• Sonuç bulunamadı

III. ANADOLU MANİLERİNİN DİĞER TÜRLERLE OLAN İLGİSİ

III.XVI. Manilerin Halk Temaşasıyla İlgisi

1. ANADOLU TÜRK MANİLERİNİN TEMATİK AÇIDAN İNCELENMESİ

1.1. Aşk/Sevgi Temi

1.1.3. Karşılıksız Aşk

İdeal ve imkânsız aşkın yanı sıra aşığın duygularına, heyecanlarına, sevgisine karşılık bulamayıp, âh ve feryat ettiği manilerdir. Sevgilinin yüz çevirmesine, sırt dönmesine, sevdasına kayıtsız kalmasına itiraz eder. Kendini bu yönde dile getirdiği manilerle ifade eder. Bu manilerde sitem vardır. Bazen dua bazen de beddua edilir.

Her gün âh

Her gün aman her gün âh Sana gönül vereli

Etmedeyim her gün âh Her günah bizde imiş Ben sanırdım bir günah Elbette seni tutar

Eyler isem bir gün âh (Çatıkkaş 1996: 19)

Sevgiliye meyletmesi ve onun bu sevgiyi karşılıksız bırakması aşığı yaralamıştır. Bir noktadan sonra sevgiliye kavuşamadığı her günü günah işlemiş gibi saymaktadır. Artık mecalinin kalmayacağı ve bir gün ah edeceğini düşünür. Bu kadar yaralı ve çaresiz kalan aşığın ahının da tutacağını bilir. Âh etmekten kendini alıkoyar.

Benden selam söylen gül yüzlü yâre Bir saat karşımda dursun da gitsin Az mı, çok mu sinemdeki yâreler Gelsin, gözü ile görsün de gitsin

Sevgili gül yüzlüdür. Sinesindeki yâreler gülün dikenindendir. Sevgili aşığa o kadar kayıtsızdır ki açtığı yaralardan bile bihaberdir. Halk şairi Âşık Veysel dörtlüğünde, karşılıksız aşkın kendisini ne hale getirdiğini görebilmesi için sevdiğinin sadece bir saat uğrayıp gitmesine razı olur. Yaralarından sevgilinin haberi olmasını ister, belki vefa gösterir der.

Ben gül almam tellerini eğmesin Kelp rakipler de ana değmesin Ak göğsün üstünde gümüş düğmesin Diken dilber beni mecnun eyledi

Âşık Karacaoğlan (Cumbur 1973: 224)

Manilerde eza ve cefa çeken aşığı, yine en güzel halk ozanları tarif eder. Âşık, sevgiliye düşkündür, her şeyini ona feda etmeye hazırdır, sevgili ise aşığın düşmanına, rakibine meyleder. (Artun 2010: 69) Rakip, sevgiliye yeter ki yanaşmasın ben elimi sevgiliden çekerim diyecek kadar düşüncelidir.

“Ey efendim derdim kime söyliyem Günden güne can figâne düşüptir Kalmışım hasretten ya ben n’ideyim

Gece gündüz el-emâna düşüptür.” (Rayman 1997: 155)

Sümmanî, aşk derdini kimselere söyleyemez, onun derdinin büyüklüğü kendisini perişan eder, gece gündüz acı çekmesine sebep olur. Bu acı ve ıstırap, aşk ateşidir. Onu bu ateşten çıkaracak tek kişi ise yârin kendisidir.

Karşımızda su durur Oğlan mendil yudurur Kız kaçar, oğlan kovalar

Mendilim bal irengi Yok yârimin menendi Oturmuş yazı yazar

Adı Mehmet Efendi (Şimşek 1988: 186)

Mendil; hasretin, ayrılığın ve gözyaşının sembolik dili olmuştur. Mendil, görünüşte somut bir varlık olsa da dert, üzüntü, sıkıntı, gözyaşı ve ayrılık gibi anlamları yüklenerek sembolik bir değer taşır hale gelmiş, bu anlamlara bağlı olarak soyutlaşmıştır. (Şimşek 2012a: 47)

Örneğin Fuzuli'ye ait olan şu beyitte âşığın, sevgiliye kavuşabilmek, onun elini öpebilmek için akla gelmedik türlü çareler hayal ettiğini görmekteyiz:

"Dest-büsı ârzûsıyla ölürsem dostlar

Kûze eylen toprağum sunun anunla yâre su"

(Akyüz, 2000: Kasîde 3-12)

Gurbetten dönmeyen sevdiği için çareler arayan talihsiz ve fedakâr kadının yapamayacağı hiçbir şey yoktur. Gerekirse canını bile vermeye hazır olan kadın, eşinin gelişine bir müjdelik verilecekse eğer; canından daha kıymetli bir "müjdelik"in olmadığını şu mısralarla ifade eder:

Yüce dağ başının meşesi düzde İnşallah gelirsin bu sene güzde Deseler ki nazlı yârin geliyor

Satarım canımı veririm müjde (Sezgin 1996: 318)

Sevdalı gönül, yüreği Fırat'ın azgın suları gibi coşsa da sevdiğine karşı her zaman hoşgörülü olur, iyiliği ve selâmeti için dua eder. Âdeta Hz. Eyüp’ün, Yunus'un, Mevlâna'nın sabır ve hoş görüşüyle, sılayı unutan "ağa"ya dua etmekten geri kalmaz:

Kadir Mevlâm, ela gözlüm sağ ola Selâmı gelmezse yine sağ ola Varsın bana bir selâm gelmesin

Biraz sitem, ama yine hoşgörüyle: Kuş olsan da her dem uçsan havadan Şahin yavrusunu atmaz yuvadan Sen beni yakandan atmak istersen

Ben seni unutmam hayır duâdan (Şimşek 2013: 309) diyerek sabırlı yürek bekleyişe devam eder.

Karşılıksız kalan aşkların neticesinde oğlan başka kıza, kız da başka oğlana verilmek zorunda kalır. Hayal etmedikleri şekilde bir hayatı yaşamaya mecbur bırakılırlar. Sevmedikleri insanla evlenmek zorunda kalırlar fakat yine de birbirlerini unutamazlar. “İşittim yar evlenmiş/Otursun güle güle” diyerek nefsinden, duygularından feragat eder. Sevdiğine başkasının yanında mutluluk dilemekten de kendini geri alamaz.

Ak kavağım kavağım Ben de senden ufağım Öldür gâvur kocanı

Günahına ortağım (Başgöz 1986: 235)

Bu manide ilk mısrada yer alan ak kavak ifadesi sevgilinin boyu ile özdeşleştirilmiştir. Aynı zamanda kanaatimizce halk anlatmalarında geçen Ak Kavak kızı sembolüne de göndermede bulunulmuştur. “Ben de senden ufağım” derken aşığın ya boyca ya da yaşça daha küçük olduğunun göstergesidir. Ancak yaşça küçük olduğunu bir sonraki mısrada “öldür gavur kocanı” ifadesinde göstermektedir. Dördüncü mısraında ise önerilen işin yanlış olduğunu da “günahına ortağım” diyerek belirtmiştir. Ya da âşık ve sevgili araya giren “gavur koca” tarafından ayrı düşmüş, kavuşmaları imkansız bir hal almıştır.

Köprünün altı tarla Parla Münire’m parla Mehmet oğlan küçücük Beşiğe koy da salla

Başındaki çemberin Otuz iki dalı var A kız senin kocanın Bir şamarlık halı var

Bu mani kişiye özel yazılmış olup, sevgilinin adı Münire’dir. Aynı zamanda farklı bölgelerde Münire’nin yerini tutacak üç heceli ya da ezgili söyleyişten kaynaklanan iki heceli söyleyişle farklı bir isim kullanılabilir.

Mercimek kile kile Doldurdum sile sile Köpek kocanı gördüm

Katıldım güle güle (Başgöz 1986: 237)

Âşık, kara sevdasına karşılık vermeyen sevgiliyi yeri gelir aşağılar. Manilerde hem sevgili hem de kocasıyla alay eder. “Bana yar olmazsan başına bunlar gelir,

düşeceğin hal budur, köpek kocan” gibi ifadelerle sitemini açık açık dillendirir.