• Sonuç bulunamadı

Yönetme Bağlama Kuramı

Chomsky dil konusundaki görüşlerini sürekli geliştirmiş ve yenilemiştir. 1981’ de Pizza

dersleri adıyla düzenlediği dersler sonunda Yönetim ve Bağlama Kuramı (Government

and Binding Theory) adıyla bir kuram geliştirmiştir, 1995 yılında bu kuramı Minimalist

Program adıyla yenilemiştir. Üretici-Dönüşümsel Dilbilgisi (1957), Noam Chomsky’nin

yazdığı Sözdizimsel Yapılar (Syntactic Structures) adlı eserinde ortaya koyduğu bir kuramın adıdır. N. Chomsky bu eserinde dilin iki düzlemden oluşan bir yapı olarak ele alınması gerektiğini ortaya koyarak dil incelemelerine yeni bir boyut kazandırmıştır. Chomsky’nin en önemli kuramlarından biri, 80’li yıllarda ortaya çıkan Yönetme ve

Bağlama Kuramı (Rektions- und Bindungstheorie / İng. Government and Binding

Theory) dır. Bu kuram Chomsky’nin (Lectures on Goverment and Binding) eserinde kapsamlı bir şekilde ortaya konmuştur ve üretici dönüşümlü dilbilgisinin bir versiyonudur. Chomsky, Yönetme ve Bağlama Kuramı’nda bir cümlede öğelerin ilişkiler içerisinde olduğunu, bu ilişkilerin yönetenler ve yönetilenler bağlamında değerlendirilmesi gerektiğini ifade eder. Chomsky’nin bu kuramı İlkeler ve Parametreler (Principles and Parameters) adıyla da anılmaktadır. Bu kurama göre yüzey yapı dönüşümler sonucunda derin yapıdan ortaya çıkar ve yüzey yapı, fonetik ve mantıksal şekil olarak ikiye ayrılır. Bu kuram ile cümle, şekil yönünün yanı sıra anlam yönünden de ortaya konur. Chomsky, dil çalışmalarının cümle düzeyinde ele alınması gerektiğini ve yeryüzündeki dillerin bu açıdan değerlendirilmesi gerektiğini ifade etmektedir. Dillerin tek bir ortak yapıdan kaynaklandığını söyleyerek, yeryüzündeki dillerin tek bir dilden doğup doğmadığı sorusunu da açıklamaya çalışmıştır. Chomsky, dünyadaki dillerin sözdizim farklılıklarının dönüşümler sonucu ortaya çıktığını ifade eder. Yönetme bağlama kuramı doğuştun var olduğu kabul edilen sözdizim ilkelerini açıklamaya çalışır. David Pesetsky (1994:141, çev. Ahmet Kocaman) yönetme ve bağlama kuramının (Goverment and Binding Theory) büyük ölçüde Chomsky’nin düşünce ve sonuçlarından kaynaklanan bir söz dizimi yaklaşımı olduğunu ifade eder. Özsoy (1994: 22) ise yönetme ve bağlama kuramının, dillerdeki yapısal özellikleri bir dizi evrensel ulam ve ilkeler ile açıklayan, dillerde görülen bu özelliklere betimlemeli bir yaklaşımdan öte açıklayıcı bir yöntemle yaklaşmayı yeğleyen bir dilbilim kuramı olduğunu ifade eder. Aydın

60

makalesinde (2005: 33) yönetme bağlama kuramını örnekler vererek aşağıdaki gibi açıklar:

“Yan tümceler, bir bağımsız tümcenin bütün ögelerini taşıyabilirler; yani yüklem ve özneden başka, anlam isterlerine göre nesne, dolaylı tümleç ve belirteç alabilirler (Göğüş 1969:91). Yan tümcenin eylemi, aldığı ekler bakımından temel tümcenin eylemine göre bazı farklılıklar göstermesine rağmen, bağımsız bir önerme gibi kendi ögelerini yönetebilir. Oktay evden çıkınca Filiz bizi aradı örneğinde, çık- eylemine bağlı olarak yan tümcede bir özne (Oktay) ve yön bildiren -den tümleci (evden) bulunmaktadır. Temel tümcede ise, ara- eyleminin yönetiminde bir özne (Filiz) ile bir -i tümleci (bizi) bulunmaktadır. (Benim döneceğimi Selçuk biliyordu), yan tümce temel tümcenin anlamını tamamlayan zorunlu bir ögedir ve temel tümcenin -i tümleci olarak karşımıza çıkmaktadır. Yan tümcenin eyleminin (dön-) yönetiminde yalnızca özne (ben) bulunmaktadır. Yan tümcenin eylemi, bir taraftan kendi öznesiyle bir tamlama kurarken (ben-im döneceğ-im-i), bir yandan da temel tümce için gerekli olan -i tümleci ekini almaktadır. (Senin üzülmen bizi de üzdü), yan tümce temel tümcenin öznesi durumundadır. Yan tümcenin eylemi bu örnekte de öznesiyle bir tamlama kurmuştur (sen-in üzülme-n). (Burçin’in kokladığı güller soldu), temel tümcenin öznesi (güller) bir yan tümce tarafından nitelenmektedir. Böylece, yan tümce temel tümce içinde sıfat işlevi üstlenmektedir. Bu örnekte, temel tümce ile yan tümce bir öğeyi ortak olarak kullanmaktadır (1. Burçin gülleri kokladı; 2. Güller soldu). Güller sözcüğü hem temel tümcenin öznesi hem de yan tümcenin -i tümlecidir (belirtili nesne). Yan tümcenin eylemi (kokla-) bir özne (Burçin) ile bir belirtili nesneyi (gülleri) yönetmektedir: Burçin gülleri kokladı. Bu son örnekte, temel tümcenin öznesi, aynı zamanda yan tümcenin belirtili nesnesidir.”

Yan cümleler, iki cümlenin birleştirilerek tek bir cümle haline getirilmek istenmesi durumunda cümlelerden birinin bir fiilimsi veya fiilimsi öbeğine dönüştürülerek diğer cümlenin bünyesinde kullanılması sonucu ortaya çıkan yapılardır. Bu yapılar, her ne kadar bir cümle gibi bağımsız olarak kullanılmasa da kendi içinde bir cümlede gözlemlenen dizimsel özelliklere sahiptir. Şöyle ki, bir fiilimsi öbeğine bakıldığı zaman (fiil tabanı+fiilimsi eki) yapısında olup tıpkı yüklem gibi görev yapan bir yönetici öğe ve bu öğeye bağlı özne, nesne, zarf tümleci ve dolaylı tümleç gibi çeşitli öğelerin varlığı dikkat çeker (Erdoğan, 2015: 246). Erdoğan, fiilimsi yapıların çeşitli cümle öğelerini yönetebilme yetisi olduğunu ve kendi iç yapısında böyle bir nitelik gösteren fiilimsi yapılarının yan cümle olarak adlandırıldığını ifade eder. Karaağaç, (2012: 238) ise birleşik cümlelerde, yardımcı cümlelerin, basit cümlelerin öğeleri gibi çalıştığını,

61

yardımcı cümlelerin, asıl cümlelerin öznesi, nesnesi veya zarfı gibi görev yaptığını ifade eder.

Johanson (2014:103) Türkçede yönetilen-yöneten ilişkisini ve bunların sıralanışını şöyle açıklar: “ Türkçe dil ilişkisi durumlarında söz dizimi kalıpları sık sık kopyalanmıştır. Yukarıda süzünü ettiğimiz sola dallanan cümle sentaksı, yani yönetilen-yöneten-normu Türkçenin temel tipolojik özelliğidir. Bu kalıpta, sentaks açısından bağımlı olan öğe (yönetilen) baş öğenini önünde bulunur. “Yönetilen” kurucular “yönetenler”den önce gelir. Yüklem çakirdeği (çoğunlukla bir yüklem fiili) en son yeri işgal eder; tümleçler ve bağımsız zarf tümleçleri bundan önce gelir; sıfat tamlamaları, belirtili isim tamlamaları ve sıfat-fiil tamlamaları bağlı bulundukları baş öğelerden; derece zarfları, sıfatlardan önce gelir.”

Derin yapıda kurgulanan iki temel cümleden biri, fiilimsi ya da fiilimsi öbeğine dönüştürülerek diğer cümlenin (temel cümle) içerisinde onun bir öğesi olarak yer alır. Yan cümle olarak isimlendirdiğimiz bu yapı, derin yapıda müstakil bir cümle iken, değişim ve dönüşümler sonucu yüzey yapıda temel cümle içerisindeki bir yan cümle olarak yer alır. Derin yapıda kendi öğelerini yönetebilme özelliğine sahip temel cümle olarak kurgulanan bu cümle, yan cümleye dönüştüğünde de aynı özellikleri göstermektedir. Yan cümle, temel cümleye göre bazı eksiklikler gösterse de, bir temel cümle gibi kendi öğelerini yönetebilme özelliklerine sahiptir. Temel cümledeki çekimli fiili bir yana bırakacak olursak, bir temel cümlede yer alabilecek bütün cümle öğelerini barındırabilir ve temel cümlede görebileceğimiz bütün söz dizimsel özelliklere sahiptir. Bizim yan cümle olarak kabul ettiğimiz filimsi öbeklerine baktığımızda, yüklem gibi görev yapan bir yönetici öğe ve bu öğeye bağlı bir temel cümlede mevut olabilecek özne, nesne, zarf tümleci, dolaylı tümleç ve diğer öğelerin yer aldığını görürüz.

Temel cümlenin yönetiminde olan yan cümlelerin de kendi yönetici ve yönetenleri vardır. Temel cümle, yan cümlenin yönettiklerini yönetemez. Yan cümle de kendi içinde temel cümleden bağımsız bir söz dizimi ortaya koyar. Ancak bu müstakil yapı bir bütün olarak diğer yandan da temel cümlenin bir öğesi olarak görev yapar ve temel cümlenin fiili tarafından yönetilir. Bunları çift ayraçlar içerisinde aşağıdaki şekillerle verebiliriz:

62 BC 1

YC Sınav esnasında konuş-mak TC yasaktır. z. tümleci fiilimsi yüklem

BC 2

YC 25 yıldır bir fabrikada çalış-an işçi TC iki gün önce emekli oldu.

z. tümleci d. tümleç fiilimsi z. tümleci yüklem

BC 3

YC bayiiden gazeteleri satın al-dıktan sonra TC cabucak otomobile bindi. d. tümleç b. nesne fiilimsi z. tümleci d. tümleç yüklem

Şekil 14: Yan Cümlelerin Yönetim Alanı

BÇ 1’de “Sınav esnasında konuşmak yasaktır” cümlesinde; sınav esnasında konuşmak isim-fiil grubu yan cümle vasfıyla kendi söz dizimine sahiptir. Sınav esnasında zarf tümlecini kendine bağlamıştır. Ancak birleşik cümle içerisinde temel cümlenin anlamını semantik ve sentaktik olarak tamamlar ve özne görevindedir.

Bu cümlenin Almancada da aynı özellikleri taşıdığını görüyoruz:

Es ist verboten, dass man bei der Prüfung spricht / bei der Prüfung zu sprechen. Bu cümleyi Almancada hem dass bağlacıyla kurulan bir yan cümle olarak, hem de bunun yerine ikame edilebilecek zu+Infinitiv (zu+mastar) yapısıyla ifade etmek mümkündür. Türkçede isim-fillere denk gelebilecek zu+Infinitiv yapılarının yan cümle olup olmadığı Almancada da tartışma konusudur. Bazı dilciler bunları yan cümlemsi (Quasi-Nebensatz), yani yan cümleye benzer yapılar olarak isimlendirmektedir. Biz bu cümleyi dass bağlacı ile kurulu bir yan cümle olarak, temel cümlenin anlamını tamamlayan özne görevindeki yan cümle olarak birleşik cümle içinde verelim:

63

Şekil 15: Yan Cümle Yönetim Alanı

Almancada dass bağlacı ile kurulan yan cümle, bir taraftan gramatik olarak bir temel cümlede yer alabilecek cümle öğelerini (Subjekt, Objekt, Zeitadverb) barındırırken, diğer yandan tek başına semantik olarak tam bir anlam ifade etmeyen (sınav esnasında konuşmak), temel cümleyi semantik olarak tamamlayan özne görevinde bir yan cümledir. BÇ 2’de “25 yıldan beri bir fabrikada çalışan işçi iki gün önce emekli oldu” cümlesinde

25 yıldan beri bir fabrikada çalışan işçi sıfat-fiil grubu yan cümle vasfıyla kendi söz

dizimine sahiptir. 25 yıldan beri zarf tümleci ve bir fabrikada dolaylı tümlecini kendine bağlamıştır. Ancak birleşik cümle içerisinde temel cümlenin anlamını semantik ve sentaktik olarak tamamlar ve özne görevindedir.

Bu cümleyi Almanca birleşik cümle olarak ele alalım: ZS

HS Der Arbeiter, NS der seit 25 Jahren in einer Fabrik arbeitete, wurde vor zwei Tagen pensioniert.

Subjekt Rp Zeitadverb Lokaladverb Präd. Präd. Zeitadverb Prädikat

Şekil 16: Yan Cümle Yönetim Alanı

Bu Almanca birleşik cümlede yer alan yan cümle Relativsatz (niteleme sıfat işlevli yan cümle (Erkman Akerson ve Ozil, 2015)) der Arbeiter, der seit 25 Jahren in einer Fabrik

arbeitete gramatik olarak çekimli fiili, öznesi ve diğer öğeleri olan tam bir cümle olma

özelliği gösterirken, semantik olarak eksik bir cümledir. Bu cümle özne göreviyle temel cümleyi tamamlayan bir yan cümledir.

BÇ 3’de Bayiiden gazeteleri satın aldıktan sonra çabucak otomobile bindi cümlesinde

bayiiden gazeteleri satın aldıktan sonra zarf-fiil grubu, kendi söz dizimine sahip, cümle

64

günlük gazeteleri belirtili nesnesini yönetmektedir. Ancak bir yan cümle olarak tam bir

cümle değildir, birleşik cümle içerisinde temel cümlenin anlamını semantik ve sentaktik olarak tamamlar ve zarf tümleci görevindedir.

Bu cümleyi Almanca birleşik cümle olarak inceleyelim: ZS

NS Nachdem er aus dem Kiosk tägliche Zeitungen gekauft hatte, HS stieg er sofort ins Auto. Konj. Sb. Lokaladverb Objekt Präd. Präd. Sb. Adv. Loka.

Şekil 17: Yan Cümle Yönetim Alanı

Yukarıdaki Almanca birleşik cümlede yer alan yan cümle, nachdem bağlacı ile kurulmuştur ve temel cümleyi zaman zarfı (Zeitadverb) göreviyle tamamlar. Diğer yan cümlelerde olduğu gibi, öznesi yüklemi ve diğer öğeleri bulunan bir yan cümledir. Gramatik olarak kendi öğelerini yönetebilen tam bir cümle olmasına rağmen, semantik olarak eksiktir. Ancak temel cümle ile birlikte anlamını bulur ve birlikte anlamlı tam bir cümle ortaya koyarlar.

65

BÖLÜM 2: TÜRKÇEDE SÖZDİZİMİ VE BİRLEŞİK CÜMLE

2.1. Türkçede ve Almancada Söz Dizimi, Tanımlar ve Karşılaştırma

Söz dizimi (Syntax) cümlelerin yapısıyla uğraşır. Cümleyi oluşturan kelime ve kelime gruplarının yapısını, bunlar arasındaki ilişkileri, bunların görevlerini ve nasıl sıralanması gerektiğini inceler.

Her dilin kendine özgü bir söz dizim sitemi vardır. Bu sistem içerisinde kelimeler, önemine ve üstlendikleri görevlerine göre yerlerini alırlar. Bu dizimde en önemli olan, yüklemin yeridir. Türkçe cümlelerde, yardımcı unsurlar önce, asıl unsur olan yüklem ise sonra gelir. Bu durum her dilin kendi mantığını göre değişir. Almancada bu sıralanış Türkçeden farklıdır. Almanca ve Türkçe söz dizimininde en önemli farklılık, yüklemin yeriyle alakalıdır. Almancada yüklem genellikle ikinci sıradadır. Bu durum birçok Avrupa dilleri için de geçerlidir. Bir Avrupa dilini öğrenmedeki temel zorluklardan biri, yüklemin cümle içerisindeki yerinden kaynaklanmaktadır. Kendi dilinde hep ikinci sırada kullanmaya alışık olduğu yüklemi, bir Avrupa dilini öğrenirken, bunu sonda ifade etme zorunluluğu, yabancı dil öğrenmeyi zorlaştırır. Bilhassa konuşma esnasında, o yabancı dili yeni öğrenmeye başlayan biri, önce bir duraksar; kuracağı cümledeki kelimelerin yerlerini tasavvur eder ve sonra doğru bir şekilde kurgulamaya, dizmeye ve ifade etmeye çalışır. Bu süreçte en zor olan da, yeni öğrenilen dildeki söz diziminde yüklemin doğru yerde kullanılmasıdır.

Almancada ve Türkçede dilcilerin sözdizimini tanımlarken birbirine yakın ifadeler kullandıklarını görüyoruz. Her iki dilde de söz diziminde esas olan, kelime ya da kelime gruplarının o dilin gramer kurallarına göre sistematik olarak sıralanmasıdır. Başkan (2006: 154) bu hususu sözdizimi ve tümcebilgisi terimlerine dikkati çekerek şu şekilde açıklamaktadır: “Türkçede dil çalışmlarında kullanılan “sözdizimi” terimi, iki ayrı kavramı birden göstermektedir. Birincisi, bir tümce içerisindeki sözcüklerin belli bir sıraya göre art arda dizilmeleri olgusu. İkincisi ise bu dizilme olgusu üzerinde yapılan dilsel çalışmaların tümü. Bu bakımdan belli bir ayrım yapılarak bu sıralanma olgusuna

sözdizimi ve bu konudaki çalışmalara da tümcebilgisi adlarının verilmesi daha sağlıklı

66

Seçki yaparak görüşlerine başvurduğumuz diğer bazı dilciler, sözdiziminin aşağıdaki tanımlarını yapmaktadırlar:

Sözdizimi (Syntax), bir kelimenin veya bir kelime grubunun diğer bir kelime veya kelime grubu ile birleşmesini inceler (Bilgegil, 2009: 15). Düşünce, duygu ve istekleri tam olarak anlatmak için kelimeleri, dilbilgisi kurallarına göre dizmek gerekir. İşte bu dizilişin inclenmesinden ve kurallarından oluşan bölüme sözdizimi (Syntax) denir. (Gencan, 1978: 51).

Söz dizimi; bir dilde yer alan kelimelerin, konuşanın ve yazanın tercihine göre kazandığı sıralanış, biçimleniş ve anlatılıştır. Edebiyatta buna üslup deniliyor. Dili kullanan herkesin kendine has bir anlatışının olması, üslubunun dile yansımasındandır. Ancak her üslup sahibini bağlayan o dilin söz dizimi kurallarıdır. (Ergüzel ve diğerleri, 2011: 144). Sözdiziminin (Syntax) konusu, kelime grupları ve cümlelerin oluşturulmasıdır. (Duden, 1998: 609). Sözdizimi (Syntax), daha çok bir araya getirmek, düzenlemek anlamına gelen yunanca bir fiile dayanır. Söz dizimi genellikle, bir işaretler sistemi içerisinde, işaretlerin bir araya gelme kurallarını belirler. (Pittner ve Berman, 2010: 11).

Söz dizimi kuramı, Chomsky ile önemli bir gelişme arzetmiştir. Borsley (1997: 1) söz dizimi kuramını tanımlarken, sözdizimi kuramının modern kuramsal dilbilimin özü olduğunu ve köklerinin Chomsky’nin 1957’de yazdığı “söz dizimsel yapılar” (Syntactic structures) adlı eserine uzandığını ifade eder. Söz dizim kuramı ile belirli metodlara dayanarak dillerin gramerlerinin geliştirilmesi ve farklı dillerin söz dizim kurallarının tasvir edilmesi sağlanır. Bu araştırmalar ile dillerin ortak yönleri ve farklılık arz eden yönleri ortaya konur. Söz dizim kuramı, bir taraftan özel olarak belirli bir dilin gramerini araştırırken, diğer yandan da dili genel anlamda inceler. Bir dilde söz dizimi açısından neyin olabileceğini, neyin olamayacağını belirler.