• Sonuç bulunamadı

1.3. WEBER‟ĠN SOSYAL BĠLĠMLER METODOLOJĠSĠ

1.3.1. Tarih ve Sosyoloji

Weber her ne kadar bir hukuk öğrencisi olsa ve akademik iĢine hukuk alanında baĢlasa da onun erken kariyerine tarihe duyduğu ilgi egemen olmuĢtur. Weber, döneminde görece yeni olan sosyoloji alanına yöneldikçe bu alanın, yerleĢik tarih alanıyla iliĢkisine açıklık getirmeye çabaladı (2012a: 99):

“Bizi ilgilendiren sosyal bilim tipi, somut gerçekliğin empirik bilimidir. Hedefimiz, içine girdiğimiz gerçekliğin karakteristik biricikliğini anlamaktır. Bir yandan, çağdaĢ tezahürleri içerisinde tekil olayların arasındaki iliĢkileri ve taĢıdıkları kültürel anlamı, öte yandan ise, bunların tarihsel olarak baĢka türlü değil de neden böyle olduklarını anlamak istiyoruz.”

Weber‟in geniĢ bir alana yayılan araĢtırmalarının ve tüm yöntembilimsel tartıĢmalarının tam ortasında bulunan bu alan, özellikle Ģuna dikkat çeker: Ardından ayrılmayı istemediğimiz sosyal bilim, gerçekliğin bilimidir. Bu bilimin belirgin niteliğinde, içinde bulunduğumuz ve etrafımızı çevreleyen yaĢamın gerçekliğini kavramaya çalıĢmak anlamına gelir. Weber‟e göre, sahip oldukları tarzda geliĢmelerini sağlayan nedenlerin yanı sıra, bu bilimin çağdaĢ formlarındaki bireysel fenomenlerinin kültürel anlamını ve karĢılıklı iliĢkisini kavramak da önemlidir. Fenomenlerin tarihsel zorunluluktan dolayı nasıl olduğunu ve nasıl olmak zorunda olduğunu ortaya çıkarmak, bu tarihsel sorgulamanın amacı değildir. Tarihsel soruĢturma, bugün nasıl olduğumuzu kavranabilir kılmalıdır (Löwith, 1999: 78).

Weber, her alanın bir baĢka alana ihtiyaç duyduğunu düĢünmesine rağmen onun görüĢü, sosyolojinin görevinin, tarihin gereksinim duyduğu „hizmet‟i sağlamak olduğu Ģeklindeydi. Weber‟in ifadesiyle, sosyoloji yalnızca “başlangıç niteliğinde,

alçakgönüllü bir görev” yerine getirir. Weber, sosyoloji ve tarih arasındaki farklılığı

Ģöyle açıklar: “Sosyoloji, ampirik süreçlerin tipik kavramlarını ve genelleşmiş

tekdüzeliklerini formüle etmeyi amaçlar. Bu durum sosyolojiyi, nedensel çözümlemeye ve kültürel öneme sahip olan bireysel eylemler, yapılar ve kişilikleri açıklamaya yönelen tarihten ayırır”. Görünürdeki bu kesin farklılaĢmaya rağmen

geniĢletilmesine yöneldi ve böylece o, tarihsel fenomenlerle ilgili nedensel bir çözümleme gerçekleĢtirebilirdi. Weber kendi ideal prosedürünü, “spesifik bakıĢ açılarından seçilmiĢ olan kesin ampirik verilerin araĢtırılması aracılığıyla tarihsel gerçeklikte meydana gelen bireysel somut olayların, somut tarihsel olarak verili nedenlere sağlam bir Ģekilde bağlanması” olarak tanımladı. Bu yüzden Weber‟in tarihsel bir sosyolog olduğu düĢünülmektedir (Ritzer ve Stepnisky, 2014: 113).

Weber‟in sosyolojiyle ilgili düĢüncesini, onun döneminde Almanya‟da Ģiddetlenen bir dizi entelektüel tartıĢma ĢekillendirmiĢtir. Bu tartıĢmaların en önemlisi, tarih ile bilim arasındaki iliĢki konusuydu. Bu tartıĢmanın karĢıt kutuplarında, tarihin, genel (nomotetik)9

yasalardan oluĢtuğunu düĢünenler (pozitivistler) ve tarihi, kendine özgü (idiyografik)10 eylemlere ve olaylara indirgeyenler (öznelciler) bulunuyordu. Pozitivistler, tarihin bir doğa bilimine benzer olabileceğini düĢündüler; öznelciler, ikisini kökten farklı olarak gördüler. Örneğin, nomotetik bir düĢünür, toplumsal devrimler hakkında genelleme yaparken idiyografik bir çözümleyici, Amerikan Devrimi‟ne neden olan spesifik olaylar üzerinde odaklanacaktı. Weber, her iki aĢırı ucu da reddetti ve süreç içinde tarihsel sosyolojiyle ilgilenmenin özgün bir biçimini geliĢtirdi. Weber‟e göre tarih, eĢsiz ampirik olaylardan oluĢur; ampirik düzeyde genelleme yapılamaz. Bu nedenle, sosyologlar, ampirik dünyayı, inĢa ettikleri kavramsal evrenden ayırırlar (Ritzer ve Stepnisky, 2014: 113).

BaĢka bir deyiĢle; Weber, teorik iddiadan yoksun betimleyici ampirizm karĢısında, „deney zemininde‟ tarihsel bir bilim oluĢturmayı önerir; ama diğer taraftan bir gerçeklik bilimine dayalı kendi anlayıĢı zemininde bunu önermekte ve toplumsal kuralları anlaĢılır kılmayı sağlayan teorik kavramlar hazırlanmasını savunmaktadır (Fleury, 2009: 21). Weber‟e göre, kavramlar, ampirik dünyayı asla tamamıyla yakalayamadığı halde gerçekliğin daha iyi anlaĢılmasına ulaĢmak için keĢifsel araçlar olarak kullanılabilirler (2012a: 103). Sosyologlar bu kavramlarla birlikte genellemeler yapabilir fakat bu genellemeler, tarih değillerdir ve onların ampirik olanla karıĢtırılmamaları gerekir. Weber, ampirik gerçekliğin „yasalar‟a

9 Yasa ortaya koyucu bilimi ifade eder.

indirgenmesini, kültürün sistematik bir bilim olmasını anlamsız bulmaktadır (Ritzer ve Stepnisky, 2014: 113). Çünkü Weber için toplumsal bilimlerin amacı evrensel yasalar yapmak değildir (Fleury, 2009: 21).

Weber, Alman tarih araĢtırmacılığının bu karĢıt görüĢlerini reddederek, bu iki yönelimin birleĢiminden oluĢan kendi bakıĢ açısını geliĢtirdi. Tarihin hem bireysellik hem genellik ile uygun bir Ģekilde ilgilendiğini düĢündü. Ġkisinin birleĢtirilmesi, tikel bireyler, olaylar ve toplumların araĢtırılmasında genel kavramların (daha sonradan ideal tip olarak adlandırılacak) geliĢtirilmesi ve kullanılması aracılığıyla gerçekleĢtirildi. Bu genel kavramlar, her geliĢimin tekilliğini, birinin diğerinden çok farklı bir tarzda sonuca varmasını sağlayan özellikleri saptamak ve tanımlamak için kullanılmaktadır. Weber‟e göre böyle yapıldığında farklılıklara yol açan nedenler belirlenebilir. Bu tür bir nedensel çözümlemeye giden Weber, en azından bilinçli bir düzeyde, tarih içinde tek bir nedensel fail arama fikrini reddeder. Bunun yerine, kavramsal cephaneliğini, verili bir tarihsel duruma dâhil olan çeĢitli etmenleri nedensel önemleri açısından derecelendirmek için kullanır (Ritzer ve Stepnisky, 2014: 115).

Sonuç olarak, Weber, tarihin, spesifik fenomenlerin bitmez tükenmez bir dizisinden oluĢtuğuna inandı. Bu fenomenleri araĢtırmak için, gerçek dünyayla ilgili araĢtırma yapmak için yararlı olmaları amacıyla tasarlanan çeĢitli kavramların geliĢtirilmesi gerekliydi. Genel bir kural olarak, Weber‟e göre sosyolojinin görevi, spesifik tarihsel fenomenlerle ilgili nedensel çözümlemelerde tarihin kullanacağı bu kavramları geliĢtirmekti. Weber, bu yolla, toplumsal yaĢamın karmaĢık doğasının hakkını vererek ele alacak bir bilim geliĢtirme çabasıyla spesifik olanı ve genel olanı birleĢtirmeyi amaçladı (Ritzer ve Stepnisky, 2014: 116).