• Sonuç bulunamadı

1.1 DİN DUYGUSU VE İNANMA İHTİYACI

1.1.21 Meyhanede Kadınlar

Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın 1925’de ilk baskısı yapılan eserinde gelin ile kaynana restleşmesi ve her konuda sınırsız özgür olmak isteyen kadınların yaşadıkları ve kocalarına da yaşattıkları çirkin durumlar konu edilmiştir. Hüseyin Rahmi Gürpınar, bu eserinde dini duygular ile ilgili örneklere pek yer vermemiştir.

Başkahraman Şehri Bey’in annesi, gelininden hiç memnun değildir. Gelininin sürekli dırdır ettiğinden ve oğlunun canını sıktığından şikâyetçi olur. O zaten Bahriye’yi daha evvelden de sevmemiş ve oğlunu bu evlilikten vaz geçirmeye çalışmıştır. Gelin de kaynanasının sürekli aile işlerine karışmasından, her konuya yorum yapmasından şikâyetçidir.

Makbule, kocasını dışarı çıkıp biraz eğlenme hususunda ikna eder. Karı-koca birlikte bir meyhaneye giderler. Bahriye, içkinin tesiriyle kadılığını ve bulundukları ortamı unutur ve durduk yere haykırmaya başlar. Bir müddet sonra arkadaşları Adalet Hanım ile Ferdi Bey de onlara katılır. Mekbule ve Adalet Hanımları susturmak pek mümkün olmaz.

Şehri Bey’in eskiden komşusu olan Meliha Hanım da kocasıyla birlikte aynı meyhaneye gelir. Mualla, kocasını kıskandığı Meliha’yı orada görünce kan beynine sıçrar. İkilinin arasında önce söz düellosu daha sonra da birbirilerine ellerine geçeni fırlatmak şeklinde kavga çıkar. Olaya polis müdahale eder.

26

1.1.22 Miras

Memduh Şevket Esendal’ın 1925’de yazdığı romanının ilk basımı 1988’de yapılmıştır. Romanda II. Abdülhamit Dönemi’nin sosyal yaşantısı işlenmiştir.

Romanın birçok yerinde günlük dilde kullanılan kısa ve çoğunlukla temenni ifade eden kullanımlara rastlamak mümkündür. Örneğin yolculuktan gelen Asım’a amcası Şevket Bey “Allah Rahatlık versin” der (s. 34). Perver Kalfa hanımefendisi için: “Allah etmesin hanımefendimize bir hal mi olmuştur?”der. (s. 51) Fahriye Hanım, Atiye Hanım’a kardeşinin ölümü üzerine teskin edici: “Bu, emr-i Hak’tır. Allah size, validenize ve hemşirenize uzun ömür versin” ifadelerini kullanır (s. 56).

Romanın sonunda birbirine aşık olan Asım ile Salime anlaşıp evlenirler.

1.1.23 Dudaktan Kalbe

Reşat Nuri Güntekin’in 1925’de ilk basımını yaptığı roman, üç kısımdan oluşmaktadır. Lamia isimli bir kızın talihsizliklerle dolu hayatı anlatılmaktadır. Romanda bazı dini unsurlara yer verilmiştir.

Kenan, köye geldiğinde ilk iş olarak Şemi Dede’yi ziyaret eder. bir müddet geçmiş günler hakkında konuştuktan sonra Dede, bahsi kaza ve kadere getirir. Kendisinin kaza ve kader bahsi üzerine düşüne düşüne dünyadaki felaketlerden kudreti mesul tutan, bütün kabahati nizam-ı kâinatta arayan mecnunların da var olduğu sonucuna vardığını “her ruhun ayrı istidatlarla teçhiz ettiği, her birine ayrı bir yol çizmektedir” şeklinde ifade eder. (s. 257).

Başkarakter Lamia, Kenan’dan hamile kalınca evine dönememiş ve komşuları aracılığıyla başka şehirlere gönderilmiş, böylelikle zina işlemek suretiyle gerçekleşen ayıbı kapatmaya çalışmışlardır. Yazar Lamia’nın çocuğunu sessiz, sakin bir yaratık olarak tanıtır. Hatta bir gün Lamia onu odada hareketsiz vaziyette görünce Huriye Hanım’a çocuğun saatlerdir kımıldamadığını ve Allah esirgesin bir şey olmasından korktuğunu söyler (s. 143,186,187,197) Romanın muhtelif yerlerinde yine bu tür günlük

27

konuşmalarımızda geçen din maksadı olmaksızın söylenen kalıplaşmış ifadelere rastlıyoruz.

Lamia’ya evlenme teklif ettiği halde onu iknada başarılı olamayan Hüseyin Kenan, bir müddet sonra onun Vedat ile evleneceği haberini duyar. Bu haber üzerine dayanacak gücü kalmaz hasta düşer. Bir müddet sonra da vefat eder.

1.1.24 Çoban Yıldızı

Mahmut Yesari’nin 1925’de ilk basımı yapılan eseri, kendi içerisinde yedi bölüme ayrılmıştır. Sadiye isimli bir kadının yaşadığı talihsiz evlilikler ve içine düştüğü kötü durumun kızı Nigar’a yansımaları ve Sadiye’ye âşık bir doktorun yaşadıkları konu edilmiştir. Eserde din duygusu ve inanma ihtiyacı ile ilgili örneklere pek yer verilmemiştir.

Romanın sonunda Cemil Kazım hâlâ evlenememiştir. Dürnev ile Kudet, birlikte yurtdışına kaçarlar. Sadiye ve kızı Nigar, kötü yollara düşmüş bir hayat sürmeye devam ederler.

1.1.25 Genç Kız Kalbi

Mehmet Rauf’un ilk basımını 1925’de yaptığı eserde, genç bir kızın hatıra defterine düştüğü notlar yer almaktadır. Bu eserde de din duygusu ve inanma ihtiyacına pek değinilmemiştir.

Pervin, hava değişikliği için İzmir’den İstanbul’a amcasının evine üç aylığına gönderilir. Pervin’in amcası, softa bir adamdır. Sosyal hayat ile hiç alakası olmadığı gibi ailesinin de bu tür ortamlara girmesine müsade etmez. Bu durum, Pervin’in canını oldukça sıkar, zira evde kapanıp oturmak Pervin’in alışık olduğu hayat tarzı değildir.

Bir gün evlerine genç bir şair gelir. Pervin bu adama âşık olur. Ancak diğer taraftan İzmir’deki annesi de Pervin için münasip koca aramaktadır. Pervin, kafasına koymuştur ve bu şair ile evlenecektir. Şair Behiç, bazı geceler o evde yatıya kalmıştır. Böyle gecelerin birinde Pervin ile aynı odada ev halkından gizli aşk yaşarlar. Pervin’in

28

amcası, genç şairin bu ziyaretlerinden durumu anlar ve ona Pervin ile evlenmeyi isteyip istemediğini sorar. Şair ise, evlilik için paraya ihtiyacı olduğunu ifade eder. Bu konuşmalara şahit olan Pervin, şairden ümidini keser ve annesinin kendisini evlendirmek istediği jandarma ile evlenir.

1.1.26 Aşk Bahçesi

Burhan Cahit Morkaya’nın ilk basımı 1925’de yapılan eserinde, Cumhuriyet Dönemi İstanbul hayatının çarpık yönleri dile getirilmiştir. Başkahraman Macit’in çapkınlıkları üzerinden Milli Mücadele’den yeni çıkmış İstanbul’un birden bire nasıl değişiverdiği anlatılmaktadır. Bu eserde din ile ilgili unsurlara pek yer verilmemiştir.

Eserin sonunda Sacit, Büyükada’da partilerde tanıştığı kadınlarla gönül eğlendirirken, Kamuran onu ziyarete gelir. Sacit ile Kamuran birlikte olurlar. Kamuran, kocasına ihanet ettiği için pişmandır. Kamuran’ın bu temizliği Sacit’i etkiler. Kamuran, kocasından boşanır, Sacit de Adana’daki işinden ayrılır ve İstanbul’a yerleşirler.

1.1.27 Coşkun Gönül

Burhan Cahit Morkaya’nın ilk basımı 1925’de yapılan eseri, kendi içerisinde üç bölüme ayrılmıştır. Eserde konu olarak, savaş dönemi İstanbul’undaki hayatlar ve üç kız arkadaşın günlüklerinde yazan gönül ilişkileri ve bu ilişkilerin hazin sonuçları işlenmiştir. Coşkun Gönül’de, dileklerinin kabulü için kutsal mekânlara ve kutsallık atfedilmiş kişilere başvuru söz konusudur.

Serap, okuluna gitmek için sabah İstanbul’a iner. Onunla birlikte üvey annesi de İstanbul’a Serap’ın okulunu erken bitirebilmesi için “Tiz Veren Dede” ismiyle ün yapmış bir türbeye mum adamaya gitmek gayesindedir (s. 14).

Romanın sonunda üç kızdan Vildan, yaşadığı talihsiz evlilik dolayısıyla intihar eder. Asuman da talihsiz evlilik yapmış, boşandıktan sonra genç erkeklerle düşüp kalkmaya başlamıştır. Serap ise diğer arkadaşlarına göre daha az hasar görür. En

29

sonunda cepheden gelen askerleri tedavi için açılan bir hastanede hemşire olarak çalışmaya başlar.

1.1.28 Şevketme’ab

Ercüment Ekrem Talu’nun ilk basımı 1925’te yapılan eserinde Osmanlı saray hayatına eleştirel bir gözle bakmıştır. Bu eserde de din duygusu ve inanma ihtiyacına örneklik teşkil edecek cümle bulunmamaktadır.

Osmanlı’nın Şevketlü padişahı yaşlanmış ve saraydan pek dışarı çıkmaz olmuştur. Sarayda da artık gününü gün etmek istemektedir. Etraftan padişahın gönlünü hoş edebilecek genç kızlar bulunmaya çalışılmıştır. Kimisi Türk kızı, kimisi de yabancı olan bu kızlar saraydaki lalalar tarafından çeşitli eğitimlerden geçirildikten sonra padişahın huzuruna çıkarılmaktadır.

Dilfeza, padişaha takdim edilmek üzere saraya alınan cariyelerden bir tanesidir. Ancak, diğer kızlar gibi o padişahın kollarına koşarak gitmemiştir. Çünkü onun aşık olduğu bir başkası vardır. Padişah kızı ne zaman çağırdı ise türlü bahanelerle gitmeyi reddetmiştir. Diğer taraftan saraya daha önce kendisi gibi alınan ve padişahın olmayı reddeden Zeynep isimli kızın akıbeti aklına geldikçe de dehşete düşmektedir. Padişah, kendisinin olmayı reddeden Zeynep’i en sonunda sürgün etmiştir.

Dilfeza’ya sarayda aşık olan başkaları da vardır. Yaverlerden Behram Ağa isimli biri, kızı padişahtan bile kıskanmaktadır. Behram Ağa, Dilfeza’nın Padişaha yüz vermeyişine için için sevinmektedir. Ancak ona sahip olamamak da elemlere düşmesine sebep olmaktadır.

Padişah ise kendisinin olmayı reddeden Dilfeza’yı da sürgüne gönderir. Burada Nazif Bey de kalmaktadır. Bir müddet sonra Dilfeza ile Nazif Bey arasında aşk başlar. İkili her gece buluşurlar ve sabahlara kadar aşk yaşarlar. Bu durumu öğrenen Arap Lala, Behram Ağa ile beraber sultanın huzuruna çıkıp ona her şeyi anlatırlar. Sultan, bir gece odayı basar ve ikiliye çeşitli hakaretler eder. Nazif Bey ile Dilfeza, bir gece saraydan

30

kaçıp Avrupa’ya giderler. Behram Ağa, Dilfeza’nın aşkıyla kavrulur durur. Sultan ise çoktan Dilfeza’yı unutmuştur ve başka genç kızlarla gününü gün etmektedir.

1.1.29 Beni mi?

Monolog bir anlatımı olan roman, 1924’de kaleme alınmıştır. Eserde din ve inanç ile ilgili hiçbir örnek bulunmamaktadır. Anlatımda sadece Adnan Bey’in konuşmaları geçmektedir. Nermin isminde bir genç kız, babasının en yakın arkadaşına âşık olur. Adnan Bey ise, arkadaşının kızına kendi kızı gibi muamele etmektedir.

Romanın sonunda hastalıktan yatağa düşen kız, son nefesinde Adnan’a âşık olduğunu itiraf eder. Adnan ise duyduklarına inanmak istemez.

1.1.30 Çıldıran Kadın

Ethem İzzet Benice’nin 1924’de kaleme aldığı eserde inanma ihtiyacı ile ilgili hiçbir örnek yer almamaktadır. Konu olarak, bir paşa yaveri ile paşanın karısının kaçamakları işlenmiştir.

Paşanın karısı ile Necdet, gizli gizli aşk yaşamaktadır. Paşa’nın bir gün misafirleri gelir ve onları ağırlama işi kendisine düşer. Bu esnada Mualla ve Necdet, yatak odasına geçip hiçbir şeyi umursamadan kendi keyiflerine bakarlar.

Paşa, karısının kendisini biriyle aldattığından şüphelenir ve Necdet’ten konu ile ilgilenmesini ister. Bu durum, iki aşığın daha da işine gelir. Paşa, çıktığı seyahatten haber vermeksizin döner ve eve geldiğinde karısı ile yaverini aynı yatakta basar. Bu duruma tahammül edemeyen adam oracıkta intihar eder. Mualla ile Necdet bir süre daha görüştükten sonra ayrılırlar. Bu ayrılığa dayanamayan Mualla ise çıldırır.

31