya çalıĢtığım Ģey tam da bu heterojen unsurlar arasında var olabilecek bağın niteliğidir. Böylece, belirli bir söylem belli bir anda bir kurumun programı olarak görülebilir, baĢka bir anda kendisi sessiz kalan bir pratiği haklı göstermenin ya da maskelemenin bir aracı ya da pratiğe yeni bir rasyonellik alanı açarak, ikincil düzeyde yeniden yorumu iĢlevi görebilir. Kısacası, söylemsel olan ya da olmayan bu unsurlar arasında kendileri de çok geniĢ bir biçimde değiĢebilecek konum değiĢtirmeler ve iĢlev değiĢiklikleri arasında bir tür oyun vardır. Üçüncüsü, “dispositif” teriminden, belirli bir tarihsel andaki baĢlıca iĢlevi acil bir ihtiyaca karĢılık vermek olan bir tür formasyonu anlıyorum. Demek ki Dispositifin baskın bir stratejik iĢlevi vardır. ” bkz. Michel Foucault (2016g), Michel Foucault‟nun Oyunu. Ed. Ferda Keskin, Seçme Yazılar: 1 Entelektüelin Siyasi İşlevi, çev. Osman Akınhay, Ayrıntı Yayınları, Ġstanbul, s. 118-119.

söylemlerin birliğini temsil eder. Bu belge yığının arkeolojisini yapmak, onun kurallarını, kullanımlarını, koĢullarını ve iĢlevini anlamaya çalıĢmaktır. Foucault için, her Ģeyden önce bu, seçilen dönemin, yani verilmiĢ bir zamandaki disiplin altına almanın, korumanın, belleğin, yeniden etkinleĢtirmenin ve uygunlaĢtırmanın sınırlarını ve biçimlerini, aynı zamanda belirleyen, kuralların bütününün yeniden kuruĢuna olanak tanımaya elveriĢli söylemsel kalıntıların genel arĢivinin yeniden oluĢturulması çalıĢmasını içerir (Revel, 2012: 18). Öyleyse sonuç olarak, eğer arşiv bir tarihsel kesitte, bir toplum için geçerli olan ve söylenebilirliğin sınırlarını belirleyen bir alana gönderme yapıyorsa, arşiv için, tüm söylemlerin, tüm pozitifliklerin, bir baĢka ifadeyle belirli bir dönemin tüm tarihsel a priori‟lerinin toplamı denilebilir (Wiele, 187).