• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

2.2. TÜRK BASININDA TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİ

2.2.4. YENİ ŞAFAK GAZETESİ

Yeni Şafak, günlük bir gazetedir. 1994 yılında Hekimler Birliği Vakfı Başkanı Dr.

Yakup Yönten ve Tufan Mengi'nin öncülüğünde kurulmuştur.

Vakıf, gazeteyi 1,5 ay çıkardıktan sonra ekonomik zorluklar nedeniyle yayınına ara

vermiş, daha sonra gazete dönemin Ensar Vakfı Başkanı Ahmet Şişman tarafından satın

alınmış ve 23 Ocak 1995 tarihinde farklı bir kimlikle yayına başlanmıştır. Gazetenin

kuruluş yıldönümü olarak satın alınma tarihi esas alınmaktadır.

Gazeteye daha sonra Mahmut Kış ortak olmuş, ilerleyen zamanlarda Kış ailesi

gazetenin tek başına sahibi olmuştur. Gazetenin şu anki sahibi Albayrak Grubu adına

Ahmet Albayrak’tır. İcra Kurulu Başkanı olarak da aynı aileden kardeşi Mustafa

Albayrak bulunmaktadır.

Gazetenin Genel Yayın Yönetmenliği’ni, geçmiş yıllarda Zakir Barutçu, Mehmet

Ocaktan, Nabi Avcı, Akif Emre, Yusuf Kaplan, Selahattin Sadıkoğlu ve Mustafa

Karaalioğlu üstlenmiştir. Hâlen gazetenin yayın yönetmenliğini Yusuf Ziya Cömert

yapmaktadır.

Yeni Şafak, islamî kesime hitap eden bir yayım organıdır. Öyle ki haberleri ve

yorumları ile islamî kesimin sözcülüğünü yapmaktadır.28

Türkiye’nin AB adaylığına ılımlı yaklaşan gazete aynı zamanda hükümeti de

desteklemektedir. Hükümet politikalarının arkasında olması sebebiyle 3 Ekim öncesi

yaşan krizde hem AB karşıtı olurken hem de adaylık sürecinin başlatılmasını sevinçle

karşılamaktadır. Ve haberlerinde özellikle din faktörünü ön plana çıkarmaktadır.

İncelemeye alacağımız haberlerde bu özellikleri görebilmek mümkündür.

2.2.4.1.

AB, Rumları tanımayı müzakere

sürecine bıraktı

AB, Türkiye'nin Kıbrıs

Deklarasyonu'na verilecek cevap

konusunda nihayet uzlaştı. Taslak

metinde, Rum kesiminin tanınması,

müzakere sürecine bırakıldı.

Olağanüstü toplantıyla biraraya gelen AB Daimi Temsilcileri (COREPER), Türkiye'nin Rum Yönetimi'ni tanımadığına ilişkin deklarasyonuna verilecek cevap üzerinde gecenin geç saatlerinde uzlaşmaya vardı. Diplomatik kaynaklar, belgede, Türkiye'nin "Rum yönetimini" "tam üyelikten önce" değil, "müzakere süreci sırasında'' tanıması gereğinden söz edileceğini belirttiler.

Rumlardan cevap bekleniyor

Rum kaynaklar, "prensipte" anlaşma sağlandığını ancak son sözü Rum Lideri Papadopulos'un söyleyeceğini kaydediyorlar.

İngiltere ikna etti

Daha önceki görüşmeleri tanıma konusunun üyelik yerine müzakereler sırasında görüşülmesi istemiyle tıkayan Rumlar dünkü toplantıda da Birleşmiş Milletler'e (BM) yapılacak atıf konusunda İngiltere'nin baskısıyla ikna oldular. AB diplomatları Rumların, toplantıda Rumların tanıma ve normalizasyon konularının Birleşmiş Milletler'deki çözüm sürecinden tamamen bağımsız tutulması için çalıştıklarını kaydettiler. Kaynaklar bu konuda sert tartışmalar yaşandığını belirterek, "Türkiye'nin BM çerçevesinde kapsamlı bir çözüm içinde tanıma

konusunu ele almak istemesi son derece doğal" yorumunda bulundular.

3 Ekim'in önünde engel kalmadı

Edinilen bilgilere göre, Dönem Başkanı İngiltere toplantıda hem karşı deklarasyon konusunda bir gelişme sağlanması, hem de metinde yer alacak ifadelerin çerçeve belgesine sokulmaması için uğraş verdi. Çerçeve belgesinin detaylı görüşülmediği toplantıda İngiltere'nin baskılarıyla Rumlar ve Yunanistan dışındaki tüm üyelerin deklarasyon konusunun artık çözülmesi konusunda görüş bildirdiği kaydedildi. AB'yi kilitleyen karşı deklarasyon sorunun çözülmesiyle birlikte 3 Ekim'de başlayacak müzakerelerde Türkiye'nin yol haritasını oluşturacak çerçeve Belgesi'nin detaylı bir şekilde görüşülmesine başlanabilecek. (http://www.yenisafak.com.tr/arsiv/2005/eyl ul/20/index.html)-12.07.2007

20.09.2005 tarihli ve “AB, Rumları tanımayı müzakere sürecine bıraktı ” başlıklı

haber Türkiye’nin Güney Kıbrıs Rum kesimini tanıması şartının daha uzun bir sürece

bırakılması yönünde AB Daimi Temsilciler Komitesinin karar almasını konu

edinmektedir. Başlığın hemen ardından gelen giriş cümlesi başlıktaki eksik bilgiyi

tamamlamakta ve belirsizliği gidermektedir. Burada kullanılan “nihayet uzlaştı”

yüklemi ile sürecin bir geçmişi olduğu vurgulanmaktadır ve ardından uzlaşının ne

olduğu açıklanmaktadır. Giriş paragrafında tekrar edilen konu ile ilgili öne çıkan

kelimeler tırnak içerisinde yazılmakta ve konunun bu kelimeler etrafında şekillendiğine

dikkat çekilmektedir. Üç tane ara başlık kullanılan haber belli kaynaklardan edindiği

bilgiyi aktarması ile oluşmaktadır. “Rumlardan cevap bekleniyor” ara başlığında tek

cümle kullanılarak Rum liderinin bildireceği görüşün öneminden bahsedilmektedir.

“İngiltere ikna etti” ara başlığında toplantıda yaşanan gelişmeler yansıtılmaktadır.

İngiltere’nin baskısıyla Rumların ikna edildiğini belirten haber Türkiye’nin haklı olduğu

konusunda yapılan yoruma özellikle tırnak içinde yer vererek Rumların haksızlığını iki

kez vurgulamaktadır. “3 Ekim’in önünde engel kalmadı” ara başlığında ise dönem

başkanı İngiltere’nin Türkiye’nin lehine davrandığını ve tanıma konusunda Rumları

ikna ederek Türkiye’nin yolunu açtığı şeklinde bilgilere yer vererek İngiltere bir

anlamda yandaş gibi betimlenmektedir. “AB Daimi Temsilcileri (COREPER)”,

“Birleşmiş Milletler'e (BM)” şeklinde kısaltmalara yer vererek okuyucunun gündemde

sıkça karşısına çıkan bu kelimelerin açılımlarının ne olduğu konusunda bilgilendirilmesi

amaçlanmaktadır. Haber bilgilendirme niteliği taşıdığından nötr durmaktadır.

2.2.4.2.

Babacan AB'ye

piramit modeliyle hazırlanacak

Başmüzakereci Ali Babacan, müzakerelerden sorumlu ayrı bir kurumsal yapılanma yerine, en alt düzeydeki memurdan

Başbakan Erdoğan'a kadar ulaşacak "piramit" yöntemini model olarak seçti.

3 Ekim'de AB ile müzakerelere başlamaya hazırlanan Türkiye, bunca zaman denenen tüm yöntemlerin dışında, kendine özgü bir model geliştirdi. Başmüzakereci olarak atanan Devlet Bakanı Ali Babacan, Türkiye'nin "büyük ve kendine has" bir ülke olması nedeniyle, en alt düzeydeki uzmandan, Başbakan Tayyip Erdoğan'a kadar uzanan "piramit" modelini benimsedi.

Bu model içerisinde AB Genel Sekreterliği, kurumlar arası koordinasyonu üstlenirken, Türkiye'nin AB Daimi Temsilcisi ve Dışişleri Bakanlığı'nın AB'den Sorumlu Müsteşar Yardımcısı da, Babacan'ın yardımcıları olarak görev yapacak.

Piramit nasıl işleyecek

Ali Babacan'a bağlı ve piramit şeklinde bir sistem yürütülürken, bir de müzakereye konu olan bakanlıkların kendi içinde küçük bir piramit oluşturulacak. AB'den sorumlu bir müsteşar yardımcısının altında oluşturulacak bu yapılanmada görevli olanlar hem o birimde görevli memurlarla, hem de Başmüzakereci Ali Babacan ile sürekli temas içinde olacak.

AB ile yapılacak müzakerelerde ise Müzakere Heyeti Başkanı olarak Türkiye'yi Dışişleri Bakanı Abdullah Gül temsil edecek. Türkiye içindeki yapılanmada ise diğer aday ülkelerde olduğu gibi sabit bir müzakere heyeti oluşturulmayacak. Babacan, kendisine resmi olarak yardımcı da atamayacak. Babacan'a yardımcılık görevini, Türkiye'nin AB Daimi Temsilcisi olarak atanan Volkan Bozkır, Dışişleri Bakanlığı'nın AB'den sorumlu Müsteşar Yardımcısı ile bakanlıklar arasındaki koordinasyon için AB Genel Sekreteri sürdürecek. Başmüzakereci Babacan'ın piramit modelini seçmesinde, en alt düzeydeki uzmandan başlayarak Başbakan'a kadar uzanan düzeyde, ilgili fasıllarda, tüm birimlerin sorumluluk üstlenerek, 'ellerini taşın altına koyması' fikrinin etkili olduğu belirtildi.

MÜZAKERE HEYETİ FASILLARA GÖRE

ŞEKİLLENECEK

Müzakere heyeti Türkiye ile ilgili açılacak fasıllara göre şekillenecek. Örneğin Eğitim ile ilgili fasılda, Çevre ve Sağlık ile ilgili konular müzakere edildiğinde, sadece Milli Eğitim Bakanı değil, Çevre ve Sağlık Bakanları da sorumlu olacak. Bakanlar Kurulu toplantılarında AB'ye hazırlık sürecini ele alan hükümet, bu geleneği Başbakan Erdoğan'ın başkanlığında sürdürecek.

(http://www.yenisafak.com.tr/arsiv/2005/eylul/21/p01 .html) -12.07.2007

“Babacan AB’ye piramit modeliyle hazırlanacak” başlıklı haberde Başmüzakereci

olarak atanan Devlet Bakanı Ali Babacan’ın AB’ye uyum çalışmalarında izleyeceği

yöntemin ne olduğu konusunda okuyucuyu bilgilendirme niteliğindedir. 21.09.2005

tarihli haberin giriş cümlesinde piramit modelinin ne anlama geldiği anlatılarak

okuyucuda oluşan ilk merak giderilmektedir. “Başmüzakereci Ali Babacan,

müzakerelerden sorumlu ayrı bir kurumsal yapılanma yerine, en alt düzeydeki

memurdan Başbakan Erdoğan'a kadar ulaşacak "piramit" yöntemini model olarak

seçti.” Yine giriş paragrafında modelin bunca zaman denenen tüm yöntemlerin dışında,

kendine özgü bir model şeklinde betimlenirken “Türkiye'nin "büyük ve kendine has" bir

ülke olması nedeniyle” şeklinde bir sebep sunulması ve özellikle "büyük ve kendine has"

sıfatlarının tırnak içinde verilmesi Türkiye’nin özel statüye sahip olduğunun ve

başkalarına benzemediğinin altı çizilmek istenmektedir. Okuyucunun milliyetçilik

duygularını uyandırmaktadır. “Piramit nasıl işleyecek” sorusu ara başlık olarak

kullanılmış ve sorunun cevabı niteliğinde modelin açıklaması yapılmaktadır. Ayrıca

muhabir piramit şekliyle açıklamasını görselliğe dökerek okuyucunun anlatılanları daha

iyi anlaması sağlanmaktadır. Açıklama ve betimleme şeklinde kurgulanan haberde yetki

makamlarda bulunan kişilerin isimleri de okuyucuya bildirilmektedir. Burada da

bilgilendirme düşüncesi hakim olduğundan nötrdür.

2.2.4.3.

3 Ekim öncesi AB trafiği yoğunlaşıyor. Rumların deklarasyon inadı kırıldı. Bu kez de Avusturya, müzakere belgesine

'imtiyazlı ortaklık'ı sokmaya çalışıyor.

SORUN ÇÖZÜLDÜ DERKEN

AB'nin, Türkiye'nin "Rumları tanımama" deklarasyonuna karşı yapacağı metni, Rumların engellemeleriyle gecikmeli olarak onaylandı. Şimdi müzakerelerin "çerçeve belgesi"ne geçildi. Ancak bu kez de Avusturya "imtiyazlı ortaklık" talebini belgeye koymak istiyor.

Rumlardan sonra Avusturya

sahnede

Rumların inadı nihayet kırıldı ve

deklarasyon onaylandı. Ancak bu kez

de Avusturya, müzakere çerçeve

belgesine "imtiyazlı ortaklık" sokmaya

çalışıyor. İspanya "AB'yi kilitlemeyin"

resti çekti.

AB'nin Türkiye'nin "Rumları tanımama" deklarasyonuna karşı yapacağı deklarasyonun metni, Rumların engellemeleriyle gecikse de dün üye ülkelerce onaylandı ve AB temsilcileri nihayet 3 Ekim'de başlayacak müzakerelerin "çerçeve belgesi"ne geçebildiler. Ancak bu kez de Avusturya "imtiyazlı ortaklık" talebini belgeye koymak istiyor. Dönem Başkanı İngiltere ve İspanya, "AB çalışmalarını kilitliyorsunuz" diye uyardı. Çerçeve belgesinin onaylanması ise haftaya yapılacak AB Daimi Temsilciler Toplantısı'na bırakıldı.

Deklarasyon bağlayıcı değil

Pazartesi gecesi üzerinde uzlaşma sağlanan karşı deklarasyon nihayet dün yapılan AB Daimi Temsilciler (COREPER) toplantısı sırasında onaylandı. Türkiye'nin 29 Temmuz'da Gümrük Birliği Protokolü'nü imzalarken Rumları tanımadığına ilişkin deklarasyonuna, AB'nin yanıtı, "Tanıma müzakereler sırasında gerçekleşmeli, Rumlara uygulanan ambargo bir an önce kalkmalı. Limanlar açılmazsa müzakere sürecinin tümü etkilenir" şeklinde oldu. Kaynaklar, Türkiye ve KKTC'yi rahatsız eden bu belgenin siyasi olduğunu ve "hukuki bağlayıcılığı olmadığını" vurguluyorlar.

Rum engeli aşıldı ama...

COREPER toplantısında görüşülen bir diğer önemli konu ise Türkiye'nin müzakereler sırasında yol haritasını oluşturacak "çerçeve belgesi" oldu.

Diplomatik kaynaklar, AB üyelerinin çerçeve belgesi üzerinde prensipte görüş birliğine vardığını söyleyerek, Rum engelinin aşıldığını belirttiler.

Sahneye Avusturya çıktı

Önceki gece Rumlar, çerçeve belgesine, "Türkiye, Rum Kesimi dahil üye ülkelerin uluslararası örgütlere üye olmasına karşı olamaz" ifadesi ile Türkiye'nin katılım sürecinin, hükümetlerarası bir süreç olduğunun anımsatılması isteminde bulunmuşlardı. Kaynaklar Rumların bu talebinin gerçekleştiğine işaret ederek, itiraz sırasının Avusturya'ya geçtiğini belirttiler. Toplantıda Avusturya "imtiyazlı ortaklık" ifadesini kullanmadan "muğlak" ifadelerle tam üyelik dışında alternatifler aranmasını gündeme getirdi. Dönem Başkanı İngiltere ve Avusturya arasında bu konuda tartışmalar yaşanırken, hafta boyunca iki ülke arasında ikili görüşmelerle uzlaşma arayışının süreceği kaydedildi. Toplantıda Fransızlar'ın da Türkiye'nin üyeliğinin Birliğin özümseme kapasitesi ile ilişkilendirilmesi konusunu gündeme getirdiği ifade edildi.

Diplomatik kaynaklar tartışmalar İspanya'nın Türkiye'yi savunduğunu söylerken, çerçeve belgesiyle ilgili görüşmenin gelecek COREPER toplantısında masaya geleceğini belirttiler. İngiltere'nin ise 26 Eylül'de yapılması öngörülen Olağanüstü Dışişleri Bakanları toplantısını tamamen gündemden düşürdüğü belirtiliyor.

'Deklarasyon metni makul ve dengeli'

AB Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn, AB deklarasyonunun ''makul ve dengeli'' olduğunu açıkladı. Rehn, konuya ilişkin yazılı açıklamasında, bu belgenin, Türkiye'nin AB'ye katılım müzakerelerinin temelini oluşturacak Müzakere Çerçeve Belgesi'nin de onaylanmasına ve 3 Ekim'de Türkiye'nin katılım müzakerelerinin başlamasına zemin oluşturacağını kaydetti. Rehn, 17 Aralık AB zirvesi kararları çerçevesinde, AB Komisyonu tarafından hazırlanarak geçen 29 Haziran'da onaya sunulan Müzakere Çerçeve Belgesi'nin, üye ülkeler tarafından süratle onaylanmasını beklediğini ifade etti.

Dışişleri: Tanıma BM'de çözüme bağlı

Türkiye, Yunanistan'ın Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Yorgo Kumuçakos'un Türkiye'nin

Kıbrıs Rum kesimini tanıyacağı yönündeki açıklamasına sert tepki gösterdi. Yunanistan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Kumuçakos'un karşı deklarasyondaki metnin Rumların tanınmasını gerektireceği ifadelerine cevaben Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Namık Tan, şunları söyledi: "Rumların, Kıbrıs Türklerini temsil etmediği BM tarafından kabul edilen bir esastır. BM çerçevesinde kapsamlı çözüm olmadan tanınma olmayacaktır. Kimse yanlış söylemlerle zihinleri karıştırmaya çalışmasın.''

Sorun çıkardıkları belgeden memnunlar

Rum yönetimi, görüşmelerinde sürekli sorun çıkardıkları AB deklarasyonundan memnun olduğunu açıkladı. Rum yönetimi sözcüsü Kipros Hrisostomidis, Rum hükümetinin, AB Kıbrıs deklarasyonun içeriğinden memnun olduğunu açıkladı. Rum haber ajansına göre, Hrisostomidis, Türkiye'nin deklarasyonuna karşı hazırlanan AB deklarasyonunun öneminin göz ardı edilmemesi gerektiğini ifade ederek, "Zor, sıkı ve sancılı siyasi ve diplomatik bir görevin ardından bugün (dün) Brüksel'de Türkiye'nin deklarasyonuna karşı deklarasyon ve müzakere çerçevesiyle ilgili tatmin edici bir sonuca vardığımız görünüyor'' dedi.

'Avusturya fazla ısrar edemez'

Rumlar'ın karşı deklarasyondaki inadı kırılınca, Türkiye'nin liman ve havaalanlarını Rumlara açmasına yönelik tartışma 2006 yılına ertelenmiş oldu. Ankara, karşı deklarasyon üzerinde uzlaşmanın sağlanmasının ardından, AB Daimi Temsilcileri'nin Çerçeve Belgesi'ni tartışmaya başlamasını ise olumlu karşıladı. Şimdi Ankara, Çerçeve Belgesi'nin haziran ayında Komisyondan çıktığı haliyle kabul edilmesi için çaba gösterecek. Ancak Ankara'da görev yapan AB'li diplomatlar, Avusturya'nın bu konuda ısrarını sürdürmesini beklemiyor. AB içinde "özel ortaklık" konusunda yalnız kalan Avusturya'nın, birliği bloke etmeyi göze almayacağı için uzlaşının kısa sürede sağlanması bekleniyor. Fransa'nın, 17 Aralık kararında da yer alan "hazmetme" kapasitesinin daha güçlü vurgulanması talebinin ise kabul edildiği öğrenildi. (http://www.yenisafak.com.tr/arsiv/2005/eyl ul/22/p01.html) -12.07.2007

22.09.2005 tarihinde yayımlanan “Akılları hala ‘imtiyaz’da” başlıklı haber zorlu bir

süreç sonunda Rumları tanıma sorunun çözüme kavuşmasının hemen ardından

Avusturya’nın, Türkiye’nin Müzakere Belgesine “imtiyazlı ortaklık” ifadesinin konması

talebini ve bu durum hakkında beklenenleri konu almaktadır. Başlıktan sonraki “3 Ekim

öncesi AB trafiği yoğunlaşıyor. Rumların deklarasyon inadı kırıldı. Bu kez de

Avusturya, müzakere belgesine 'imtiyazlı ortaklık'ı sokmaya çalışıyor.” şeklindeki giriş

cümlesiyle haberin ana teması da belirtilmektedir. “Rumlardan sonra Avusturya

sahnede” başlığı altında henüz çözüme kavuşulan bir durumun ardından yeni bir

pürüzün ortaya çıkması ile bir olumsuz havanın yaşanması aktarılmaktadır. Bu da

okuyucuda “şimdi ne olacak?”, “Türkiye’nin içine düştüğü bu durumdan nasıl bir sonuç

alacak?”, gibi birçok sorunun oluşmasına sebep olurken giriş paragrafındaki “Dönem

Başkanı İngiltere ve İspanya, "AB çalışmalarını kilitliyorsunuz" diye uyardı.” şeklinde

yer verdiği cümle ile Dönem Başkanının Türkiye’nin yanında yer almasını göstererek

karamsar tabloyu ortadan kaldırmaktadır. Ara başlıklarda AB Daimi Temsilciler

Komitesi toplantısında Türkiye’nin Rumları müzakere sürecinde tanıması kararının

onaylanması ile ilgili yaşanan gelişmelere değinilmektedir. “Sahneye Avusturya çıktı”

başlığında onaylamanın sonrasında itiraz sırasının Avusturya'ya geçtiğini bu konu ile

ilgili Fransa’nın da “özümseme kapasitesini” öne sürdüğü belirtilmektedir. Bu konunun

bir sonraki toplantının ajandasına alınarak görüşüleceğini bildirilmekte ve sonraki ara

başlıklarda farklı merkezlerden durum ile ilgili kaynaklarından edindiği bilgilere yer

vermektedir. “‘Deklarasyon metni makul ve dengeli’” başlığı alıntı olduğu için tek

tırnak içinde verilmektedir. Bu başlıkta AB Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu

üyesi Olli Rehn’in konuya ilişkin yazılı açıklamasından dolaylı alıntılarla özet olarak ne

söylediğine yer verirken “Dışişleri: Tanıma BM’de çözüme bağlı” başlığı ile Türkiye

tarafının, “Sorun çıkardıkları belgeden memnunlar” ara başlığı ile de Rum tarafının

görüşlerine yer vererek farklı tarafların tutumlarıyla konuya dikkat çekilmektedir. Aynı

zamanda “ ‘Avusturya fazla ısrar etmez’ ” ara başlığı da AB’li diplomatların

yorumlarından alıntılanmakta ve devamında da konuya ilişkin durum analiz

edilmektedir. AB liderlerini eleştiren haber burada AB karşıtı tutum sergilemektedir.

2.2.4.4.

3 Ekim'e doğru, AB'yi rehin alan Rum Kesimi ve Avusturya'nın çerçeve belge için arkası kesilmeyen

istekleri Ankara'da rahatsızlık doğuruyor.

HER ADIMDA YENİ ŞARTLAR

17 Aralık'taki müzakere kararına rağmen her adımda yeni şartlar ileri süren AB, Rumlar ve Avusturya'nın ısrarıyla, Türkiye'nin pazarlık gücünü zayıflatacak bazı maddeleri 'çerçeve belgesi'ne koymaya çalışıyor.

Gözler Brüksel'e çevrilmişken Avrupa Parlamentosu'ndaki tüm siyasi gruplar, "Türkiye'nin protokolü uygulayacağı şüpheli. Kıbrıs tanınmaz ve limanlar açılmazsa müzakere süreci durur" kararı yayınladı. AP, Ada'dan asker çekilmesini istedi.

Masaya oturmazsak sorumlusu

AB olur

AB'nin, Türkiye'nin müzakerelerde yol haritası olan "Çerçeve Belgesi"ne ek unsurlar koyması ihtimali, Ankara'da ciddi rahatsızlığa neden oldu. Ankara, "Rumların tanınması, NATO üyeliğinin veto

edilmemesi" ve "imtiyazlı ortaklık" anlamına gelebilecek hükümlerin Belge'ye konulması halinde sergileyeceği tavrı kararlaştırıyor. Türkiye'nin tavrı, "17 Aralık'ta istenenleri yaptık; sıra AB'de. Ek unsur koyarlarsa 3 Ekim'de masada olmayabiliriz, bunun

sorumlusu da AB olur" şeklinde özetleniyor. AB Daimi Temsilcileri toplantısı

(COREPER) bugün ve yarın Brüksel'de yapılacak. 3 Ekim öncesi son toplantı olan buluşmanın ikinci günü Türkiye ele alınacak ve "Müzakere Çerçeve Belgesi"

açıklanacak. Ancak Rumlar "tanınma, limanların açılması ve uluslararası kurumlara girmesinin veto edilmemesi"; Avusturya da, "belgede tam üyelik dışındaki seçeneklerin daha güçlü vurgulanması" ve "Hırvatistan'la kesilen müzakerelerin başlatılması" isteklerinde diretiyor. Daha önce "Çerçeve Belgesi'nin 3 Ekim'e sarkmayacağı" sözünü veren AB yönetiminin bu ısrarlar nedeniyle Belge'nin onayını bugüne kadar ertelemesi ve "Rumların uluslararası kurumlara üyeliğinin veto edilmemesi" ile "imtiyazlı ortaklık" anlamına gelebilecek bir ifadenin Belge'ye konulabileceği sinyalini vermesi,

Ankara'daki rahatsızlığın ciddiyetini arttırdı. Çerçeve Belgesi'nin son taslağında, "Müktesebat; kurumlar arası anlaşmalar, kararlar, deklarasyonlar, beyanatlar, tavsiyeler, kılavuzlar gibi, yasal olarak bağlayıcı olan ya da olmayan, Birlik çerçevesinde benimsenmiş belgeleri içermektedir" deniliyor ve "tam üyelik hızının ve süresinin, müktesebatın etkin olarak tanınması ile doğrudan bağlantılı

olduğu" vurgulanıyor. Bunun, AB'nin karşı deklarasyonunun da Belge'ye girmesi anlamına geldiği belirtiliyor. Dışişleri Bakanlığı'ndan bir yetkili, "Müzakerelere başlamakla kaybedeceğimiz bir şey yok. Müzakereler 2006'da askıya alınsa bile başlamış olmamız önemli. İpleri kopartan taraf biz olmayız. Ama AB çok zorlarsa kopmasının sorumluluğu da onlara ait olur" değerlendirmesinde bulundu. Ankara'nın bu tavrı, Belge'ye yeni unsurların güçlü bir şekilde eklenmesi halinde "3 Ekim'de masaya oturmama" seçeneğinin de değerlendirildiği şeklinde yorumlanıyor.

AB'den 'çatlak' yorumlar geliyor

Rumlar lehine yapılan düzenlemeler "Türkiye'yi yıldırma politikası" diye yorumlanıyor. AB kaynakları da, "Türkiye 3 Ekim'de masaya oturmazsa bizi rahatlatır" yorumunda bulunmaya başladılar. Ankara, yarın yapılacak COREPER toplantısında Belge'nin daha önce konuşulduğu şekliyle onaylanmasını bekliyor. Onaydan sonra da Ankara'ya Hükümetler Arası Konferans için resmi talep iletilecek.

(http://www.yenisafak.com.tr/arsiv/2005/eyl ul/28/p05.html) -12.07.2007

Benzer Belgeler