• Sonuç bulunamadı

Türkçede Bağlaçlar

Bağlaçlar zaman, amaç, sebep, sonuç, tarz, şekil gibi ilişkileri ifade eden kelimelerdir. Türkçede, kelimeler, kelime grupları, cümleler farklı şekillerde bağlanmaktadır. Bağlama hususunda özellikle çekimsiz fiiile kurulu fiilimsiler ve zaman içerisinde yaygınlaşan çekim edatları önemli yer tutar. Bunların dışında virgül ve tonlama da bağlama için başvurulan yollardır. Bağlaç konusu hep tartışılagelmiş ve farklı şekillerde farklı kabullerle izah edilmeye çalışılmıştır:

Anlamca ilgili cümleleri, görevdeş öğleri bağlamaya yarayan kelimelere bağlaç denir (Gencan, 1978: 230). Bağlaç (Ing. conjunction; Alm. Konjunktion, Bindewort; Fr. conjonction) eş görevli sözcükleri, sözcük öbeklerini ve cümleleri birbirine çeşitli anlam ve görev ilişkileri kurarak bağlayan sözcük (Hengirmen, 2009: 49). Bağlaç (Alm. Konjunktion, Bindewort; Fr. conjonction; Ing. conjunction). Bir tümcede işlev açısından iki sözcüğü, iki sözcük öbeğini, ya da hem aynı türden, hem de ayrı işlevli iki tümceyi birbirine bağlayan biçimbirim. Biçim açısından bağlaçlar, yalın (ve, de, ile…), türemiş (örneğin, kısacası, gerçekten…), bileşik (öyleyse, yoksa, nitekim…) ve öbekleşmiş (bunun için, , gel gelelim, ne var ki…) bağlaçlar olarak bölümlenir (Vardar, 2002: 31). Banguoğlu (2011: 390) bağlaç yerine bağlam terimini kullanarak şu şekilde bir tanım yapmaktadır: “Söz içinde iki kelimeyi, aynı değerde iki cümle unsurunu, iki yargıyı, bazan da iki paragrafı bağlamaya yarayan kelimelere bağlam (conjonction) adını veriyoruz”. Karaağaç (2012: 55) bağlama edatları terimini kullanır ve şu tanımı yapar: “Bağlama edatları (conjunction), sözleri, söz öbeklerini veya cümleleri bir araya getirmeye yarayan çekimlik bağlı birimlerdir. Bu dil öğelerini bir araya getiriş, sıralayıcı veya açıklayıcı biçimlerdeki bağlamlardır”. Bağların hem semantik hem de sentaktik görev ve değerleri vardır; bunlar özellikle söz dizimi içindeki değerleri, şekilleri ve cümle bağlama teknekleri bakımından farklılıklar arz ederler (Şenlik, 2012: 252).

Söz içinde iki kelimeyi, aynı değerde iki cümle unsurunu, iki yargıyı ve bazan da iki paragrafı bağlamaya yarayan kelimelere bağlam (conjonction) adını veriyoruz. Kedi ile köpek. Beni ve kardeşimi çağırdılar. Güzel, fakat bakımsız bir bahçe. Yola çıkmadık, çünkü hava bozdu. Yolda çok yorulmuşduk da, hemen yattık (Banguoğlu, 2011:390). Banguoğlu eski Türkçeden beri dilimizde bağlam işleyişinde kelimelerin mevcut olduğunu ancak bunların sayıca az olduğunu ifade ederek bağlam sınıfının Türkçede daha

133

geç gelişmesini iki sebebe bağlar; a) Türk dillerinide ifade kısalığı, dolayısıyla bağlamsızlığı (Frns. asyndete Alm. asyndetisch) tercih edilegelmiştir. b)Türkçe zengin bir zarf fiiller sistemi geliştirmiş olup ilintili bağlam cümleleri yerine daha çok karmaşık zarf fiil cümlelerini kullanır.

Yemeği yedi ve gitti. Yemeği yeyip gitti.

Dün gelmedim, çünkü hastalandım. Hastalandığım için dün gelmedim (Banguoğlu, 2011:394).

Grönbech (1995: 44-45) bağlaçların Türkçeye yabancı olduğunu ileri sürerek görüşlerini şöyle aktarır:

“Aslında bağlar, Türkçeye yabancıdırlar; öyle görünüyor ki bunlar, izahı güç, çok az istisna ile, kısmen oduğu gibi alınan yabancı kelimeler, kısmen de yerli dil malzemesi vasıtasıyla yabancı cümle kuruluşuna bakarak yapılan teşkillerle yabancı dillerin tesiri altında meydana gelmişlerdir. Bundan dolayı, bunlar, Kitabe Türkçesi ile muhafazakâr Kuzey ağızlarında hiç bulunmazlar. Sıralama, kelimelerin yahut cümlelerin sadece yan yana getirilmesiyle olur, alt sıralama görevini ise ince farklar gösterme kabiliyeti üstün sayısız fiil şekilleri yapar; cümleleri birleştiren alt sıralayıcı bağlar Türkçenin yapısına bir tecavüzdür.”

Türk Dilinde Edatlar (1992) adlı eserinde bağlama edatlarına geniş yer veren

Hacıeimnoğlu, Eski Türkçede bağlaçların olmadığını söyleyerek görüşlerini şöyle açıklar:

“Yapılan araştırmalar Eski Türkçede bağlama edatlarının olmadığını ortaya koymaktadır. Türkçe cümle yapısına sonradan girmiş birçok bağlama edatı bulunmaktadır. Bu bağlama edatlarının Türkçeye yerleşmesi Karahanlı devrinden itibaren görülmeye başlar. Bağlama edatlarının büyük bir kısmı özellikle Arapça ve Farsçanın tesiriyle Türkçeye girmiştir. Dolayısıyla çoğunluğu yabancı asıllıdır. Fakat bağlama edatlarının diğer kısmı ise Türkçedeki isim ve fiil şekillerinden türetilmiştir. Eski Türkçede olmadığı halde, sonradan çok sayıda bağlama edatının başka dillerden alınması veya dilin kendi imkanları ile teşekkül etmesi hadisesi, gramercilerimiz tarafından yabancı dillerin tesiri ile, hususiyle Arapça ve Farsçanın tesiri ile izah edilmektedir”

134

Türkçe Dil İlişkilerinde Yapısal Etkenler (2014) adlı eserinde ve makalesinde (1996)

bağlaçlar konusuna kapsamlı yer veren Johanson ise görüşlerini şöyle açıklar:

“Bitişmeyen Birkaç Bağlayıcı: Sözü edilen eğilimlerden, Türkçenin az sayıda bitişmeyen bağımlılaştırıcıya, bir öğeyi bağımlı hale getiren edatlara, içe yerleşik cümleleri başlatan veya bitiren öğelere sahip olduğu anlaşılır. Genel Türkçede gerçek bir ilgi zamiri yoktur; kopyalanmamış bağımlılaştırıcı bağlaçtan söz etmek çok zordur. Bağımsız kullanılabilen bağlayıcıların (bağlaçlar ve benzeri ilişkilendiriciler) sayısı özellikle dilin önceki dönemleri için dikkate değer derecede düşüktür. Genel Türkçe (eşdeğer parçaları koordine eden) bağlaçlar da büyük oranda yoktur (Johanson, 2014: 43). Türk dilleri bilinen tarihi seyri içinde birçok yabancı dille ilişki içerisinde olmuştur ve dil bağlantıları açısından ilginç verilerin çeşitliliğini sunmuştur. İran, moğol, slav ve diğer komşu dillerle ilişkilerinde dilbilgiselleşme süreci içerisinde de önemli ölçüde etkilenmiştir (Johanson, 1996: 39). İlgili bağlayıcıyı (Junktor) “Konjunktor” olarak isimlendiriyoruz. Ard arda sıralamada A ve B formal sentaktik bağımsız cümleler olarak, birbirine bağlı olmaksızın yan yana bulunmaktadır. Minimal olarak pragmatik-içeriksel bir bağlantı mevcuttur. Fakat içeriksel bağlantı zarf olarak kullanılan bağlayıcılar (kısaca Adjunktor olarak isimlendiriyoruz) vasıtasıyla yapılır. Bunlar yan cümle kuran bağlaçlara (Subjunktoren) dayalı Pro-Formlar (ismi temsil eden zamirler) şeklinde, genellikle anaforik (birbirine bağlı) işaret zamiri+hal eki/edattan oluşan, zamir kökenli bağlayıcı zarf şeklindedir” (Johanson, 1996: 40).

Öğrenci hastadır. Onun için (ondan dolayı) gelmedi.

O+hal eki+edat

Basit yan cümle bağlayıcıları (Subjunktoren) genellikle isim-fiil + hal eki/edat kombinasyonundan oluşur.

yorul+duk+um+dan / yorul+duk+um için / yorul+duk+um+dan ötürü / yorul + duk + um + dan dolayı

f. kökü + sıfat-fiil e. + İyelik e. + hal e. edat

Türkçede çok geniş bir yer tutan bağlaçlar; kelimeleri, kelime gruplarını, cümleleri ve kimi zaman da paragrafları şekil ve anlam bakımından birbirine bağlayan ve yüklendikleri işlevler ile bağlandıkları sözler arasında türlü anlam ilişkileri kuran gramer öğeleridir(Korkmaz, 2005: 118). Korkmaz Türkçede bağlaçları tanımladıktan sonra bu konudaki görüşlerini şöyle devam ettirir:

135

“Türkçede eş değerli olan kelime ve kelime gruplarının bağlaçsız olarak yan yana getirilmesi, isim-fiil, sıfat-fiil ve özellikle zarf-fiil gibi çekimsiz filllerin ve bazı edatların aynı zamanda bağlaç görevi yüklenmiş olmaları, ayrıca bağlaç için yer yer virgül ve tonlara da başvurulmuş olması, bazı gramerlerde ve bu konuyu işleyen bazı eserlerde, dilimizde aslında bağlaç bulunmadığı, bunların sonradan yabancı dillerin etkisiyle ortaya çıktığı yolundaki yargılara yol açmıştır. Hatta aynı görüşten hareket edilerek, Türkçede bağlaçların ancak “Karahanlı devresinden itibaren kendini belli ettiği” biçiminde yargılar da yer almıştır. Bağlaçların Türkçedeki tarihi gelişme seyri içinde gözden geçirilmesi, bu yargıların doğru olmadığını ortaya koymaktadır. Bu durum göz önünde bulundurulunca, “Türkçede aslında bağlaç yoktur” gibi yanlış bir yargı yerine, Türkçede bağlaç görevinin hangi yollarla karşılanmış olduğunu, bu işlev için de, Türkçenin şekil bilgisi siteminde hangi ek ve kelimelerin kullanılmış olduğunu beriltmek daha gerçekçi bir değerlendirme olur.” (Korkmaz, 2005: 120).

Korkmaz’ın ifade ettiği bağlaç görevinin hangi yollarla karşılanmış olduğunu aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:

1. Eşdeğerde kelime veya kelime grupları (ana baba, yer gök, vb.) 2. Virgül, noktalı virgül

3. Bu görev için şart eki –sA kullanımı 4. Bazı edatlarla (gibi, kadar, vb.)

5. Kalıplaşmış veya kalıplaşmamış zarf-fiil şekilleriyle 6. Diğer bazı kelimelerin kullanılmasıyla.

Korkmaz (2005: 120) Türkiye Türkçesindeki bağlaçları kökenleri bakımından üç gruba ayırmaktadır:

a. Yabancı kökenli bağlaçlar: Bunlar, ortak islam kültürünün etkisi altında, dilimize Arap ve

Fars dillerinden girmiş olan bağlaçlar veya bunların bugüne uzanan kalıntılarıdır: adeta, aksi halde, aksi takdirde, amma, ama, amma ki, bilakis, binanaleyh, esasen, fakat, galiba, hakikaten, mamafih, nihayet, vakıa, velhasıl, yani, zaten, zira; bari, çünkü, eğer, gerçi, güya, hem… hem, hiç, kah… kah, meğer, meğer ki, ya… ya vb.

b. Arapça-Farsça, Farsça-Arapça, Arapça-Türkçe, Farsça-Türkçe veya Arapça-Farsça-Türkçe kelime ve şekillerin birbirine karışmasından oluşmuş karışık nitelikte bağlaçlar: belki, belkim, bilmem ki, canım, demek ki, hiç olmazsa, hiç şüphesiz, hiç yoksa, meğer ki, meğerse, nasılsa, ne var ki, öyle ki, sadece, sanki, şu kadar ki, şüphesiz, ya… veya, ya… veyahut, yok canım, zira ki vb.

136

c. Türkçe bağlaçlar: Sayıları pek çoktur. Başlıcaları şunlardır: açıkçası, ancak, anlaşılan, arkasından, ayrıca, bak, bakalım, bakarsın, bereket versin, besbelli, bile, bilemedim, bir… bir, bir de, böylece, böylelikle, bununla birlikte, da, dahası, değil mi?, derken, doğrusu, doğrusunu istersen, dolayısıyla, gerek… gerek, hele, ile, ister… ister, kısacası, nasılsa, ne demek, , ne… ne, nedense, nitekim, olsa olsa, oysa, öncelikle, sakın ola, söz gelişi, şöyle dursun, üstelik, yine, yoksa vb.

Bu bağlaçların birçoğu iki temel cümleyi birbirine bağlayan bağlaçlardır (Koordinationskonjunktionen). Yabancı kökenli bağlaçların bir kısmının ise yan cümle bağlaçları (Subjunktionen) olduğunu görüyoruz. Bazı bağlaçlar ise Almancadaki “Doppelkonjunktionen” (Çift bağlaçlar) ile örtüşmektedir. Temel cümle bağlaçları da çoğunlukla Almanca bağlaçları karşılamaktadır.

Çok çalışmalısın, aksi takdirde sınavı başaramazsın.

Du musst viel studieren, sonst kannst du die Prüfung nicht bestehen. Çok çalıştı, ancak sınavı başaramadı.

Er hat viel gelernt, aber die Prüfung nicht bestanden. Dün akşam erkenden uyudum, çünkü çok yorgundum.

Ich habe gestern Abend früh eingeschlafen, denn ich war sehr müde.

Hem savaşta hem de barışta görevini yaptı

Sowohl im Frieden als auch im Krieg tat er seine Pflicht. Kâh yağmur yağıyor, kâh güneş parlıyor.

Bald regnet es, bald scheint die Sonne. Ya hesabı ödersin veya makinayı geri verirsin.

Entweder du zahlst die Rechnung, oder du gibst die Maschine zurück.

Onu uzun zamandır göremedim, demek ki çekip gitmiş.

137

Sürekli yeni sarsıntı dalgaları geliyordu, öyle ki insanlar evlerine dönmek istemiyorlardı.

Immer wieder kamen neue Erdbebenwellen, so dass die Menschen nicht in ihre Häuser zurückkehren wollten (Erişek, 2009: 143).

Bizim bir pense ve bir matkaba ihtiyacımız var, ayrıca birkaç dübel ve vidaya da. Wir brauchen eine Zange und einen Bohrer, ferner einige Dübel und Schrauben (Erişek, 2009: 68).

Ne bir fabrikada çalışıyor, ne de bir büroya gidiyor.

Weder arbeitet er in einer Fabrik, noch geht er in ein Büro.

Korkmaz (2005: 123) ise isim gruplarından oluşan bağlaçları tanımlayarak bunlara örnekler verir:

Bir kısım bağlaçlar da şekil bakımından; isim tamlaması, edat grupları, sıfat-fiil grubu, zarf-fiil grubu, ünlem grubu gibi çeşitli gruplar halindedir. Dil burada, bağlaç oluşturmak için dilin cümle yapısından yararlanarak belirli kuralar içinde yan yana gelen kelimeler topluluğundan yararlanmıştır: aksi halde, aksine olarak, aksi takdirde, anladığım kadarıyla, asıl önemli olan, aynı şekilde, başka bir deyişle, beri yandan, bildiğim kadarıyla, bilindiği gibi, bilindiği üzere, bir bakıma, bir taraftan da, bir yanda… bir yanda, bir yandan öbür yandan da, böyle iken, böyle olunca, bu durumda, bu gidişle, bundan başka, buna karşı, bundan dolayı, daha doğrusu, dediğim gibi, en azından, hadi canım sen de, ister istemez, ondan ötürü, öte yandan, sözün kısası, tam aksine olarak, yahut ki, yazık ki, yok canım vb.

Almancada da bu bağlaçları karşılayan yapılar olduğunu tespit diyoruz. Bunlar genelikle Türkçede olduğu gibi bir cümle şeklinde veya iki temel cümleyi birbirine bağlayan bağlaçlar (Koordinationskonjunktionen) ve yan cümle bağlaçları (Subjunktionen) olarak ortaya çıkmaktadır. Burada zikredilmesi gereken önemli husus, Farsçadan Türkçeye geçen ki bağlacının dışında Türkçede yan cümle bağlacının olmayışıdır.

Asıl önemli olan senin bu sınavı başarmış olman.

138

Bildiğim kadarıyla o şimdi Berlin’de ikamet ediyor. Soweit ich weiß, wohnt er jetzt in Berlin

Bir yandan sürekli birşeyler yemek istiyorum, öbür yandan kilo almak

istemiyorum.

Einerseits möchte ich immer etwas essen, andererseits will ich nicht zunehmen.

Ona katlanamıyorum, bundan başka sürekli yalan söylüyor.

Ich kann ihn nicht leiden, außerdem lügt er immer (Erişek, 2009: 23). Güneyde hava artık sıcak, buna karşın bizde (burada) hala kar yağıyor.

Im Süden ist es schon warm, dagegen schneit es bei uns noch (Erişek, 2009: 37). Bu gece ikiye kadar çalıştım, bu yüzden şimdi uyumak zorundayım.

Ich habe heute Nacht bis zwei Uhr gearbeitet, deswegen muss ich jetzt schlafen. Sonuç olarak, Türkçede bağlaçların kelimeleri, kelime gruplarını veya cümleleri birbirine bağlayan dilbilgisi öğeleri olduğunu, bunların bir kısmının yabancı kaynaklı, bir kısmının yabancı kelime şekilleri ile Türkçe kelime şekillerinin birbirine karışmasından oluşmuş karışık nitelikte, bazılarının ise Türkçe bağlaçlar olduğunu tespit ediyoruz. Böylece Türkçede karşımıza çok fazla sayıda farklı görevlerde bağlaçlar çıkmaktadır. Bu bağlaçların Almanca karşılıkları irdelendiğinde, bunların birçoğunun yine Türkçede olduğu gibi kelimeleri, kelime gruplarını veya cümleleri birbirine bağladığını görüyoruz. Cümleleri birbirine bağlayan bağlaçlar, iki temel cümleyi bağlayan bağlaçlar (Koordinationskonjunktionen) özelliğindedir. Bazı bağlaçlar ise Almancadaki çift bağlaçları (Doppelkonjunktionen) karşılamaktadır. Her ne kadar Türkçedeki bazı bağlaçların karşılığı, ki bunların sayısı oldukça azdır, Almancadaki yan cümle bağlaçlarına (Subjunktionen) denk gelse de, Türkçede cümleleri birleştiren yan cümle bağlaçları (alt sıralayıcı bağlaçlar) Türkçenin yapısına uygun değildir. Türkçede bizim derin yapı-yüzey yapı kuramına dayanarak yan cümle olarak kabul ettiğimiz fiilimsi yapılar, temel cümleye bir bağlaç vasıtsıyla değil, fiillerin kök veya gövdelerine getirilen

139

bağlayıcı (Junktor) olarak adlandırılan fiilimsi ekleriyle sağlanır. Bağlaçlarla bağlanan cümlelerin temel özelliği çekimli fillerinin olmasıdır. Her iki cümle de zaman, kip, şahıs ve çoğul ekleri alarak çekime tabii olan temel cümle özelliğindedir. Ancak yan cümle olarak kabul ettiğimiz fiilimsi yapılar, çekimsiz fiillerle kuruludur. Bu cümleler temel cümle içine yerleşik (Einverleibung) yapılardır ve cümlenin bir öğesi gibi görev yaparlar. Bu birleşik yapılarda bağ görevini fiilimsi ekleri yapar. Bu cümlelerde bir alt üst (yan cümle-temel cümle) ilişkisi vardır. Yan cümle temel cümleye bağımlı bir cümledir.