• Sonuç bulunamadı

ARAŞTIRMANIN KURAMSAL ÇERÇEVESİ VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

2.1.2.2 Y aşam doyum u kuram ları

W ilson (1967)’e göre antik yunandan beri m utluluğu anlam ada çok az kuramsal gelişm e olduğunu kaydetm iştir. Son yıllarda çeşitli yönde kuram sal gelişm eler görülm esine karşın, ilerlem e istenen düzeyde değildir. K uram ile araştırm a arsındaki bağa şiddetle ihtiyaç duyulm aktadır (Yetim, 1991 akt. Şahin, 2008: 21).

2.1.2.2.1 Ereksel (telik) kuram lar

Y aşam doyum unun ereksel ya da sonlu açıklam aları, m utluluğun am aç veya ihtiyaç gibi bazı durum lara erişildiğinde elde edildiğini öne sürer. W ilson (1960) tarafından

önerilm iş olan b ir kuram sal postüla "ihtiyaçların doyurulm ası mutluluğa,

doyurulm am ış ihtiyaçlar m utsuzluğa neden olur" şeklindedir (Yetim, 1991, akt. Şahin, 2008: 21).

A lternatif ereksel kuramlar, öğrenilm iş yaşantı sonucu olan ihtiyaçların doyurulm ası üzerinde durm uşlardır. K işi bunların farkında olur ya da olm ayabilir. B u kuram larda ihtiyaçların doyurulm asının m utluluğa yol açacağı postüle edilm iştir (Y etim , 1991, akt. Şahin, 2008: 21).

A m aç kuram larında, kişinin farkında olduğu belirli istekleri üzerinde durulur. Kişi bilinçli olarak belli am açlara erişm ek istem ektedir ve m utluluk, kişi bunlara

eriştiğinde ortaya çıkar. B una göre m utluluk sonuca endekslidir. İhtiyaçlar ve amaçlar, ihtiyaçların belli am açlara yol açması bakım ından birbiriyle ilişkilidirler. A yrıca kişinin sahip olduğu değerlerde bazı am açların ortaya çıkm asına neden olurlar. İhtiyaçların, m utlulukla bir şekilde ilişkili olduğu, yaygın olarak kabul görm ektedir (Yetim, 1991, akt. Şahin, 2008: 22). K arşılanan ihtiyaçların kişide bir rahatlam a oluşturduğu kabul eilen bir gerçektir.

2.1.2.2.2 A ktivite kuram ları

Ereksel kuramlar, m utlulukta son durumları önemli bulurken; aktivite kuramları m utluluğun insan aktivitesinin bir ürünü olduğunu belirtirler. Örneğin, doğa tırm anm a aktivitesi, dağın doruğuna erişm eden daha fazla m utluluk vericidir. Aristo, ilk ve önemli aktivite kuram cılarından biridir. O, m utluluğun erdemli aktiviteden geldiğini, yani iyi başarılan aktivitenin m utluluk getirdiğini vurgulam ıştır. A ktivite ve yaşam doyum u ilişkisi üzerinde en açık form ülasyon akış kuram ıdır. Bu form ülasyon da kişinin beceri düzeyi yeterli ise aktiviteler ve bunlara karşı koyanların zam an içindeki ilerleyişinin haz getireceği öne sürülmüştür. Eğer aktivite çok kolay ise can sıkıntısı yaratır. A ksine zorise anksiyete yaratır. E ğer kişi uygun uğraştırm ayı gerektiren ve sahip olduğubecerileriyle işin zorluğu hem en hem en eşit olan b ir aktivite ile ilişkili ise, olayıntam am lanm a süreci hazlann akışını getirecektir. A ktivite kuram cıları m utluluğun davranıştan kaynaklandığını vurgularlar (Yetim, 2001, akt Şahin, 2008: 22).

2.1.2.2.3 T avandan-tabana ve tabandan-tavana kuram ları

Tavandan-tabana ve tabandan-tavana yaklaşım ları, çağdaş psikolojide oldukça popüler yaklaşım lardır ve aynı tarz açıklam alar m utluluk literatüründe de yapılm aktadır. Ö rneğin bazı felsefecilere göre, m utluluk birçok küçük hazzın toplam ından ibarettir. Tabandan-tavana görüşü çerçevesinde kişi anlık haz ve acılarının b ir m uhasebesini yaparak kendini m utlu ya da m utsuz olarak görür. Yani m utlu yaşam m utlu anların bir bütünüdür. Tavandan-tabana yaklaşım ında mutluluk, kişinin global bir özelliğidir ve bu özellik kişinin olaylara tepki gösterm esini etkiler. K işinin olaylara hoşgörüyle bakıyor olması, onun tek tek olaylarda da hoşgörülü olm asını gerektirir (Yetim, 2001, akt Şahin, 2008: 23).

A ndrews ve W ithey (1976), tavandan-tabana yaklaşım ını destekleyen kanıtlar elde etmişlerdir. A raştırm acılar yaşam alanlarından elde edilen doyum un genel olarak yasam dan alınan doyum u öngörm e de yetersiz kaldığını bulm uşlardır. Özetle bulgular, yaşam alanlarından elde edilen doyum un global yaşam doyum una neden olm aktan çok kendilerinin global yaşam doyum undan kaynaklandığını gösterm iştir. (Yetim, 2001. Akt. Şahin, 2008: 23).

2.1.2.2.4 B ağ kuram ları

İnsanların m utlu olm a eğilim ine neden sahip olduklarını açıklayan çeşitli kuram lar vardır. Bu kuram lardan çoğu, bağ m odelleri altında belleğe, koşullam aya veya bilişsel ilkelere dayanır. M utluluğa ilişkin bilişsel yaklaşım lar henüz çok yenidirler.

Bilişsel yaklaşım lardan biri, kişinin kendisini ilgilendiren olaylara ilişkin

yüklenm eleridir. Sonuçta iyi olaylar eğer iç, bilişsel öğelere atfedilm işse daha fazla m utluluk getireceklerdir. Diğer bir olasılık yüklenm e olsun olm asan iyi olarak görülen olayların m utluluk getirmesidir. M utluluğun bellekte bir ağının bulunduğu, genel olarak bilişsel psikologlar tarafından benim senen bir kabuldür. B ow er (1981), insanların şimdiki duygu durum larına göre geçm iş anılarını hatırladıklarını ve yorum ladıklarını bulm uştur. B ellek konusunda yapılan çalışmalar, m utlu kişilerin birbiriyle olum lu ilişkilerle bağlı zengin b ir ağının olduğunu gösterm iştir. Aksine m utsuz kişilerin birbiriyle olum suz ilişkilerle bağlı sınırlı ve yalıtılm ış ağlara sahip oldukları ortaya çıkmıştır. O lum lu ağa sahip olan birey, olaylara olum lu şekilde tepki verm ektedir (Yetim, 2001. Akt. Şahin, 2008: 25-24).

2.1.2.2.5 Y argı kuram ları

Öznel iyi olm anın bazı standartlarla gerçek koşullar arasındaki karşılaştırm alar sonucu ortaya çıktığını öne süren birçok kuram vardır. Eğer gerçekteki durum saptanan standardı aşarsa m utluluk oluşacaktır. Doyum göz önüne alındığında bu tür karşılaştırm alar bilinçli olarak yapılabilir. A ncak duygularda, duygu durum da standartlarla karşılaştırm a olayı bilinçsiz ya da bilinçdışı yapılm aktadır. Yargı kuram ları ne tür olayların olum lu ya da olum suz olduğunu belirlem ekle birlikte; olayların ortaya çıkaracağı duygunun m iktarını öngörebilm ektedirler. Yargı kuram larını sınıflam ada bir yol, onların ele aldığı standartlara bakm aktır. Sosyal

karşılaştırm a kuram ında kişi diğerlerini b ir standart olarak alır. Burada, seçilen diğerinin, kişinin düzeyinde aşağıda veya üzerinde olm a durum u vardır. Kişi, karşılaştırm a standardı olarak kendisinden alt düzeyde birini seçmişse, aşağı düzeyde karşılaştırm ada bulunm aktadır. Eğer kişi kendini diğerlerinden daha iyi görüyorsa, bu kişi doyum lu veya mutludur. Yargı kuram ları içinde en popüler yaklaşım kişinin gerçek koşulları ile em elleri arasındaki uyuşm azlığı ele alan emel düzeyi kuramıdır. Em el düzeyi kuram ına göre, yüksek em eller kötü koşullar kadar m utluluğu tehdit ederler. Em el düzeyi, kişinin yaşantılarından ve am açlarından ortaya çıkar. Tüm yargı kuram larında çok genel bir sonun vardır: K arşılaştırm alar yalnızca alanlarda (örneğin, gelir alanı) mı yoksa genel olarak yaşam ın değerlendirilm esinde mi yapılm aktadır? D einer ve m eslektaşları (1979) karşılaştırm aların yaşam ın bütün alanlarında yapıldığını bulm uşlardır. A yrıca Em m ons ve m eslektaşları (1983) ve Deiner ve m eslektaşlarının (1979), bulguları birçok doyum yargısında sosyal

karşılaştırm aların önem li olduğunu gösterm iş olm alarına rağmen; bireyin

yaşantılarına duygunun daha fazla etkide bulunduğunu belirlem işlerdir. Sonuç olarak, etkileri bakım ından karşılaştırm aların b ir sınırı olm alıdır (Yetim, 2001. Akt. Şahin, 2008: 25).

2.1.3 Sosyal K arşılaştırm a (Social C om parison)

Sosyal karşılaştırm a bireyin kendisi hakkında bir fikir edinebilm ek veya sahip olduğu fikri korum ak için kendini diğerleri ile karşılaştırm a sürecidir. Sosyal karşılaştırm a, kıyas noktası olarak alınan kişi veya gruplara bağlı olarak farklı şekiller alır. B unlar aşağı doğru karşılaştırm a, yukarı doğru karşılaştırm a ve benzerleri ile karşılaştırm adır. A yrıca karşılaştırm a boyutuna göre de farklı şekiller alabilir. Y eteneklerin karşılaştırılm ası, bilgi ve becerilerin karşılaştırılm ası bunlardan birkaç alandır (Bilgin, 2003: 348).

Sosyal karşılaştırm a, aynı zam anda kişinin kendisini değerlendirm ek ve bazı yönlerden geliştirm ek için diğerleri ile karşılaştırm asından m eydana gelir. K endini değerlendirm e yeteneği “Ben x işini yapabilir m iyim ?” sorusu ile ilişkili iken kendini değerlendirm e düşüncesi “ Ben X ’i sevebilir miyim ?” ya da “X doğru m udur?” veya “X ’i sevecek m iyim ?” soruları ile ilişkilidir. Bireylerin kendi

kendilerini değerlendirm ek için kullandıkları sosyal karşılaştırm alar diğer insanların uzm an oldukları alanlardır (Suls, M artin, & W heeler, 2002).

Sosyal psikologlar kişinin yeteneklerini, karakterlerini, yaşantılarını veya

durumlarını diğer kişi veya gruplarla karşılaştırm alarla özellikle ilgili olm uşlardır (Zell ve Alicke, 2010). Bu ilgi beraberinde sosyal karşılaştırm a ile ilgili çok sayıda çalışmayı getirmiştir.

K arşılaştırm alar daha çok (W heeler ve M iyake, 1992 akt Zell ve Alicke, 2010) çabasız bir şekilde (Gilbert, G iesler ve M orris, 1995), bilinçsizce (Blanton ve Stapel, 2008 akt. Zell ve Alicke, 2010) ve günlük düşüncelerin önem li bir kısm ının (Sum m erville ve Roese, 2008) kullanım ı ile oluşur.

Sosyal karşılaştırm a, durumları daha olum lu olan bireylere ve gruplara yukarı doğru olabileceği gibi daha şanssız kişilere doğru da olabilir veya aynı durum da olanlar için bir kıyaslam a olabilir (Petersen ve Ritz. 2010).

Bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde kendini diğerleri ile kıyaslam a yaygın bir sosyal fenomendir. Göreceli duran algılar kişinin benlik algısı, isteklilik durum u ve iyi oluş duyguları (öznel iyi oluş gibi) gibi çeşitli etkenler tarafından etkilenebilir. N esnelerin/eşyaların ve sem bollerin karşılaştırılm ası insanın üretkenliğinin ve yaşantılarının özüdür, aynı zam anda kişiler arası karşılaştırm alarında özüdür. A yrıca K arşılaştırm ada hem diğerleri ile sosyal karşılaştırm a hem de birinin geçm işi ile geçici karşılaştırm a kendini değerlendirm e sürecinin özüdür (Suls, M artin ve W heeler, 2002).

Sosyal K arşılaştırm a K uram ı, ilk kez Festinger tarafından 1950’lerde bireyin kendini değerlendirm esi olgusunu anlam aya çalışan bir kuram olarak biçim lendirilm iştir. F estinger’in tem el varsayım ına göre bireyler kendileri hakkında b ir kanaate varm ak için görüşlerini, değerlerini, yeteneklerini ve kanaatlerini değerlendirm e ihtiyacı hissederler. Bu doğuştan gelen bir ihtiyaçtır ve evrensel bir güdüdür. B u ihtiyaç objektif yollarla giderilem ediğinde kendilerini diğerleri ile kıyaslayarak bir fikre varm aya çalışırlar (Bilgin, 2007: 110).

Festinger (1954) bu çerçevede şu sorulara cevap aramıştır: N için insanlar diğer insanlarla karşılaştırm aya giderler? K im lerle karşılaştırm a yapılır?

Sosyal karşılaştırm anın kişiler açısından sonuçları nelerdir?