• Sonuç bulunamadı

2.5. Metin Türleri ve Alımlama Estetiği

2.5.2. Yabancılaştırılan Metinler

Yabancılaştırılan metinler, çok farklı şekillerde olmakla birlikte yaygın anlamdaki tanımıyla gerçeğin, alışılmış olanın dışında alımlayıcının karşısına

çıkmasıyla meydana gelmektedir. Yazarın okuyucuya anlatmak istediği şeyleri farklı yöntemler kullanarak verme kaygısı sonrası doğmaya başlayan bu metin türü, edebiyatın içinde oldukça yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Yalın anlamlı metne göre farklı özellikler taşıyan yabancılaştırılan metin gerçek dünyayı tam olarak yansıtmaması açısından ondan ayrılan en önemli özelliği barındırmaktadır. “Genel olarak yabancılaşma kavramı, özne ile nesne ya da bilinç ile şeyler arasındaki ilişkinin bozulması ya da öznenin ötekileşmesidir.” (Aydoğan, 2015, 273).

Yabancılaştırılan metindeki önemli özelliklerden bir tanesi metnin farklı seviyelerde yabancılaştırılmasıdır. Örnek olarak bir metnin tamamı yabancılaştırıldığı gibi sadece bir veya birkaç bölümü de yabancılaştırılabilir. “İlk bakışta açık ya da yalın anlamlı verilen bu tür metinlerde okuyucuyu yadırgatan bir tümce veya bir sözcük olabilir.” (İpşiroğlu, 2001, s. 43). Araştırma kapsamında ele alınan metinlerden biriolan “Para Dağıtan Adam” öyküsü, hemen hemen bu özelliği kapsaması açısından yabancılaştırılan metne uygun bir metin özelliği gösterir. Daha ayrıntılı incelenecek olan bu metinde özellikle öykünün girişinde metin yalın anlamlı bir metin gibi görünürken yazar karakteri tanıtmaya geçtiğinde metnin yabancılaştırılması o andan itibaren başlamaktadır. Bu durumun örneği şu şekildedir:

“Çok büyük bir şehrin meydanında yıllardır boş duran iki katlı eve siyah kaşkollü bir adam taşındığı zaman kimse bir şey fark etmedi.

Akşam ve sabah oluyordu.

Milyonlarca insan işe gidiyor ve evine dönüyor, arabalar çalışırken egzozlarından duman çıkıyor, musluklar açıldığı zaman su akıyordu. Dünya dönüyor ve görünüşte her şey normal işleyişle devam ediyordu.

İki katlı eve taşınan siyah kaşkollü adam, aylarca evinden hiç çıkmadan şehrin meydanındaki kalabalığı izledi… Sürekli hareket eden, kımıldayan dev bir canlı gibiydi meydan… Özellikle sabah ve akşamın ilk saatlerinde çok kalabalık görünüyordu.

Beyaz perdeleri vardı iki katlı evin ve siyah kaşkollü adam, gözlerini kırpmadan beyaz perdelerin arasından aylarca kalabalık meydanı izledi.” (Zengin, 2018, s.7-8-9).

Özellikle adamın evden aylarca hiç çıkmaması, gözlerini kırpmaması ve aylarca etrafı izlemesi ifadeleriyle yazar kelime ve cümle gruplarının yardımıyla karakteri yabancılaştırmıştır. Yazar, bu noktada gerçek bir dünyanın art alanına gerçek bir dışı karakteri yerleştirerek bu yöntemi uygulamıştır.

Bununla beraber yabancılaştırma ögeleri kullanırken biçim, içerik gibi farklı ögeleri içine alacak şekilde de kullanılabilmektedir. Bu süreçte yazar bazen uzamı, bazen karakteri bazen bütün bir olay örgüsünü yabancılaştırabilmektedir. Ayrıca karakterlerin kurdukları cümleler yazarın benzetmeleri veya kullandığı kalıplaşmış ifadelerin yapısını bozarak da bu yabancılaştırmaya başvurulabilmektedir. “Yabancılaşma kavramını edebiyata aktaran Şiklovski’nin düşüncesini paylaşan Waldmann, edebiyatın hem biçimsel yönden hem de içerik açısından yabancılaştırmasından bahseder. Ona göre biçimsel yabancılaştırma sayesinde yazınsal metinler diğer metinlerden ayrılırlar.” (Tepebaşılı, 2006, s.609).

Franz Kafka’nın Kova Binicisi öyküsünün giriş bölümü bu duruma örnek verilebilir:

“Bütün Kömür tükendi; kova boş; küreğe gerek yok, soba soğuk soluyor; oda buz gibi soğuk; pencerenin önünde ağaçlar kırağıdan kaskatı kesilmiş Gökyüzü kendinden yardım isteyene karşı gümüşten bir kalkan soğuktan donmamak için kömür bulmalıyım, kömür. Arkamda acımasız soba, önümde keza aynı şekilde gökyüzü. Bu sebepten derhal kovama binip kömürcüye gitmeliyim…” (Özbek, 2013, s.55).

Yukarıdaki öyküde muhtemelen kış ayında evde kömürü biten karakterin soğuğu tasvir edişi ve kömürcüye gitmek istemesi anlatılmaktadır. Ancak Kafka bunu anlatırken biçimsel olarak öyküdeki cümle yapılarını bozarak metni yabancılaştırmıştır. Küreğe gerek olmaması, sobanın soğuk soluması, gökyüzünün anlatımında alışmışın dışında bir benzetme kullanılması ve karakterin kömürcüye gitmek için kovasını yanına almak yerine kovasına bineceğini söylemesi alımlamayı oldukça güçleştirmiş ve boşluk doldurma ihtimalini çoğaltmıştır.

Ayrıca alaylama, gülmece unsurlarını kullanarak veya kara mizah yoluyla anlatarak da yabancılaştırılan bir metin yapılabilmektedir. Özellikle bu da garip

sayılabilecek bir olayı normalleştirmesi açısından bu grupta yer alabilmektedir. Buna ek olarak taşlama türü de yabancılaştırılmış metin olarak kabul edilebilir. “Kimi metin türleri yapıları gereği yabancılaştırılan metin kümesine girmektedir. Türk yazınında belli bir geleneği olan taşlama bunun en belirgin örneğini vermektedir. Taşlamanın özelliği; içerikle biçimin, anlatılanla anlatım biçiminin çelişmesidir.” (İpşiroğlu, 2001, s.46).

Araştırma kapsamında oluşturulmuş kara mizah tarzı bir öyküyle bu durum örneklendirilebilir:

“Bir halk hekimiydi aynı zamanda Simitçi Bünyamin. Koca karı ilaçları yapıp derdine derman oluyordu birçok kişinin. Bir gün bir kadın geldi yanına yanaştı, dedi ona: “Sağ kulağım sürekli kaşınıyor, hangi doktora gittiysem çare olamadı.” dedi. Bünyamin: “Üzülme yarın gel ilacını al, ücrete de gerek yok, dua etsen yeter.” Yaşlı kadın aldı ilacı, bir süre kullandı ve çok dua etti Bünyamin’e. Kulağı hiç kaşınmıyordu ama ilacın tek yan etkisi vardı ki artık kulağı da hiç duymuyordu.”

Yabancılaştırılan metinde, diyaloglar ve konuşma ifadeleri için de farklı yöntemler uygulanabilmektedir. Bu metinlerde özellikle diyaloglar bazen kesik kesik bazen tamamlanmamıştır. Buna ek olarak karakterlerin kullandıkları ifadelerde bazen kesintiler olur. Karakter, bilerek az şey söyleyip anlatıda anlamlı susuşlar meydana getirmektedir. Buna indiregeme (reduction) denir. “Yazar, boş alanları Kafka örneğinde gördüğümüz gibi indirgeme (reduction) yoluyla yaratır; bilinçli bir biçimde az söyleyerek suskunluk anları yaratarak alımlayanın boş alanları doldurmasını ister.” (İpşiroğlu, 2001, s.51). Aynı zamanda metnin diğer unsurlarıyla bu durumun birleşimi özellikle modern dünyaya ait eleştirel bir yaklaşmanın sonucu olarak kullanılmaktadır. Yazar; bireyin topluma yabancılaşmasını, insanlar arasındaki iletişim eksikliğini, yalnızlığını, yalıtılmışlık ve yabancılaşma duygularını bu açıdan vurgulamaya çalışmaktadır. “Hızlı bir değişim süreci içindeki modern toplum, yaşanan hızlı değişimler nedeniyle sorunların baş gösterdiği ve bireyin iletişimsel kopmalar yaşadığı bir ortam hâline gelmiştir. Dolayısıyla böylesi bir yapıda ortaya çıkan sorunların temelinde iletişim, iletişimsizlik ve yabancılaşma gibi kavramların ortaya konmasında yarar vardır.” (Gündüz, 2011, s.84). Bu duyguları vurgulamanın diğer yollarından biri de karakterlere isim vermemek veya sadece lakap takarak karakteri anlatmaktır. Bu

sayede karakter, bir birey değil modern dünyada sıradan bir insan hâline gelmiş ve bu tip bir göndergeyle metne yerleşmiştir. Absürd tiyatroda ağırlıklı olarak kullanılan bu yöntem; roman, öykü gibi yazılı eserlerde de görülebilmektedir. “Bu bağlamda konuşma bir anlaşma aracı değil anlamsız bir gevezelik hâlini almıştır. Anlamından sıyrılan konuşma artık gerçeklikten de uzaklaşarak yapay bir dünyayı imgelemektedir. Bütünüyle amaçsız, anlamsız, birleştirici ilkesini yitirmiş, çözülmüş, çılgın bir dünyadır bu.” (Sazyek, 2013, s.1247).

Araştırma sürecinde kullanılan metin “Para Dağıtan Adam” yine bu duruma verilebilecek bir örneği oluşturmaktadır. Özellikle bu öyküdeki diyaloglar bir çocuk okuyucu için oldukça kopuk, eksik adeta yazarın karakterler üzerinden vurgulamak istediği bir şeyi anlatır gibi içi boş, amaçsız ve kısmen de anlamsızdır. Bu duruma örnek verilecek olursa:

“…

İşe gidiyorum, dedi.

Neden, diye sordu siyah kaşkollü adam. Para kazanmam lazım.

Neden, diye sordu yine siyah kaşkollü adam.

Evde çocuklarım var ve onların yaşaması lazım…” (Zengin, 2018, s.14).

Siyah kaşkollü adamın bir adamı durdurup soru sormasını ve ondan cevap almasını içeren bu diyalog adeta yarım bir diyalog gibidir. Herhangi bir şekilde genişletilmemiş dar ve konuşma ifadeleri sadece basit şekilde oluşturulmuştur. Bu durumda öyküde vurgulanmak istenen amaçsızlık, yalnızlık ve yalıtılmışlık duygularını vurgulamaya yönelik bir diyalogdur.

Bunlara ek olarak yabancılaştırılan metinlerde okuyucunun doldurması gereken boşluk, yalın anlamlı metinlere göre daha fazladır. Çünkü kullanılan bu yabancılaştırma metotları okuyucu alımlamasını çok farklı yönlerden etkileyerek onun alımlama sürecini uzatır. Bu da okuyucunun daha fazla boşluk doldurmasına sebep olur.