BÖLÜM 3: ÖNERMELER
3.1. Yüklemli Önermeler
3.1.1. Yüklemli Önermenin Tespiti ve Yüklemli Önermenin Unsurlarının
Yüklemli önermede bir şeyle bir şeye hükmedilir. Bu hüküm de ya olumlanır ya da olumsuzlanır. Bir yüklemli önermede iki lafzın bulunması gerektiğini belirten Âmidî “insan” ve “hayvan” şeklinde iki lafzın bulunmasını kesin bir yargı için yeterli görmemektedir. Dolayısıyla bu ikisine ilave olarak üçüncü bir unsur olan bağ (rabıt)’ın bulunması gerekmektedir. Buna bağlı olarak mahkûm-u bih (hayvan), mahkûm-u aleyh (insan) arasındaki nispet “insan hayvandır veya değildir” olarak gerçekleşmektedir. Burada mahkûm-u aleyhin mahkûm-u bihe nisbet edilmesine vaz’ (ispat) denildiğini belirten Âmidî, nispetin kendisi için bulunduğu şeye yani mahkûm-u aleyhe mevzu; mahkûm-u bihin mahkûm-i aleyhe nispet edilmesine de haml denildiğini belirtmektedir. O nispetin kendisi için bulunduğu şeye mahmul denilirken kesin yargı bildiren
nispetlere de hamli denildiğini ifade etmektedir.197
Seleflerinin198 çizgisine sıkı bir şekilde bağlı olan Âmidî, önermeyi oluşturan unsurların
her birini özellikleriyle beraber ayrı ayrı ele almaktadır.
Konu ve yüklem arasındaki nispette ortaya çıkan hüküm ismi, ilkin olumlu için kullanılırken ikinci olarak da olumsuzluk için kullanılmaktadır. Çünkü kendisiyle akli olumsuz hüküm verilebilmesi için ilk olarak olumlu bir nispetin takdiri gerekmektedir. Bu durumda olumsuzluk olumluluğun yokluğu olurken, olumluluk olumsuzluğun yokluğu demek değildir. Dolayısıyla bir şeyin yokluğunun tam olarak anlaşılabilmesi için önce o şeyin bilinmesi gerekmektedir. Oysa olumluluğun bilinmesi olumsuzluğun
bilinmesine dayanmamaktadır. Bundan dolayı olumsuzluk olumluluğun
olumsuzlanmasıdır. Ancak olumluluk olumsuzluğun olumlanması demek değildir. Eğer
196 Âmidî, Dekȃik, vr. 49a
197
Âmidî, Dekȃik, vr. 49a
198
Fârâbî, Kitabu’l-Kıyasi’Sağir,(neşr. ve terc. Mübahat Türker Küyel), (Fârâbî’nin Bazı Mantık Eserleri içinde), Ankara 1990, s. 54-55; İbn Sînâ, Yorum Üzerine, s. 37
63
böyle olmuş olsaydı olumlu önerme olumsuz olmuş olurdu. Bu yüzden konu (mevzu) isminin verilmesi başka bir şeyle kendisine hükmedilmesidir. Yüklem (mahmul) isminin verilmesi de kendisiyle başkasına hükmedilmesidir. Bu durumda mahmulün kendisi başkasıyla ya aynı olur ya da farklı olur. Yüklemli (hamliye) isminin verilmesi de o iki
şeyden oluşan önerme olmasındandır.199
Konu ve yüklem ikilisinden birinin öne geçip birinin konu diğerinin yüklem olması nispetin gerçekleşmesi için yeterli değildir. Konu ve yükleme delâlet için bir lafza gereksinim duyulduğu gibi kendileri için hâsıl olan nispete delâlet eden lafza da gereksinim duyulmaktadır. Bu lafız, önermede konu ve yüklemin manasından ayrı olarak konu ile yüklemi manaca birleştiren ve aralarındaki nispete delâlet eden bağ (rabıt)’dır. Bağ, edat hükmündedir.200
Arap dilinin özelliğinden dolayı bu rabıt, lâfzen
olabildiği gibi manen de olabilir. İbn Sînâ’nın da ele alıp değindiği bu konu201
eğer lafzî
olursa önerme kaziye-i sülasiye, lafzî olmazsa önerme kaziye-i sünaiyye adını alır.202
Rabıtın bazen isim bazen de kelime (fiil) kalıbında zikredildiğini belirten İbn Sînâ’yı203
takip eden Âmidî, bu rabıtın zamani ve gayr-i zamani şeklinde iki türlü olarak gerçekleştiğini belirtmektedir.204
Âmidî, birincisinin, yani belli bir zamanla sınırlı olduğuna delâlet eden vücuda delâlet eden fiil kalıbının “kane” ve onun müştakları olduğunu belirtmektedir. İbn Sînâ'ya göre ‘varlık’ ve ‘oluş’ ifade eden “kane” fiili konu ve yüklem arasındaki irtibatı sağlayan, ancak zaman ifade etmeyen bir bağ
durumundadır. Buna örnek olması açısından değişik misaller getirmektedir.205
İkincisi yani zamanla sınırlandırılmadan yüklemin konuya delâlet etmesi zamir kalıbında olan isme denilir ki o da “insanun huve hayvanun” gibidir. Ancak Arap dili gibi bazı dillerde
199
Âmidî, Dekȃik, vr. 49a-49b
200
Bolay, Naci, İbn Sînâ Mantığında Önermeler, İstanbul 1994, s.26
201 İbn Sînâ, Yorum Üzerine, s. 37 202 Âmidî, Dekȃik, vr. 49b 203 İbn Sînâ, Yorum Üzerine, s. 37 204 Âmidî, Dekȃik, vr. 49b 205
64
bu irtibat ve nispetin delâlet ettiği şeye zihnen anlaşılması yeterli kabul edilmektedir. İbn Sînâ bunun yeterliliği için önermenin konu ve yükleminin isim ve mana olarak tek olmasını ya da net bir biçimde kastedilen mananın belirtilmiş olmasını gerekli görmektedir.206
Aksi durumda Âmidî, ya nispetin düşünülmesini ya da delâlet edilen şeyin açıklanmış olmasını gerekli görmektedir. Buna göre eğer rabıta açıkça
zikredilmişse sülasiyye, eğer zikredilmemişse sünaiyye olarak isimlendirilir.207
Önerme, sünaiyye veya sülasiyye olduğunda konu ve yüklem ya bir olur ya da birden
çok olur. Eğer konu ve yüklem bir olursa önerme bir olur.208
Fârâbî’ye göre “yüklemli önerme, konusu da yüklemi de yalnız mana bakımından tek olan önermedir. Konu ve
yükleminin tek olmasından dolayı önerme de tek olmaktadır.”209
Fârâbî’nin tek önerme dediği şey aslında Aristoteles’in yalın diye tabir ettiği önermeden başka bir şey değildir. Klasik Batı mantıkçıları önermeyi bileşik ve basit diye ikiye ayırmaktadırlar. İslam mantıkçılarının yüklemli dedikleri önerme türü, batı mantıkçılarının basit önermelerine karşılık gelmektedir. Şartlı önerme de bileşik önermelere karşılık gelmektedir. Oysa İslam mantıkçılarının bileşik önerme dedikleri şartlı önermelerin haricinde kalmaktadır.210
Bileşik önerme, birden fazla konu veya yüklemi olan önermelere denir.211
Âmidî, bileşik
önermeleri İbn Sînâ212
gibi “mütekessire önermeler” başlığı altında ele almaktadır.213
İbn Sînâ, yüklemi tek, konusu çok olan bileşik önermeye “at ve insan hayvandır” önermesini; konusu tek yüklemi çok olana da “Zeyd kâtip ve uzundur” önermesini örnek vermektedir. Filozof, konusu ve yüklemi çok olanları da ele alıp uygun örnekleri
206
İbn Sînâ, Yorum Üzerine, s. 37-38
207
İbn Sînâ, Yorum Üzerine, s. 37-38; Âmidî, Dekȃik, vr. 49b
208
Âmidî, Dekȃik, vr. 50a
209
Fârâbî, Kitabu’l-Kıyasi’Sağir, s.55
210
Öner, Klasik Mantık, s. 74, 88
211
Öner, Klasik Mantık, s. 88
212
İbn Sînâ, Yorum Üzerine, s.89-91
213
65 sıralamaktadır.214
Âmidî, konusu ve yüklemi çok olan önermelerin bir önerme mi yoksa birden çok önerme mi kabul edilmesi gerektiği konusunu İbn Sînâ’nın bıraktığı yerden devam ettirmektedir. Müellifimize göre gerek konu ve gerekse yüklem yönünden olan ifadeler eğer sınırlama (takyidi) anlamında ise bir önerme: takyidi değil de sayma
(ta’didi) anlamında olursa o zaman önerme birden çok olarak kabul edilir.215
Şekil 12: Âmidî'nin Önerme Taksimi
214
İbn Sînâ, Yorum Üzerine, s.89
215
Âmidî, Dekȃik, vr. 50a-51b
Önerme Yüklemli Müfred Konusu ve Yüklemi Bir Mütekessire Konusu ve Yüklemi Çok Konusu Bir
Yüklemi Çok Konusu Çok Yüklemi Bir Yüklemi Çok Konusu ve
Takyidi
Önerme Bir Olur
Ta'didi
Önerme Çok Olur Şartlı
66