• Sonuç bulunamadı

ARAŞTIRMANIN KURAMSAL ÇERÇEVESİ VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

3. Sosyal karşılaştırm anın bireyler açısından sonuçları nelerdir: Sosyal karşılaştırm a

2.2.1 Y aşam ın A nlam ı İle İlgili A raştırm alar

Yaşam anlamı ile ilgili ülkem izde A kın ve T aş’ın (2011), yapm ış olduğu uyarlam a çalışm asında, yaşam anlamı toplam puanı ve m evcut anlam alt ölçeği puanları ile öz- yabancılaşm a arasında negatif, özgün yaşam ile m evcut anlam alt ölçeği puanları arasında ise pozitif ilişki bulunm uştur. A yrıca m evcut anlam alt ölçeği puanları ile dışsal etkiye açık olm a alt ölçeği puanlarının n egatif ilişkili olduğu saptanmıştır. Y aşam ın anlamı üzerine çalışm alar ülkem izde henüz çok yenidir. Bu nedenle bu kavram la ilgili çalışm alar daha çok yabancı kaynaklardan alınmıştır.

Yaşam anlamı ile ilgili çalışm aların çeşitliliği geniş bir ilişki ağını ortaya çıkarmıştır. H ayatta anlam, um ut ve hayattan tatm in olm a gibi birçok önemli değişkenle pozitif ilişkili ve depresyon, anksiyete gibi değişkenlerle negatif ilişkilidir (M ascaro ve Rosen, 2005; Ryff, 1989; Z ika ve Cham berlain, 1992). Y apılan çalışm alarda yaşam ın anlamı ile iç kontrol odağı (Phillips, 1980), olum lu yaşantılar ve iyi oluş (Jaarsma, Pool, R anchor ve Sanderman, 2007; Scannell, A llen ve Burton, 2002), başarılı yaşam değişim i,strese karşı direnm e ve baş etme (Edw ards ve Holden, 2001), duygusal olarak kanserin hakkından gelm ek (Jaarsm a et al., 2007; Jim ve A ndersen, 2007) gibi pozitif yaşam duyguları arasında pozitif ilişkili bulunm uştur.

A raştırm a alanının çeşitliliği ve kapsam ı araştırm aların sadece pozitif duygu ve yaşantılarda değil aynı zam anda yaşam ı olum suz etkileyen, tahrip eden n eg atif duygu ve yaşantılar alanında da yapılm asıyla daha da artmıştır. Ç alışm alar algılanan yaşam anlam ının po zitif ruh sağlığı ile bağlantılı olduğunu gösterirken, anlam sızlığın ise

patoloji ile bağlantılı olduğunu gösterm iştir (Zika ve Cham berlain, 1992).

A nlam sızlık sürekli olarak psikolojik iyi oluş eksikliği ve psikopataoloji ile bağlantılı gösterilir. A nlam sızlık anksiyete (Zika ve Cham berlain, 1992), stres ve tükenm işlik (Harlow, N ew com b ve Bentler, 1986), depresyon (M ascaro ve Rosen, 2005; Scannell et al., 2002; Z ika ve Cham berlain, 1992), intihar düşüncesi (Edw ards ve Holden, 2001; H arlow ve diğerleri 1986), alkoliklik ve m adde bağım lılığı ve nevrotiklik ile ilişkili (Jaarsm a ve diğerleri, 2007) gösterilir.

V aroluşçu psikolojik araştırm alar anlam ın niteliği ve um udu artırdığını intihar düşüncesini engellediğini vurgular (M ascaro ve Rosen, 2005). D ogra ve arkadaşları (2011) tarafından yakın b ir zam anda yapılan başka bir çalışm ada da benzer sonuçlara ulaşılm ıştır. Söz konusu çalışm ada yaşam anlam ının psikolojik iyi olmayı ve çaresizliği engelleyen um udu artırdığını ortaya çıkarmıştır. B u çalışm a aynı zam anda şu an ki anlam duygusunun intihar düşüncelerini engellediğine dair önem li kanıtlar sağlam ıştır ve intihar eğilim i yoğunluğunu azalttığı ve bu yüzden de stres tam ponu olarak hareket ettiğini gösterm iştir (D ogra ve diğerleri, 2011).

Y aşam anlamı üzerindeki araştırm alar çeşitli alanlara odaklanır ancak esas olarak yaşam anlamı, kişilik özellikleri ve psikolojik iyi oluş arasındaki ilişkiye odaklanır. Jaarsm a ve arkadaşları (2007) tarafından yapılan çalışm ada yaşam ın anlamı ile psikolojik iyi olm a arasında belirgin ve net bir ilişki olduğu görülm üştür. Aynı zam anda aynı çalışm ada yaşam ın anlamı dışadönüklük, uyum luluk, dürüstlük gibi kişilik özellikleri ile pozitif, nevrotiklik ile n egatif ilişkili bulunm uştur.

Psikolojik iyi-oluş ile ruhsal iyi oluşu birbirinden ayırt eden D e K lerk ve arkadaşları (2009) yaşam anlam ının psikolojik iyi-oluşla ilişkili olm ası ile birlikte ruhsal iyi oluşun da tem el elem enti olduğunu vurgularlar.

R y ff (1989) yılında yaptığı çalışm a ile literatüre m utlu veya anlamlı iyi oluşun göstergelerini p o zitif psikolojinin sağlık, m otivasyon, yaşam süresinin artması ve yaşlılık veya yaşam anlam ının bileşenleri ile sentezlem e girişim inde bulunarak katkıda bulunm uştur.

Y aşam anlam ının ilişkili olduğu kavram larla ilgili bir çalışm a da L isa Bortolitti (2010) tarafından yapılm ıştır. Y aşam alanı üzerine son dönem felsefi ve bioetik literatürü kısa ömrü insanoğlunun yaşam ı anlam landırm ası ile ilişkili olarak değerlendirir. Biz neden sonsuza kadar yaşam ak isteriz? Belki bunu yapabiliriz. Peki, bunun sonuçları ile yüzleşm eye hazır mıyız? K afka’dan şöyle aktarılır: yaşam ın anlamı onun son bulm asıdır. Bu düşünce araştırılan kurguda önem lidir. Y aşam ın

kısalığının onun değerine katkı sağladığını ifade eder. Eğer sınırlar olmasaydı

aşkınlık arayışı gereksiz olurdu ve anlam kaybedilirdi (Bortolotti, 2010). Bortolitti yaşam anlamını sınırlı bir yaşam ve aşkınlık arayışında ararken insanın sınırlılığını aşm aya çalışm asına anlam yüklemektedir.

Y aşadığım ız çağı belirsiz ve zor zam anlar olarak değerlendiren H ow ard (2009) yaşam ın anlamını spiritualist bir bakışla değerlendirm ektedir. A nlam ın Tanrı ile

karşılıklı etkileşim de olduğuna değinerek farklı b ir perspektiften anlam a

yaklaşm ıştır. Tanrı bizi hayata davet etmektedir. Biz karşılık verm ekteyiz. Tanrı bizim verdiğim iz cevaba karşılık veriyor. A nlam karşılıklı etkileşim le yaratılıyor. Y aşam ın anlamı yeryüzünde nasıl davrandığım ızdır. Y aşam ın anlamı kom şularım ız ile olan ilişkilerim izdir. Y aşam ın anlamı yaralarınızın iyileştirilm esidir. Y aşam ın anlamı yüce A llah ile dostluk kurm aktır (Howard, 2009). M aneviyata gönderm ede bulunan bu yaklaşım aynı zam anda anlamı som utlaştırm ış ve günlük yaşam etkinliklerine, ilişkilerine indirgemiştir.

K endi aralarındaki düşünce farklılıklarına rağm en çoğu varoluşçu teorisyen yaşam anlamı duygusu eksikliğinin insanların acılarının önde gelen sebebi olduğunu varsaym ış ve sıkkınlık ve neg atif duygulanım ı yaşam anlamı ya da yaşam amacı eksikliğinin tem el bileşeni olarak değerlendirilm iştir (Fahlman, M ercer, Gaskovski, Eastw ood ve Eastwood, 2009).

Fahlm an ve arkadaşları (2009) yaptıkları çalışm ada yaşam ın anlam ının zam anla sıkkınlığın önemli bir göstergesi olduğu bulunm uşlardır. Fahlm an ve arkadaşları aynı zam anda M addi tarafından 1970’lerde yapılan çalışm aları da destekler sonuçlar elde etmişlerdir.

M addi tarafından benzer fakat farklı bir şekilde kavram sallaştırılan sıkkınlık ve neg atif duygu kavram sallaşm asında M addi de insanın anlam arayışının altını

çizmiştir. M add i’ye göre hem sıkkınlık hem de n egatif duygu anlam ın

psikopatolojisinden -ki bu patolojiyi o varoluşsal rahatsızlık ve ya varoluşsal nevroz olarak tanım lar- doğm aktadır. O bu durum u anlam sızlığın yerleşik ve devam ede gelen hali, hissizlik am açsızlık olarak tanımlar. V aroluşsal rahatsızlığın duygusal bileşenleri sıkkınlık dışında genel b ir duygu yoksunluğunu, k ey if ya da keyifsizliği içerir. Sıkkınlık ilk olarak duygusal b ir sem ptom olm asına rağm en varoluş sancısı/rahatsızlığı aralıklı periyotlu depresyon olarak açıklanabilir. Fakat maddi ye göre eğer durum uzatılm ış ise depresyon gecikir ve birey apati ve sıkkınlık ile ilgisiz ve sıkıcı bir döngüde daha çok apati ve daha çok sıkkınlığın üstesinden gelebilir (M addi, 1970 akt. Fahlm an ve diğerleri, 2009)

En azından iki deneysel çalışm a nitel yolla yaşam anlamı ile sıkkınlık arasındaki ilişkiyi incelem ektedir. İlki D rop ve Bernard (1987) tarafından yapılm ıştır. Drop ve Bernard klinik vaka çalışm alarını esas alarak, sıkkınlığı savunm a m ekanizm alarının bir sonucu olarak gören klasik psikanalitik görüşlere m eydan okum uştur (Ö rneğin sıkkınlık bireyin hedeflerine ulaşm ası engellendiğinde gelişir, gerçekleşm esine olanak verilm eyen arzu, fantezi ve duygular sonrasında). Bunun yerine Drop ve Bernard (1987) kronik sıkkınlığı olan bireyin am açtan yoksun olduğu sonucuna varmıştır: O /birey yaşam ına anlam verecek köklü b ir projeye ulaşm akta başarısız olmuştur. Eksikliğine rağm en savunm a sistem lerinden çıkan sonuç kronik sıkkınlığın gelişim inde kritik nedensel faktör am aç ya da anlam eksikliğidir. B undan dolayı Drop ve B ernard birey anlamlı b ir yaşam tasarısı ya da tem ası benim sediğinde sıkkınlığın üstesinden gelinebileceğini söylerler. (Drop ve Bernard, 1987 akt. Fahlm an ve diğerleri, 2009).

D aha yakın zam anda Bargdil (2000) sıkkınlık ile ilgili benzer bir bakış açısı benim sem iştir. H ayatlarını sıkıcı bulan bireyle yaptığı görüşm elerde duygusal ikirciliğin sıkıcı yaşam da anahtar kelimeyi oluşturduğunu görmüştür. İkircilik kişisel yaşam tasarılarından, am açlardan veya rüyalarından/ideallerinden ödün verdiklerinde gelişir. O nların arzuları daha az arzuladıkları projelerle yer değiştirdikten sonra onlar duygusal olarak yıpranm aktadır. B ir taraftan onlar kızgın ve suçlayıcıdır dünyaya ve diğer insanlara karşı, özellikle zorla ödün verm eye zorlandıklarında kişisel am açlarından/projelerinden, diğer bir taraftan da onlar utanm akta ve kendilerini suçlam aktadır. O nlar kendi rüyalarını diğerlerinin rüyalarını gerçekleştirm ek için satmışlardır. Daha da ötesi onların değiştirilm iş projelerine yönelik hissettikleri sıkkınlık yaşam larının diğer alanlarına da yayılm ıştır. Bu kronik sıkkınlığa boşluk duygusu eşlik eder. Sonuç olarak bireyler p asif ve yaşam larında çekingen davranan bireyler olurlar. Bu yüzden Bargdill şu şekilde bağlam aktadır: B ireyin anlamlı yaşam am açlarından dönm esi veya bu am açları kaybetm esi kronik sıkkınlık duygusuna saplanm aya yol açm aktadır (Bargdill, R. W. (2000). K ısacası B argdill’in çalışması da D rop ve B ernard’ın ki gibi bireyin anlamlı yaşam am açlarının kaybolm ası veya bunlarda başarısız olması kronik sıkkınlığa yol açtığını söylem ektedir. H er iki çalışm a da birbirini destekler niteliktedir.

Y aşam ın anlamı pozitif psikolojinin konusu olarak öne çıkm asına rağmen hastalıklarla ilişkisi bağlam ında da bir çok çalışm a yapılm ıştır. Y aşam da anlam

bulabilm e sadece psikolojik iyi olmayı etkilem ez aynı zam anda hastalık seyrinde pozitif b ir etki yaratır ve psikolojik açıdan da koruyucu olabilir (Taylor, 2000). Ö zellikle hayatı tehdit eden hastalıklarla ilişkisi ele alınmıştır.

K anser olan hastaların yaşam a yükledikleri anlam ve bu anlam ın hastalıklarına etkisi çeşitli çalışm alarda (Park, M alone, Suresh, Bliss, Rosen, 2008; Taylor, 2000; Jaarsm a ve diğerleri, 2007) incelenm iştir. K anser yaşam anlamı yaşantılarını sorgulayabilecek özel karakterlere sahiptir. K anser belirsizlikleri içerir(örneğin ölüm hakkında, hastalığın tekrar nüksetm esi hakkında,) ve kayıp ile özdeşleştirilir( sağlık, iş, arkadalar, hayatın doğallığı) (Jaarsm a ve diğerleri, 2007). K anser yaşam ı tehdit eden bir aşam aya geldiğinde kadınlar, özellikle çocukları hakkında endişelenirler, kırılgan olurlar ve kontrolü kaybederler. Ölüm bir tehdit olarak yaklaştığında ve derin bir kırılganlık hissedildiğinde ve kanser hayatı alt üst etmeye başladığında ve hastalık aile üzerinde de olum suz etki bırakm aya başladığında hastalığın n eg atif seyir süreci başlar (Taylor, 2000). Taylor tarafından yapılan çalışm anın bulguları sağlığın hastalıkla iç içe olduğu ifadesini ve hastalığın insanın potansiyellerinin gelişim inde etkili olduğunu desteklem ektedir. Bazı hastalar daha önce fark etm edikleri çevrelerindeki kendisiyle ilgilenen insanların farkına vardıklarını söylemiştir. Bazıları da çevrelerindeki asalak insanları ayıkladığını söylemiştir. B azılarında ise yaşam larını gözden geçirm eye yol açm ıştır (Taylor, 2000).

Yeni yapılan boylam sal b ir çalışm a göğüs kanserinden kurtulanların yaşam anlamı duygusunun hastalıkları ile baş etm ede kullandıkları stratejilerde etkili olduğunu gösterm iştir. Ö zellikle pozitif yeniden değerlendirm eyi, kabulü, sosyal desteği, dini ve aktif baş etmeyi daha çok kullanan kadınlar 2 yıl sonra daha yüksek bir yaşam anlamı seviyesini algıladılar. Baş etme becerilerini kullanm anın reddedilm esi anlam seviyesini düşürm üştür (Park ve diğerleri, 2008).

Y aşam ın anlamı ile depresyon ve intihar eğilimi arasında da ciddi ilişkiler bulunm uştur. Zevk alam am a olarak nitelendirilen depresif duygu, davranışsal uyuşm azlık ile var oluşsal nevroz depresyonun bir şekli ya da alt tipi olarak değerlendirilebilir. M ascaro ve R oşen (2005) varoluşçu anlamı geleceğe dair bir um uda sahip olm a ve üniversite öğrencilerindeki depresyon belirtileri ile eşsiz bir ilişki içinde olabilm e şeklinde değerlendirm işlerdir.

D epresyonun tipik olum suz duygularına yayılan neg atif duygu ve yaşam ın anlamı ile negatif duygular arasındaki n eg atif ilişki depresif olan ve yaşam ın anlamını kaybeden kişinin intihar eğilim de olabileceğinin, depresyonda bir risk faktörü olabileceği yaygın bir klinik gözlem dir. İntihar eğilimi duyguları ile m ücadeleleri ile depresyonda oldukları belli olan insanlar yaşam sebeplerini intihar duygularına direnm ek olarak ta rif ederler A nlam kaybının veya çağın hastalığı olarak tanım lanan varoluşsal nevrozun b ir sonucu olan um utsuzluk ve depresyon oranlarının paralel artması bir fenom en olarak görülebilir (Thakur ve Basu, 2010).

B ir çaba, uğraş içinde olabilm e yaşam anlamı ile ilişkili değerlendirilm iştir. A ktivitenin anlamını çalışan tüm teorisyenler yaşam ın anlamlı uğraşlar yapılm aya başlandığında daha anlam lı olduğunu düşünürler. B u teorisyenlerin anlamlı yaşam için anlamlı aktivite gereklidir dedikleri anlam ına gelm ez (James, 2010). Anlam lı aktiviteler içinde olm a yaşam ı anlam landırm asına rağm en anlam için tem el bir unsur olarak değerlendirilm em ektedir.

N eg atif yaşantılar ve duygular bağlam ında yapılan b ir başka çalışm ada da yaşam ın anlamı ile yas tutm a arasındaki ilişkiye bakılm ıştır. K ayıp yaşantısı, bireyin anlamı sevilen birinin ölüm ü ile eşdeğer olarak gördüğü yeni gerçeklik ile dünya hakkındaki olum lu varsayım ları arasındaki çelişkileri m inim ize etmeye çalıştığı, anlamı yeniden yapılandırm a sürecine giriş olabilir (Janoff, B ulm an ve Berg,1998 akt. Boyraz, Horne, Satger, 2010). A nlam ın yeniden yapılandırılm ası süreci bazı yaslı bireyler için faydalı bir bulguya yol açabilir (Gillies ve N eim eyer, 2006, akt B oyraz ve diğerleri, 2010). Travm a sonrası gelişme, pozitif bir anlam bulm a açısı olarak, artan m aneviyat ve yaşam takdir edilmesi, ilişkilerin geliştirilm esi ve yaşam da yeni im kanlar bulm a gibi pozitif kişisel gelişim deki değişim lere atıfta bulunur (Boyraz ve diğerleri, 2 0 1 0).

Franklın çalışm alarındaki tutarlılık/uygunluğu Steger, Fraizer, Oisho, K eller (2006), kişinin yaşam ında anlam bulm a ve sürdürm e eğilimi olarak anlam arayışını tanım ladılar. O nlar anlam arayışını anlam sızlık ya da anlam yoksunluğu ile bütünleştirm enin/özdeşleştirm enin gerekli olm adığını, yaşam larında anlam a sahip olanlarında daha derin ve daha doyurucu b ir anlam arayabileceklerini ileri sürmüşlerdir. Bu yüzden kayıptan/sevdiği birini kaybetm ek gelen p o zitif anlam yaşantısı anlam arayışında son nokta olm ayabilir. Bu yüzden kaybeden kişiler hem anlam arayışında bütünleşm eyi/özdeşleşm eyi hem de p o zitif anlam bulm ayı doğal

süreçte tecrübe edebilirler. P o zitif duygu yaslı bireylere anlam yapısı sürecinde bilişsel süreci besleyen yaşantılarından faydalı şeyler bulm aya yardım edebilir (Boyraz ve diğerleri, 2010).

Y aşam anlamı ile cinsiyet, nitelik, m edeni durum, kültürel miras, dini kökenler ve yaş gibi biyografik çeşitlilik arz eden durum lar arasındaki ilişkinin sonuçları çelişkili ve sonuçsuzdur. B ununla birlikte çalışm aların çoğu anlam ile biyografik özellikler arasındaki ilişkiyi bulm a da başarısız olm uştur. ( D e K lerk, B osh off ve W yk, 2009).