• Sonuç bulunamadı

3. BİREYLER VE YÖNTEM 1 Bireyler

5.6. Yapay Eklemi Unutabilme Beceris

Hasta tarafından bildirilen sonuç ölçümleri (PRO), TKA cerrahisi sonrası sonuçları değerlendirmek için anahtar bir parametredir. UES-12, günlük yaşamda çeşitli aktiviteler sırasında kalça ve dizlerdeki eklem farkındalığını değerlendirmek için tasarlanmış hasta tarafından bildirilen sonuç ölçeğidir (128). UES-12; ağrı, sertlik, günlük yaşam aktivitelerinde zorluklar gibi parametreleri ölçen hasta tarafından bildirilen diğer sonuç ölçütlerinden farklı olarak “farkındalık” vurgusu yapmaktadır.

Çalışmamızda yapay eklemi unutabilme becerisinin değerlendirilmesi için UES-12 ölçeği kullanıldı. Bu ölçek bireylerin çeşitli günlük aktiviteleri sırasında yapay eklemlerinin farkındalığını sorgulamaktadır. Bireylerin yapay eklemlerini ne kadar unutup günlük yaşama adapte edebildikleri hakkında bilgi vermektedir.

TKA için UES-12 ile ilgili literatüre göre, Hamilton ve ark. (128) 193 hastayla (ortalama yaş 67.6 yıl) yapmış oldukları çalışmada UES-12 skorları ameliyattan 6 ve 12 ay sonra sırasıyla 56.8 ve 62.1 puan olarak bildirilmişlerdir ve UES-12’nin , TKA cerrahisini takiben 6 ve 12 ay arasında, OKS puanlarına göre, UES-12 'nin iki katı için ölçülen tavan etkisi ile değişime daha duyarlı olduğunu göstermişlerdir. Yapılan diğer bir çalışmada Thienpont ve ark. (130), TKA ve TDA cerrahisi öncesi ve sonrası değerlendirmelerini yaptıkları 75 hastanın (ortalama yaş 67) ameliyat sonrası 12. ayda TKA’lı bireyler için UES-12 skorunun 70 puan olduğunu belirtmişlerdir. Bu çalışma, TKA'lı bireyler için UES-12 'nin kullanımı daha fazla araştırma için bir konu olduğu çünkü çalışmanın, zemin ve tavan etkilerinin bu alandaki klinik sonuçları değerlendiren çalışmalarda yararlılığını sınırlandırdığını bulmuşlardır.

Benzer şekilde Matsumoto ve ark. (129) sağlıklı (n=43), OA’lı (n=31) ve TKA’lı (n=31) bireyler üzerinde yapmış oldukları bir çalışmada cerrahi sonrası 1. yıllarındaki UES-12 skorlarını karşılaştırmışlardır. Sağlıklı bireylerde 61.1, OA’lı bireylere 55.2 ve TKA’lı bireylerde 45.8 olarak belirtmişlerdir. Çalışmanın sonucunda TKA grubu UES-12 skorlarını, sağlıklı ve OA grubundan anlamlı derecede düşük bulmuşlardır. Kontralateral tarafta artroplasti varlığında UES-12 skoru, kontralateral ağrılı OA varlığında kontralateral kalça durumundan daha belirgin olarak etkilenmiştir. Bu çalışma, hasta tarafından bildirilen sonuç ölçütlerinin özelliklerini anlamak ve bunları TKA sonrası değerlendirme için kullanılması gerektiğini göstermektedir.

Kınıklı ve ark. (142) TKA’lı bireylerde egzersiz yapma süresinin yapay eklemi unutabilme becerisine etkisini araştıran çalışmalarında, gruplar arası UES-12 skorlarını karşılaştırmışlardır. Uzun süre egzersize devam eden gruptaki UES-12 skorunu 70.4; kısa süreli egzersiz yapan grubun UES-12 skorunu 48.2 olarak belirtmişlerdir. Çalışmanın sonucunda, uzun süre egzersiz yapmanın UES-12 skorlarını yükselttiği yani kişinin yapay eklemi unutabilme becerisini artırdığı bulunmuştur. Kınıklı ve ark. (117) UES-12'nin Türkçe versiyonunun geçerliği ve güvenirliği çalışmasında ise; çalışmadaki bireylerin UES-12 skorunu ortalama 64.7 olarak bulmuşlardır. Bu çalışmada, UES-12 ile TKÖ’nün Türkçe versiyonu arasında orta ila yüksek kuvvette korelasyonlar bulmuşlardır

Cerrahinin üzerinden en az 1, en fazla 3 yıl geçmiş hastaları değerlendirdiğimiz çalışmamızda bireylerin UES-12 skorları ortalama 36.58 idi. Literatürdeki çalışmalardan farklı olarak çalışmamızdaki bireylerin UES-12 skorları düşüktü. Yani bireylerde yapay eklem farkındalığı yüksek bulundu. Bu sonuçlar yeni yapay eklemlerini günlük yaşama adapte etme konusunda bireylerin sıkıntı yaşadıklarını gösterdi. Bu durumun muhtemel sebeplerinden birinin diskolasyon korkusu olduğunu düşünmekteyiz. Çünkü bu bireyler dislokasyon korkusu nedeniyle günlük yaşam aktiviteleri sırasında dikkatlerini sürekli protezleri üzerinde toplamaktadırlar. Dikkatlerinin sürekli protez üzerinde olması da bireyler üzerinde cerrahiyi koruma amacıyla hareket etme korkusu oluşturabilmektedir. Diskolasyonun sebep olduğu hareket etme korkusu da eklem farkındalığının gelişiminde etkili olamaktadır.

Nitekim çalışmamızın sonuçlarına göre bireylerin TKA cerrahisi sonrası (en az 1 yıl en fazla 3 yıl) UES-12 skorlarıyla TKÖ puanları arasında orta kuvvette istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki vardı. Bireylerin cerrahinin üzerinden en az 1 yıl geçmesine rağmen hala yapay eklemlerinin varlığının farkında olmaları beraberinde hareket etme korkusunu da getirebileceğini gösterdi. Çalışmamızda UES-12 skoru düştükçe TKÖ puanlarının da arttığı görüldü. Yani yeni yapay eklemlerine olan farkındalıkları arttıkça bireylerin hareket etme korkularını da arttığı bulundu. Bu durum yapay eklemi unutabilme becerisiyle kinezyofobi arasında ilişki olduğunu gösterdi.

Bireyler cerrahi sonrası hastanede yatış süresince rutin olarak erken dönemden itibaren kuvvetlendirme egzersizlerini içeren rehabilitasyon programına alınmaktadır. Ancak taburculuk sonrasında bu bireylerin ev egzersiz programıyla takip edilmemesi ve fizyoterapistler tarafından düzenli takiplerinin yapılmaması eklem farkındalığı gelişimine katkı sağladığını düşünmekteyiz.

UES-12 ölçeğindeki ‘‘Sevdiğiniz bir sporu yaparken yapay ekleminizin farkında mısınız?’’ sorusuna %15.8 oranında ‘hiç’ % 36.8 oranında ‘neredeyse hiç’ cevabını vermişlerdir. En yüksek oranda ‘hiç, neredeyse hiç’ cevabının verildiği soru olmuştur. Bu sonuçlar bize bireylerin dikkati dağıldığında yani sevdiği bir işi ya da sporu/aktiviteyi yaparken diğer aktivitelerden (yatma, yürüme, merdiven çıkma vb.) farklı olarak protezleri daha az akıllarına getirdikleri ve daha az farkında olup daha çok unutabildikleri sonucunu göstermiştir.

Ülkemiz dışındaki literatürdeki yapay eklem farkındalığının incelendiği çalışmalara bakıldığında UES-12 skorlarının yüksek olması bu bireylerin cerrahi sonrasında daha yüksek oranda aktivitelere veya işe dönüşünün sağlanmış olmasından kaynaklanabileceğini düşünmekteyiz. Bizim çalışmamızdaki bireylerin büyük çoğunluğunun ev hanımı (%42.1) veya emekli (%28.1) olması aynı zamanda toplumumuzdaki bireylerin iş ve ev dışında vakit geçirebilecekleri iş uğraşılarının az olmasından dolayı günlük yaşam aktivitelerinin kısıtlı olması ve bu yüzden dikkatlerinin dağıtacak bir durum sağlayamamaları protezleri üzerinde yüksek farkındalık geliştirmelerine neden olduğunu düşünmekteyiz. Ayrıca bireyler değerlendirme sırasında düşme korkusu yaşadıklarını ve bu korkunun günlük yaşam aktiviteleri sırasında protezi sürekli akıllarına getirdiğini ifade ettiler. UES-12

puanlarının yüksek çıkmasının sebeplerinden birinin de bireylerde gelişen düşme korkusu olduğu düşüncesindeyiz.

Çalışmamızın diğer sonucunda ise; TKA’lı bireylerde yapay eklemi unutabilme becerisi ile fonksiyonel performans arasında orta kuvvette ilişki vardı. Yapay eklem farkındalığı hareket etme korkusuna bağlı olarak bireylerin fiziksel aktivite düzeylerini düşürmektedir. Bu sonuçlar bireylerin yapay eklemlerini unutup günlük yaşama adapte ettikçe fonksiyonel performanslarının da yüksek olacağını göstermiştir.

5.7. Kinezyofobi

Kinezyofobi ya da hareket etme korkusu, ağrılı yaralanma ya da yeniden yaralanma nedeniyle ortaya çıkan bir kırılganlık duygusundan kaynaklanan fiziksel hareket ve aktivitenin irrasyonel ve zayıflatıcı korkusu olarak tanımlanır (85). Çalışmamıza dahil edilen bireylerin hareket etme korkuları, literatürde Türkçe geçerlik ve güvenirliği yapılmış olan TKÖ ile ölçüldü.

Cerrahi sonrası dönemde bireylerde hareket etme korkusu olarak tanımlanan kinezyofobi gelişmekte ve buna bağlı olarak bireyler hareket etmekten çekinmektedirler. Bunun sebebinin protezlerini tam olarak unutamayıp farkındalık geliştirmeleri ve böylece günlük yaşama adapte edemedikleri olduğunu düşünmekteyiz. Hareket etme korkusu, fonksiyonel durumu ve performansı etkileyen bir parametredir. Çalışmamıza dahil olan bireylerin %82,3’ü 40 puan olan kesme skorun üzerinde puan aldıkları bulundu. Hareket etme korkuları olan bireylerin 6 DYT mesafelerinin düşük olduğu bulundu. Çalışmanın sonucuna göre hareket etme korkusunun fonksiyonel performansı olumsuz yönde etkilediği görüldü.

Bireylerde ağrı olmaksızın da hareket etme korkusu oluşabilmektedir. Çalışmada değerlendirme sırasında TKÖ’deki ‘‘Kendimi kazara sakatlamaktan korkuyorum.’’ sorusunda hastalar düşme korkusu yaşadıklarını ve buna bağlı olarak hareket etme korkusu geliştiğini bildirdiler. Çalışmanın diğer bir sonucunda ise kinezyofobi ile fonksiyonel durum arasında orta düzeyde ilişkinin olduğu ve hareket etme korkusu yüksek olan bireylerin fonksiyonel durumlarının da kötü olduğu

gözlemlendi. Bireylerin fonksiyonel durumlarındaki iyileşmenin hareket etme korkusunu azaltmada etkili olabileceği ön görüsündeyiz.

Literatürde TKA cerrahisi sonrası bireylerin hareket etme korkusunu değerlendiren çalışmalar sınırlıdır. Sengül ve ark. (143), kalça kırığı veya OA’sı nedeniyle protez cerrahisi geçirmiş (cerrahi sonrası en az 2. yıllarında) 58 bireyle yaptıkları çalışmada; ağrıyla ilişkili hareket etme korkusunu değerlendirmişlerdir. Bireyleri cerrahi öncesi tanılarına göre kalça kırığı (n=25) ve kalça OA’sı (n=33) olmak üzere 2 gruba ayırmışlardır. Tüm bireylerin ağrıyla ilişkili hareket etme korkularını değerlendirmek için TKÖ’yü, fonksiyonel seviyelerini belirlemek için de HKS kullanmışlardır. TKÖ puanlarının her iki grupta da yüksek olduğunu, aynı zamanda da TKÖ ile HKS arasında yüksek kuvvette ilişki olduğunu ortaya koymuşlardır. Çalışmalarının sonucu olarak yüksek fiziksel aktivite düzeylerine sahip olsalar bile bireylerde cerrahi sonrası dönemde hareket etme korkusunun devam ettiği gösterilmiştir.

Artroplasti cerrahisi sonrası kinezyofobinin değerlendirildiği çalışmalar daha çok TDA’lı bireylerle yapılmıştır. Manticone ve ark. (95); TDA uygulanan bireylerin hareket etme korkusunu azaltmayı amaçlayan Ev-Tabanlı Fonksiyonel Egzersizlerin özürlülüğün ve yaşam kalitesinin arttırılmasına katkısını inceledikleri çalışmalarında; bireylerin hareket etme korkularını tedavi sonrası TKÖ ile ölçmüşler ve sonuç olarak yaptıkları çalışmayla evde uygulanan kinezyofobiyi yönetmeye yardımcı fonksiyonel egzersizlerin rehabilitasyon sonrası taburcu edilen TDA hastalarında engelliliğin, korku-kaçınma davranışının (kinezyofobi), ağrının ve yaşam kalitesinin değişmesinde yararlı olduğunu göstermişlerdir.

Doury-Panchout ve ark. (91) TDA’lı bireylerle yaptıkları çalışmalarında, kinezyofobi değerleri yüksek olan bireylerin 6 DYT mesafelerinin de düşük olduğunu bulmuşlardır. Çalışmanın sonucunda, hareket etme korkusu olan bireylerde yürüme mesafesinin azaldığı ve bununla ilişkili olarak fonksiyonel performansın da düşük olduğu sonucuna varmışlardır. Sonuç olarak 6-DYT’de yürüme mesafelerinin az olmasından dolayı hareket etme korkusunun cerrahi sonrası iyileşmeyi negatif etkilediğini belirtilmiştir (91). Sullivan ve ark. (144), TDA cerrahisi geçirmiş bireyleri 12 ay boyunca takip ettikleri bir çalışmalarında, hareket etme korkusu olan hastaların

iyileşmesinin daha yavaş olduğu belirtilmiştir. Bu çalışmaların TDA’lı bireylerle yapılmış olması bizim çalışmamızın sonuçlarını tam olarak yansıtmasa da benzer sonuçlar vermiştir. Çalışmamıza katılan TKA’lı bireylerin de hareket etme korkusu arttıkça 6 DYT mesafelerinin az olması ve fonksiyonel performanslarının düşük olması, literatürle uyumlu bir sonuç olarak ortaya çıkmıştır.

Literatürde cerrahi sonrası uzun dönemde (en az 1 yıl en fazla 3) TKA’lı bireylerin hareket etme korkusunun fonksiyonel durum ve performansla ilişkisini değerlendiren çalışmanın olmaması, bu alanda çalışmamızın öncül olduğunu göstermektedir. Ayrıca cerrahi sonrası kinezyofobinin uzun dönemde de devam ediyor olması ise cerrahi sonrası rehabilitasyona alınan bireylerin hareket etme korkularının mutlaka değerlendirilmesi ve hareket etme korkusunu azaltmaya yönelik uygulamaların yapılması gerektiğini ortaya koymaktadır.