• Sonuç bulunamadı

Yukarıda temel iki vizyon üzerine oturtulan YKY paradigması oldukça geniş ve büyümeye devam eden bir literatüre sahiptir. Yani bu reformların yayılması ile ilgili olarak akademik alanda da bir yayılma söz konusudur ve kendi literatürünü, sembol ve

377 James Thompson, “Reinvention as Reform: Assessing The National Performance Review”, Public Administration Review, Vol: 60, No: 6, s. 510.

kavramlarını oluşturmuş durumdadır. Ancak bu yayılma, doğal olarak eleştirileri de beraberinde getirmektedir. Asıl sorun şu: Gerçekten bu yeni paradigma kamu idaresindeki rahatsızlıklara çözüm getirmekte midir? Ve bu paradigmanın çözümleme ve çözümleri kendi iddia ettiği gibi evrensel midir? Yani tüm ülkelere uygulanabilir mi?

Bu konuda şüpheler taşımak için makul gerekçeler gözükmektedir. Şöyle ki; her şeyden önce yeni kamu yönetimi ve yönetişim reform yaklaşımları her ne kadar Weberci bürokratik reçeteyi eleştirse de kendisi de tek bir ilkeler seti önermektedir. Bu ise idari uygulamalarla ve özellikle her ülkenin farklı tarihsel ve kurumsal deneyimlere sahip olduğunu ileri süren teorik fikirlerle çelişmektedir379. Her ülke, devlet ve ulus inşasında farklı bir yörünge ve kurumsal yapıya bağlıdır ve bu da kurumsal değişim kapasite ve motivasyonunda ülkeler arasında varyasyona neden olmaktadır. Dolayısıyla her reçete kısmi olmaya mahkumdur380. Böylece idari sistemin belirli unsurları üzerine sunulan her perspektif belirli bir zaman dilimi ile sınırlı olmak ya da belirli bir reform ‘ideolojisi’ne dayanmak durumundadır.

Diğer taraftan aslında “yeni” perspektiflerdeki “yenilik” abartılmış görülmektedir. Sözgelimi devlet idaresinde hiyerarşik olmayan tekniklerin önemi her zaman vurgulana gelmiştir381. Yine özel sektör yönetim tekniklerinin kamu idaresine yayılması da örnek teşkil etmesi gereken bir husus olarak literatürde çok uzun bir süreden beri vurgulanmaktadır382. Devlet-toplum ilişkisinde ağların ve karşılıklı etkileşimin önemi de öteden beri bilinmektedir. Sonuç olarak, birçok reform önerisi kamu idaresinde başlangıçtan beri var olan fikirlerin yeniden paketlenmiş versiyonu olmakla eleştirilmektedir383. Temel sorunlar değişmeden kalırken ‘yeni’ yaklaşımlar ‘eski’ fikirleri çoğu kez tekrar etmektedir384. Bu açıdan yeni kamu yönetimi paradigmaları büyük ölçüde eski fikirlerin “yeniden paketlenmiş sunumu” olarak değerlendirilerek çeşitli açılardan

379 Olsen, J. P., “Towards a European Administrative Space?” Journal of European Public Policy, Vol: 10, No: 4, Ağustos 2003, s. 510.

380 F. Rugge, “Administrative Traditions in Western Europe.”, içinde: B.G. Peters and J. Pierre (eds.) Handbook of Public Administration, London: SAGE, 2003, s. 179.

381 John M. Gaus, “Trends in the Theory of Public Administration.”, Public Administration Review, Vol: 10, Yaz 1950, s. 163.

382 Dwight Waldo, The Administrative State, New York: Ronald Press, 1948, s.56. 383 Hood, a.g.m, s. 13.

384 Donald F. Kettl, “Public Administration: The State of the Field.”, içinde: A. W. Finifter (ed.), Political Science: The State of the Discipline II, Washington D.C.: The American Political Science Association, 1993, s. 410.

eleştirilmektedir. Sözgelimi, Bogdanor385 bir çalışmasında, YKY yaklaşımının beşiği sayılabilecek İngiltere’de önerilerin aslında ne kadar eski olduğunu yüzyılın ilk yarısından kimi komite raporlarından örnekleyerek göstermektedir .

Gerçekten de birkaç on yıldır süren reform çabalarına rağmen kamu idaresiyle ilgili şikayetler varlığını korumaktadır386. Gelişmiş ülkelerde dahi reformcular tamamıyla başarılı olamamıştır. ‘Yeni’ yaklaşımların zaafları yeniden keşfedilmektedir. Olsen'in deyimiyle “bürokratik başarısızlıkla ilgili çalışmalara kamu idaresinde piyasa ve fiyat tekniklerinin kullanımının nasıl siyasal ve sosyal eşitsizlik yarattığı ve vatandaşlara yardım etmekten ziyade nasıl toplumsal kargaşaya neden olduğu ile ilgili çalışmalar eklendiğini görmemiz ihtimal dışı değil”387. Buradan Peters’in işaret ettiği şu sonuca varılabilir: Bu reformlar aracılığıyla kamu hizmetlerinin azaltılması, serbestleştirilmesi ya da piyasalaştırılması her şartta kurumların daha iyi yönetileceğine daha yaratıcı ve değişimlere daha cevap verebilir ve esnek olacağı anlamına gelmez. Hatta yönetim kapasitesinin geliştirilmesi daha önemli bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır388.

Özellikle uygulama ülkelerinden başka eleştiriler de gelmektedir. Bunlardan dikkat çekici olanlardan birisi de yönetimdeki danışmanların etkinliğinin artmasıdır. Yeni kamu yönetiminin özel sektör deneyim ve araçlarının kamu kesimine aktarılmasını içermesi, reform deneyimleri yaşayan birçok gelişmiş ülkede (İngiltere, Fransa, Kanada) karar alıcılar tarafından özel sektör danışmanlığı kullanımını önemli ölçüde artırmıştır. Yönetim danışmaları bu ülkelerde YKY reformlarının uygulanması, paketlenmesinde ve pazarlanmasında önemli bir rol oynamıştır. Danışmanlar topluluğunun toplumsal iktidar yapısında siyasal nüfuzunun artışı “danışmanlar rejimi” (consultokrasi) olarak da adlandırılmaktadır ve bunun neden olduğu sorunlar birçok yazar ve akademisyen tarafından eleştirilmektedir389.

YKY paradigmasına teorik anlamda yapılan eleştiriler yukarıda belirtilenlerin ışığında değerlendirilecek olursa şu sonuçlar ileri sürülebilir:

385 Bu örnekler ve Bogdanor’un ileri sürdüğü diğer düşünceler için bkz. Vernon Bogdanor, “Civil Service

Reform: A Critique”, The Political Quarterly Publishing, Vol: 72, No: 3, Temmuz 2001, s. 292.

386 Peters, The Future of Governing. Four Emerging Models, s. 125.

387 Olsen, Citizens Public Administration and the Search for Theoretical Foundations, s. 80. 388 Peters, The Future of Governing. Four Emerging Models, s. 135.

389 Denis Saint-Martin, “The New Managerialism and the Policy Influence of Consultants in Government: An

Historical–Institutionalist Analysis of Britain, Canada and France”, Governance, Vol: 11, No: 3, Temmuz

Toplumsal Çıkar: YKY’ye teorik anlamda yöneltilen eleştirilerden biri, kamu yönetiminin kendi doğasından dolayı özel yönetimden farklı olduğunun büyük ölçüde gözardı edilmesidir. Schick390 YKY’nin kamu sektörünün sorumluluklarını azalttığını veya daralttığını buna bağlı olarak kamusal yarar, toplumsal değer ve çıkarları zayıflattığı hatta kamu kuruluşlarının sorumluluklarının toplumdaki güçlü etkilerinden dolayı sınırsızlaşmaya başladığını ileri sürmektedir.

Kamu Yararı: Yapısı gereği bütün faaliyetlerinde kârlılığı düşünmek zorunda olan özel işletme mantığının kamu sektörüne tamamen yansıtılmaya çalışılması kimi noktalardan “kamu kurumu” kavramının içini boşaltmaktadır. Çünkü, ekonomi pratiklerinin toplumsal uyarlanması kabul edildiğinde, kamu kurumlarının en alt düzeyde toplumun ihtiyaçlarını karşılamaması, amaçlarının asgari gereklerini yapmamaları gibi bir durum ortaya çıkabilir. Bu süreçte okullara belli başarının altında kalanların alınmaması veya hastanelerin kâr elde edemeyecekleri hastalara sınır koymaları gibi durumlarla karşılaşılmasına neden olabilir391.

Etik Değerlerin Aşınması: Kamu ile özel sektör arasındaki farkın varlığına dayalı olarak YKY’nin, kamu yönetiminin dayandığı tarafsızlık, dürüstlük, eşitlik, doğruluk gibi geleneksel saygı duyulan değerleri ve kamu görevlilerinin etik değerlerini aşındırdığı392 kimi yazarlarca ileri sürülmektedir.

İdari Yozlaşma: Kimi yazarlarca, YKY’nin öngördüğü süreçleri ve kuralları azaltmanın ve esnekliği artırmanın idari yozlaşmaya neden olabileceği söylenmektedir. Çünkü, hep söylendiği gibi özel sektör yönetimi her zaman kamu sektöründen iyi işlemeyebilmektedir. Ayrıca kamu sektörüne dışardan müdahaleler daha kolay olduğu için (sözgelimi siyasetçiler) idarenin iç sistemi sürekli etki altındadır. Bu durum bazı sıkıntılara yol açabilmektedir. Sözgelimi yine YKY’nin öngörülerinden olan performans değerlendirme süreci bazı siyasal sözleşmelerle yıpratılabilmekte ve bazı çalışanlar yöneticilerden çok siyasetçilere karşı sorumluluk duyabilmektedirler. Böylece performans

390 Scihick, a.g.m., s.42. 391 Scihick, a.g.m., s. 42

392 Robert B. Denhardt ve Janet Vinzant Denhardt, “The New Public Service: Serving Rather than Steering” Public Administration Review, Vol: 60, No: 6, Kasım/Aralık 2000. s. 551.

ölçümü ve sorumluluğu yaymanın kamu sektöründe çıktı kontrolü için çok etkin bir araç olmayabileceği de ortaya çıkmaktadır393.

Demokratiklik: YKY, demokratik yapılanmalara karşı daha az bağımlılık gösterdiğinden hareketle eleştiri almaktadır394. Çünkü, bu paradigmada sürekli olarak kamunun / devletin yeniden yapılanması, girişimciliği, piyasalaşması vb. tartışılmakta bunun karşısında kamu demokratik değerler yeteri kadar dile getirilmemektedir. Ayrıca, YKY vatandaş katılımına fazla önem vermemekte, kamu hizmeti kullanıcıları demokratik devletin üyeleri yerine basit bir şekilde tüketici ya da müşteri olarak görmektedir395.

İdare Siyaset Ayrımı: YKY paradigması kendisini geleneksel kamu idaresinin idare siyaset ayrımı ilkesinin eleştirisi üzerine konumlandırmıştı. Buna rağmen, kimi YKY düşünürleri özellikle politika değerlendirme ile politika yürütmenin kurumsal ayrımı olarak siyaset idare ayrımını, idare ile siyaset arasına açık bir sınır çizerek yeniden canlandırmıştır ve bu ayrım doğal olarak yönetim-yönetişim sürecinin tamamlanamamasına neden olabilmektedir. Bu durum idarecilerin siyasal desteği sağlamaya ve kaynakları güvenli kılmaya yarayan politika süreçlerini olumsuz etkileyebilmektedir.

Elitizm: YKY’ye bir diğer eleştiri de, bu hareketin, alt kademelerdeki çalışanlardan çok, üst düzey kamu çalışanlarını, bakanlıklarda görevli memurları, yönetim danışmanlığı firmalarında ve merkezi kontrol kademelerinde çalışan üst düzey elit bürokratları geliştirmek için ortaya atılan elit bir hareket olarak algılanmasıdır396. Bu durumda YKY’nin getirdiği çözüm önerileri, uygulayıcı çalışanlardan çok yönetici çalışan üzerinde yoğunlaşmaktadır. Dolayısıyla, vatandaşla asıl yüz yüze gelen çalışan davranışlarında kayda değer bir değişim sağlanamamaktadır397.

393 Peter DeLeon, ve Mark T. Green, “Corruption and the New Public Management”, içinde: Lawrence R. Johns, James Guthrie ve Peter Steane (eds.), Learning from International Public Management Reform, Elsevier Science, 2001, s. 621.

394 M. Akif Özer, “Yeni Kamu Yönetimi – Japonya Uygulaması”,

http://www.icisleri.gov.tr/icisleri/TurkIdareDergisi, Erişim Tarihi: 01.05.2007.

395Linda DeLeon, ve Peter DeLeon, “The Democratic Ethos and Public Management” , Administration and Society,

Vol: 34, No: 2, Mayıs 2002, .s. 240.

396 Özer, a.g.m., Erişim Tarihi: 01.05.2007. 397DeLeon ve DeLeon, a.g.m., s. 242.

2.4.2. YENİ KAMU YÖNETİMİ UYGULAMALARINA YÖNELİK ELEŞTİRİLER

Yeni kamu yönetimi paradigmasının yayılımı ve baskın karakterinin yansımaları, piyasa ekonomisine ve buna uygun bir devlet-kurumsal yapısına geçmeye çalışan birçok azgelişmiş ülkedeki idari reformlarda da kendini göstermiştir. Bu ülkelerde geleneksel yönetim deneyiminden kalma merkezi karar alma ve katı bürokratik yapı devlet toplum ilişkilerinde (yolsuzluk, rüşvet başta olmak üzere) çok önemli sorunlar ortaya çıkarmıştı. Bu sorunların üstesinden gelmek üzere özellikle uluslararası kuruluşlarca önerilen reformlarda temel öğe devletin yeniden yapılandırılmasının yanı sıra karar alma süreci ile ilgili demokratik yönetişim yapılarının da oluşturulmasıdır. Ancak aşırı merkezileşmiş, genişlemiş devlet ve devletle idare özdeşliği, uygun yasal sistem ve vasıfların yokluğu, zayıf idari sistem (devlet kapasitesinin zayıflığı) nedenlerinden dolayı bu ülkelerden çoğu gereken idari dönüşümlerini gerçekleştirememişlerdir398.

Bu çerçevede, azgelişmiş ülkelerde geri kalmanın ve kamu yönetimini dönüştürememenin temel nedenleri siyasi, ekonomik ve hukuki problemler olmakla beraber asıl ve en önemli sorun idari sistemle ve uygulanan reformlarla ilgilidir. Bu sebeple bu ülkelerde temelde kabul edilen felsefe ve en önemli değişim hemen hemen bütün ülkelerde merkezi idari yapıdan desantralize edilmiş bir yapıya geçişin kabul edilmesidir399. Ancak böyle köklü bir değişim hiç de kolay bir şey değildir. Özel sektör birikiminin yakın zamanda oluşmaya başladığı, zihinlerin piyasa yerine devlet mekanizması ile dolu olduğu, rekabet, verimlilik, teknolojik değişim gibi kavramların gündeme yeni yeni girdiği, altyapının büyük ölçüde yetersiz olduğu, azgelişmiş ülkeler bu açıdan dönüşüm sürecinde çok büyük zorluk ve engellerle karşı karşıya kalmıştır400. Üstelik bir de dönüşüm sürecinde izlenen yanlış ekonomik ve siyasal politikalar uygulanan reformların başarısını önemli ölçüde etkilemiştir.

398 L. Johansen, “Governance and State Capacity in Post-Communist States”, ECPR Joint Sessions of Workshop, Grenoble: Institute of Political Studies, Nisan 2001, s.4.

399 M. Meriç, “Geçiş Ekonomilerinde Mali Reformla:r Kırgızistan Cumhuriyeti İçin Dersler”, Küreselleşme ve Geçiş Ekonomileri Uluslararası Sempozyumu, Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi Yayınları: 29, Kongre Dizisi: 3, Bişkek- Kırgızistan, 02-04 Mayıs 2002, s. 133.

400 Harun Yıldız, “Geçiş Ekonomilerinde Dönüşüm Süreci ve Mali Reformlar”, Küreselleşme ve Geçiş Ekonomileri Uluslararası Sempozyumu, Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi Yayınları: 29, Kongre Dizisi: 3, Bişkek- Kırgızistan, 02-04 Mayıs 2002, s. 537.

Bu ülkelerde, serbest piyasa ekonomisine geçiş sürecinde kamu kesiminin küçültülmesi ve etkin bir kamu yönetiminin sağlanması devletin temel görevlerinden birisi haline gelmesine rağmen, kamu kesiminin büyük boyutlarda olması ve bir türlü küçültülememesi sebebiyle kamu harcamalarındaki artış engellenememiş; özelleştirme ve benzeri kamu kesimini daraltıcı reformlar ve yeni kurulan bir çok özel sektör kuruluşlarından elde edilen kaynaklar, sadece kamu kesimini finanse etmeye yaramıştır401. Ancak, zamanla bu ülkelerde uluslararası kuruluşların da desteğiyle, ekonomik ve toplumsal alanda da birçok yasa yürürlüğe girmiş ya da mevcut yasalar revize edilmiştir402. Böyle olmakla birlikte, hukuksal ve kurumsal düzenin oluşturulması sürecinde bir çok sorun yaşanmaktadır. Ancak bu ülkelerde bu alanda en öncelikli sorunlardan biri, yürürlüğe konan yasaların uygulamada karşılaşılan sorun ve koşulların değişmesi gibi gerekçelerle sık sık değiştirilmesi ya da aynı yasaların farklı kişiler tarafından farklı yorumlanmasıdır. Bu durum ise bir taraftan kurumların işleyişini zorlaştırmakta ve hatta kurumsal işleyişte belirsizlik yaratmaktadır403.

Gerçekte, reformların başarısız olması yada ister bu ülkelerin ya kendi başlarına yada uluslararası teşvik sağlayıcı (donor) kurumların (IMF, Dünya Bankası, EBRD vb.) teşvikiyle aldıkları reform kararlarını uygulayamayışları veya reformların başarısızlıkları, bu ülkelerdeki merkezileşmiş karar alma yapısı, personel ve kararlar üzerinde sıkı kontrol mekanizması, siyasal sadakat ve geleneksel totalitarizm alışkanlıklarının önemini halen koruması nedeniyledir404. Buna bağlı olarak, bu ülkelerde kamu idaresi sadece bir politika uygulama aracı olarak görülmüştür. Yine aynı şekilde, idareciler toplum ve örgütlerle ilişkilerinde tek yönlü iletişim, komuta ve kontrol şeklinde geleneksel alışkanlıklarını devam ettirmektedirler. Yeni Kamu Yönetimi reform yaklaşımlarının genel itibariyle öne sürdüğü şekilde, ancak yeni teşvikler sağlayan yeni kurumlarla davranış değişikliği sağlanabilir. Eski alışkanlıkların devam ettiği kurumsal bir yapının yasal mevzuatını veya işleyiş kurallarını değiştirmekle topyekün bir değişimin sağlanacağını beklemek pek gerçekçi değildir405.

401 Meriç, a.g.m. s. 135

402 M. Çokgezen, J. Çokgezen, ve G. B. Özcan, “Kırgızistan Ekonomisinde Belirsizliğin Kaynakları”, Küreselleşme ve Geçiş Ekonomileri Uluslararası Sempozyumu, Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi Yayınları: 29, Kongre Dizisi: 3, Bişkek- Kırgızistan, 02-04 Mayıs 2002, s. 192.

403 Çokgezen, vd., a.g.m. s. 196.

404 Sally N. Cummings, Power And Change in Central Asia, New York: Routledge, 2002, s. 11

405 M. Baimyrzaeva, “Institutional Reforms in Kyrgyzstan”, Central Eurasian Studies Rewiew, Vol: 4, No: 1, Kış, 2005, s. 31.

Geçiş stratejisi olarak gelişmekte olan ülke idari sistemlerinin söz konusu dönüşüm süreci, dünyada küreselleşme ve liberalleşme politikalarının arttığı, yeni kamu yönetimi paradigmalarının yayıldığı bir döneme denk gelmiş ve böyle olunca da bu ülkeler bir taraftan serbest piyasa ekonomisini tesis etmeye çalışırken, diğer taraftan küreselleşmeye adapte olarak, yapılarını söz konusu normlara uygun hale getirme çabası içine girmişlerdir. Bu dönemde kimi ülke aşamalı geçiş süreciyle daha sancısız bir uyum politikası benimserken, kimisi ise dönüşümün çok kısa bir sürede gerçekleşmesini öngören şok terapi yöntemini benimsemişlerdir406. Ancak yukarıda ifade edilen nedenden dolayı yani kurumların geçmişten getirdikleri alışkanlıklar ve bu alışkanlıklara bağımlılıkların devam etmesi sebebiyle reform süreçleri yada reformlardan elde edilen sonuçlar bu ülkelerde başarısızlıkla neticelenmiştir.

Bu nedenle bu ülkelerde, gerek reformların seçilmesi-uygulanması gerekse sonuçlarının değerlendirilmesi açısından yukarıdaki yaklaşımdan daha farklı açıklamalar getirmek gerekmektedir. Şöyle ki, burada temel vurgu toplumun tarihinde sahip olduğu kurumsal yapılar üzerinde olmalıdır. Tarihsel deneyimler sonucu oluşmuş özellikle informel kurumlar toplumdaki gelişmelerin önemli bir belirleyenidir. Bu açıdan geçmiş yapıyla ilgili olarak bir süreğenlik (izlek bağımlılık) söz konusudur. Bu hiçbir değişimin gerçekleştirilemeyeceği anlamına gelmez elbette. Sadece bu sosyal, etnik, ekonomik ve toplumsal değer yargılarından oluşan kurumsal yapılar dikkate almaksızın girişilecek reformların başarılı olması mümkün gözükmemektedir407. Bu varsayım şu anlama gelir: (1) genel olarak idari reformlarda özelde devlet-siyasetçi-idare-toplum ilişkilerinin nasıl yapılandırılması gerektiğini önerecek tüm ülkelere uygun genel geçer bir reçete yoktur. Ve (2) idari reformlar yerel informel kurumlara uygun olmalı ve siyasal desteği elde etmiş olmalıdır408. Çünkü, yoğunluklu olarak uluslararası donor kuruluşların teşvikiyle uygulamaya konulan ve ülkelerin tarihsel, toplumsal ve kültürel farklılıklarının göz ardı edildiği kamu yönetimi reform stratejileri gelişmekte olan ülkelerin çoğunda istenen sonuçları vermemiştir409. Bu ülkelerdeki uygulamalarda YKY’nin paradigmaları

406 Mustafa Miynat, “Geçiş Ekonomilerinde Yeniden Dağılım ve Yoksulluk”, Proceedings of First International Conference on The Fiscal Policies In Transition Economies, Kyrgz- Turkish Manas Universty Departman of Public Finance, Kyrgyz –Turkish Manas Universty Publication No: 56, Conference Series No: 5, Bishkek, 2004, s.253 .

407 Douglass C. North, “Institutions”, Journal of Economic Perspectives, Vol: 5, No: 1, 1991., s. 102. 408 P. G. Hare, “Institutional Change and Economic Performance in the Transition Economies”, Economic Survey of Europe, S: 2, 2001., s. 83.

çerçevesinde teşvik edilen bu reform stratejileri ayrı ayrı değerlendirildiğinde şu sonuçlar ileri sürülebilir:

1. Biçimcilik (formalizm): Uluslararası kuruluşların baskısı ile girişilen kamu reformlarının birçoğu hedeften uzaklaşmış biçimde kalmış ve varolan formalizmi artırmıştır. Bu da bürokratik yapılardaki katılığını artırmaktadır. Böylece reformlar, beklenenin aksine devletin formel otoritesinin artışına neden olmuştur410. İnformel kurumların gelişmemesi ile formel kurumlar özel çıkarların meşruiyetini sağlamaya yardım eder hale gelmiştir.

2. Reformun konusu ile reformcuların aynılığı: Piyasa tipi reformlar temelde bürokrasiyi hedef almaktadır ancak piyasa kurallarını kamu kurumlarına adapte etmekle görevli bürokratların büropatolojik davranışları ile reformlar, büroların gücünü artırmakla sonuçlanmaktadır411.

3. Yerelleşme: Birçok ülkede, yönetişimi ve etkinliği arttırmakta en önemli reform konusu olarak yerelleşme görülmüştür. Her ne kadar kısmen yerelleşme başarılsa da sonuç yerel alanlarda elitist yapıların gelişmesi olmuştur. Böylece, merkezdeki elitist yapıya ek olarak yerel elitler gelişmiş; etkileşim ve pazarlık süreci yine halktan uzak olarak elitler arasında gerçekleşmeye devam etmiştir412.

4. Yönetişim: Devlet-toplum etkileşimi yeterince sağlanamamıştır. Karar alma süreçlerinde elitler hakimdir. Yönetişim –devlet dışı güçler dışlanarak- elitler arasındaki pazarlıklar şeklinde gerçekleşmektedir. Ek olarak formel devlet kurumları gittikçe ahlaki meşruiyetlerini kaybederken ironik bir şekilde diğer sosyal güçler yönetişimde önemli oyuncu olmaktan uzaklaşmaktadır413.

5. Hesapverebilirlik: Bu ülkelerde vatandaşa hesapverme sorumluluğu yeterince geliştirilememiştir. Reform uygulamaları öncesi dönemde merkezi idare veya siyaset kurumu sorumluluk merkezi iken reform uygulamalarından sonra bunun yerini donor

410 M. Baimyrzaeva, a.g.m., s. 31.

411 Gerald Caiden, Administrative Reform Comes of Age, s. 117 412 M. Baimyrzaeva, a.g.m., s. 33

413 Pauline Jones Loung, “Economic Decentralization in Kazakhstan: Causes and Consequences.”, The Transformation of Central Asia: States and Societies From Soviet Rule to Independence, Cornell Universty Press, 2004, s. 41.

kuruluşlar almıştır. Ancak vatandaşa hesapverme sorumluluğunun derecesi istenen düzeyde yükseltilememiştir414.

Bu tespitlerden hareketle bu ülkelerde gerçekleştirilecek reformları yada reformların başarısını Tarihçi Kurumcu Yaklaşım perspektifiyle değerlendirmek daha gerçekçi olacaktır. Zira, tarihçi kurumcular ülkeler arasındaki performans farklılıklarını da kurumlar aracılığıyla açıklamaktadırlar. Yine ülkelerin piyasa ekonomisine bütünüyle geçişiyle ilgili şok terapi yaklaşımlarının başarısızlığını da kurumsal yapıların evriminin zaman alacağı ile açıklamaktadır. Çünkü, kurumlar işlemlerin ve ürünlerin maliyetini etkilemek suretiyle ekonominin performansı üzerinde belirleyicidirler415. Bir ülkenin ekonomik performansı ve bunun bağlı olduğu kurumsal gelişim ve değişimi ise şok terapi yaklaşımının öne sürdüğü yasal düzenlemeleri gerçekleştirmenin çok ötesinde karmaşık ve kısa zamanda gerçekleştirilemeyecek bir süreçtir. Reformlar tasarlanırken kurumsal yapının evrimiyle ilgili tarihsel hafıza ve izlek bağımlılık dikkate alınmalıdır. Buna göre geçmişin kurumsal sistemi bugünün organizasyon ve –iktisadi ya da politik- bireysel teşebbüslerine fırsatlar seti sağlarlar. Böylece kurumsal matris bugünün ve dünün kurumları için karşılıklı bağımlı oldukları bir ağ oluşturur416. Bu yüzden yapısal reform tasarlanırken formel kurumların tasarlanması kadar informel kurumların ve arzulanan iktisadi sonuçların toplumsal alanın