• Sonuç bulunamadı

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM Yönetimi:

2.3. Moğolistan’da Öğretmen Yetiştirme, Okul Ve Okul Bünyesindeki Yenilikler

2.3.2. Yüksek Eğitim

1921’deki halk devriminden sonra ülkedeki en iyi öğrenciler Rusya’ya veya diğer ülkelere gönderildi.

1926’da 40 Moğol öğrenci, yüksek eğitim için Almanya ve Fransa’ya gitti ve bunlar ilk Moğol aydınları oldu.

İlk yüksek eğitim kurumu olan Devlet Üniversitesi 5 Mayıs 1942’de törenle açıldı. Bu üniversite üç fakültede toplam 93 lisans lisansüstü ile ilk akademik yılına 5Ekim 1942’de başladı.

Fakülteler veterinerlik, biyoloji, matematik, fizik ve organik ve inorganik kimya bölümlerini içeriyordu. İlk 35 mezun 1946’da diplomalarını aldılar.

1951’de öğretmen yetiştirme fakültesi, dört fakülte, 8 öğretim görevlisi ve 212 öğrenciyle Devlet Pedagoji Enstitüsü olarak kuruldu. Şu anda burası Devlet Pedagoji Üniversitesi olarak devam etmektedir (Boldbaatar.J, 2002: 47).

Zooloji fakültesi 1958’de bağımsız bir şekilde Tarım Enstitüsü adını aldı ve Tıp Fakültesi de 1961’de Tıp Üniversitesi adını aldı.

1966 yılında devlet üniversitesi, 5 fakülte ve 13 bölümü ile, Teknik Enstitüyü açtı ve bu enstitü daha sonra üniversiteye dönüştü.

1979’da Rus Dili Fakültesi de açıldı. Bugün 10’dan fazla mevcut devlet üniversitesi ve enstitüsü çalışmaktadır.

1991’den beri Mongol Business, Mongol Knowledge, Shikhikhutag, Shonkhor, Gurvan Erdene, Seruuleg, Awraga Deed surguuli, Zasagt Haan, İkh Zasag , Dorno Dahinii Deed surguuli, Otgontenger ve Orkhon ibi özel yüksek eğitim kurumları açıldı.

Şu anda üniversitede, enstitülerde ya da kolejlerde olan ve zayıf grupların, sivil hizmetlerde çalışanların ve hayvan yetiştiricisi ailelerin 24.700’den fazla çocuklarına, her birine 6.050.900 Tug düşecek şekilde devlet bursları verilmesi söz konusudur.

Öğrenim esnasında 371 öğrenciye yarı ya da tam zamanlı( burs)

verilmektedir. Sağlık Güvencesi Kurumu tarafından finansa edilen ilk öğrenci medikal kliniği, 2003 Mart’ında açıldı. Burada, devlet enstitülerinde ve özel enstitülerde okuyan öğrencilere tanı ve koruyucu tedavi uygulanmaktadır.

2005 – 2006 akademik yılında, 200’den fazla üniversite, enstitü, kolej ve mesleki eğitim merkezleri gibi yüksek eğitimde 150.000 kadar öğrenci mevcuttur.

Bunun yanında Moğolistan, lisans ve lisansüstü öğrencilerini devlet anlaşmaları doğrultusunda diğer ülkelere de yollamaktadır.

1997 ile 2005 arası toplam 817 Moğol, devlet bursuyla, Rusya, Türkiye, A,B,D,, Kore, Almanya ve Avustralya dahil toplam 31 ülkede okudu (Www.mecs.gov.mn).

Amerika – Moğolistan hükümetleri arasındaki 2000 yılı anlaşmasıyla, 388 Moğol yüksek lisans veya doktora düzeyinde Amerika’ya gitti.

Türk hükümetiyle yapılan anlaşma çerçevesinde şu anda yaklaşık 10 doktora 24 yüksek lisans öğrencisi Türkiye’de burslu okumaktadır.

Uzaktan eğitim her zaman önemli olmuştur. Çünkü birçok vatandaş uzak bölgelerde yaşamakta, fakat ekonomik sıkıntılar ve yüksek okul harçları, gençleri evlerinde kalmaya zorlamaktadır.

UNESCO destekli ulusal bir radyo programı, göçebelere, pazarlama becerilerinden hayvan yetiştirmeye kadar her şeyi öğretmektedir

BİLİM

Moğolistan bilimsel ve akılsal bir geleneğe sahiptir. Cengiz Han, devlete hem iç hem dış politikada oldukça fazla yardım eden Filozoflar Meclisi’ne bilginleri çağırırdı.

Fonksiyonlara göre üyelere yer verilirdi; örneğin, bazıları Kaan’ın emirlerini kaydeder ve onları halka duyururdu.

1264’te, Cengiz’in torunu Kubilay Han akademi kavramından esinlenerek Öğrenim Bilimi Enstitüsünü kurmuştur (İshjamts.N, 1984: 68).

Moğolistan’da bilimin orijinal hali, birçok yüzyıldan beri var olan göçebe yaşam tarzına dayanır, gerçi yerleşik ulusların kültürü, Moğolların tabii ve bilimsel bilgileri üzerinde çok büyük bir etkiye sahip olmuştur (Chimed.D, 1961: 24).

Moğolistan, kadim ve özgün kültürüyle klasik bir doğu ülkesidir. Milli alfabesi, zamanında, dünyanın en çok bilinen 6. Alfabesiydi.

En eski anıt, Cengiz taş kitabesi 1225’ten kalmadır ve Cengiz Han, Sartuul aşiretleri üzerine kazandığı zaferini kutlarken 500 metreden bütün hedefleri vuran bir kahramana, Esunkhui’ye ithaf edilmiştir (Natsagdorj.Sh, 1991: 187).

1204’te Cengiz han’ın emriyle Moğol yazısına milli bir konum verilmiştir. Moğol alfabesi bir asır yaşındadır, fakat göçebe yaşayış biçimi ve askeri seferler yüzünden, bugüne çok az edebi anıt kalmıştır.

Moğolistan’da yazılan en iyi tarih, kültür, felsefe ve edebiyat çalışmaları Milli Kütüphanede saklanmaktadır. 1190’larda Moğol yazısı okullarda öğretilmeye başlandı ve şimdi Moğolların nerdeyse yarısı bu eski yazıyı okuyup yazabilmektedir.

Devlet Yüksek Kurulu resmi dille ilgili bir kanun çıkardı. 1921 devriminden sonra Moğol yazısı, Moğolcaya uyarlanmış ( 35 harfli ) ve on yıl içinde okuma yazma bilmeyenlerin hemen tamamen bitmesine yardım eden bir Kiril alfabesinin benimsendiği 1941’e kadar kullanıldı.

KİTAPLAR ve BASIM İŞLERİ

Eski zamanlardan beri Moğollar kitaplara, üç kutsal eşyadan bir olarak saygı duyarlar. Tarih göstermektedir ki, göçebe Moğolistan, üç en tahsilli doğu ülkesinden biri olarak görülürdü.

Bununla birlikte, elimizdeki en eski tam metin 760 yaşındadır. Moğolların 2500 yıl önce yazabildikleri ve kitap yaptıkları bilinmektedir. Milli kütüphanede bu dönemden kalma ağaç kabuğuna yazma bulunmaktadır.

Bu kütüphanede, 11. Yüzyıldan kalma Hint biliminin, felsefesinin, tıbbının, sanatının, mantığının, gramerinin ve astronomisinin temelini oluşturan Ganjuur ve Danjuur gibi, çok nadir Tibet kitapları vardır.

Bu gösterir ki, kitap Moğolistan’da bin yıl önce basılmakta idi. Ganjuur bir xylografik metotla Moğolca, Tibetçe ve Sanskritçe basılmıştır. Ganjuur’un ( 109 cilt ) ve Danjuur’un ( 226 cilt ) Moğolca tercümeleri, beş kadim Hint biliminin temellerini ihtiva eder.

Kutsal sutra, Sunduin Jud, 20.asır başında kuyumcu Dagva ve arkadaşları tarafından yapıldı.111 sayfanın her biri, üzerine oyulmuş harflerle altın kaplamalı ince bir gümüş tabakaydı.

Kutsal sudrayı yapmak için hepsi, 52 kg, altın ve 400 kg gümüş kullanıldı; o kitap yapmada kullanılan “ dokuz mücevher ” ( altın, gümüş, demir, inci, mercan, türkuaz, azurit, ana inci, bakır, hepsi pudralı ) sanatının tipik bir örneğidir.

Modern basım döneminde, her yıl 800 Moğolca kitabın toplam 9 milyon nüshası basılmaktadır, kişi başına ortalama 7-10 kitap düşmektedir.

SONUÇ  

Bu konuyu inceleyerek ulaşılan sonuçlar aşağıda sıralanmıştır:

1) Moğol topraklarında eski çağ insanlarının yerleştiği dönemden itibaren tarih eğitiminin temelinin ortaya atıldığını ileri sürebiliriz. Bunun sebebi ise, eski çağ insanlarının sürdürdüğü yaşamın, gelenek ve göreneğin bir örneği olarak bize bırakılan tarihi yapıtlar olan mağara hiyerografisidir. Bu hiyerografiler, o dönemin toplumsal yapısı, insanların yaşam tarzı, gelenek ve görenekleri hakkında bilgi veren çok değerli tarihi eserlerdir. Bu nedenle tarih eğitiminin temelini, bu dönemden başlatmamız daha uygun olacaktır.

2) Moğol topraklarında göçmenlerin birleşik devleti olan “ Hun İmparatorluğunun” ortaya çıkışı ile birlikte devletin gerçek başlangıcının ortaya atıldığı ileri sürülmektedir. Hunların, devletin iç ve dış politikalarını yürütmek üzere kendi yazı dilini oluşturması, diğer ülkelere mektup göndermesi ile ilgili belgelerin olduğu da, eski dokümanlarda görülmektedir. Bu şekilde, eskiden sadece eşya v.s eserler bırakılıyorsa, artık yazılı eserlerin bırakılmasının, tarih bilimi açısından büyük önem arz ettiği bir gerçektir. 3) Cengiz Han; Moğol imparatorluğunu kurduktan sonra, Nayman’ın

Tatatungaa’ya “Ulusun Hocası” unvanını vererek o dönemin “Altan Urag’ın” çocukları ve bey, subay paşa, ordu komutanı çocuklarına Uygur Moğol yazısıyla ders veriliyordu. Bu dönemden itibaren ulusun ana yazı dili olarak Uygur Moğol yazısı kullanılmaya başlanmıştır. Günlük olayları notalan “Kök Defteri” bu dönemde yazılmaya başlanmıştır. Moğolistan’ın ilk yazılı kanunu olan “İkh Zasag”ı Cengiz Han onaylayarak yürürlüğe koymuştur. Bunun gibi olaylara bakıldığında Devlet – vatandaş ilişkisinin düzgün devam etmesi açısından ilerleme kaydedildiği sonucuna ulaşılabilir

4) Cengiz Han’dan sonra kurulan Yuan İmparatorluğunun çöküşü sonucu, Moğol devleti batı, doğu, merkez olmak üzere kendi içerisinde bölünmüştür. 1558 yılında Moğolistan’ın önderi Altan Urag soyundan olan Tusheet Han Gombodorj, Budizm’i Moğolistan’da yayarak toplumun genelini bu dine bağlamıştı. Bu dönemle birlikte siyasi işlerde büyük etkisi olan lamalar etkili

hale gelmeye başlamıştır. 1616 yılında Moğolistan’ın, Mançu devletinin baskısı altına girmesi ile siyaset, iktisat, kültür ve eğitimde bir durgunluk başlamıştır. Özellikle yayınların sadece Mançu ve Tibet dilinde yayınlanmış olması, tarih eğitimi açısından da durgunlaşma eğilimi kazandığı sonucuna ulaşmaktayım.

5) 1909 yılının sonuna doğru Moğolistan’da “Milli Bağımsızlık Hareketi” güçlü bir şekilde gelişmeye başlamıştır. Bu mücadele sonucu 1911 yılında “ Bogd Haant Moğolistan” devleti kurularak dini ve siyasi iktidarı elinde tutan Bogd Javzandamba’yı kral olarak tahta çıkarılmıştır. Devletin resmi ve hukuk dilinin, yeniden Uygur alfabesiyle Moğolca olarak yazılmaya başlanması, temel tarihi yazma konusunda bir avantaj sağlamıştır.

6) 1921 yılında Moğolistan’da gerçekleşen halk devrimi ile kraliyet rejimi çökmüştür ve Moğolistan Cumhuriyetini kurulmuştur. Bu dönemden itibaren tüm toplumu kapsayan halk okullarını kurulmaya başlanmıştır. Uygur alfabesi, 1939 yılında Latin alfabesiyle değiştirmiş, ancak 1940 yılından itibaren Kril alfabesine geçiş yapılmıştır. Ülkede hala bu alfabe kullanılmaktadır. Ülkenin eğitim sistemi, kanunları, kuralları, ders programları, ders kitapları, ders standartları, öğretim yöntemler ve teknikleri bakımından SSCB’nin standartlarını aynen uygulanmaktaydı. Eğitim alanında elde edilen büyük başarının biri de 1942 yılında kurulan Moğolistan Üniversitesidir. Böylece milli eğitim kurumu oluşturmak için uygun ortam ortaya çıkmış oluyordu. O dönemlerde doğa bilimleri daha çok gelişme kaydetmişti. Sosyal bilimlerden tarih biliminin Sosyalist düşünce fikrine uygun olarak revize edilmesi, büyük kayıplara uğratmıştır.

1990 yılından itibaren SSCB’nin parçalanmasıyla Komünizmi kurma hayali sona ermiştir. Bu dönemde Moğolistan demokratik yolu seçerek planlı ekonomiden piyasa ekonomisine geçiş yapmıştır. Eğitim sisteminde de birçok değişimin yapılması gerekli hale gelmiştir. Moğolistan, eğitimin yeni kanunu ve standartlarını reform ederek Avrupa standardını ölçü almaya çalışmaktadır. Bu şekilde, tarih dersi aracılığıyla demokrat toplum oluşturmaya yönelik olarak tarihi gerçek bilgileri ulaşma şansı ortaya çıkmıştır. Tarih dersinin içeriğini, tarihi

coğrafya dersini de kapsayacak şekilde biçimlendirirse daha da verimli olacağını düşünmekteyiz. Küreselleşmenin söz konusu olduğu modern bir toplumda, gelenek ve tarihimizi öğrencilere kapsamlı bir şekilde öğreterek, tarih bilincini geliştirmenin çok yararı olacağı düşünülmektedir

Araştırmanın bir sonucu olarak, tarih eğitiminin gelişmesine katkısı bağlamında, kaynak biliminin ortaokul ve lise müfredatlarına yerleştirmenin faydalı olacağını düşünmekteyiz. Böyle bir uygulama, hem tarih bilincinin oluşması ve gelişmesine, hem de geçmişte yaşadığımız gibi çeşitli siyasi-ideolojik yaklaşımların getirebileceği sakıncaların önlenmesine katkı yapacaktır.

KAYNAKÇA

Benzer Belgeler