• Sonuç bulunamadı

ġimdinin Ontolojisi: EleĢtirel Bir Sorgulama

2.2. FOUCAULT‟NUN ONTOLOJĠSĠ

2.2.2. ġimdinin Ontolojisi: EleĢtirel Bir Sorgulama

Foucault‟nun epistemeler arasındaki süreksizliğe, nedensel olmayıĢa ve benzemezliğe dair yaptığı tespit onu zorunlu olarak bu epistemelerin içindeki hakikat iddialarının eleĢtirisine götürmüĢtür. Epistemik iliĢkisizlikler sorunu, Foucault‟yu ister istemez bugünün özne ve hakikat sorunlarına dair düĢünmeye zorlar. Birikimci bir ilerleme anlayıĢının yokluğu onu, birikerek ilerleyen epistemik iliĢkilere değil, apayrı epistemik iliĢkisizliklere dair bir projeye itmiĢtir. Foucault‟ya göre zamandan ve mekândan bağımsız bir ontoloji olamaz. Bu da bizi Ģimdinin ontolojisine götürmektedir. EleĢtiri, epistemik apayrılıkların farkında olmaya iĢaret ederken, Ģimdinin ontolojisi bu eleĢtirelliğin mevcut epistemeye yönelen Ģeklidir (KoloĢ, 2016: 34).

“Bu eleĢtiri artık, evrensel değerlere sahip formel yapılar arayıĢında değil; bizi kendimizi oluĢturmaya ve kendimizi yaptığımız, düĢündüğümüz ve söylediğimiz Ģeylerin özneleri olarak tanımaya yönelten olayların tarihsel temeldeki sorgulaması olarak iĢleyecektir.” (Foucault, 2011g: 187).

Foucault çalıĢmalarında Ģimdiyi geçmiĢ kılmak için bir Ģimdinin tarihini yazar. Tecrübe yapılarımızdaki dramatik bir değiĢimin kıyısından yazmak Foucault‟nun

yaptığı iĢin özüdür, zira bu onun Ģimdinin kendisini neredeyse bir tarih gibi tasavvur etmesini sağlar (Roth, 1981: 43). O, olayların tarihini yapmanın yolu olarak farklı bir çizgi benimsemiĢtir. Bu çizgi, ardıĢıklıkları ve kronolojileri içinde bir olgular tarihi - ölü olayların anlatımı- değil, aksine „Ģimdi‟den yola çıkarak ve „Ģimdi‟ye bağlı kalarak geçmiĢin soykütüksel okunmasıdır. ArĢivin bize söylediği her Ģey -bize geçmiĢten gelen her Ģey- sözcüğün genel anlamıyla geçmiĢ değildir: Bizim Ģimdimizi anlattığı ölçüde Ģimdide yaĢar. GeçmiĢ bir olgu olarak değerlendirilmeyen olay, her durumda, ondan kalan aracılığıyla, iktidar biçimlerinin orta-uzun bir dönemselleĢtirmede -epistemenin dönemi- sürekliliği sorununu Ģimdi yeniden gündeme taĢıyan bir Ģeydir. Böylece Foucault‟nun yaĢamının son birkaç yılında „Ģimdinin ontolojisi‟ (ya da kendimizin ontolojisi) adını vereceği Ģeyin karĢısında bulunuyoruz. ġimdinin ontolojisini yapmak, konuĢtuğumuz ve eylemde bulunduğumuz yer ve zamanı sorgulamak demektir: Söylemlerimizin, davranıĢlarımızın, stratejilerimizin, kendi kendimizle ve baĢkalarıyla iliĢkilerimizin koĢulları nelerdir? Ve hepsinden önemlisi, yürürlükteki epistemolojik belirlenim olarak saptadığımız Ģeyden kopma olanakları nelerdir? Foucault‟nun tarihsel araĢtırmasının anlamı budur (Revel, 2005: 88-90).

Sarup (2017)‟a göre, Foucault‟nun yaptığı; Ģimdiyi geçmiĢten ayırmak yoluyla „Ģimdinin meĢruluğunu‟ kaldırmaya yönelik bir çabadır. Böylece O, bir kaçınılmazlık hattının izini süren tarihçinin tersine, geçmiĢi „Ģimdi‟den kopartır; geçmiĢin yabancılığını tanıtlayarak, Ģimdiyi görelileĢtirir; kırpa kırpa küçülterek Ģimdinin meĢruluğunu değersizleĢtirir (s. 93). Foucault aslında “şimdi beni ilgilendiriyor,

çünkü bu şimdiden çıkmak istiyorum” der gibidir (Revel, 2005: 93). Hatta

Foucault‟nun eleĢtirelliği Ģimdiyi geride bırakılan bir geçmiĢ kılmaya çalıĢtığı ve kendimizin diye sıkı sıkı sarıldığımız bir Ģimdi kılmaya çalıĢmadığından dolayı bir Ģimdi karĢıtlığı olarak bile telakki edilebilir (Roth, 1981: 44).

Foucault, „Ģimdi‟ terimini her zaman geniĢ bir epistemenin genel zamanı olarak kullanacaktır. Epistemenin genel zamanı, bariz olarak, geçmiĢ ile güncellik arasında bir ayrıma gitmez artık; geçmiĢ ile güncellik aynı epistemik çerçeve içinde yer aldıkları için, zamansal farklılık konu dıĢı hale gelir. „ġimdi‟den tarihsel olarak

belirlenmiĢ epistemik bir düzenin homojen zamanı anlaĢılıyorsa, Foucault „Ģimdi‟nin karĢısına bir baĢka kavramı koyacaktır; „güncellik‟ kavramını. Olayın, süreksizliğin zamanı, tam olarak güncelliktir. Buna karĢılık, söylemin zaman içindeki tutarlılığının, kalıcılığının zamanı, Ģimdidir. Güncellik Ģimdiyi kazar, onun altını oyar ve onu riske sokar (Revel, 2005: 93).

Foucault‟da güncellik34

kavramı, bir olayın -örneğin, delilik ile delilik olmayan arasındaki ayrım- sadece bütün bir söylemler, pratikler, davranıĢlar ve kurumlar serisini doğurmakla kalmayıp nasıl olup da bize kadar uzandığının altını çizdiğine iĢaret eder: “Bütün bu olaylar, sanki biz onları tekrar ediyormuşuz gibi görünüyor

bana. Güncelliğimiz içerisinde onları tekrar ediyoruz ve kendisinden doğduğumuz işaretin altındaki olayın ve hâlâ bize nüfuz etmeye devam eden olayın ne olduğunu yakalamaya çalışıyorum” (Foucault, 1978: 58‟den aktaran: Revel, 2012: 77).

Güncelliğin Foucault için bir diğer anlamı ise onun Kant okuması ile ilgilidir. Foucault, Kant‟ın “Aydınlanma nedir?” adlı yapıtının felsefi düĢünce alanına yeni tarz bir sorunu taĢıdığını söyler. Ona göre, Kant‟ın “Bugün neler olup bitmektedir?

Şu anda neler olup bitmektedir? Ve hepimizin kendimizi içinde bulduğumuz ve halen yazmakta olduğum şu anı tanımlayan bu “şimdi” nedir?” sorusu ismi geçen metinde

Ģimdiki zamanın sorusu yani güncelliğin sorusudur (Foucault, 2011f: 162-163). Foucault Kant'tan hareket ederek söylem hakkında iki yol geliĢtirir. Kant için, kendine özgü güncellikle ilgili soruyu sormak, anlam ve özgünlük denilebilecek olan bir olay olarak incelemek ve bu güncelliğe uygun düĢen bir „biz‟e iliĢkin soruyu sormak, yani üyesi bulunduğumuz toplulukla ilgili problemi dile getirmektir. Fakat eğer Ģimdinin eleĢtirel bir ontolojisine iliĢkin Kantçı ideyi bugün yeniden ele alırsak, bunun sadece söylemimizin alanını oluĢturan Ģeyi anlamak için değil, fakat onun sınırlarını çizmek için olduğunu da aynı zamanda kavramak gerekir. Kant'ın aradığı fark da “bugün düne göre hangi farkı içermektedir?” aynı Ģekildedir ki, bizi kopma

34 “Güncellik” ve “Ģimdi” ilk önce eĢanlamlıdır. Daha sonra, bir yandan, bizden önce gelen ama her

Ģeye rağmen bizi aĢmaya devam eden Ģey ile aksine kendisine ait bulunduğumuz epistemik kafesin ve onun yol açtığı dönemselleĢtirmenin bir kopuĢu olarak ansızın gelen Ģey arasında giderek bir ayrım meydana gelecektir. Foucault‟nun „olay‟ adını verdiği bu yeni gelen, güncelliği belirginleĢtiren Ģey olur. Ayrıntılı bilgi için bkz. Judith Revel (2012), Foucault Sözlüğü, Say Yayınları, Ġstanbul, s.79.

ve değiĢme olanakları olarak biz yapan tarihsel olumsallığı kendi çevremizde kazanmaya çalıĢmak zorundayız. Güncellik hakkındaki soruyu sormak, o halde, “mümkün olan aĢmanın formu içindeki pratik bir eleĢtiri” projesini tanımlamaya geri dönmektir (Revel, 2012: 78-79). Foucault‟ya göre Kant‟ın bu soruları, felsefenin ontoloji kavrayıĢına getirilen önemli bir yeniliktir. Foucault, üstü kapalı olarak, Ģimdiki zamanın tarihini yazma tasarısının, Aydınlanmaya iliĢkin Kantçı sorudan yola çıktığını söylemektedir (Merquior, 1986: 23).

Foucault‟ya göre modern felsefede hakikatin analitiği olarak geliĢen eleĢtirel çizgiden baĢka bir eleĢtirel sorgulama daha vardır. Bu, diğer eleĢtirel geleneğin ortaya attığı “güncelliğimiz nedir?” sorusudur ve burada söz konusu olan bir hakikat analitiği değil Ģimdinin ontolojisi, kendimizin ontolojisidir (2011f: 172):

“Bence bugün için bizim önümüzdeki felsefi tercih Ģöyle özetlenebilir: Ya kendini genelde hakikatin analitik felsefesi olarak sunan bir eleĢtirel felsefe tercih edilebilir ya da kendimizin bir ontolojisi, Ģimdiki zamanın bir ontolojisi biçimine bürünecek eleĢtirel bir düĢünceden yana seçim yapılabilir; nitekim Hegel‟den gelip, Nietzsche ve Max Weber üzerinden Frankfurt Okulu‟na kadar uzanan, benim içinde çalıĢmaya çaba harcadığım bir düĢünme biçimi kurmuĢ olan felsefe biçimi budur.”

Buradan da anlaĢılacağı üzere, Foucault‟nun eleĢtirelliği onun Ģimdinin ontolojisi kavrayıĢı ile birlikte yürümektedir. Görülüyor ki Foucault Ģimdinin ontolojisiyle, Kant‟tan baĢlayan bir gelenek vasıtasıyla kiĢinin kendi tarihsel Ģimdisini eleĢtirel bir değerlendirmeye tabi tuttuğu bir felsefi geleneğe iĢaret etmektedir. ġimdinin ontolojisinin amacı modern Batı toplumlarının bilimsel hakikat tiplerini üreten tarihsel koĢulları gün yüzüne çıkarmak ile daha da önemlisi, modern öznellik kiplerinin bir eleĢtirisini sunmaktır. ġimdinin ontolojisi eleĢtireldir; zira onun üretimi kiĢinin kendi kültürel çevresinden eleĢtirel bir kopuĢu ile mümkün olabilir. ġimdinin ontolojisinin elinde, kendimizi ve diğerlerini bildiğimizi düĢündüğümüz kalıpları imha etme için yani öznellik kalıplarımızı imha etmek için Ģimdinin bilmelerinin altını oymayı hedefleyen sorular bulunmaktadır (KoloĢ, 2016: 36-37).