• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

2.2. TÜRK BASININDA TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİ

2.2.2. CUMHURİYET GAZETESİ

Cumhuriyet, Türkiye'de yayımlanan yaygın gazetelerden biridir. 1924 yılından beri

yayımlanmaktadır. Ayrıca arkasında hiçbir büyük holding yoktur. Okuyucuları Cumok

adında bir sivil toplum hareketi kurmuştur.

Cumhuriyet gazetesinin isim babası Atatürk'tür. Yeni Gün’ ü yayımlamakta olan Yunus

Nadi, 7 Mayıs 1924'te Cumhuriyet’i iki ortakla (Nebizade Hamdi ve Zekeriya Sertel)

birlikte İstanbul Cağaloğlu’nda kurdu. Gazeteyi yönetmesi için Zekeriya Sertel'i

görevlendirdi. Hüseyin Cahit'in Tanin’i, Velid Ebüzziya'nın Tasviri Efkar’ı, Ahmet

Emin Yalman'ın Vatan’ına karşı yayına başlayan gazete o zaman için 1 milyona yakın

nüfuslu şehirde 7 bin adet satıyordu. On yıl sonra tirajı 25 bine, 1939'da 62 bine çıktı.

İlk fiyatı 3 kuruş, 1926'da 5 kuruş, 1943'te 8–10 kuruştu.

Baskı, elle dizilip rotatiflenirdi. İlk defa 1930'da linotip baskıyla resimlerle yayınlandı.

Gazetenin başlığının yazı tipi hiç değişmedi, sadece u harfiyle t harfinde küçük

değişiklik yapıldı. Dağıtımı 1934'e kadar Artin Efendi yaptı. Ayrıca posta yoluyla abone

sistemi vardı. Reklâmlara Latin alfabesine geçişle 1928'de çağdaşlaşma hâkim oldu.

1930'da küçük ilanlara başladı. Aynı yıl ilk renkli ilanı aldı. 1930'da ilk renkli fotoğrafı

yayınladı. Fotoğrafçılar Namık Görgüç, Selahattin Giz idi.

Yunus Nadi 1924'ten 1945'e kadar başyazardı, bazen Zekeriya Sertel, Yakup Kadri,

Abidin Daver, M.Nermi, Şükrü Kaya da başyazı yazdı. Yunus Nadi'den sonra 1988'e

kadar gazetenin başyazarı oğlu Nadir Nadi oldu, diğer oğlu Doğan Nadi fıkra yazıyordu.

İlk sayılarda yazarlar Ziya Gökalp, Aka Gündüz, Hasan Bedreddin, Reşad Ekrem,

Ahmet Rasim, Peyami Safa, Ahmet Refik, İsmail Habip, Abidin Daver, Cenap

Şahabettin, Vedat Nedim, Halit Ziya, Cevat Fehmi, Mümtaz Faik, Fuat Köprülü, Halit

Fahri idi.

İkinci sayfa bilim adamlarının yazılarına ayrılmıştı. Bu gelenek sürdü. İlk sayıda Yunus

Nadi'nin sunuşu ve Mustafa Kemal ile yaptığı röportaj vardı. 1928'den sonra ilk sayfada

Ramiz karikatürü yer aldı. 8 sayfalık gazete, 40'larda 4 sayfaya indi. 1935'te gazete

yanında kitap da yayımlandı. 1925'de gazetenin Fransızca baskısı Le Republique adıyla

çıktı. Cumhuriyet yayına başlarken kapatılan Yeni Gün 1931'de tekrar çıkarıldı.25

Politikası, kuruluştan II. Dünya Savaşı'na kadar CHP'yi destekledi, Yunus Nadi 39

seçimleriyle meclisteydi, altı dönem de İzmir, Menteşe, Muğla mebuslukları yaptı.

Abidin Daver ile Yunus Nadi 1943'de aday gösterilmediler. II Dünya Savaşı’ndaki

tutum sebebiyle Yunus Nadi CHP'den DP'yi desteklemeye yöneldi. 28 Haziran 1945'de

Yunus Nadi vefat etti. Mirası Cumhuriyet Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.'ne geçti.

Gazete Türkiye'de bir ilki gerçekleştirmiş ve vakfedilmiştir. Nadir Nadi'nin 1991 yılında

ölümünden sonra eşi Berin Nadi'nin önderliğinde kurulan Cumhuriyet Vakfı’nın

başkanlığına İlhan Selçuk getirilmiştir.26

Cumhuriyet, bir rejim olarak Türkiye’ye güçlüklerle, bambaşka bir değişim olarak

gelmiştir ve yüzü batıya dönüktür. Bu batılılık anlayışı ve fikir gazetesi özelliğine

rağmen Cumhuriyet gazetesi Türkiye’nin AB üyeliğine tamamen karşıttır.

Cumhuriyet gazetesindeki haberlerde başlıktan önce haberi özetleyen birkaç cümle ile

habere giriş yapılmakta, haberin ana teması vurgulanmaktadır. Cümlelerin yazı

puntosunun küçük olmasının tersine üst ve ara başlıklar büyük ve kalın puntolarla

yazılarak dikkat çekilmek istenen noktalar ön plana çıkartılmaktadır. Gazetedeki

konumuz çerçevesinde yayımlanan haberlere bakıldığında bu durum açıkça

gözlenebilmektedir.

25

http://tr.wikipedia.org/wiki/Cumhuriyet_%28gazete%29 – 07.12.2007

26

http://www.yore.com.tr/?un=1746 – 07.12.2007

2.2.2.1.

Güney Kıbrıs, karşı deklarasyonu yine engelledi. Gül, AB'yi boyun eğmekle suçladı

'Rumlar rehin aldı'

'Tavizi hep Türkiye verdi'

AB Daimi Temsilcileri toplantısında istekleri büyük ölçüde karşılanan Rumlar, deklarasyon metni ile müzakere çerçeve belgesinin ilişkilendirilmesini isteyerek onay sürecini bloke etti. Dışişleri Bakanı Gül, Rumların Türkiye'nin üyelik sürecini baltaladığını ve AB'yi kendi çıkarları doğrultusunda rehin aldığını söyledi. Gül, Kıbrıs konusunda ''taviz veren tarafın hep Türkiye olduğunu'' belirtti. AB'nin Rumları uyarmamasını eleştiren Gül, ''AB'nin, ortakları olarak Rumlara karşı tek

sorumluluğun Rumların her istediğini yapmak olmaması gerektiğini'' vurguladı.

Gül: Rumlar AB'yi rehin aldı Dış Haberler Servisi - Dışişleri Bakanı Abdullah Gül , Kıbrıs Rum Kesimi'nin Türkiye'nin AB üyelik sürecini baltaladığını ve AB'yi kendi çıkarları doğrultusunda rehin aldığını açıkladı. Gül, Kıbrıs konusunda ''taviz veren tarafın hep Türkiye olduğunu'' söyledi. AB Daimi Temsilciler Komitesi toplantısında üzerinde uzlaşma sağlanan ve Rum Kesimi'nin görüşleri doğrultusunda şekillenen deklarasyon için son görüşmeler bugüne ertelenirken Dışişleri Bakanı Gül'den Rum Kesimi'ne tepki geldi. Birleşmiş Milletler çalışmaları kapsamında New York'ta bulunan Gül, gelişmeler üzerine Endonezya Dışişleri Bakanı Hasan Virayuda ve Jamaika Dışişleri Bakanı K. D. Knight ile planlanan görüşmelerini iptal etti. İkili görüşmeler çerçevesinde İsveç Dışişleri Bakanı Laila Freivalds ve

Letonya Dışişleri Bakanı Artis Pabriks ile biraraya gelen Gül, Türkiye'nin hassasiyetlerini iletti. Gül'ün görüşmelerde Kıbrıs Rum Kesimi'nin ''Türkiye'nin Avrupa Birliği üyelik sürecini baltaladığını ve birliği kendi çıkarları doğrultusunda rehin aldığını'' aktardığı öğrenildi. İki ülke dışişleri bakanlarına taviz veren tarafın hep Türkiye olduğunu anlatan Gül, birliği stratejik düşünmeye çağırdı. Gül'ün, ''AB'nin, bir ortakları olarak Rum Kesimi'ne karşı tek

sorumluluğun Rumların her istediğini yapmak olmaması gerektiğini, gerçek ortaklığın, ortaklardan birinin yanlış yapması durumunda onu uyarmayı da içerdiğini'' söylediği öğrenildi. (http://arama.yore.com.tr:8081/sayfa. cgi?w+30+/cumhuriyet/cumhuriyet200 5/0509/21/t/index.html

)-12.07.2007

21 Eylül 2005 tarihli haber “‘Rumlar rehin aldı’” üst başlığı ile yayınlanmaktadır.

Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün konuyla ilgili görüşlerini ve söylemlerini konu alan

haberde Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin Türkiye’nin AB üyelik sürecini olumsuz

etkilediğine değinilmektedir.

İlk başlık tek tırnak kullanılarak, “Gül: Rumlar AB’yi rehin aldı” şeklindeki ikinci

başlık ise doğrudan anlatım yoluyla yazılmıştır. İlk başlık gazetenin kendi görüşü gibi

gösterilmiş, hatta alt başlığında yine tek tırnak içinde “‘Tavizi hep Türkiye verdi’”

diyerek tamamen görüşü gazete ile kişiselleştirmektedir. Burada yer alan Bakanın

ifadelerinin Cumhuriyet gazetesinin konuyla ilgili görüşü ile örtüşüyor olmasını

malzeme edinen muhabir bu şekilde attığı başlıktaki haberi gazetesinin görüş politikası

ile özdeşleştirmektedir. Bunu ikinci başlıkta daha iyi görebilmekteyiz. Doğrudan

anlatım yolunun kullanıldığı bu başlık, birinci başlıkta eksik kalan bilgileri tamamlar

niteliktedir. Böylelikle Rumların neyi rehin aldığı ve bu yargının nereden geldiği

açıklığa kavuşmaktadır. Haberin tamamı Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün konu ile

ilgili konuşmasından yapılan alıntılarla kurgulanmış, bu alıntılar koyu renkte ve tırnak

içinde aktarılmaktadır. Aynı zamanda haberde bahsi geçen diğer isimler de koyu renkte

yazılmaktadır. Gül, taviz vermek ve rehin almak ifadeleri ağırlıklı olarak

kullanılmaktadır. Haberi yazan muhabir olaylara ve konu olan görüşmelere tanık

olmamış, aktarılan bilgileri haber olarak yazmıştır. Bu tavrı Türkiye’nin AB’ye

girmesine taraf olmadığını göstermektedir.

2.2.2.2.

Öymen: Kurusıkı tepki

CHP Genel Başkan Yardımcısı Öymen, hükümetin izlediği pasif politika nedeniyle köşeye sıkıştığını belirtti. Öymen, hükümetin ilk önce AB'nin yayımlayacağı deklarasyondan kaçabileceğini sandığını ancak yanıldığının ortaya çıktığını söyledi. Öymen, "Kurusıkı tepkiler gösterilerek hiçbir sonuç alınamaz. Yapılacak iş, BM tarafından Kıbrıs'ta çözüm olmadan AB'deki müzakereleri askıya almaktır. Öyle anlaşılıyor ki kendileri AB'yi tatmin edecek bir yaklaşım içerisindeler. AKP'nin bu konuda da taviz verme yollarını aradığı duyumunu alıyoruz'' diye konuştu CHP'Lİ ONUR ÖYMEN:

Türkiye müzakereleri askıya almalı

CHP'nin Dış Politikadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen , hükümetin sürdürdüğü pasif politika sonucunda Avrupa Birliği karşısında tamamen ''teslimiyetçi'' bir politika izlediğini belirtirken ''Yapılacak iş çok açık bir şekilde Türkiye'nin Kıbrıs'ta BM öncülüğünde gerçekleştirilecek bir çözüm olmadan, müzakere sürecini

askıya aldığını açıklaması olacaktır. Bunun da TBMM aracılığıyla deklare edilmesi gerekmektedir'' dedi. CHP'li Öymen, AB'nin hazırladığı ancak son dakikada yayımını ertelediği deklarasyona ilişkin olarak yaptığı açıklamada, hükümeti Gümrük Birliği Ek Protokolü'nü onaylayacağını taahhüt etmemesi konusunda uyardıklarını söyledi. Buna karşın AKP'nin bu konuda ısrarcı olduğuna dikkat çeken Öymen, ''Taahhütte bulundular, ondan sonra da şerh koyun dedik, bunu da

dinlemediler. Deklarasyon yayımladılar'' diye konuştu. 'Hükümet kaçamadı'

Öymen, hükümetin ilk önce küçük diplomatik manevralar ile AB'nin yayımlayacağı deklarasyondan kaçabileceğini sandığını ancak yanıldığının ortaya çıktığını söyledi. Öymen, ''Hükümet deklarasyon ile kurtulabileceğini sandı. Ama hata etti. Şimdi AB'nin deklarasyon taslağı açıkça ortaya koyuyor ki, bizim deklarasyonumuzla, Türkiye Gümrük Birliği'nden doğan yükümlülüklerinin hiçbirinden kaçamayacak'' değerlendirmesini yaptı.

Öymen, hükümetin bu sürecin ardından yapması gerekenin ''Meclis'i toplamak'' olduğunu söyledi. TBMM'de alınacak kararlar ile esaslı sonuca ulaşılabileceğini anlatan Öymen, şunları söyledi: ''AB, Türkiye'den yükümlülüklerini tam olarak yerine getirmesi ve liman konularının çözülmesini istiyor. Kıbrıs'ın zamanla hukuken tanınmasını istiyor. Üstelik de bunu 2006 yılında kontrol edeceğini söylüyor. Bu durum Türkiye için uluslararası arenada çok büyük sıkıntılara neden olur. Kurusıkı tepkiler gösterilerek hiçbir sonuç alınamaz. Yapılacak iş çok açık bir şekilde, AB'deki BM tarafından Kıbrıs'ta çözüm olmadan müzakereleri askıya almaktır. Ancak hükümetin bunu yapacak cesareti olmadığını görüyoruz. Öyle anlaşılıyor ki kendileri AB'yi tatmin edecek bir yaklaşım içerisindeler. AKP'nin bu konuda da taviz vermenin yollarını aradığı duyumunu alıyoruz.''

(http://arama.yore.com.tr:8081/sayfa .cgi?w+30+/cumhuriyet/0509/21/w/c 1109.html)

-12.07.2007

Önceki haber ile ilgili olarak muhalefet partisinin konu ile yetkili kişisi Onur Öymen,

Dışişleri Bakanı’nın yaptığı açıklamaların boşuna söylenmiş sözler olduğu ve bu konu

ile ilgili daha önce yaptıkları uyarıların hiç dikkate alınmadığı açıklamasını

yapmaktadır. 21.09.2005 tarihi ve “Öymen: Kurusıkı tepki” başlığı ile yayınlanan

haberin tamamı da bunun üzerine kurgulanmış, açıklamasından özet bilgiler verilmiş,

doğrudan alıntılar yapılmış ve bu alıntılar koyu renkte, tırnak içinde verilmektedir.

Böylelikle Öymen’in konuşmasından öne çıkan görüşler okuyucunun ilgisini çekecek

şekilde yazıya dökülmektedir. Habere, küçük puntolarla bir başlık atılarak kısa bir giriş

yapılmasının ardından “Türkiye müzakereleri askıya almalı” şeklindeki ana başlık yine

bir önceki haberdeki gibi konuşmada geçen bir cümle olmasına rağmen gazetenin kendi

görüşüymüş gibi gösterilmektedir. Burada da karşıt olduğu görülmektedir.

2.2.2.3.

Tanıma 3 Ekim sonrası

Karşı deklarasyonda uzlaşma sağlayan AB Daimi Temsilcileri Komitesi, ek protokolün uygulanması için Rumların istediği daha sert ifadeleri ve ''müzakere sürecinde tanınmaya'' yönelik talepleri metne soktu. Türkiye'nin Ek Protokolü tüm üye ülkeleri kapsayacak şekilde uygulamasının 2006'da denetleneceğini vurgulayan AB, yükümlülüklerin tam olarak yerine

getirilmemesinin müzakerelerin gelişimini bütün olarak etkileyeceğinin altını çizdi. AB kaynakları, Rumların 3 Ekim'den sonra Ankara'ya tanınmayı dayatabileceğini belirttiler.

Karşı deklarasyonda, Rumlara 3 Ekim sonrası herhangi bir tarihte tanımayı dayatma yolu açıldı

Rumların dediği oldu

AB Daimi Temsilcileri

Komitesi toplantısında ek

protokolün uygulanmasına

yönelik daha sert ifadeler

karşı deklarasyon metnine

sokuldu. Yükümlülüklerin tam

olarak yerine getirilmemesi

durumunda ise müzakerelerin

gelişimi bütün olarak bundan

etkilenecek.

AB Daimi Temsilcileri Komitesi (COREPER) dün yaptığı olağanüstü toplantı sonunda Kıbrıs deklarasyonu konusunda uzlaşıya vardı. AB Daimi Temsilcileri'nin kabul ettiği metinde Rumların ek protokolün

uygulanmasına yönelik daha sert ifadeler ve ''müzakere sürecinde tanınmaya'' yönelik talepleri yer aldı. Kıbrıs sorunuyla tanımanın iki

bağımsız konu olarak ele alındığı deklarasyonda tanımaya ve ek protokolün uygulanmasına yönelik gelişmeleri AB Konseyi'nin yakından takip edeceği belirtiliyor.

AB kaynakları deklarasyonda bulunan müzakere sürecinde tanınma ifadeleri nedeniyle Kıbrıs Rum Kesimi'nin 3 Ekim'den sonra herhangi bir tarihte Ankara'ya tanınmayı politik olarak dayatabileceği olasılığı üzerinde duruyorlar. AB Daimi Temsilcileri'nin dün gece geç saatlerde uzlaşıya vardığı deklarasyon metninde yapılan son değişiklikler şöyle:

* Avrupa Topluluğu ve üye ülkeleri, ek protokolün ayrımcılık yapılmadan bütün olarak uygulanmasını ve ulaşımdaki kısıtlamaları da içeren malların serbest dolaşımı için bütün engellerin kaldırılmasını bekler. Türkiye, protokolü AB üyesi tüm ülkeleri kapsayacak şekilde uygulamalıdır. AB tam uygulamayı yakından takip edecek ve 2006 yılında değerlendirecektir. Avrupa Topluluğu ve üye ülkeleri, ilgili konularda müzakere başlıklarının açılmasının, Türkiye'nin tüm üye ülkelere olan sözleşme yükümlülüklerini uygulamasına bağlı olduğuna işaret eder. Yükümlülüklerini tam olarak yerine getirmede başarısızlığa uğraması durumunda müzakerelerin gelişimi bütün olarak bundan etkilenecektir.

* Avrupa Topluluğu ve üye ülkeleri, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin 1 Mayıs 2004 tarihinde AB'ye üye olduğunu hatırlatır. Sadece Kıbrıs

Cumhuriyeti'ni uluslararası hukukun

bir parçası olduğundan dolayı tanıdıklarını vurgular.

**Tüm üye ülkelerin tanınması katılım sürecinin gerekli bir parçasıdır. Bu nedenle AB, Türkiye'nin tüm üye ülkeler ile ilişkilerinin mümkün olan en kısa zamanda normalleşmesine verdiği önemin altını çizer. **Konsey, 2006 yılı içinde tüm bu konulardaki ilerlemelerin izlenmesini sağlayacaktır.

**Bu deklarasyonda AB ve üye ülkeleri BM Genel Sekreteri'nin Kıbrıs sorununun ilgili BM Güvenlik Konseyi kararlarının ve AB ilkelerinin doğrultusunda kapsamlı çözümüne kavuşması yönündeki çabasını desteklemenin önemini ve kalıcı bir çözümün bölgede barış, istikrar ile uyumlu ilişkilere katkıda bulunacağı konusunda da hemfikirdirler. (http://arama.yore.com.tr:8081/sayfa.cgi?w +30+/cumhuriyet/0509/20/w/c1114.html)- 12.07.2007

3 Ekim tarihine yaklaşıldıkça artan endişeler, beklentiler doğrultusunda yaşanan

gelişmelerin bildirildiği, yorumlandığı haberler karşımıza çıkmaktadır. 20.09.2005

tarihinde yayımlanan haber başlığı “Tanıma 3 Ekim sonrası” şeklindedir. Bu haberde

AB Daimi Temsilciler Komitesinde Türkiye için hazırlanan ek protokol metnine

Rumların tanınması ile ilgili maddelerin eklendiği ve bu ifadelerin Türkiye’nin üyelik

sürecini etkileyeceği konu edinmektedir. Giriş paragrafında konu ile elde edilen

bilgilere ve bu bilgiler doğrultusunda AB uzmanlarının yaptığı gelişmelere dair

yorumlara yer verilmektedir.

Asıl haber metninde başlıktan önce verilen cümlede muhabir çizilecek olan haberin

olumsuzluğunu baştan okuyucuya iletmekte ve okuyucuyu bu konuda hazırlamaktadır.

Dolaylı giriş tekniğinin kullanıldığı bu haberde asıl başlıkta “Rumların dediği oldu”

derken Rumlar kazanılan bir harbin galibi gibi tasvir edilmektedir. Haber ters piramit

şeklinde yani haberin can alıcı kısmı başta verilmekte sonlara doğru tempo düşmektedir.

Girişte verilen bilgiler haberin devamında da aynı ifadelerle sunulmakta, tekrar

yapmaktadır. Haberde “AB kaynakları” diyerek emin ve güvenilir bir kaynağı

olduğundan üstü kapalı olarak belirtilmektedir. Haberi bahsi geçen konu ile ilgili

yapılan değişikliklerin neler olduğunu maddelerle sonlandırarak okuyucunun kafasında

eksik bilgi kalmasını önlenmektedir. Türkiye aleyhinde yaşanan gelişmelere destek

veren ifadelere yer verilmesi karşıt bir tutum sergilendiğini göstermektedir.

2.2.2.4.

Rumlar hedefine ulaştı

AB üye ülkeleri tarafından resmen onaylanan karşı deklarasyon metninde Rum talepleri geniş yer bulurken AB Daimi Temsilcileri'nin ele aldığı müzakere çerçeve belgesinde de Rumların değişiklik önerileri kabul edildi. Çerçeve belgesine ''müzakerelerin hükümetlerarası konferans yoluyla tüm AB üye ülkelerinin katılımıyla sürdürüleceği'' yolunda ifade eklendi. Rum Kesimi'nin bu ifadeyle müzakere sürecinde ''de facto'' (fiili) tanınmaya yönelik taleplerinin tatmin edildiği bildiriliyor. Deklarasyona itirazdan vazgeçen Güney Kıbrıs, müzakere çerçeve belgesindeki ifadeleri değiştirdi

Rumlar istediklerini elde

etti

*Müzakere çerçeve belgesine

''müzakerelerin Birlik ile

değil, 25 üye ülkeyle

sürdürüleceğine'' yönelik bir

ifadeyi ekleten Rum

Kesimi'nin böylece fiili

tanınmayı hedeflediği

bildiriliyor. Rum Kesimi ayrıca

deklarasyonda ele alınan

unsurların tartışmaya

açılabilmesini de sağladı.

AB, karşı deklarasyon ve müzakere çerçeve belgesinde Türkiye'ye yönelik talepleri konusunda Kıbrıs Rum Kesimi'ne boyun eğdi. AB üye ülkeleri tarafından dün resmen onaylanan karşı deklarasyon metninde Rum talepleri geniş yer bulurken AB Daimi Temsilcileri'nin dün ele aldığı müzakere çerçeve belgesinde de Rumların değişiklik önerilerinin kabul edildiği öğrenildi.

Kıbrıs Rum Kesimi, bu haftaki AB Daimi Temsilcileri toplantı

tutanaklarında yazılı olarak yer alan ''Üye ülkeler deklarasyonda ele alınan unsurların müzakere çerçeve belgesi tartışmalarında tekrar açılmayacağı konusunda hemfikirdirler'' ifadesinin eklenmesi nedeniyle önceki gün deklarasyonun onay sürecini bloke etmişti. AB Daimi Temsilcileri'nin dünkü toplantısında bu

ifadelerin kaldırılmasının ardından 25 üye ülke deklarasyonu yazılı olarak onayladı. AB kaynakları Rumların deklarasyon metnini müzakere çerçeve belgesine sokmaya

çalışmayacağı konusunda İngiltere ve Kıbrıs Rum Kesimi arasında

''centilmenlik'' anlaşması yapıldığını bildirdiler. Türk diplomatik kaynaklar ise bu tür bir anlaşmanın geçerliliğini korumasına yönelik kuşkularını dile getirdiler.

Cumhuriyet 'in ulaştığı müzakere çerçeve belgesinin taslak metninin 5. paragrafındaki ''Türkiye'nin katılım sürecinde politikalarını üçüncü ülkeler ve uluslararası

kuruluşlarla yakınlaştırmasına'' yönelik ifadelere Rumların talebi üzerine ''tüm AB üyesi ülkelerin bu kuruluşlara katılımına'' yönelik bir ifade eklendi. Bu ifadeyle Türkiye'nin, Kıbrıs Rum Kesimi'nin NATO'ya katılımına engel olmaması ima ediliyor. 12.12.2002 tarihli NATO-AB Güvenlik Anlaşması uyarınca Kıbrıs Rum Kesimi ve Malta, NATO-AB işbirliğine katılamıyor.

Rumların talepleri doğrultusunda müzakere çerçeve belgesinin 16. paragrafında yer alan

''müzakerelerin hükümetlerarası konferans yoluyla tüm AB üye ülkelerinin katılımıyla

sürdürüleceği'' yolunda bir ifade yer aldı. Kıbrıs Rum Kesimi'nin bu ifadeyle müzakere sürecinde ''de facto'' (fiili) tanınmaya yönelik taleplerinin tatmin edildiği bildiriliyor. Müzakere çerçeve belgesinin 1. paragrafına ayrıca AB'nin ''hazmetme kapasitesine'' yönelik olarak ''Bu süreç tüm Kopenhag kriterlerini ve Birlik'in hazmetme kapasitesini göz önüne alacaktır'' ifadesi eklendi.

Avusturya'nın dünkü COREPER toplantısında müzakere çerçeve belgesinde tam üyelikten başka bir seçeneğin açıkça belirtilmesi yönünde talebini dile getirdiği öğrenildi. Müzakere çerçeve belgesi üzerine görüşmelerin önümüzdeki hafta AB Daimi Temsilciler toplantısında devam etmesi bekleniyor.

Karşı deklarasyon metni

* Avrupa Topluluğu ve üye ülkeleri, Türkiye'nin, Türkiye ile Avrupa Topluluğu ve üye ülkeleri arasında ortaklık anlaşmasının ek protokolüne attığı imzayı kabul eder. Türkiye'nin Kıbrıs Cumhuriyeti ile ilgili açıklama yapma ihtiyacını üzüntü ile karşılar. * Avrupa Topluluğu ve üye ülkeleri bu açıklamanın tek taraflı olduğunu, protokolün içeriği olmadığını ve Türkiye'nin yükümlülüklerin üzerinde yasal bir etkisi olmadığını açıkça belirtir.

* Avrupa Topluluğu ve üye ülkeleri, ek protokolün ayrımcılık yapılmadan bütün olarak uygulanmasını ve ulaşımdaki kısıtlamaları da içeren malların serbest dolaşımı için bütün engellerin kaldırılmasını bekler. * Türkiye, protokolü AB üyesi tüm ülkeleri kapsayacak şekilde uygulamalıdır. AB tam uygulamayı yakından takip edecek ve 2006 yılında değerlendirecektir. Avrupa Topluluğu ve üye ülkeleri ilgili konularda müzakere başlıklarının açılmasının Türkiye'nin tüm üye ülkelere olan sözleşme yükümlülüklerini uygulamasına bağlı olduğuna işaret eder.

* Yükümlülüklerini tam olarak yerine getirmede başarısızlığa uğraması durumunda müzakerelerin gelişimi bütün olarak bundan etkilenecektir. **Avrupa Topluluğu ve üye ülkeleri Kıbrıs Cumhuriyeti'ni uluslararası hukukun bir parçası olduğundan dolayı tanıdıklarını vurgular.

**Tüm üye ülkelerin tanınması katılım sürecinin gerekli bir parçasıdır. Konsey, 2006 yılı içinde tüm bu konulardaki ilerlemelerin izlenmesini sağlayacaktır.

**Bu deklarasyon çerçevesinde AB ve

Benzer Belgeler