• Sonuç bulunamadı

1.1 DİN DUYGUSU VE İNANMA İHTİYACI

1.1.69 Kokotlar Mektebi

2.1.1.4 Diğer Dini Unsurlar

2.1.1.4.22 Yemin Unsuru

İnsanlar karşılarındaki kimseleri ikna edebilmek için bazen yemin etmek ihtiyacı hissetmektedirler. Genellikle bu ihtiyacı duyanlar muhataplarının güvenlerini daha önce zedelemiş ya da kaybetmiş, dolayısıyla son çare olarak yemin etmek durumunda kalmışlardır. Romanlarda genellikle sevilen kimselerin isimleri zikredilmek suretiyle onların üzerlerine yemin edilmiştir. Allah adı verilerek edilen yeminler de yer almaktadır.

Bu konu Halide Edip’in Vurun Kahpeye romanında yer almaktadır. Başkarakter Aliye, romanın muhtelif sayfalarında karşılarındaki insanların güvenlerini tazelemek için “toprağınız toprağım, eviniz evimdir” der. O diyarlar için, o diyarın çocukları için bir ana olacağını onları aydınlatacak bir ışık vaziyeti alacağını ve hiçbir şeyden korkmamaları gerektiği üzerine yeminler eder (s. 5-16-34). Edilen bu yeminlere bazı sayfalarda duruma göre eklemeler yapıldığını görmekteyiz.

Aliye, kasabaya gelen Kuva-i Milliyeci bir subayın halka eziyet ettiği yönünde bazı duyumlar alır. Bu duruma oldukça hiddetlenen Aliye, yanına gelen kadınlara Tosun Bey’in yaptığı fenalığa engel olacağını ve gerekirse onu öldüreceğini söyler. Kadınların kendisine inanması için de ölmüş ataları üzerine yemin eder (s. 33).

162

Bir başka macera romanı Atlı Han’da, Allah’ın üzerine edilen yeminlere rastlamaktayız. Balamir ve Argon, Kara Prenses’in izini sürerlerken tutsak olurlar. Kara Prenses onların öldürülmeleri için cellât çağırır. Amaç onların gözlerini korkutmak ve isteklerini yaptırmaktır. Ancak bunda pek muvaffak olamaz. Bu durum Balamir’in sinirlerini oldukça gerer ve dediği yerine getirilmezse neler yapabileceğini tehditler savurarak dile getirir. Cellada artık öldürme işlemine başlamasını emreder. Allah’ın ve bütün cihanı önünde eğdiren ulu hakan Atilla’nın adı üzerine yeminler ederek kendilerini önünde eğdirmek isteyen şu kadının önünde eğilmemek için şimdi utancından öleceğini söyler (s. 111).

Reşat Nuri Güntekin’in Gizli El romanında Aziz Paşa, gözdağı vermek için yemin unsuruna başvuranlardan olmuştur. Romanda ele aldığımız yemin unsuru çok kullanılan bir yemin değildir. Gizli El romanının konusu; eşinden ayrılmak üzere olan başkahraman Şeref’in, karısı Seniha ile nasıl tanıştıkları ve ayrılacakları ana kadar yaşantılarının bir hayal gibi bizlere aktarılması şeklinde cereyan eder. Seniha’nın babası Aziz Paşa, çocuklarının eğitimine önem veren bir kimsedir. Kızı Seniha, yurt dışında tahsil görmüştür. Kardeşi Adnan ise pek gayretsiz bir çocuktur. Onun için Şeref özel hoca olarak tutulmuştur. Aziz Paşa, oğlu Adnan ile yeni hocası Şeref’i tanıştırırken oğluna gözdağı vermek için eğer ikmal sınavlarında sınıfı geçemezse kendisi için pek de iyi olmayacak akıbetlere hazır olmasını söyler. Hatta onu mektepten alıp Çoban Ali isimli birinin yanına çoban olarak verebileceğini söyler. Çocuğu inandırmak için de sözlerini yeminlerle tamamlar (s. 25).

Kalp Ağrısı’nda ise yemin unsuru karşımıza Zeyno ile çıkmaktadır. Azize, Hasan’ı Zeyno’dan kıskanmaktadır. Kıskançlığı onun sağlığını tehdit edecek boyuta gelmiştir. Vicdanen bu durumdan rahatsızlık duyan Zeyno da her fırsatta Hasan ile kendi arasında duygusal herhangi bir ilişkinin olamadığını dile getirir. Söylemlerinin Azize tarafından kabul görmesini temin etmek için de yeminler eder (s. 95-103).

Miras'taki yemin unsuru Cavit Bey ile karşımıza çıkmaktadır. Cavit Bey, etrafındaki kimselerce kişiliği mevzuunda tutarsızlık sergileyen biridir. Söylediği sözlerin inandırıcılığı da çok fazla yoktur. Kendini inandırabilmek için söylediği sözlerin hemen hepsinin ardından yeminler eder (s. 139-185).

163

Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Billur Kalp isimli eserinde Mansur Efendi, yeğeni Sinan’ın boş işlerle uğraşmasından mustariptir. Bu duruma fazla tahammül edemez ve yeğenini karşısına alıp rahatsızlığını onunla paylaşır. Sinan ise söylentileri yalanlamak yolunu seçer ve amcasını ikna etmek için bu haberin doğruyu yansıtmadığı ve kendisine iftira edildiği yönünde yeminler eder. Hatta kendisine bu iftirayı atanı söylemeye amcasını mecbur etmek için yeminlerle dolu sözlerini sıralar (s. 24).

Bir başka roman, Dudaktan Kalbe’de başkahraman Lamia, kendisini ziyarete gelen Makbule ile muhabbet etmektedir. Makbule, Bey basının Lamia’nın amcasını çağırdığını ağzından kaçırınca, Lamia bunun sebebini öğrenmek ister. Makbule, söylemeye yemin ettiğini dile getirse de Lamia bastırır. Makbule, bu defa Lamia’nın ısrar etmemesini sağlamak için oracıkta ardı ardına yeminler eder. Lamia’ya artık yemini kendi kulaklarıyla duyduğunu ve eğer yemini bozarsa günaha gireceğini söyler. Aynı şekilde Makbule, sevdiği adamla evlenebilmek için Lamia’dan akıl danışmaktadır. Babasının bu duruma karşı olması artık Makbule’nin canına yetmiştir ve Lamia’dan kendisine akıl vermesini aksi takdirde bu sıkıntılı durumdan öleceğini yeminler eşliğinde söyler (s. 197).

Burhan Cahit Morkaya’nın Aşkım Günahımdır romanının başkahramanı Süheyla, günlüğüne her zaman yaptığı gibi yaşadıkları önemli şeylerle ilgili notlar düşmektedir. 18 Eylül tarihli olan notlarda Yakacık’ta bir köşke taşınmalarından bahseder. Burada tanıştığı Cavidan Hanım ve onun üç oğlu ile ilgili malumatlar verirken, babaları ölmüş bu üç delikanlının annelerini korumak için onun başı üstüne yemin ettikleri ve bu yeminlerine sadık kalarak bir an bile olsun annelerinin sıkıntıya düşmesine izin vermediklerinden bahseder (s. 36).

Romanın devamında Paşa’nın kızı Şerminde, zor duruma düşmesi üzerine evlerine aldıkları başkahraman Süheyla’dan evlenmek üzere olduğu Safi Bey’i kıskanmaktadır. Süheyla, Şerminde’nin bu rahatsızlığının farkındadır ve bir gün baş başa kaldıklarında ona Safi Bey’i sevmediğini söyler. Ancak bu duruma pek inanamayan Şerminde, Süheyla’dan bu husus ile ilgili yemin etmesini ister ve Süheyla da namusu üzerine yemin eder. Bu yemin ile Şerminde, Süheyla ve Safi Bey’in arasında bir şey olmadığına ikna olur (s. 107).

164

Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın aile içerisinde gerçekleşen yasak aşkları anlattığı Cehennemlik isimli eserinde Hasan Ferruh Efendi, hastalık hastalığı nöbetlerine ara vermeksizin devam eder. Bir gün kalbinin durduğu kanısına kapılır ve derhal doktor çağırtır. Doktor gelip kendisine ne rahatsızlığı olduğunu sorduğunda, Hasan Ferruh Efendi kalbinin yarımşar saat çalışıp durduğunu söyler. Doktor ona böyle bir şeyin mümkün olmayacağını söylediğinde ona inanmaz ve kendisini temin etmesini ister. Doktor da ona Allah’ı şahit göstererek hiçbir şekilde kalplerin yarım saat dinlenip tekrar işleyemeyeceğini söyler. Büyük yeminler vererek onu ikna etmeye çalışır (s. 27).

Aynı romanın ilerleyen sayfalarında da yemin unsuruna Ferhunde Hanım ile rastlamaktayız. Ferhunde Hanım, Şemsi’yi elde etmek için her şeyi yapar. Bir aralık kızı ile ilgili Şemsi’yi evlenmek istediği kızını öldürmekle tehdit eder. Şemsi’yi bu hususta kararlı olduğuna inandırmak için söylediği her söze “vallahi ve billahi”yi eklemeyi ihmal etmez (s. 292).

Çölde Bir İstanbul Kızı romanında çöldeki kahvecinin karşısındaki Sermin’i ikna edip canını kurtarmak için ettiği yeminleri görmekteyiz. Sermin, nişanlısı Afif ve ordusu ile bir gece önce kendilerine hakaretlerin edildiği mekâna tekrar giderler. Mekânın sahibi yaşlı adamı, dün akşamki haydudun kim olduğu ve onu nerede bulabilecekleri hususunda sorguya çekerler. Adam bilmediğine dair yeminler eder. “Başın için yemin ederim ki, ismini bilmiyorum... Allah bilir ki ben doğruyu söylüyorum kızım!” (s. 40) Fakat yaşlı adam gelenleri ikna etmeyi başaramaz ve canından olur.

Acımak romanında başkahraman Zehra, okullarını ziyaret eden bir mebusun kendisine ilettiği babasının ölüm döşeğinde olduğu yönündeki haber ile sarsılır. Babası onun gözünde ayyaş, hırsız, ailesini düşünmeyen bir adamdır ve bu sebeple babasını ziyarete gitmeyi reddettiğini mebusa ve okul müdürüne söyler. Zehra’nın içinde bulunduğu durumu bilmeyen mebus ve müdür Tevfik Bey, onu gitmesi için ikna etmeye uğraşırlar. Zehra sonunda babasını görmek üzere İstanbul’a gitmeyi kabul eder. Zehra’nın babası, kızı ile görüşemeden önce vefat etmiştir. Zehra, cenaze evine geldiğinde, kendisine başsağlığı dilemeye gelenlerle yaptığı konuşmalarda baba demekten, kasıtlı olarak kaçınmıştır. Cenazeye ev sahipliği yapan Vehbi Bey, Zehra’nın babasını sokakta ölmek üzere iken bulan ve ona evinin kapılarını açan kimsedir. Vehbi Bey, Zehra’yı karşısına alır ve ölen Mürşit Efendi’nin son nefesinde bile kızım diye

165

sayıkladığından yeminler ederek bahseder. Zehra’nın babasına duyduğu kinden kurtulmaya çalışmasını öğütler ve ölümle öç alınmayacağını hatırlatır. Babası hakkında söylediklerinin hiç birinde yalan olmadığına Zehra’yı inandırmak için de Allah adına yemin eder. Kendisinin dini bütün bir adam olduğunu ve yalan söylemekten korkacağını da ekler (s. 43).

Haso çocuk, köylerinde düzenlenen bir at yarışında birinci gelince Şeyh (M…)’nin gözüne girmeyi başarır. Şeyh, Haso çocuğun ailesinden alınıp kendi yanına getirilmesi için Bayram Ağa’yı görevlendirmiştir. Çocuğun annesi hıçkıra hıçkıra ağlamaktadır. Bayram Ağa, kadını teselli etmek için bir facia kahramanı ağırbaşlılığıyla çocuğu koruyacağına Şeyh (M…)’nin sevgili başı, Hazreti Ali’nin sevgili başı, kendi biricik başı ve bildiği bilmediği bütün sevimli başlar adına yemin eder (s. 104). Bu durum Zeyno’nun Oğlu romanında geçmektedir.

Deli Deryalı romanında da yemin unsuruna bazı sayfalarda rastlamaktayız. Bu yeminler, muhatap alınan kimseyi ikna edilmek üzere edilmiş yeminlerdir. Yemini eden kişiler inançlarının ne olduğunu da bizlere kullandıkları kelimelerle göstermişlerdir. Örneğin bir yeniçeri Hz. Ali’yi öne sürerken başka yerde de Hz. İsa, yeminde ismi geçen kişi olmuştur.

Ayasofya Camii başimamı ve diğer din adamları denize atılıp öldürülmek üzere çuvallara konulmuştur ve muhafızlara teslime dilmiştir. Ancak nasıl oldu ise çuvallar ortadan yok olmuştur. Bunu soruşturmaya gelen yeniçerililer Karakullukçuyu sorguya çekmişlerdir. Karakullukçu da neden bahsettiklerini anlayamadığı, herhangi bir çuval ile ilgili malumatının olmadığını söyler. Muhataplarını ikna edebilmek için de Hz. Ali ismi üzerine yemin eder (s. 207).

Donna Elvira’yı mühim bir şey konuşmak üzere babası yanına çağırmıştır. Kızının geleceğinden endişe eden baba, kızına evlenmesi yönünde baskı yapmayı düşünmektedir. Ancak bu durumu nasıl açacağı hususunda tereddütleri vardır. Babasının bu durumunu kötü bir şey olduğuna yoran kız, babasına böyle bir şeyin olup olmadığını sorduğunda, babası ona sıkıntılı bir durum olmadığını söyler ve inandırıcı olmak için Hz. İsa’nın adı üzerine yemin eder (s. 279).

166