I. BÖLÜM
2.2. TÜRK BASININDA TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİ
2.2.3. SABAH GAZETESİ
22 Nisan 1985'te Dinç Bilgin'in sahibi olduğu Sabah Yayıncılık A.Ş. bünyesinde
İstanbul'da yayımlanmaya başlandı. İlk genel yayın yönetmeni Rahmi Turan'dır. 2002
yılında Ciner Grubu tarafından satın alındı. 2 Ocak 2006 itibariyle genel yayın
yönetmenliğine Fatih Altaylı'nın getirildiği ulusal bir gazetedir. Sloganı "Türkiye'nin en
iyi gazetesi"dir.
Gazete, 1997 yılının Ocak ayından itibaren internet üzerinden de yayımlanmaya
başlamıştır.
2006'da 21. yılındadır. 44 sayfa, 35 ykr. Seri ilanlı, çok ekli, 5 sayfa spor, 5 sayfa
ekonomi-borsa ve sarı sayfalarıyla Printcity'de basılıp Merkez Dağıtımla dağıtılır.
2 Nisan 2007 itibariyle Sabah gazetesi, tüm Ciner grubu kuruluşlarında olduğu gibi
TMSF tarafından el koyuldu. Sabah-ATV ortak ihalesi 5 Aralık'ta yapıldı. İhalede açılış
bedeli 1,1 milyar dolar olarak belirlendi. İhaleye tek başına giren Çalık grubu, Sabah
grubunun yeni patronu oldu. Sabah Gazetesi, liberal bir yayın politikası izlemektedir.27
Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecine taraftar yaklaşmakta ve bunu olayların bu olumlu
yönlerini ön plana taşıyarak yapmaktadır. Yalnız bazı haberlerinde tansiyonu yüksek
tutmak, okuyucunun dikkatini çekmek amacıyla kriz ortamlarını tasvir etmektedir.
Fakat bu AB karşıtlığını savunduğu anlamında değildir. Bu çerçevede 3 Ekim sürecinde
yayınlanan haberler ve haberin sunuluş biçiminden gazetenin bu tutumu
gözlenebilmektedir.
2.2.3.1.
AB deklarasyonda uzlaştı
Brüksel'de toplanan AB Daimi
Temsilciler Komitesi taslak
metinde anlaştı. Türkiye'nin
Rum kesimini "Tam üyelikten
önce" değil, "müzakere
sürecinde" tanıması istendi.
Avrupa Birliği büyükelçileri 'karşı deklarasyon' konusunda anlaşma sağladı. Brüksel'de 6 kez biraraya gelen AB Daimi Temsilciler
Komitesi'nde "Türkiye'nin Kıbrıs Rum kesimini tanıması müzakere süreci"ne endekslendi. Rumların istediği müzakerelerden önce tanıma şartı kabul edilmedi. Türkiye'nin Ankara Anlaşması'nı yeni AB ülkelerine genişleten Ek protokolün
imzalanmasından sonra yayınladığı 'Kıbrıs deklarasyonu'na ilişkin AB'nin 'karşı deklarasyon'u son şeklini aldı. AB Dönem Başkanı İngiltere'nin kaleme aldığı 'karşı deklarasyon'da "Türkiye'nin Kıbrıs Cumhuriyeti'ni tanıması müzakere sürecinin bir parçasıdır", "Kıbrıs sorunu BM nezdinde ve AB ilkelerine göre çözümlenir", "Gümrük Birliği'nin eksik uygulanması müzakere sürecinin tamamını etkiler" ve "Türkiye'den limanlarını Rum gemi ve uçaklarına açması beklenir" ifadelerine yer veriliyor. İngiltere'nin hazırladığı taslakta yer alan bu ifadeler üzerinde
anlaşan AB büyükelçileri başkentlerinden onay bekledi. AB büyükelçileri ayrıca Türkiye'nin AB yol haritası Müzakere Çerçeve Belgesi'ni de ele aldı. Uzun tartışmaların yaşanmadığı Müzakere Çerçeve Belgesi'ne Avusturya'nın ekletmek istediği "imtiyazlı ortaklık" seçeneği kabul görmedi. 26 Eylül'de Dışişleri Bakanları düzeyinde toplanacak olan AB Genel İşler Konseyi'nin Müzakere Çerçeve Belgesi'ne onay vermesi bekleniyor.
İŞTE TASLAK METİN
* Avrupa Topluluğu ve Üye Ülkeleri, Avrupa Komisyonu'nun Aralık 2004 tarihinde varmış olduğu sonuçlar uyarınca Türkiye'nin, Türkiye ile Avrupa Topluluğu ve Üye Ülkeleri arasında ortaklık antlaşmasının ek protokolüne attığı imzayı kabul etmektedir. İmza sırasında Türkiye'nin Kıbrıs Cumhuriyeti ile ilgili açıklama yapma ihtiyacını üzüntü ile karşılamaktadırlar.
* Avrupa Topluluğu ve Üye Ülkeleri bu açıklamanın tek taraflı olduğunu, Protokolün içeriği olmadığını ve Türkiye'nin obligasyonlarına yasal hiçbir etkisi olmadığını açıkça belirtir. * Avrupa Topluluğu ve Üye Ülkeleri Ek protokolün ayrıcılık yapılmadan tamamen uygulanmasını ve taşımacılıktaki kısıtlamaları da içeren malların serbest dolaşımı için bütün
engellerin kaldırılmasını beklemektedir. AB tarafı Ortaklık Anlaşması çerçevesinde 2006 yılında uygulamayı değerlendirecektir. Avrupa Topluluğu ve Üye Ülkeleri Türkiye'nin imza koyduğu
obligasyonları yerine getirene kadar ilgili bölümler için görüşmeler başlamayacaktır.
* Avrupa Topluluğu ve Üye Ülkeleri Kıbrıs Cumhuriyeti'nin 1 Mayıs 2004'te AB'ne üye olduğunu hatırlatır. Kıbrıs Cumhuriyetini uluslararası hukukun bir parçası olduğundan dolayı tanıdıklarının vurgularlar. * Müzakereler sürecinde tüm üye ülkelerin tanınması üyeliğin gerekli bir parçasıdır. AB, Türkiye'nin tüm üye ülkeler ile ilişkilerinin mümkün olan en kısa zamanda normalleşmesine verdiği önemin altını çizer. * Avrupa Topluluğu ve Üye Ülkeleri Türkiye'nin açıklamasında yer alan, BM Güvenlik Konseyi doğrultusunda Kıbrıs sorununa kapsamlı bir çözüm bulmak için Genel Sekreter'in çabalarına desteklerinin devam edeceği taahhüdünü not eder. * Konsey bütün bu konuları 2006 yılında ele alacaktır.
(http://arsiv.sabah.com.tr/2005/09/20/gnd108.ht ml
)-14.07.2007
“AB deklarasyonda uzlaştı” başlığı ile 20.09.2005’te yayımlanan haberde Rumların
istediği müzakerelerden önce Türkiye’nin Güney Kıbrıs’ı tanıma şartını kabul etmeyen
komite Türkiye'nin Kıbrıs Rum kesimini tanımasını müzakere sürecine bırakması
üzerine uzlaşma sağlandığını ele alınmaktadır. 6 kez bir araya gelindiğine vurgu yapılan
haberde konunun enine boyuna görüşüldüğü belirtilmektedir. Tırnak içerisinde belgede
geçen ifadelere yer verilirken “İşte taslak metin” ara başlığında da maddeler hâlinde
sıralanmaktadır. Türkiye’nin Müzakere Çerçeve Belgesi’nin görüşüleceği AB Genel
İşler Konseyinin 26 Eylül’de toplanacağını da bildirerek bu uzlaşmanın onaylanmasının
ardından daha önemli olana doğru adım atılacağını belirtilmektedir. Metin hakkında
genel bilgiler veren haber yansızdır.
2.2.3.2.
AB Deklarasyonu
onaylandı
AB Dönem Başkanı İngiltere,
Türkiye'nin Kıbrıs
konusundaki deklarasyonuna
karşı AB deklarasyonunun
metni üzerinde mutabakat
sağlandığını ve belgenin
resmen onaylandığını bildirdi.
AB Daimi Temsilciler Komitesi (COREPER), bugünkü toplantısında, 3 Ekim'de başlaması öngörülen Türkiye'nin AB'ye katılım
müzakerelerinin temelini oluşturacak Müzakere Çerçeve Belgesi'nin de ele alındığı, ancak özellikle Avusturya'nın
tavrı nedeniyle bunun üzerinde uzlaşmaya varılamadığı belirtildi. AB'nin yürütme organı olan AB Komisyonu tarafından hazırlanarak onaya sunulan Müzakere Çerçeve Belgesi'nin, ay sonundan önce, AB karar organı olan AB Konseyi tarafından onaylanması gerekiyor.
Belgeye ''imtiyazlı ortaklık''
seçeneğine ilişkin ifadeler sokturmak isteyen Avusturya'nın ''yalnız kaldığı'' belirtiliyor.
AB tarafından onaylanan karşı deklarasyonda, Türkiye'nin 29 Temmuz'da Ankara Antlaşması Ek Protokolü'nü imzalarken ''Kıbrıs Cumhuriyeti'' ile ilgili bir deklarasyonda bulunma ihtiyacı hissetmesinin ''üzüntüyle'' karşılandığı ifade ediliyor.
Belgede deklarasyonun tek taraflı olduğu, protokolün bir parçasını oluşturmadığı, Türkiye'nin protokolden kaynaklanan
yükümlülükleri üzerinde herhangi bir yasal etkisi bulunmadığı da
savunuluyor.
Belgede, AB'nin, Ek Protokol'ün Türkiye tarafından tam olarak, ayrım yapılmaksızın uygulanmasını ve malların serbest dolaşımı üzerindeki, ulaştırma araçlarıyla ilgili olanlar dahil tüm zorlukları ortadan kaldırmasını beklediği ifade ediliyor.
AB, protokolün pratik uygulamasını 2006'da yakından izleyeceğini ve durumu değerlendireceğini belirtiyor. Türkiye'nin yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde, 3 Ekim'de resmen başlaması öngörülen tam
üyelik müzakerelerinde başlıkların açılmayacağı mesajı verilen taslak belgede, 1 Mayıs 2004'ten itibaren AB üyesi olan ''Kıbrıs Cumhuriyeti''nin, uluslararası hukuk çerçevesinde devlet olarak tanındığı kaydediliyor. Belgede, Türkiye'den, tüm AB üyesi ülkelerle arasındaki ilişkileri en kısa sürede ve hukuki olarak
normalleştirmesi beklentisine yer veriliyor ve tüm üye ülkelerin tanınmasının, müzakere sürecinin bir parçası olduğu mesajı yansıtılıyor. Belgede, Türkiye'nin, BM Genel Sekreteri'nin çabaları çerçevesinde Kıbrıs sorununun kapsamlı çözümü doğrultusunda çabaları destekleme taahhüdünün devam ettiğine dikkat çekiliyor ve adada kalıcı çözümün barış, istikrar ve uyumlu ilişkilere katkıda bulunacağı konusunda hemfikir olunduğu belirtiliyor. Kaynaklar, Müzakere Çerçeve Belgesi'ne ilişkin görüşmelerin devam edeceğini, 26 Eylül'de, AB Dönem Başkanı İngiltere'nin önerdiği olağanüstü AB Konseyi toplantısının yapılma olasılığının düşük
gözüktüğünü, belgenin yazılı onay sürecinden geçebileceğini ifade ediyorlar.
RUMLAR DÜN ENGELLEMİŞTİ AB dönem başkanı İngiltere'nin önceki gün mutabık kalındığını açıkladığı Kıbrıs deklarasyonu Rum Yönetimi tarafından dün engellenmişti. Kıbrıs beyanının tarım ve balıkçılık konseyinde onaylanması bekleniyordu. Ancak, İngiltere, Rumların tavrından sonra
deklarasyonu konsey gündeminden çıkarmak zorunda kalmıştı. SORUN AŞILDI İDDİASI Bu arada, öğlen saatlerinde Rum diplomat, İngiliz Dönem Başkanlığı ile Türkiye'nin müzakere çerçeve belgesi konusunda ilkesel olarak anlaştıklarını söylemişti. Rum yetkili, Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin Ankara tarafından tanınma sürecinin müzakerelerine bir parçası olacağına dair İngiliz yetkililerden garanti alması üzerine sorunun aşıldığını kaydetmişti. Öte yandan, Avusturya'nın çerçeve belgesinde "imtiyazlı üyelik" türü bir ifadenin yer alması için bastırdığı bildirilmişti. Ancak 24 üye ülkenin Avusturya'nın bu isteğine destek vermediği belirtilmişti.
(http://www.sabah.com.tr/2005/09/2 1/siy96.html)
-14.07.2007
21.09.2005 tarihinde yayımlanan haberin “AB Deklarasyonu onaylandı” şeklindeki
başlığı karşı deklarasyon metninde mutabakat sağlanmasının ardından belgenin AB
Daimi Temsilciler Komitesi toplantısında resmen onaylandığının bildirilmesini ele
almaktadır. AB Daimi Temsilciler Komitesinde Müzakere Çerçeve Belgesinin de
görüşüldüğünü ancak özellikle Avusturya’nın tavrı nedeniyle uzlaşılamadığını belirten
haberde belgenin her durumda AB karar organı olan AB Konseyi tarafından
onaylanması gerektiğine vurgu yapılmaktadır. Bu ara bilgiyi verdikten sonra tekrar
deklarasyon metnine dönüş yaparak haberin asıl temasına değinilmektedir. Deklarasyon
metninde yer alan ifadelerine yer verirken açıklamalarını da yaparak konuyu daha
anlaşılır hâle getirmektedir. Deklarasyon metninden tekrar Müzakere Çerçeve Belgesine
geçiş yapılarak bu iki belgenin birbirleriyle ilişkilendirilmesi sağlanmaktadır. “Sorun
aşıldı iddiası” ara başlığında da muhabir Rumların Türkiye hususunda AB ile
mutabakata vardığını fakat bu kez Avusturya’nın sahneye çıkmasına rağmen diğer 24
AB ülkesinden destek alamadığını ifade etmektedir. Türkiye lehine durumlar
oluştuğunu bildirerek AB’nin yanında bir duruş sergilemektedir.
2.2.3.3.
AP: Türkiye koşulları
yerine getirdi
Avrupa Parlamentosu'ndaki siyasi gruplar, yarın genel kurul oturumunda yapılacak Türkiye tartışmasının ardından oylanmak üzere ortak bir karar tasarısı hazırladı.
Ortak tasarıda, ''Türkiye'nin AB ile müzakerelerin başlaması için bütün resmi koşulları yerine getirdiği'' belirtiliyor. Ankara'nın, Gümrük Birliği'nin 25 üye ülkeye genişletilmiş bir biçimde uygulanmasını öngören ek protokolü onayladığı gün, Rum kesimini tanımadığına dair tek taraflı bir deklarasyon yayımlamasının eleştirildiği ortak tasarıda, Türkiye'nin Rum kesimine ait uçakların ve gemilerin havaalanı ve limanlarına yaklaşmasını engellemesinin Ankara Anlaşması için ihlal teşkil ettiği ileri sürülüyor.
AB Komisyonu'ndan 2006 yılında Ankara Anlaşması'nın Türkiye tarafından tam uygulanıp uygulanmadığına dair rapor hazırlaması istenen tasarıda, ''Bu anlaşmanın, Türkiye tarafından tam yerine getirilmemesinin, müzakere sürecini ciddi bir biçimde etkileyeceği ve hatta sürecin kesilmesine yol açabileceği'' iddia ediliyor. Tasarıda, gümrük birliğinin uygulanmasının, 2006 yılında müzakerelerde ele alınacak ilk konular arasında yer alması çağrısında bulunuluyor. Kıbrıs sorununa çözüm
bulunamamasından üzüntü duyulduğu ifade edilen tasarıda, Türkiye'den çözüm için yapıcı tavrını sürdürmesi ve Kıbrıs'ta tarafların BM planı çerçevesinde görüşmeleri tekrar başlatması isteniyor. Türkiye'nin Rum kesimini tanımasının, ''müzakere sürecinin önemli bir parçası'' olduğu iddia edilen tasarıda, Rum kesiminin tanınmamasının ''müzakerelerin
askıya alınmasına yol açabileceği'' ileri sürülüyor.
Yazar Orhan Pamuk hakkında açılan davaya da yer verilen tasarıda, bu davanın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ifade özgürlüğüyle ilgili bölümünü ihlal teşkil ettiği görüşü savunuluyor. Tasarıda, müzakerelerin ''ucu açık'' olduğu vurgulanırken, sonucunun önceden garanti altında olmadığı ve müzakerelerin otomatik olarak üyeliği getirmediği belirtiliyor. AP ortak tasarısının son bölümünde, Kopenhag 1993 zirvesi kararlarına atıfta bulunularak, AB'nin tam üyelik için Türkiye'yi hazmetme kapasitesine de bakılacağı ifade ediliyor. AP genel kurulunda, yarın yapılacak
tartışmadan sonra bu tasarıyla birlikte, Gümrük Birliği'nin 25 üye ülkeye genişletilmesini öngören ek protokol de oylanacak."
(http://arsiv.sabah.com.tr/2005/09/2 7/gnd95.html)
-14.07.2007
“AP: Türkiye koşulları yerine getirdi” başlıklı haber bir sonraki gün yapılacağı
bildirilen Avrupa Parlamentosu genel kurulunda Türkiye için hazırlanan ortak bir karar
tasarısının oylanacağını ele almaktadır. 27.09.2005 tarihi ile yayımlanan haberin başlık
cümlesi bu tasarıda geçen bir maddeden alıntılanmaktadır. “Ortak tasarıda,
''Türkiye'nin AB ile müzakerelerin başlaması için bütün resmi koşulları yerine getirdiği''
belirtiliyor.” şeklindeki alıntıyla hem başlık cümlesine açıklık getirilmekte hem de
Türkiye’nin belirli bir ilerleme kaydettiğini ortaya koyulmaktadır. Tasarıda yer alan
diğer ifadelere vurgu yapılmakta, özellikle yakın zamanda gerçekleşen Türkiye’nin
Rum kesimini tanımadığına dair deklarasyon yayınlamasının eleştirilmesi, Kıbrıs
sorununa çözüm bulunamamasından üzüntü duyulduğuna yer verilmesi habere
taşınmaktadır. Ayrıca tasarının Orhan Pamuk hakkında açılan davaya da yer vermesi ile
Türkiye’nin müzakere sürecinin olumsuz etkilendiği de vurgulanmaktadır. Tasarıda
müzakerelerin ucunun açık olduğunun, sonucun önceden garanti olmadığının,
müzakerelerin otomatik olarak üyeliği getirmediğinin belirtildiği okuyucuya açıkça ve
yorumsuz bir şekilde aktarılmaktadır. Haberin başında Türkiye’nin hazır olduğunu
söyleyen AP’nin hazırlanan tasarının devamında oldukça olumsuz yorumlara yer
verilmesi Avrupa’nın Türkiye hakkında bir ikilem içerisinde olduğu gösterilmektedir.
Bunu olayların gidişatıyla anlatan muhabir kendini yorum yapmaktan uzak tutarken
okuyucuda bu fikrin oluşmasını sağlamaktadır. Haberde Türkiye’nin AB’ye girmesi
konusunda nötr bir durum hâkimdir.
2.2.3.4.
Çerçeve belgede pazarlık
AB Daimi Temsilciler Komitesi
(COREPER), 3 Ekimde
başlaması öngörülen
Türkiye'nin AB'ye katılım
müzakerelerinin temelini
oluşturacak Müzakere
Çerçeve Belgesi'ne ilişkin
tartışma ve pazarlıkları
perşembe günkü toplantısının
gündemine aldı.
COREPER'in yarınki toplantısında, AB'nin iç konuları ele alınacak. AB'nin yürütme organı olan AB Komisyonu tarafından hazırlanarak 29 Haziranda onaya sunulan Müzakere Çerçeve Belgesi'nin, 3 Ekimde müzakerelerin resmen başlamasından önce, AB karar organı olan AB Konseyi tarafından onaylanması gerekiyor.
AB üyesi ülkelerin daimi temsilcilerinden oluşan COREPER
bünyesinde sürdürülen pazarlıklar çerçevesinde, AB Komisyonu'nun onaya sunduğu belgede bazı değişiklik ve eklemeler yapıldığı biliniyor. Müzakere Çerçeve Belgesi'nde, özellikle Kıbrıs Rum kesimi, Yunanistan, Avusturya ve Fransa'nın ısrarlı girişimleri sonunda, ''AB'nin hazım gücü'' konusuna değinen ifadelere ağırlık kazandırılmak ve ''AB hazır olmazsa Türkiye hazır olsa bile giremez'' mesajı yansıtılmak isteniyor. Belgeye, Rum kesiminin NATO üyeliğinin Türk vetosuyla
engellenmesine son vermek amaçlı bazı ifadelerin sokulması da hedefleniyor ve ''Türkiye'nin, AB üyelerinin uluslararası örgütlere katılımlarını engellememesi gereğine'' değiniliyor.
Avusturya'nın, ''imtiyazlı ortaklık'' öneri ve seçeneğini belgeye sokturmaya yönelik ısrarlı tavrı da devam ediyor.
Belgede, müzakerelerin Türkiye ile
''25 AB üyesi devlet'' arasında yapılacağına ilişkin vurgunun güçlendirilmesinin de söz konusu olduğu gözlemleniyor.
Brüksel'de kaynaklar, COREPER'de Avusturya'nın ikna edilmesinin ve bu ''son engel''in aşılmasının önemine değinirken, üzerinde uzlaşma sağlanacak Müzakere Çerçeve Belgesi'nin ''yazılı onay'' sürecine sokularak 3 Ekim sabahına hazır olabileceğini veya 3 Ekimde, Lüksemburg'da toplanacak AB Genel İşler Konseyi'nin gündeminde, ''tartışmasız onaylanacak'' maddeler arasına girebileceği ifade ediliyor. COREPER'de uzlaşma sağlanamaması halinde belgeye ilişkin tartışmaların 3 Ekimde, dışişleri bakanları
düzeyindeki AB Konseyi'ne taşınması olasılığı bulunuyor ancak bu, AB Dönem Başkanı İngiltere tarafından şiddetle reddediliyor.
(http://arsiv.sabah.com.tr/2005/09/2 7/gnd96.html)
-14.07.2007
27.09.2005 tarihinde yayınlanan “Çerçeve belgede pazarlık” başlıklı haberde AB
Daimi Temsilciler Komitesinin toplanarak Türkiye’nin Müzakere Çerçeve Belgesini
görüşeceklerini bildiren haber ayrıca bu belgenin 3 Ekim’den önce onaylaması
gerektiğine vurgu yapmaktadır. Başlık cümlesindeki pazarlık ile belgede bazı maddeler
üzerinde değişiklik yapılması ya da yeni maddelerin eklenmesi hususunun gündemde
olduğunu bu maddeler hakkında komite üyelerinin uzlaşacağı anlatılmaktadır. Ayrıca
hangi konularda hangi ülkelerin ısrarlı olduğunu da anlatan haber metni “Brüksel’de
kaynaklar” diyerek haberi hangi kaynaktan aldığını bildirirken bu kaynaklardan
komitenin alabileceği karar ile ilgili edindiği bilgilere ve yorumlara yer verilmektedir.
Haberde henüz gerçekleşmemiş bir durum üzerine beklenenlere değinilmektedir. Bu
yüzden kanıtlanabilirliği olmadığı gibi okuyucunun bu yorumlara kulak vermesini
amaçlamaktadır. Bu yüzden yansız durmaktadır.
2.2.3.5.
AP ek protokolü oylayacak
Avrupa Parlamentosu genel
kurulu, Gümrük Birliği'nin
AB'nin yeni üyelerini de
kapsayacak şekilde
uygulanmasını öngören ek
protokolü, yarın tartışarak
oylayacak.
Ek protokolün, Avrupa
Parlamentosu'nun 5–8 Eylülde yaptığı genel kurul toplantılarında tartışılarak oylanması planlanmış, ancak oylama
başkanlık divanının aldığı karar uyarınca ay sonundaki toplantılara ertelenmişti.
Hıristiyan Demokrat ve Sosyalist Grup, ''AB'nin Kıbrıs konusunda yayımlayacağı tek taraflı deklarasyonun içeriğinin tam belli olmadığı'' gerekçesiyle ek protokolün onaylanmasının ileri bir tarihe bırakılması görüşünü benimsemişti. AB üyesi ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarından oluşan AB Konseyi, geçen 17 Aralıktaki zirvede, Türkiye'nin belirli koşulları yerine
getirmesi halinde tam üyelik
müzakerelerinin 3 Ekimde başlamasını kararlaştırmıştı.
Söz konusu koşulları yerine getiren Ankara, bu çerçevede, Gümrük Birliği'nin AB'ye yeni katılan üyelere de uyarlanması için Ankara Anlaşması'nın ek protokolünü 29 Temmuzda imzalamıştı. Türkiye, ek bir deklarasyonla ''Kıbrıs
Cumhuriyeti''ni tanımadığını belirtmişti.
(http://arsiv.sabah.com.tr/2005/09/2 7/gnd98.html)
-14.07.2007
“AP ek protokolü oylayacak” başlıklı haber Avrupa Parlamentosu Genel Kurulunun
Gümrük Birliği'nin AB'nin yeni üyelerini de kapsayacak şekilde uygulanmasını öngören
ek protokolü oylayacağını bildirmektedir. Sabah gazetesinin 27.09.2007 tarihli haberi
oylama ile ilgili AP’nin geçmiş tarihteki toplantısına değinerek okuyucusuna hatırlatma
yapmaktadır. Hatta bu toplantıda alınan kararlar ile daha önce 3 Ekim kararının verildiği
17 Aralık tarihine de giden muhabir yaşanmış olaylara değinmektedir. Tarih, yer ve kişi
belirterek haberini bilinen geçmiş zamanın hikâyesi ile (–mişti) yazmaktadır. “Avrupa
Parlamentosu'nun 5–8 Eylül’de yaptığı genel kurul toplantılarında”, “Hıristiyan
Demokrat ve Sosyalist Grup”, “AB üyesi ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarından
oluşan AB Konseyi, geçen 17 Aralık’taki Zirvede”, “Ankara Anlaşması'nın ek
protokolünü 29 Temmuz’da imzalamıştı” cümlelerini örnek olarak gösterebiliriz.
2.2.3.6.
"Müzakereler başlamalı"
Fransa Senatosu AB
Delegasyonu Başkanı Hubert
Haenel, 3 Ekim'de Türkiye ile
AB müzakerelerinin başlaması
gerektiğini belirterek, ''Bu
kaçınılmaz bir tarih. Bu
sadece sizin için değil, bizim
içinde önemli'' dedi.
TBMM Başkanı Bülent Arınç, Fransa Senatosu AB Delegasyonu Başkanı Hubert Haenel ve beraberindeki heyeti kabul etti. Arınç, kabulde yaptığı konuşmada, daha önce Fransa Meclis Başkanı'nın da Türkiye'yi ziyaret ettiğini hatırlatarak, bu ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Fransa Senatosu Başkanı Christian Poncelet'in, Haenel aracılığıyla kendisine bir davet mektubu gönderdiğini belirten Arınç, en kısa sürede daveti yerine getirmek istediğini söyledi.
Bülent Arınç, AB ile müzakerelerin başlamasına ve Müzakere Çerçeve Belgesi'nin açıklanmasına az bir
zaman kala bu düzey ziyaretlerinin önemine işaret etti.
''3 EKİM KAÇINILMAZ BİR TARİH' Haenel de yaptığı konuşmada, Türkiye'ye ikinci ziyaretini gerçekleştirdiğini belirterek, ilk ziyaretinden sonra hazırladığı raporu Fransa Senatosu'na sunduğunu söyledi. Çizgilerinde bir değişiklik olmadığını ifade eden Haenel, ''Türkiye'ye hala elimizi uzatmak istiyoruz'' diye konuştu. Bu yüzden Senato Başkanı'nın davetini getirdiklerini kaydeden Haenel, ''Aramızdaki ilişkilerin daha da sıkı olması gerekiyor, birbirimizi daha iyi tanımalıyız. 3 Ekim'de müzakereler başlamalı, bu kaçınılmaz bir tarih. Bu, sadece sizin için değil, bizim içinde önemli'' dedi.