• Sonuç bulunamadı

2.1. Kuramsal Çerçeve

2.1.4. Yabancı Dil Öğretiminde Yaklaşımlar

Tarihsel süreç incelendiğinde yabancı dil öğretiminin ortaya çıkışındaki amacın metinleri anlama ve farklı bir dile çevirme olduğu görülmektedir. Bu yüzden de dilbilgisi ve kelime ağırlıklı bir dil öğretimi uygulanmıştır. Dil bilgisi merkezli bu öğretimin uzun yıllar sürdüğü ve öğretimde kullanılan “kitapların soyut dilbilgisi kuralları, kelime listeleri ve çeviri için hazırlanmış cümlelerden oluştuğu” (Richard ve Rodgers, 2002, s.4) görülmektedir. Hedef dilde konuşmanın veya yüksek sesle metinleri okumanın yabancı dil öğretimi hedeflerinin arasında yer almamasından dolayı uygulamada da üzerinde çok durulmamıştır.

Yabancı dil öğreniminde geçmişten beri süregelen bu bakış açısı amaç ve yöntemlerde küçük değişiklikler olsa bile uzun süre egemen olmuştur. Dilbilgisi öğretiminin ağırlığı göze çarpmaktadır. “Geleneksel dil öğretim programlarında dil, sözcük bilgisi, yapı bilgisi, dilin temel işlevleri gibi alt birimlere ayrılmakta ve söz konusu tüm birimler basitten karmaşığa doğru olacak biçimde tek tek sıralanmaktadır. Yani, eski müfredatta İngilizce alt birimlere ayrılarak her kısım diğeri üzerine inşa edilecek şekilde sıralanmış ve dilin, öğrenciye bölümler ve dilbilgisi yapıları halinde öğretilmesi esas alınmıştır” (Seta, 2015, s.10). Yabancı dilde iletişim kurabilme ihtiyacı hissedilmeye başlandıktan sonra da geçmişte kullanılan yöntem ve tekniklerin ve yabancı dil eğitimine olan bakış açısının etkisinden kurtulmak kolay olmamış ve ihtiyaca uygun bir öğrenim gerçekleştirilememiştir. Aküzel’in (2006) yabancı dil öğretimindeki başarısızlığın sebeplerini araştırdığı çalışmasında “öğrencilerin yabancı dili iyi bir iş bulmak ve iyi eğitim almak için istedikleri bulgusuna ulaşılmıştır” (Aküzel, 2006, s.122).

Değişen ihtiyaçlar sebebiyle yabancı dil öğretiminde hedef dilde konuşma, yazma ve dinleme becerileri gün geçtikçe daha çok önem kazanmış ve hatta günümüzde dil bilgisi kuralları okuma-dinleme-konuşma-yazma becerilerinin gerisinde kalmıştır. İhtiyaçlar ve zamanın gerektirdiği şartları karşılayabilmek için değişen bu perspektifler yabancı dil öğretiminde benimsenip kullanılan yaklaşım, yöntem ve metotların da değişmesine sebep olmuştur.

Yapılandırmacı yaklaşımla ele alınan yabancı dil öğretiminde öğrencilerin bilgileri temelden kurması, bilgiyi işleyip mutlaka uygulamaya koyması temeldir. Bu anlamda öğrencilerin okuma-dinleme-konuşma-yazma olarak belirtilen dört beceriyi süreçte yaparak-uygulayarak sürekli geliştirmesi amaçlanır.

Bu yaklaşıma göre bir dili öğrenmek demek, o dili değişik iletişim ortamlarında yazılı ve sözlü olarak kullanmak demektir. Dilin kullanılmasını esas alan bu yaklaşımda dil unsurlarının öğrenilmesi beyinde bir takım bilişsel ve eleştirisel süreçlerden geçerek gerçekleşmekte, bir başka deyişle, duyu organlarımız vasıtasıyla dış dünyadan algıladığımız ham bilgiler beynimizde daha önce edindiğimiz bilgiler ışığında işlenerek, yorumlanarak yapılanmakta ve böylece kullanıma hazır hale gelmektedir (Aktaş ve İşigüzel, 2014, s.130).

Öğretmen düzenleyici, yönetici ve rehberdir. Etkinlikleri, uygulamaları,

stratejileri ve hedefleri belirleyip ortamı hazırlar. Ortamda tüm işleri öğrenciler yapar, öğretmen ise yönetir ve rehberlik eder. Öğrencileri düşünmeye, fikirlerini paylaşmaya teşvik eder. Öğretmen sınıf içerisinde öğrenciler arasında yoğun bir iletişim kurulabilmesi için gerekli ön hazırlıkları yapar. “Yabancı dil öğretmeni bu yaklaşımda öğrencilerle birlikte ders içeriklerini belirlemek durumundadır. Bunun için değişik türdeki metinleri ve konuşma materyallerini sınıfa getirir ve bunlar öğrenciler tarafından ilgi ve ihtiyaçlarına göre seçilir. Bu yaklaşım derste sadece ders kitaplarının kullanılmasını öngörmez” (Aktaş ve İşigüzel, 2014, s.132). Ders kitaplarının yapay ve kurmaca olduğu ve tek başlarına tüm öğrenenlere hitap edemeyeceği düşünülür çünkü yapılandırmacılık yaklaşımında öğrencilerin bireysel farklılıklarına önem verilir.

Öğrenci süreçte merkezdedir ve öğrenmesinden kendisi sorumludur. Yaşam boyu öğrenme ve öğrenmeyi öğrenme ilkelerine bağlıdır. Kendi öğrenmesini gerçekleştirmek için çeşitli stratejiler kullanır ve çeşitli ortamlarda uygulamalar yapar.

Dilin kültürüyle ve doğal haliyle öğrenilmesi önemlidir. Bu yüzden

öğrenme ortamı doğal iletişim ortamı olarak tasarlanmalıdır. Öğrencinin ilgi ve isteğini arttırıcı, teşvik edici olmalıdır. Ortamdaki doğal uyaranları işiterek, görerek,

okuyarak algılaması, anlaması ve kazandığı yeni bilgileri önceki bilgileriyle yapılandırarak sistemli bir şekilde yazılı ve sözlü olarak alıcıya ifade edebileceği bir ortam gereklidir. Ortamda öğrencilerin çeşitli duyu organlarına hitap edebilen ders araç ve gereçlerinin varlığı önemlidir. Özellikle görsel-işitsel medyanın yabancı dil öğretiminde kullanılması, öğrenilmesi gereken bilgilerin daha kolay öğrenilmesini ve daha uzun süre akılda kalmasını kolaylaştırmaktadır. Hedef dilde hazırlanmış, amaçla ilgili olan gerçek yayınlar (dergi, gazete, film, TV programı vb.) öğrenenler için yapıların gerçek ve doğal kullanım şekillerini anlamlı bir bütünlük içinde gösterirken ayrıca hedef dilin kültürünün de yansımasıyla daha anlamlı bir öğrenmenin gerçekleşmesine büyük bir katkıda bulunurlar. Öğrenme ortamı öğrencilerin hedef dili değişik etkinliklerle kullanabilmelerine olanak sağlamalıdır. Yapay ortamların öğrencilerin bilgiyi yapılandırma ve kullanmada istekliliğini olumsuz yönde etkilediği ve bilgiyi kullanmaya gerek duymamasına sebep olduğu bilindiği için, yapılandırmacı yaklaşıma göre eğitim ortamı “öğrencilerin içinde bulunduğu gerçek yaşama yönelik olması, gerçek yaşam koşullarını yansıtması son derece önemlidir” (Aktaş ve İşigüzel, 2014, s.133). Bununla beraber, sınıf ortamı ve öğrenci sıraları öğrenciler arasında yoğun iletişimin gerçekleşmesine, bireysel ve grup çalışmasına olanak verecek biçimde düzenlenmeye elverişli olmalıdır.