III. ANADOLU MANİLERİNİN DİĞER TÜRLERLE OLAN İLGİSİ
III.XVI. Manilerin Halk Temaşasıyla İlgisi
1. ANADOLU TÜRK MANİLERİNİN TEMATİK AÇIDAN İNCELENMESİ
1.6. Ölüm Temi
Ölüm, doğumla başlayan şartlı bir varoluştur. Bunun bilincinde olan Türk insanı dünyanın gelip geçici olduğunu bilir. Ölümün ise nihai son olduğunun farkındadır. “Dünya bir penceredir/her gelen bakıp geçti” mısraları bu temel bakış açısının bir sonucu olarak manilere girmiştir. Yine “Nice can, nice sultan/Tahtın bıraktı geçti” mısraları da bu anlayışa örnektir.
Ölüm ile ilgili bir diğer bakış açısı da yârinden ayrılmak ile ölümü eş tutan bir anlayıştır. Yârin vefasızlığı, sevgilinin aşığa karşı ilgisizliği mecazi olarak da aşığı yaralamakta, öldürmektedir.
Âşıklara göre insan ömrü emanettir. Emanetin kısalığı, gelip geçiciliği insanı etkiler. Âşık, sevgiliye kavuşma yolunda ömrünü tükettiğinden yakınır. Aşkın çilesini çeken de kendisidir.
Ecel er geç gelir, ölüm haktır. Âşık kendisini ölüme yakın bir durumda düşünür. Aşk duygusu öylesine güçlüdür ki, ecel kuşu gelip başa konsa da aşkı anar. Âşıklar ölümü Allah’ın emri olarak kabullenirler. Onları yaralayan ölüm değil sevgiliden uzak kalmaktır. (Artun 2010: 90) Bu düşüncelerle ayrılık ve ölüm sürekli bir kıyas içerisinde düşünülerek ölümün net ve kesin oluşu ayrılığın ise belirsizliği aşığı ölümden daha beter bir duruma düşürdüğü anlatılır.
“Dünyaya yayak geldim / Yatmadım uyak geldim / Ömür der yüzyıl oldu / Gönül
der bayak geldim” (Kaya 1992: 82)
Götürün köşke beni Düşürdün aşka beni Hasretliğe düşmeden
Öldürsen keşke beni (Karaibrahimoğlu 1971: 104)
Manilerde ölüm çoğu zaman hasret ile aynı değerde görülür. Sevgiliden uzak yaşayan âşık için ölümdür. “Hasretliğe düşmeden/Öldürsen keşke beni” dizeleri bu düşünceyi açıklar niteliktedir. İnsanı hayat bağlayan sevgi ve amaçtır, âşık bu nitelikleri sevgili de bulur. Bu nedenle aşığı ayakta ve diri tutan sevgilidir. Ondan ayrı olmak ve
hasret çekmek onu ölüme yaklaştırır.
Gözde sızan yaş olsam Ölümüne eş olsam Gelen geçen okurdu
Mezarına taş olsam (Karaibrahimoğlu 1971: 105)
Bağda dara
Var zülfün bağda dara Vefasız yar öcünden
Çekildim bağda dara (Çatıkkaş 1996: 51)
Hasretin yanı sıra vefasızlık da aşığı ölüme götüren önemli bir sebeptir. “Vefasız
yar öcünden/Çekildim bağda dara” dizeleri aşığın sitemini dile getirir. Canından
vazgeçecek kadar seven fakat karşılığını göremeyen âşık için ölüm zor gelmez.
Akşamın vakti geçti Her gelen baktı geçti Nice can, nice sultan
Tahtın bıraktı geçti (Çatıkkaş 1996: 90)
Bu dizelerde ölüme farklı bir bakış açısı ile yaklaşılır. İnsanın kibir, gurur ve iktidar hırsının ölümün önüne geçmesine bir uyarı niteliğinde ifadelere yer verilir. “Nice
can, nice sultan /tahtın bıraktı geçti” dizeleri insanın fani olduğunu makamların ve
gücün geçici olduğunu ifade eder. Ayrıca bu dizelerde dini bir yaklaşım söz konusudur. Dünyanın geçici bir konaklama yeri olduğuna vurgu yaparak “tahtını bıraktı geçti” dizesi dünyanın bir geçiş güzergâhı olduğuna vurgu yapar.
Zindan cihan gözüme Ah inanmaz sözüme Öldüğüme yanmazdım
Bir gün gülse yüzüme (Kocatürk 1967: 12)
aşığı hayata bağlar. “Öldüğüme yanmazdım/Bir gün gülse yüzüme” bu kadar hassas bir yapıda olan âşık için “gülüş” hayat olurken sevgiliye sahip olmak tarifsiz bir mutluluk verir.
Hey derecik derecik, Sular akar incecik Düştüm aşk kuyusuna
Öleceğim gencecik (Karaibrahimoğlu 1971: 115)
Yine aşk ve ölüm ikilemi arasında kalan âşık, aşkı “kuyuya düşmeye” benzeterek o kuyuya düşen insanın genç yaşta öleceğini ifade eder.” Kuyu” ifadesi insanın benliğinin derinliklerine gönderme yaparak aşkın bu derinliklerde var olduğuna işaret eder. Aşkla birlikte kişide oluşan fiziksel ve ruhsal değişimlerin kişiyi yok edeceğine inanır. Aşkın olumlu yapısı insanı hayata bağlarken olumsuz yapısı ise hayattan koparır. Bu yönüyle aşk, ölüm ile hayat arasında ince ve hassas bir konuma sahiptir.
İbrişimi bükerim Yâre gömlek dikerim Yârden gelen mektubu
Kefenime dikerim. (Karaibrahimoğlu 1971: 117)
İnce açtım kuyumu Yarim bilir huyumu Teneşire çıkınca
Yarim koysun suyumu (Karaibrahimoğlu 1971: 117)
Âşık, sevgiliden ölünce bile ayrılmak istemez. “Teneşire çıkınca Yarim koysun
suyumu” dizeleri ölünce dahi sevgilinin yanında olmasını ister. Aşığın ölümüne sebep
olan sevgiliye asla kızamaz ve ondan ayrılamaz.
Karanfilim kal burada Çok iş vardır burada İkimiz bir ölelim
Aşkın bütünleştirici gücü bu mısralarda da kendini gösterir. “İkimiz de
ölelim/Çift koysunlar tabuta” ifadesi aşığın ölüm anında dahi sevgiliyi yanında
istediğini gösterir. Aşkın bütünleştirici gücünü ölünce de hissetmek ister. Bu aşk duygusunu zirvede yaşamaktır.
Çıktım anbar koluna Baktım yârin yoluna Asılır da ölürüm
Yârin selvi boyuna (Tezel 1941: 49)
Yârin boyunu selviye benzeten âşık, ölümü sevgiliden olsun ister. Sevgiliden gelen ölüme her zaman rıza gösteren âşık, aşkın samimiyeti ve saflığını ruhunda taşır.
Biçare Bağdat ara Yar zülfün bağda tara Bir gül için bülbülü
Çekmişler bağda dar’a (Göksu 1970: 110)
Klasik edebiyat anlayışını maniye taşıyan şair, gül-bülbül ikilisinden örnek vererek âşık ve sevgiliye gönderme de bulunur. “Bir gül için bülbülü/Çekmişler bağda
dar’a” dizesi aşkın ölümün öteki yüzüne (ölüme) gönderme yapar. Sevgi her zaman
aşığa zor ve imkânsız gelmiştir. Âşık her zaman sevgisinden dolayı ölümü hem fiziksel hem de ruhsal olarak yaşar. Âşık, sevgisi her zaman kendi içinde yaşayamaz burada toplumun ve insanların müdahalesi aşığı sevgiliden ayırır. Bu da aşığı ölüme bir adım daha yaklaştırır.
Dağlar dağladı beni Gören ağladı beni Ölüm ile ayrılık
Viran eyledi beni (Özalp 2006: 27)
Aslında âşık, ”ölüm ile ayrılık/viran eyledi beni” dizelerinde doğrudan bir itirafı dile getirir. Viran olmak; hayattan kopmak, dağılmak, kendini ve aklını kaybetmek gibi
anlamları içinde barındırır. Âşık, bu kelime ile aşkın ve ayrılığın kendisinde oluşturduğu olumsuz etkiyi dile getirir.
Ben âşık bağrı kara Kuşlar da bağrı kara Laleden güzel olmaz
Onun da bağrı kara (Eset 1944: 17)
Bu sular akar gider Taşları yıkar gider Dünya bir penceredir
Her gelen bakar gider (Eset 1944: 68)
Ölüme genel ve felsefi bir çerçeve çizerek “Dünya bir penceredir/ her gelen
bakar gider.” diyerek dünyayı insanların gözünde küçümseyerek ölümün gerçek
varlığını ortaya koyar. Ölüm gerçeği her insan tarafından kabul görür. Fakat ölümün yaşanması trajik durumdur. Bu gerçek ile yaşayan insan, dünyada kendine ve hayatına anlamlar yüklemek zorunda kalır. Yaşam ile ölüm arasında sıkışan insan bu trajik durumu her fırsatta dile getirir.
Bu mezarı bildin mi Ömründe hiç güldün mü Aylak yaşayan gafil
Sen ölmeden öldün mü (Kaya, 1999:80)