• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3: ÖNERMELER

3.2. Şartlı Önermeler

3.2.1. Şartlı Önerme Çeşitleri

Âmidî bu başlık altında şartlı önermelerin nasıl çeşitlendiğini ve birbirinden hangi yönlerden ayrıldığını, ayrıca farklılaşan bu önermelerin kendi içerisinde nasıl bir ayırıma tabi tutulduğunu ortaya koymaya çalışmaktadır.

Âmidî, şartlı önermeler, kesin haber olma bakımından her ne kadar yüklemli önermelerle ortak olsalar da; şartlı önermelerdeki mukaddem ve tali parçalarından her birine olan haberi nispette farklılık olduğunu belirtmektedir. Ona göre yüklemli önermede bir tek haber söz konusu olurken şartlı önermenin cüzleri olan mukaddemde de talide de haber var olmaktadır. Mukaddem ve tali cüz’ünden her biri bir diğerine “Odur” ya da “O değildir.” tarzında bir haml yapılmamaktadır. Bu sebeple şartlı önerme başka bir önerme için ya lüzum ya da inad gerektirmektedir. Şartlı önermenin kendi

291

Bolay, İbn Sînâ Mantığında Önermeler, s. 37

292

85

içinde barındırdığı farklılığı bu şekilde ortaya koyan Âmidî, bu farklılıklardan yola çıkarak şartlı önermenin ikiye ayrıldığını şu şekilde açıklamaktadır:

- Birincisi: Eğer bir önerme diğerinin lüzumunu vacib veya selb kılıyorsa buna muttasıl denir.

- İkincisi: Eğer bir önerme diğerinin ayrıklığını vacib veya selb kılıyorsa buna munfasıl denir.293

3.2.1.1. Bitişik (Muttasıl) Şartlı Önerme

Bu önerme iki cüzden oluşmuş olup birincisine mukaddem ikincisine tali denmektedir. Bitişik şartlı denmesinin sebebi, bu önermenin olumlusunda mukaddem ile tali arasında şart-cevap veya sebep-sonuç ilişkisinin bulunmasıdır. Şart harfinin kendisine bitişmesiyle şart ifade eden mukaddem, kendisine cevap gereken mukaddeme tali, cevap verme durumundadır. Dolayısıyla mukaddem ve tali birbirine gerekli olup ayrılmayan

konuma gelmiş olmaktadır.294

Buna göre “Her ne zaman güneş doğarsa gündüz olur” ve

“Her ne zaman güneş doğarsa gece olur değildir.”295

önermelerinden olumlu olan birincisinde mukaddem ile talinin birleşmesi gerçekleşirken; ikincisinde ise olumsuz olmasından dolayı mukaddem ile talinin ayrıklığı söz konusudur. Dolayısıyla bitişik şartlı önermenin olumlusunda mukaddem ve talinin bitişmesinin gerekliliği söz konusu olurken, olumsuzunda ise mukaddem ve talinin ayrılması söz konusudur.

Âmidî burada mukaddem ve tali arasındaki hükmü tam ya da tam olmayan şeklinde ayırmaktadır. Ona göre tam, cüzlerinden her biri diğerine şartlı olarak mukaddem ve tali kılınabilir. Yani “Eğer güneş doğmuşsa gündüz mevcuttur; eğer gündüz mevcutsa güneş doğmuştur” şeklinde olabileceğini belirtmektedir. Bunun da birbirine eşit olan lazımlar arasında gerçekleştiğine dikkat çekmektedir. Dolayısıyla bir kısmı diğerinden genel olmadığı gibi özel de değildir. Bunun da farklı birkaç şekilde gerçekleştiğini şu örneklerle belirtmektedir.

293

Âmidî, Dekȃik, vr. 84a; İbn Sînâ, Necȃt, s. 20

294

İbn Sînâ, Necȃt, s. 20; İşȃretler ve Tembihler, s. 21; Âmidî, Dekȃik, vr. 84b

295

86

- Geçen örnekte olduğu gibi, ister mukaddem taliye illet kılınmış olsun, ister

mukaddem talinin malulü olsun ondan ayrılmaz. Şunun gibi: “Eğer gündüz mevcut ise güneş doğmuştur.”

- Her ikisi de aynı sebebin sonucudurlar. “Eğer şimşek çakarsa gök gürültüsü mevcut

olur”. Şimşeğin çakması gök gürlemesinin sebebi olmadığı gibi sonucu da değildir.

- Her ikisi de harici bir sebebin sonucudurlar. “Eğer bu babaysa oğlu vardır” her ikisi

de aynı sebebin yani “doğum”un sonucudurlar.

- Aralarındaki lüzum ittifakidir. Yani biri diğerine sebep olmadığı gibi sonuç da

değildir. “Eğer ateş sıcaksa su soğuktur.”296

3.2.1.2. Ayrık (Munfasıl) Şartlı Önerme

İbn Sînâ, ayrık şartlıyı, mukaddem ve talinin birbirinden ayrık ve birbirine aykırı olması olarak tanımlamaktadır. Örnek olarak da “Bu açı ya dar açıdır ya geniş açıdır ya da dik açıdır.”297

önermesini vererek aslında şartlı önermelerin birden çok önerme içeren hükümler olduğunu belirtmektedir. Bu tip önermelerde bağ kaldırıldığında birden çok

önermenin ortaya çıkacağını ifade etmektedir.298

İbn Sînâ Arap diline göre şartlı önerme olmaya en layık olanının bitişik şartlı önerme olduğunu belirtmektedir. Ayrık olanın da şartlıdan sayılmasının gerekçesi olarak, birden

çok önermeyi bünyesinde barındırmasını göstermektedir.299

Âmidî bitişik önermeye şart edatlarının dâhil olmasından dolayı onu şartlı olarak kabul etmektedir. Ayrık olanının şartlı olarak kabul edilmesinin gerekçesi olarak da bitişik şartlıya benzemiş olmasından dolayı mecazen şartlı denildiğini belirtmektedir. Müellifimiz kendisine benzediği yön

olarak da kendisinde kesin bir sözün olmamasını göstermektedir.300

Mukaddem ve tali arasında “veya” bağı ile birleştirilen şartlı önermeler iki veya daha fazla şık arasında bir tercih etme durumu sunmaktadır. Ayrık şartlı önermeler mukaddem ile talinin doğru ya da yanlış değer çiftine göre birkaç çeşide ayrılmaktadır. 296 Âmidî, Dekȃik, vr. 84b 297 İbn Sînâ, İşȃretler ve Tembihler, s. 27 298

Bolay, İbn Sînâ Mantığında Önermeler, s. 32; Âmidî, Dekȃik, vr. 85b

299

Bolay, İbn Sînâ Mantığında Önermeler, s. 32

300

87

Bunlar hakikiye ve gayr-ı hakikiye olarak sıralanırken gayr-i hakikiye de kendi içerisinde maniatü’l-cem ve maniatü’l-hulu diye ikiye ayrılmaktadır.

- Hakikiye: mukaddem ve talinin hem doğruluk hem de yanlışlık durumunda

birbirinden ayrılmasının ve birleşmesinin imkânsızlığı durumudur.301

Yani hakikiye mukaddem ve tali ikilisinin birlikte doğru ve yanlış olmaması demektir. Bu yüzden biri doğru olunca diğeri yanlış olmak durumundadır. Bu durumda gelişi güzel iki şeyden önerme yapılmaz. Hakikiye, bir şey ile onun çelişiğinden veya çelişiğinin

nöbetleşmesinden oluşmaktadır. Örneğin “Bu sayı ya çifttir ya tektir.”302

Bu örnekte bir tercihte bulunma zorunluluğu söz konusudur. “Bu sayı çifttir” denildiğinde “O halde tek değildir.”; “tektir” denildiğinde ise “O halde çift değildir.” sonucu çıkmaktadır.

Hakikiyede tarafların aynı anda doğru ve yanlış olmaları mümkün değildir. Mukaddem doğru olduğunda tali yanlış; tali doğru olduğunda ise mukaddem yanlış olmaktadır.

Hakikiyede var olan hem doğruluktaki hem de yanlışlıktaki aykırılık durumu, birinin kaldırılmasıyla gayr-i hakiki olan ayrık şartlı önermeler ortaya çıkmaktadır. Bu şekilde ortaya çıkan ayrık şartlı önermeler, maniatü’l-cem ve maniatü’l-huludur.

- Maniatü’l-Cem: Âmidî’ye göre sadece doğruluk yönünden ele alınmasıdır.303 Yani

olumlu önermede mukaddem ve tali arasında sadece olumluluk yönünde aykırılık vardır. İkisi aynı anda doğru olamazlar. Sadece doğruluk yönünde hakikiye olduğundan yarı hakikiye de denilebilir. Müellifimiz buna “Bu hareketli ya cansızdır

ya da hayvandır”304

örneğini vermektedir. Bu örneğe göre bir şey için iki özelliğin de geçerli olması söz konusu olmazken; bu iki özelliğin dışında mesela “nebat” özelliği geçerli olabilmektedir. Dolayısıyla önerme olumlu olduğunda ikisi aynı anda bir şey

301

Âmidî, Dekȃik, vr. 85b

302

İbn Sînâ, İşȃretler ve Tembihler, s. 27; Âmidî, Dekȃik, vr. 85b

303

Âmidî, Dekȃik, vr. 86a

304

88

için geçerli olamamaktadır. Yani ikisi aynı anda bir şey için

olumsuzlanabilmektedir.305

- Maniatü’l-Hulu: Maniatü’l-Cem’in aksine hakikiyenin sadece yanlışlık bakımından ele alınmasıdır. Yani mukaddem ve tali arasında sadece yanlışlık bakımından

ayrıklığın gerçekleşmesidir.306

Dolayısıyla Maniat’ül-Hulu’nun iki tarafı birden yanlış olamaz. Bu yüzden ya biri doğru ya da ikisi birden doğru olarak gerçekleşir. Örneğin “Zeyd ya denizdedir ya da boğulmamıştır.” Bu örnekte sadece bu önermenin mukaddeminin karşıt hali ile gerçekleşmesi mümkün olan bir tali beyan edilmektedir. Yani “Zeyd denizdedir” önermesinin karşıt hali olan “Zeyd denizde değildir.” olur. Zeyd’in denizde olmadığı gerçek ise bu Zeyd’in boğulmadığı gerçeğini ortaya çıkaracaktır.307

Örnekte verilen mukaddem ve talinin birden yanlış olması mümkün değildir. Çünkü Zeyd’in denizde olmamasına rağmen denizde boğulmuş olması söz konusu olamaz. Bu yüzden ikisi birden yanlış olamaz ama ikisi birden doğru olabiliyor. Boğulmak için denizde bulunmak gerekli olmasına karşın denizde

olmasına rağmen Zeyd’in boğulmamış olması da mümkündür.308

Âmidî’nin ortaya koydukları her ne kadar İbn Sînâ’dan pek farklı olmasa da; detaya dair olan açıklamaları ve konuyu sistemli bir şekilde ortaya koyması onun İbn Sînâ’dan ayırmaktadır. Âmidî’nin verdiği bilgileri şekil üzerinde verdiğimizde konu daha iyi anlaşılmış olacaktır:

305

Öner, Klasik Mantık, s. 79-81

306 Âmidî, Dekȃik, vr. 86a

307

İbn Sînâ, İşȃretler ve Tembihler, s. 68-69; Âmidî, Dekȃik, vr. 87a-87b; Bolay, İbn Sînâ Mantığında

Önermeler, s. 36 308

89

Şekil 16: Âmidî'ye Göre Şartlı Önermeler

Benzer Belgeler