• Sonuç bulunamadı

Tüm zamanlarda ve pek çok alanda belli bir kültürün ve yapının temsilcisi olan İngiltere, özellikle idari geleneklerinin diğer pek çok kültüre örnek oluşturmasından ve öncülük etmesinden dolayı dünya siyaset ve idari yapılanmasında önde gelen ülkelerden birisi olmuştur310. Çünkü, İngiliz siyasal ve idari rejiminin bütün ayrıntılarıyla teorinin eseri olmaktan ziyade deneysel bir görüntüye sahip olması ona bu özelliğini kazandırmada

308 Güzelsarı, a.g.m., s.121.

309 Jan-Erik Lane, “Public Sector Reform: Only Deregulation, Privatization and Marketization?”, içinde: J. E. Lane (ed.), Public Sector Reform-Rationale, Trends and Problems, Londra: Sage Publications, 1997, s. 13.

en önemli etkenlerden birisidir. Aynı şekilde siyasal ve idari kurumlarının yavaş yavaş oluşan tarihsel bir gelişim sonucu ortaya çıkması onlara ülkedeki veya dünyadaki iktisadi ve sosyal değişmelere devamlı bir biçimde uyum sağlayabilmeleri özelliğini de kazandırmıştır. İdari rejimi birçok ülke tarafından benimsenmiş olan liberal kurumların klasik ülkesi İngiltere’deki sistemde, dengeci geleneksel nitelikler, modern devletin özelliği olan etkinlik ve yeniliğe açık olabilme sorunlarının çözümlenmesinde İngiliz düşünüş ve geleneklerinin oynadığı rol özgün olduğu kadar önemlidir de311.

Yukarıda da ifade edildiği gibi, dünyanın birçok ülkesine örnek teşkil eden İngiltere’nin kurumsal gelişim tarihi genel itibariyle üç döneme ayrılabilir; 17. yüzyıla kadar süren mutlak monarşi iktidarının sınırlandırılması konusundaki ilk girişimler; Liberal bir iktidarın yerleşmesiyle 17.-18. yüzyıllarda parlamenter rejime doğru gelişme ve 19.-20. yüzyıllarda parlamenter rejimin iyice yerleşerek demokratlaşması. Bu genel ayrım sürecinin başlangıcı olarak, kralın mutlak iktidarının ilk sınırlandırma girişimi olan 1215 tarihli Büyük Şart (Magna Carta) ile günümüz İngiliz siyasal sistemine ulaşılan uzun yolun ilk aşamasının oluşturulduğu rahatça söylenebilir. Aynı şekilde, 1679 yılında Hobeas Corpus’un imzalanması ve 17. yüzyılda Hobbes ve Locke’un düşünceleriyle, temel hak ve hürriyetlerin ve bunu destekleyen bireyselliği kapsayan, buna vurgu yapan siyasal kültürün oldukça erken bir şekilde bu ülkede oluşması, İngiltere’nin günümüzdeki “demokrasinin beşiği” şeklinde nitelendirilmesi sonucunu doğurmuştur312.

Kamu idaresinin tarihsel gelişim sürecinde kurumlarının yapılanması ve yönetim tarzı olarak Weberci geleneksel bürokratik örgütlenmenin iyi bir şekilde uygulandığı ülkelerden biri de olan İngiltere, günümüzdeki gelişmeler doğrultusunda kamu yönetimi reformlarını öncelikli uygulayan hatta kamu yönetimi reformlarına öncülük eden ülke özelliğini de kazanmıştır. İngiltere reform deneyimleri açısından tüm dünyayı etkilediği gibi gelişmekte olan ya da gelişmiş birçok ülke için model teşkil etmiştir313. Bu durum özellikle kamu yönetimi reform tartışmalarında İngiliz siyasal kültürünün bireyselliğe vurgu yaparak diğer Avrupa ülkelerinden farklılaşmasına yol açmıştır.

Sözgelimi İngiltere’de 1960’ların sonunda yayınlanan Fulton Raporu, Kamu Yönetimi reform çalışmalarında tüm dünyada çığır açan aşamalardan birini

311 Çam, a.g.e., s. 11 312 Çam, a.g.e., s. 12

oluşturmaktadır. Bu rapor hem geleneksel kamu yönetimi eleştirilerinin başladığı döneme denk gelmesiyle hem de birçok ülkenin kendi klasik kamu yönetimlerinin özel sektör kadar başarılı olmadığı gerçeğini ilk kez ortaya çıkarmasıyla önemlidir. Fulton raporunun temel vurgusu; kamu idaresinin özel kesime açılması, katı hiyerarşilerin kaldırılması ve yetki devrinin genişletilmesi üzerinedir314. Bu rapor, gelecekte, üst yönetimlere karşı sorumlu olan, yetki devrine sıcak bakan, özel amaçları olan kamu hizmetlerini yerine getirecek kurumlar oluşturulmasını önermiştir. Farklılaşan fonksiyonların artmasıyla ve piyasa mekanizmalarının da etkisiyle, yönetim alanında yoğun rekabetin yaşanacağı, bu rekabetin satın alanlarla hizmet sağlayıcıları ayrımını zorunlu hale getireceği ve bunların sonucunda kamu sektörünün kendi faaliyetlerine döneceği öngörülmüştür. Hizmet dağıtımıyla ilgili değişikliklerin kamu hizmetinin yönetim yapısındaki değişikliklere eşlik edeceği, rekabetin özel sektörün en iyi uygulamalarının kamuya aktarılmasına neden olacağı ve bunun kurumlara ihtiyaçlarına göre organize olma fırsatı vereceği belirtilmiştir315.

Aynı şekilde İngiltere’de bu yıllarda yayımlanan ve “Beyaz Kitap” (White Paper) diye adlandırılan başka bir rapor yeniden yapılanma sürecine ayrı bir ivme kazandırmıştır. Bu rapora göre ise kamu kuruluşlarında hedefler netleşmeli, stratejiler arasında bütünsellik sağlanmalı, kamu kurumlarında daha rasyonel planlamalar yapılmalı ve nihayetinde merkezi idare yeniden yapılanmalıdır316.

Kimi yazarlar, bu raporların yayınlanmasında, o yıllarda İngiliz kamu yönetimini etkileyen derin krizin etkisinin olduğu ileri sürülmektedirler. Bu kriz, idareleri yeniliğe ve yaratıcılığa zorlamıştır. Kriz, İkinci Dünya Savaşı sonrasında sosyal demokrat yönetimlerin kamu yönetimleri ve hizmetler arasında organik ilişkiler kurmalarıyla başlamıştır. Sorunlar karşısında Muhafazakar hükümetler kamu hizmeti kuruluşlarının ilişkilerinde piyasa mantığını hakim kılmaya çalışmışlar, ancak bu durum krize kısmi çözüm getirmiştir. İlişkilerin yeniden yapılanmasında vatandaşların sürece katılımına gerek duyulmuş, özellikle hizmet sunumu sürecinde kullanıcıların yer alması oldukça önemli görülmüştür.

314 Dunsire, a.g.m., s.31.

315 Robin Butler, “Management in Government: The Future”, International Journal of Public Sector Management, Vol: 9, No: 1, s. 38.

Kamu yönetiminin reforme edilmesindeki bu süreç 1980’lerde İngiltere’de neoliberal politikaların egemen olması sonucunu doğurmuştur. Bu dönemde Dünya Bankası ve IMF gibi uluslararası donor kuruluşlar yapısal uyarlama politikaları önermek suretiyle özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde ekonomik sorunların çözümü sürecinde etkin olmaya başlamışlardır. Bu dönemde İngiltere’de iktidara gelen Thatcher hükümeti bu politikaları somut olarak uygulamaya başlamıştır317.

İngiltere’de 1979 yılında iktidara gelen Thatcher hükümetiyle birlikte yeni bir dönemin başladığı birçok yazar tarafından ifade edilmektedir. Şöyle ki bu hükümet tarafından uygulamaya başlanan Kamu Yönetimi reformları, İngiltere’yi hem yapmış olduğu reformlarda model hem de Westminster tipi reformların prototipi haline getirmiştir. Muhafazakar bir hükümet tarafından başlatılan ve daha sonraki dönemlerde de aynı düşüncedeki hükümetlerce yürütülen bu reform süreci Thatcher hükümetinin kamu harcamalarının azaltılması ve devletin küçültülmesi amaçlarını taşıyan makroekonomik politikaları kamu idaresi alanında da benzer eğilimleri doğurmasıyla başlamıştır. Daha sonra 1990’ların başlarına kadar olan dönemde reform argümanları kamu sektörünün etkinliği ve performansı üzerine yoğunlaşmıştır. 1990’ların başından günümüze kadar olan evrede ise kamu hizmetlerine ilişkin kültürü değiştirmek amaçlı daha esnek ve özel sektör yönetimi yönelimli reform çabaları öne çıkmaktadır. Bu reform süreçlerindeki ana unsurlar piyasa tipi mekanizmaların kullanılması, hizmetlerin üretimi ve yönetiminde yerelleşmenin yoğun biçimde uygulanması ve vatandaş / müşteri taleplerinin daha fazla öne çıkarılması şeklinde sıralanabilir318. Görüldüğü gibi, sayılan bu unsurlar yukarıda genel çerçevesi çizilen ve piyasa tipi mekanizmaların kamu yönetimine aktarılmasını öngören Westminster tipi managerialist reform düşüncesinin İngiliz reform hareketlerine yansımasıdır

Üç dönem üst üste iktidara gelen Thatcher hükümetinin politikaları aslında İngiltere’nin ekonomik gerilemesine ve Batı dünyasında ortaya çıkan yüksek vergilere, yüksek oranlı enflasyona, sendikaların gücüne ve artan kontrolden çıkmış gibi görünen kamu harcamalarına bir tepkidir. Bu çerçevede Thatcher hükümeti “girişimci ekonomi” adını verdiği sistemin güçlendirilmesine yönelik bir ekonomik program uygulamıştır.

317Chris Painter, “Public Service Reform: Reinventing or Abandoning Government”, The Political Quarterly, Vol: 65, No: 3, 1994, s. 247–249.

318 David Clark, “Neoliberalism and Public Service Reform: Canada in Comparative Perspective”, Canadian Journal of Political Science, Vol: 35, No: 4, Aralık 2002, s. 778 .

İngiliz Kamu Yönetimi paradigmasının değişimini de tetikleyen bu programın ana hedefi; ekonomide piyasa kurallarının daha geniş bir alanda geçerliliğinin sağlanmasıdır. Bu çerçevede, deregülasyon, özelleştirme, kamunun ekonomik faaliyetlerinin en aza indirilmesi ve devletin bir çok alandan çekilmesine yönelik politikalar uygulanmıştır319.

Özellikle Thatcher hükümetleri tarafından uygulamaya konan ekonomik programın harekete geçirdiği ve İngiliz kamu yönetimi sisteminde uzun yıllardır yapılmaya çalışılan değişim için atılan en önemli adım 1988 yılında yayınlanan “Kamu Yönetiminin Geliştirilmesi: Gelecek Adımlar” raporudur. Next Step Girişimi320 olarak da adlandırılan bu yaklaşımın genel özelliği; politika geliştirme dışında kalan yürütme görevlerinin ayrı ve küçük birimler eliyle görülmesidir. Raporda ayrıca hizmet sunumu üzerinde yoğunlaşılmakta ve hizmetten yararlananların ihtiyaçları öne çıkarılmaktadır. Hizmet sunumunda etkililiğin artırılması için yapısal değişikliğin yetmeyeceği, gerçek gelişmenin kişilerin sorumlu tutulması ile sağlanabileceği belirtilmiştir. Bu amaçla oluşturulan birimlerin yönetiminden tek bir yönetici sorumlu tutulmuş, bu kişi bakana karşı doğrudan sorumlu olmuştur. Sözkonusu bu birimler yapılacak görevlere göre örgütlenmiş, gerekli kaynakların ve yıllık performans hedeflerinin belirlenmesi ve yönetsel sorumluluk yöneticilere bırakılmıştır321.

Thatcher hükümetleri tarafından uygulamaya konan bu Gelecek Adımlar Girişimi, aslında İngiltere’de Yeni Kamu Yönetimi düşüncesinin uygulamaya aktarımından başka bir şey değildir. Çünkü, İngiltere’de böylesine önemli uygulamalarla gündeme gelen YKY, Thatcher tarafından hem merkezi yönetimde hem alt yönetimlerde uygulanmıştır. Ayrıca bu reform süreciyle birlikte yönetim, mevcut hükümetin miras almaktan ve geliştirmekten memnun olacağı bir biçimde kesin olarak dönüşüme uğramıştır. İşin özüne üst yöneticiler tarafından performans sözleşmeleri ve hizmet sunumu temelinde siyasi karar alma süreçlerinden uzak yürütücü birimlerin kurulması yerleştirilmiştir. Bu birimlerde yatay yönetim yapılarını daha fazla kullanan kamu görevlileri, kendilerini müşterilerine hizmet etmeye adayarak, özel sektörden alınabilecek tüm iyi örneklere açık bir biçimde, enerjilerini bu yöne yoğunlaştırarak çalışmışlardır. Bunun yanında, ülkede yönetim guruları olarak bilinen yeni sağcı think thank kuruluşları, iş adamları, merkezi denetim birimleri, hesap komisyonları

319Patricia Greer, Transforming Central Government, Buckingham: Open Universty Press, 1994, 143. 320 Greer, a.g.e., s.122.

321 Osman Yılmaz, Kamu Yönetimi Reformu: Genel Eğilimler ve Ülke Deneyimleri, Ankara: DPT Yay., 2001, s. 37.

gibi bazı kamu kuruluşları, muhasebeciler, avukatlar gibi profesyoneller ve yönetim danışmanları, YKY uygulamalarını şekillendirecek çalışmalar yapmışlar ve durumlarına göre yeni reformlar önerip, bunları desteklemişlerdir322.

Gelecek için adımlar hareketi özelikle İngiliz kamu yönetiminde kısa sürede etkisini hissettirmiştir. Bu süreci tamamlamak için çabalar sürmüş ve ülkede “Kalite İçin Rekabet Girişimi” (Competing For Qualty) gündeme gelmiştir. 1991 yılında hazırlanan bu raporun amacı da kamu kesimini rekabete açmak ve bu şekilde maliyet-fayda açısından en etkili bileşime ulaşmak olmuştur. Özel kesimin kamu faaliyetleri içine çekilmesine yönelik yöntemlerin geliştirilmesine çalışılmış, bu süreçte hizmetlerin sözleşme yoluyla özel kuruluşlara gördürülmesi yöntemi kabul edilmiştir. Aynı şekilde Next Step girişimini tamamlayıcı nitelikte olan başka bir girişim ise “Yurttaş Şartı” (Citizen Charter) programıdır. Bu programla ilişkili olarak yayınlanan ilk Beyaz Kitap (White Paper) ile tüm kamu hizmetlerinden genel beklentiler ortaya konularak programın gündemi ve uygulama takvimi oluşturulmuştur. Daha sonra dört ayrı Beyaz Kitap daha yayımlanarak geleceğe ilişkin planlar ve öngörüler oluşturulmuştur. Amaç ulusal düzeyde tüm kamu hizmetleri için Yurttaş Şartları oluşturmaktır. Şartlar yurttaşların kamu hizmetlerinin sunumunda talep edebilecekleri standartları ortaya koymaktadır. Her birim kendi sorumluluğunda olan hizmetin kaliteli sunumuna ilişkin standartları oluşturmakta ve bundan sorumlu olmaktadır. Yani hizmet ilan edilenden daha geç, eksik ya da kalite bakımından yetersiz ise yönetim yurttaşa karşı sorumlu olmaktadır323. Hizmetin etkinliğinin ölçümü ise birimlerin sunacakları hizmeti tanımlayan ve bunları hangi koşullarda hangi ölçütlere uygun olarak sunacaklarını taahhüt eden belgeler aracılığı ile yapılmaktadır.

İngiltere’de YKY düşüncesi çerçevesinde yapılan reform çabalarının önemli aşamalarından bir diğeri olarak mevcut Tony Blair hükümetinin hazırladığı “Kamu Yönetiminin Çağdaşlaştırılması Beyaz Kitabından” (Modernizing Government White Paper) söz etmek gerekir. Yukarıda da ifade edildiği üzere, Next Steps ve onu izleyen girişimler Muhafazakar Parti tarafından başlatılmıştı. Bu nedenle, Blair başkanlığındaki İşçi Partisinin kamu yönetimi reformu konusunda takınacağı tutum ilk başlarda merak konusu olmuştu. Ancak Blair hükümeti mevcut çalışmaların kazanımlarını gözardı

322 Uğur Ömürgönüleşen, ,“ The New Public Management”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, C. 52, No: 3, 1997, s.519.

etmeden kendi politikalarını ortaya koymuştur. Bu amaçla önce 1997 ve 1998 yıllarında “Kamu Harcamalarının Kapsamlı Değerlendirilmesi” (Comprehensive Spending Review) ve “Çağdaş Kamu Hizmetleri” (Modern Public Services) adlı çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalar sonucunda 1999 yılında Blair Hükümetinin kamu yönetimi reformuna yaklaşımı ve stratejisini ortaya koyan “Kamu Yönetiminin Çağdaşlaştırılması Beyaz Kitabı” yayımlanmıştır. “İlişkilendirilmiş Hükümet”324 (Joined-up Government) olarak adlandırılan ve İngiltere’nin YKY reformlarında yeni bir evre olduğu ileri sürülen bu girişime göre; yeni hükümetin çağdaş kamu yönetimi vizyonu daha yalın, daha etkili ve yurttaşların ve ekonominin gereksinimlerine daha duyarlı bir yönetimdir. Hizmetlerde en üstün kalite sağlanacak ve hizmet sunumu kullanıcılar açısından en arzu edilir nitelikte olacaktır325.

Kitapta, hızlı toplumsal değişimin ve teknolojik gelişmenin ışığında kamu hizmetlerinin bugünkü kapsam ve biçimde sunumuna devam edilmeyeceği ifade edilmiştir. Bu hizmetlerin, yurttaşların gittikçe artan beklentilerine ve toplumun karşı karşıya olduğu bazı sorun ve endişelere daha iyi yanıt verir konuma getirilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Kitapta tanımlanan programın amacı, yurttaşın gereksinimleriyle daha iyi uyuşan kaliteli bir hizmet sunumunu gerçekleştirmek ve bunu yaparken de yeni teknolojinin olanaklarını kullanarak idareyi daha basit ve daha kolay kılmaktır.

Beyaz kitap, İngiltere’deki kamu hizmetlerinin bütününü kapsamakta ve şu ana ilkeleri tanımlamaktadır326:

• Politika oluşturmayı günlük krizlere yönelik olmaktan çıkarıp uzun süreli sorunlara ve toplum için somut sonuçlar üretecek bir anlayışa odaklanmak.

• Hizmetleri, onları sunanların kolayına gelecek şekilde değil, yurttaşın beklentilerine uyumlu olarak sunmak.

• Verimli, etkin ve yüksek kaliteli hizmet sunmak.

324 Vivien Lowndes, “Change in Public Service Management: New Institutions and New Managerial

Regimes”, Local Government Studies, Vol: 23, 1997. s. 44.

325 Yılmaz, a.g.e., s.47.

• Yurttaşın ve ekonominin beklentilerini karşılarken yeni teknolojiyi kullanmak.

• Bir hizmetin sunumunda devreye giren birden fazla birimin aralarındaki (hizmetin bütüncül olarak ve tatmin edici biçimde oluşmasını önleyen) sınır ve engelleri en aza indirmek.

• Talebin olduğu yer ve konumlarda günde 24 saat ve haftada 7 gün hizmet verebilmek.

• İdareyle yapılacak bütün yazışmaların (dilekçeler, bildirimler vb.) tamamının 2008 yılında tamamen elektronik yolla yapılmasını sağlamak.

• Eğitim toplantıları ve seminerler düzenleyerek, üst düzey yöneticilerin liderlik ve yönetim konularındaki en yeni düşünce ve gelişmeleri sürekli izlemelerini sağlayacak başbakanlığa bağlı bir “Yönetim ve Politika Merkezi” kurmak.

Diğer taraftan, İngiltere’de devlet reformunun çok önemli yapı taşlarından birisi de bilgiye erişim özgürlüğüdür. Tony Blair’in hükümet programının önemli maddelerinden biri bilgiye ulaşma hakkını tanımak olmuştur. Bu konudaki çalışmalar sonucunda bir yasa hazırlanmıştır. Bu yasaya göre, yurttaşlar kamunun elindeki resmi bilgi ve belgeleri görme ve onları elde etme hakkına sahip olmaktadırlar. Bu yasaya tabi olan kurumlar oldukça fazladır. Merkezi yönetim birimleri, bölgesel ve yerel yönetimler, kamunun tanıdığı yetkiyle kamu görevi yapan (özel hapishaneler, yerel yönetimler adına emlak vergisi toplayan firmalar gibi) özel kuruluşlar, özelleştirilmiş olan firmalar ve devletle yapılmış kontratlar uyarınca hizmet sunan kuruluşlar bu yasanın kapsamı içine girmektedir. Bu hakka bazı sınırlamalar a getirilmiş durumdadır. Başka kişilerle ilgili özel bilgi, ticari sır niteliği taşıyan bilgiler, ulusal güvenlik ve savunmayla ilgili bilgiler vb. ulaşmada açılacak dosyaların kişilere yada kamu menfaatlerine zarar getirebilecek nitelikte olmaması gerekmektedir. Yasa, bu alandaki çalışmaların yasaya uygun yürütüldüğünü gözlemekten, yapılacak şikayetleri değerlendirip birimlere müdahale etmekten ve “milli menfaatlere

aykırı” özrünün gerekli gereksiz kullanılmasını önlemekten sorumlu olan üst düzeyli bir görevliyi de tanımlamış ve bu kişiye geniş yetkiler vermiştir327.

İngiltere’de devletin yeniden yapılandırılması yönündeki çalışmalarda parlamentonun saydamlığının tesis edilmesine de önem verilmişti. 1998 yılında Tony Blair Hükümeti İskoçya ve Galler’e bazı yetkiler vererek bir çeşit özerklik tanımıştır. Bir yıl sonra da İskoçya’da seçimler yapılarak İskoç parlamentosu oluşturulmuştur. Bu yeni yapılanmayı düzenleyen yasanın bir maddesi de saydamlığı sağlamaya yönelik geçici bir önlem getirmiştir. Buna göre seçilen parlamento üyeleri mal ve menfaat ilişkileri bildiriminde bulunacaklar, bunlar bir sicilde toplanacak, sonra da bu sicilin tamamı kamuoyunun bilgisine açık tutulacaktır. Parlamento, daha sonra kendi bir yasa çıkararak bu alanı düzenleyecektir. Yani hangi bilgilerin nasıl ve ne biçimde kamuoyunun incelemesine açık tutulacağının ayrıntılarını saptayacaktır328.

Aslında İngiltere’de yukarıda değinilen tüm girişim ve programların her birinde uzlaşma düzeyinin farklı olduğu söylenebilir. Şöyle ki; Next Steps girişimi başlatıldığında her iki partiden de oldukça geniş bir desteği arkasına almıştır. Diğer programlar ise kamuoyu önünde daha az bir tartışmaya konu olmuştur. Hükümeti oluşturan parti dışındaki politikacılar reform programlarının ayrıntılarıyla fazla ilgilenmemişlerdir. Reform sürecine en etkin şekilde katılan birimler ise Hazine ve Bakanlar Kurulu Ofisidir. Hazine özelleştirme ve bütçeleme konularında, Bakanlar Kurulu Ofisi ise diğer konularda ve eşgüdüm sağlanmasında etkili olmuştur. Bu birimlerde diğer kamu birimlerinden ödünç alınan uzmanlardan da geniş bir şekilde yararlanılmıştır. Ayrıca reform programlarının değişik aşamalarında çeşitli kurum temsilcilerinden oluşan kurumlar arası kurul ve komitelerin oluşturulmasıyla değişim hızı artırılmaya çalışılmıştır.

Sonuç olarak İngiliz deneyiminden başarılı bir reform uygulamasının kilit unsurları olarak şunlar ortaya çıkmaktadır329:

• Açık ve en üst düzeyde siyasal destek ve sahiplenme. • Açık ve temel ilkeler.

327 Aktan, Değişim Çağında Devlet, s.453. 328 Aktan, Değişim Çağında Devlet, s.454. 329 Yılmaz, a.g.e., s.55.

• Reforma ivme kazandıran hızlı ve kararlı bir uygulama. • Üst düzeyde başarılı bir proje yönetimi.

• Daha önceki girişimler sayesinde oluşan yardımcı altyapı.

2.3.2. YENİ ZELANDA

Yeni kamu yönetimi yaklaşımı çerçevesinde kamu sektörü reformları konusunda Avrupa dışında ele alınacak ülkelerin başında Yeni Zelanda gelir. Yeni Zelanda yaklaşık olarak İngiltere büyüklüğünde, 3.5. milyon nüfusa sahip bir ada ülkesidir. Komşularına olan coğrafi uzaklığı, ülkenin ekonomisi yanında siyasal ve askeri yapısına da olumlu- olumsuz etkilerde bulunmaktadır. Nüfusunun çok büyük bir kısmı kentlerde yaşamaktadır. Eski bir İngiliz sömürgesi olması nedeniyle İngiltere’deki sisteme benzer bir siyasal yapısı vardır. Parlamenter sisteme dayalı, iki partili üniter bir devlettir330.

Diğer ülkelerden farklı olarak Yeni Zelanda da önceden köklü sayılabilecek reform çabaları yok denecek kadar azdır. Çünkü bu ülkede 1900’lü yılların başından 1985’lere kadar idari sistemde önemli bir değişim yaşanmamıştır. Hatta 1961 yılında kurulan bir komisyon bürokraside kötü işleyen bir yön bulamamış ve mevcut yapı ve işleyişi büyük ölçüde desteklemiştir331. Bununla birlikte Yeni Zelanda’nın kamu yönetimi sisteminde geçtiğimiz yüzyılın son periyodunda gerçekleşen dört önemli reform çabası bu ülkedeki kamu yönetimi reformların aşamalarını belirlemek açısından önemlidir. Birinci olarak 1978’den itibaren başlayıp 1985’lere kadar süren ve özel sektör yönetim tekniklerinin kamu sektörü tarafından örnek alınmaya çalışıldığı managerialist evre. İkinci dönem 1986 ve 1991 yılları arasını kapsayan piyasalaşma evresi ki, bu evrede piyasa rekabeti, sözleşme ve hatta kişisel çıkarlar gibi ekonomik yaklaşımlar kamu sektöründe uygulanmaya