• Sonuç bulunamadı

YENĠDEN YARGILAMAYI GEREKTĠREN SUÇLARDA

5237 sayılı TCK‟nın 66. maddesinin beĢinci fıkrası, dava zamanaĢımı konusuna iliĢkin olarak önemli tartıĢmalara yol açacak bir hüküm niteliğindedir. Ġlk bakıĢta hükümde bir kesme nedeni düzenlenmiĢ gibi görünmekteyse de, aĢağıda açıklayacağımız nedenlerden dolayı, hükmün bu Ģekilde nitelendirilmesi mümkün değildir. Çünkü kesme nedenleriyle 66. maddenin beĢinci fıkrasında yer alan düzenleme arasında önemli farklar bulunmaktadır.

61

66. maddenin beĢinci fıkrası, kanunun ilk Ģeklinde yer almamaktaydı. Hüküm, 2005 tarih ve 5377 sayılı kanunla 5237 sayılı TCK‟ya eklenmiĢtir. 1412 sayılı CMUK döneminde öğretide ve uygulamada(Yargıtay (1999), Yargıtay C.G.K. 08.12.1999., E. 1999/3547, K. 1999/4139) hâkim görüĢ, yargılamanın lehe olarak her zaman, aleyhe olarak ise ancak dava zamanaĢımı süresi içerisinde yenilenebileceği yönündeydi ve buna gerekçe olarak zamanaĢımının devletin ceza vermek yetkisinin ortadan kalkması gösterilmekteydi (Erem, 1992:45). 5237 sayılı TCK‟nın 66. maddesi ise bambaĢka bir sistem getirmektedir. Maddenin gerekçesinde hükmün amacının, “yargılamanın yenilenmesi gibi aynı fiilden dolayı tekrar yargılamayı gerektiren hallerde, dava zamanaĢımı süresinin dolduğundan bahisle yargılamaya son verilmesi yönündeki taleplerin önüne geçmek” (TBMM) olduğu açıkça ifade edilmektedir. Özetle amaç, bu hallerde dava zamanaĢımını bertaraf etmektir.

Bilindiği üzere dava zamanaĢımını kesen nedenler, kanun koyucunun ceza davasının ilerlemesi bakımından özel önem atfettiği ceza muhakemesi iĢlemleridir. Kanun koyucu hangi iĢlemlere kesici etki tanındığını, kanunun 68. maddesinin ikinci fıkrasında sınırlı olarak saymıĢtır ve bu nedenlerin kıyas yolu ile geniĢletilmesi mümkün değildir. Ġncelememizin konusu olan dava zamanaĢımını yeniden baĢlatan neden, 5237 sayılı TCK‟da diğer kesme nedenleriyle birlikte değil, zamanaĢımının düzenleyen 66. maddede düzenlenmiĢtir. Bu durum yargılamanın yenilenmesi halinde dava zamanaĢımının yeniden baĢlaması konusunu düzenleyen 66. maddenin beĢinci fıkrasının diğer kesme nedenlerinden, kanunun sistematiği açısından bilinçli olarak ayrıldığı izlenimini uyandırmaktadır. Buna ek olarak, kesme nedenleri ile söz konusu hüküm arasındaki temel fark, kesme nedenlerinin ortaya çıkabileceği zaman diliminde kendisini göstermektedir. Dava zamanaĢımının kesen bir nedenin ortaya çıkabilmesinin ön Ģartı, dava zamanaĢımı süresinin iĢlemekte olmasıdır. Oysa ki, 66. maddede yargılamanın yenilenmesi halinde dava zamanaĢımını düzenlenmektedir ve yargılamanın yenilenmesi ancak kesin bir hükme karĢı söz konusu olabilir. Bu hükümlerden mahkumiyet, dava zamanaĢımının ortadan kalkarak ceza zamanaĢımı süresinin islemeye baĢlamasına, diğer hüküm çeĢitleri ise ceza davasının, dava zamanaĢımı süresini de beraberinde götürerek, ortadan kalkması anlamına gelmektedir. Buna göre yargılamanın yenilenmesi halinde zamanaĢımını yeniden baĢlamasını

62

düzenleyen hüküm hiçbir Ģekilde dava zamanaĢımını kesen bir neden olarak nitelendirilemez. Zira bu halde kesme sebebinin varlığının ön Ģartı olan islemekte olan bir dava zamanaĢımı süresi söz konusu değildir. Bu nedenle hükmü, dava zamanaĢımını yeniden baĢlatan neden adı altında ayrı bir baĢlık altında incelemekteyiz

Kurumun nitelendirilmesi konusundaki sorun üzerine böylece durduktan sonra, kurumun ortaya çıkartabileceği sorunlardan kısaca bahsetmek istiyoruz. Öğretide bir görüĢ, 66. maddenin beĢinci fıkrasına göre yeniden baĢlayan dava zamanaĢımı süresinin ilk yargılamada iĢleyen ve kesin hükümle ortadan kalkan dava zamanaĢımı süresinden bağımsız olduğunu kabul etmekte, fakat bu durumu müktesep hak kuralını ihlal ettiği sebebiyle eleĢtirmektedir (Özbek, 2005:609). Bu görüĢ doğrultusunda dava zamanaĢımı süresinin dolması nedeniyle, düĢen bir davanın dahi yeniden diriltilmesi mümkündür ve her durumda yeni bir dava zamanaĢımı süresi islemeye baĢlayacaktır. Böyle bir yorum öncelikle tüm bir dava zamanaĢımı sisteminin üzerine kurulduğu ilke olan, zamanaĢımının fiil ile baĢlaması ve ona bağlı olması esasına aykırıdır. Dava zamanaĢımının kabul edilme gerekçesi, suçun islenmesinin üzerinden geçen belirli bir sürenin ardından sosyal faydanın ortadan kalkmasıdır. Aynı ilkeden yola çıkan bazı ceza kanunlarının, yargılamanın sanık aleyhindeki nedenlerden dolayı yenilenmesini ancak dava zamanaĢımı süresinin içinde mümkün olduğunu kabul etmelerinin nedeni de bu olmalıdır. Unutulmamalıdır ki suç islendikten sonra, mümkün olan en kısa süre içerisinde suçluları adli hata yapmaksızın yargılamak devletin görevidir. Bu nedenle, hükümlünün kusuru ile adli hataya yol açıp açmadığına ve fiil üzerinden ne kadar zamana geçtiğine bakılmaksızın, yargılamanın yenilenmesi kabul edilemez bir yaklaĢımdır. Öte yandan, yukarıda belirttiğimiz müktesep hakkın ihlali yönündeki eleĢtiriye, bu kavramın ceza hukukuna değil, özel hukuka ait olması sebebiyle katılmamaktayız. Bizce yargılamanın süreye bakılmaksızın aleyhe olarak yenilenmesi yaklaĢımı kabul edilemez. Fakat bunun nedeni dava zamanaĢımı kurumuyla bağdaĢmaz nitelikte olması ve onu bertaraf etmek imkânını vermesidir. Eğer yargılamanın yenilenmesinde, dava zamanaĢımının yeniden baĢlatılması isteniyorsa, bu zamanaĢımı teorisine uygun olarak ancak kendi kusuru ile adli hataya yol açan sanıklar bakımından söz konusu olabilir. Bunun dayanağı ise bu sanıkların cezalandırılması bakımından sosyal faydanın halen var olmasıdır.

63

Yargılamanın yenilenmesi halinde zamanaĢımının hesabında, fiilden ilk yargılamanın sona ermesine kadar geçen sürenin hesaba katılmasının dava zamanaĢımının fiile bağlı olması nedeniyle zorunlu olduğu düĢüncesindeyiz. Hükmün verilmesiyle yargılamanın yenilenmesi arasında geçen sürede dava zamanaĢımı ortadan kalktığından, sürenin iĢlemeyeceği doğaldır. Yargılamanın yenilenmesi talebinin kabul edildiği günden itibaren ise, dava zamanaĢımı süresi yeniden islemeye baĢlayacaktır. Fakat bu süre yeni bir süre değildir, ilk yargılamada geçen sürenin devamı niteliğindedir ve bu Ģekilde hesaplanmalıdır. 5237 sayılı TCK‟da yer alan hükümlerin bu esaslara göre yeniden düzenlenmesi zorunluluk arz etmektedir.

Dava zamanaĢımı süresi bakımından bir kesme nedeninin ortaya çıkması halinde devreye girecek olan 5237 sayılı TCK‟nın 67. maddesinin dördüncü fıkrasında düzenlenen uzama sınırının, yargılamanın yenilenmesi halinde dava zamanaĢımı yeniden baĢlaması halinde geçerli olmadığını da belirtmek gerekir. Çünkü yukarıda da belirttiğimiz üzere 66. maddenin besinci fıkrası bir kesme nedeni değildir.

Bu konuda son olarak hükmü, TCK ve CMK‟da yer alan terimlerin bütünlüğü bakımından eleĢtirmeyi gerekli buluyoruz. CMK‟da , CMUK‟da yer alan muhakemenin iadesi kurumuna karĢılık olarak yargılamanın yenilenmesi terimi kullanılmaktadır. Oysa inceleme konumuz olan hükümde tekrar yargılama ibaresi kullanılmaktadır. Kastedilenin yargılamanın yenilenmesi olduğu hem maddenin devamından hem de gerekçesinden anlaĢılsa dahi, 6 ay arayla çıkan iki kanun arasında bir terim birliği sağlanamamasını yadırgamamak mümkün değildir.