• Sonuç bulunamadı

III. ANADOLU MANİLERİNİN DİĞER TÜRLERLE OLAN İLGİSİ

III.XVI. Manilerin Halk Temaşasıyla İlgisi

1. ANADOLU TÜRK MANİLERİNİN TEMATİK AÇIDAN İNCELENMESİ

1.3. Yalnızlık/Yoksunluk Temi

Anadolu manilerinde sıklıkla işlenen bir diğer tema gurbet, ayrılık temelinde yalnızlık veya yoksunluktur. Kişi bir sebeple gurbete çıkar. Anayı, babayı, evladı, sevgiliyi, eşi ve memleketi geride bırakır. İşte bu noktada artık bir şeyler yolculuğa çıkan kahraman için hep eksik kalacaktır. Bunların yoksunluğunu yaşar. Manileri söylerken bu içli ses sürekli varlığını gösterir. Anadolu manileri gurbetin sızısı, sılanın hasreti ile doludur. Sılada ana vardır, yar vardır. Hatıraları, sevinçleri, heyecanları, aileyi ve sevdiklerini bırakıp gitmenin iç döküşleri vardır. Arketipsel olarak “kahramanın yolculuğu” erginleşmesi söz konusudur. Halk edebiyatı türlerinin hemen hepsinde kahramanın yolculuğu ‘gurbete çıkma’ ile betimlenmiştir. Böylece âşık gurbete çıkarak bir nevi olgunlaşmış ve hayatında yeni bir dönem başlamıştır. (Campell 2010: 113)

Altın tabak bağlarım, Duman oldu dağlarım Bu nasıl ayrılıkmış

Ölenecek ağlarım (Karaibrahimoğlu 1971: 13)

Su gelir deste gider Ayrılır dosta gider Yıkılasıca gurbet

Sağ gelen hasta gider (Kocatürk 1967: 13)

Çıkayım dağlara ben Bakayım yollara ben Bir gün hasret çekmezken

Dayandım yıllara ben (Aktürk 1985: 37)

Gurbet derde düşülecek, hasta olunacak yerdir. Dostlardan uzak kaldıkça efkâr basar. Mecburiyetler, elde olmayan sebepler yıllar boyunca insanı gurbete katlanmak zorunda bırakır. Gurbet adamı yükseklere çıkarır, dağların tepelerinden yol gözletir.

Dağlar dağladı beni Gören ağladı beni Ölüm ile ayrılık

Viran eyledi beni (Özalp 2006: 27)

Bülbül ah ile öter Ah ile ömrü biter Dünyanın sonu ölüm

Ayrılık ondan beter (Özalp 2006: 27)

Giderim yolum budur Ayrıldım zulüm budur Yardan ayrı dolaşmak

Bu dağ benim dağımdır Dert benim ortağımdır Yârim gurbete gitmiş

Ölüm benim çağımdır (Özalp 2006: 27)

Bu manilerde ayrılık, ölüm ile eş tutulur. “Ölüm ile ayrılık/Viran eyledi beni”,

“Dünyanın sonu ölüm/Ayrılık ondan beter” mısraları ile bu yakarış dilden dökülür.

Yardan ayrı kalmak, gurbete düşmek “Yardan ayrı dolaşmak/Ecelsiz ölüm budur” derecesinde manilerde kendini gösterir. Ayrılık, aşığı hayattan koparır. Amaçsız bir varlık haline getirerek benliğini yitirmesine sebep olur. Bu ayrılık, fiziksel bir ayrılık olduğu gibi ruhsal bir ayrılık da olabilir. Fiziksel olarak sevgiliden ayrı olan âşık çeşitli sebeplerle yardan ayrı düşer. Ekonomik sebepler, sosyal sebepler bunların başlıcalarıdır. Ruhsal olarak ayrılık ise aşığın kendi iç dünyasında sevgiliden uzak olmasıdır. Bu sebepler manilerde ifade edilerek dile getirilir.

Çıktım mezar taşına Çağırdım Allah aşkına Beni kavuştur yârime

Hasan Hüseyin aşkına (Tezel 1941: 46)

Âşık, sevgilinin yokluğunu sürekli hisseder. Sevgilinin ölümü dahi onları ayıramaz. Geride kalan âşık, canını bir an önce teslim edip, sevgiliye kavuşmak için dua eder. Bu dünyada vuslata eremeyenler öteki dünyada vuslata ermek için ölümü kendilerine bir araç kılar. Ölüm onlar için ayrılığı bitiren bir saadet olur.

Gurbet; sılayı, sevgiliyi, çoluğu çocuğu, anayı-babayı gözü yaşlı bırakıp gitmektir. Gurbete geçim derdi, askerlik, aşk, başlık gibi nedenlerle gidilir. Gurbet duygusu ve gurbet gerçeği ateşten gömlektir. Gurbette olanın hali yamandır. Asker yolu bekleyenler, yar yolu gözetenler yüreklerinde hep aynı acıyı taşır.

Ufacık mor mor taşlar Asker talime başlar Çift değirmen döndürür

Yukarıdaki dizeler aşığın ayrılıktan doğan durumunu ifade ederken abartı yoluyla içinde bulunduğu vahim durumu anlatır. “Çift değirmen döndürür/gözümden

akan yaşlar.” Dizeleri ayrılığın vahametini zirveye taşır.

Ercişli Emrah da şöyle der mısralarında:

Emrah eydür can bülbülü kafeste Benim hasb-ı halim bildirin dosta Kendin gurbet ilde dost kara yasta

Gitmiyor kervanım kış mıdır nedir Ercişli Emrah (Artun 2005: 121)

Gurbet ilde bir hal geldi başıma Kadir Mevlam nasip eyle sılayı Koymaz felek koymaz gidem eşime

Kadir Mevlam nasip eyle sılayı (Rayman 1997: 175)

İnsanı en çok sıla hasreti yıkar. Çünkü sıla; yârin, ananın, evladın, babanın olduğu, ocağın tüttüğü yerdir. Bu bakımdan sıla hasreti derindir. (Şimşek, 2012b:55) Gurbete çıkmak başa iş gelmesidir. Gurbet beladır. Sılaya kavuşmak için Allah’a yakarılır, feleğe çatılır.

Elâ gözlüm, gül yüzüne hâris ben Bir fetva şeyhten al, bir de Ariften Yedi kerre hicaz, bir kerre sıla Sıla evlâ imiş Beytişerif'ten

Ölüyü diriltecek kadar etkili olan sıla ziyareti, Eğinli kadının gözünde “yedi kere

hacca gitmek”ten daha üstündür.

Gurbet bir yolculukla başlar. Yolculuk boyunca kişi kendine yönelir. Bu yolculukta iç muhasebe yapmaya başlar. Yolculukla başlayan ve “ayrılma – erginlenme - dönüş” aşamalarından meydana gelen bu mekân değişikliği kahramanın sınandığı birçok olaydan sonra bambaşka bir insan olmasına, kendini bulmasına ve kemale ermesine zemin hazırlar (Campbell 2010: 63-279) Manilerdeki bu kahraman genelde âşıktır. Kahraman, yolun başında bir “hiç” iken yaşadığı çeşitli olaylarla yoğrulup

tecrübe kazanarak, “hamdık, piştik, yandık” misali erginliğe ulaşır. (Şimşek 2017: 58) Erginliğe ulaşan kahraman, gurbetten sılaya döneceği günün hesabını yapar.

Halk hikâyelerinde de durum böyledir. Hikâyelerde, her türlü problemin çözümü yola çıkılarak/gurbete gidilerek bulunur. Daha hikâyenin başlangıcında kahramanın doğuş sebebine yolculuğa çıkılarak çare aranırken âşık olmasında, sevdiğini arayıp bulmasında ve ona kavuşmasında da hep yol ve yolda yaşanan maceralar vardır. (Şimşek 2017: 58) Manilerde de durum böyledir. Yaşanan sıkıntılara gurbete çıkılarak çareler aranır. Başlık parasını toplamak, geçim derdini çözmek, sevdiği almaya çalışmak bu sıkıntıların en başta gelenleridir.

Zülüfün dağlardan lale getirir Bu hasretlik başa bela getirir Deseler sevdiğin şimdi geliyor

Ölmüş vücudumu cana getirir (Önder 1959: 1839)

Gurbetteki eşin dönüşü, tıpkı abıhayat gibi, Hz. İsa’nın nefesi gibi, ölmüş olan vücuduna yeniden hayat verecektir. Yola çıkan kişi, bir arayış içerisindedir ve sonunda mutlaka dönecektir. Ama bu dönüş farklıdır. Amacına ulaşan, kendisini kanıtlayan, farkındalığını gösteren bir kişinin dönüşüdür. (Süme 2011: 593-594) Kahraman amacına ulaşmıştır. Kahraman, yolculuğunun sonunda tazelenecektir. Kahramanın canlanması, sılada bekleyenlere de can suyu olur.

Bağımızda sıra sıra bademler Ağlamaz mı nazlı yâri gedenler

Ne ben yârdan doydum, ne de yâr benden

Sürünsün/hortlasın gurbeti icâd edenler (Şimşek 2013: 351)

Havalarda kırlangıç Kanadı ayrıç ayrıç Beni yardan ayıran

Kan kussun avuç avuç (Tezel 1941: 50)

Gurbette kalındığı süre zarfınca beddualar edilir. Bu beddualardan "gurbeti icat edenler" de nasiplerini alırlar. Çünkü kocasının gidişine engel olamayan kadın, bazen de bütün suçu gurbeti icat edenlere yükler. Gurbet aslında

bir çaresizliğin ve mecburiyetin sonucudur. Aşkın önünde büyük bir engel olan gurbet, aşığın bazen yalvarışlarıyla bazen de sitem ve kızgınlıklarıyla duyguları karşılık bulur.