• Sonuç bulunamadı

Ön Saha Çalışması Yapıldı

YÖNETİM KRİTERİ

YÖ-1 Havza Yönetim Planlamasına Yönelik Politika

YÖ-2 Kırsal Kalkınmaya Yönelik Politika

YÖ-3

Çölleşme ile Mücadeleye İlişkin Ulusal Stratejik Plan ve Programlar

HİZMETE ÖZEL

Rev.No: 30 Tarih: 27.05.2015

184 / 644 HIDS-PRJ-TürkiyeÇölleşmeModeliRaporu

YÖ-4

Ulusal Ölçekte Çölleşmeyi Ölçme, İzleme ve Değerlendirme Yapıları ve Çölleşme Bilgisine Sahip Uzman Sayısı

YÖ-5 Tarım Alanlarına Yönelik Politika

YÖ-6 Mera Alanlarına Yönelik Politika

YÖ-7 Ormanlara Yönelik Politika

YÖ-8 Korunan Alanlara Yönelik Politika

YÖ-9 Sera Gazı Salımlarına Yönelik Politika

HİZMETE ÖZEL

TÜBİTAK – BİLGEM – YTE

HİDS PROJESİ TÜRKİYE ÇÖLLEŞME MODELİ RAPORU

5.2 ÇÖLLEŞME KRİTERLERİ

5.2.1 İklim ve Çölleşme İlişkisi

İklim, belirli bir alandaki hava koşullarının, atmosfer öğelerinin değişkenlikleri ve ortalama değerleri gibi uzun süreli (geleneksel olarak 30 yıl ve daha fazla) istatistikleri ile nitelenen bireşimi şeklinde tanımlanır. İklimi böyle ele aldığımızda, iklim değişikliği, iklimin ortalama durumunda ya da onun değişkenliğinde onlarca ya da daha uzun yıllar boyunca süren istatistiksel olarak anlamlı değişimler olarak tanımlanabilir [Ref 15]. İklim değişikliği, doğal iç süreçler ve dış zorlama etmenleri ile atmosferin bileşimindeki ya da arazi kullanımındaki sürekli antropojen (insan kaynaklı) değişiklikler nedeniyle oluşabilir.

Konuyla ilgili bilinmesi gereken bir başka önemli kavram ise, iklimsel değişkenlik ya da değişebilirliktir. İklimsel değişkenlik, iklimin tüm zaman ve alan ölçeklerinde ortalama durumunda ve standart sapmalar ile uç olayların oluşumu gibi öteki istatistiklerindeki değişimlerdir [Ref 31]. İklimsel değişebilirlik, iklim sistemi içerisindeki doğal iç süreçlere (içsel değişebilirlik) ya da doğal kaynaklı dış zorlama etmenlerindeki değişimlere (dışsal değişebilirlik) bağlı olarak oluşabilir [Ref 52]. Küresel iklim, atmosfer (havaküre), hidrosfer (suküre), buz küre, litosfer (taş küre) ve biyosfer (yaşamküre) olarak adlandırılan başlıca beş bileşeni kapsar. Bu bileşenler arasındaki çok karmaşık ve karşılıklı etkileşimleri de içerir ve genel olarak Fiziksel İklim Sistemi ya da kısaca İklim Sistemi olarak da adlandırılır [Ref 31], [Ref 17]. İklim sisteminin atmosfer bileşeni, iklimi en çok niteleyen ve denetleyen altsistemdir. İklim sistemi, zaman içinde kendi iç dinamiklerinin etkisiyle olanların yanı sıra, iklimi etkileyen çeşitli dış etmen ve süreçlerde ortaya çıkan değişiklikler (zorlamalar) ile insan kaynaklı zorlamalar (ör. Işınımsal zorlama) yüzünden evrimleşir. Yerküre’nin herhangi bir yerinde egemen olan iklim, iklim sisteminin çeşitli asal bileşenleri (alt sistemleri) arasındaki karmaşık etkileşimlerin bir sonucudur [Ref 52].

Kuraklık ve çölleşme, insan kaynaklı iklim değişikliğiyle birlikte, sonuçları açısından günümüzde insanoğlunun karşı karşıya olduğu ve mutlaka ciddiye alması gereken en önemli küresel ve bölgesel çevre konularından biridir. Çölleşme, özellikle kurak, yarı kurak, kurakça-yarı nemli ve nemlice-yarı nemli alanlar ile kuraklık/nemlilik sınıfı ne olursa olsun yarı kurak subtropikal Akdeniz ikliminin egemen olduğu bölgelerde, iklimsel ve ekolojik değişimler ile insan etkinliklerini de içeren, fiziksel, biyolojik, siyasal, sosyal, kültürel ve ekonomik etmenlerin ve bu etmenler arasındaki ilişkilerin ve karmaşık etkileşimlerin oluşturduğu arazi bozulması ve/ya da ekolojik işlevselliğin ve üretkenliğin azalması sürecidir [Ref 53], [Ref 54], [Ref 55] tanımlarına dayanarak, [Ref 35], [Ref 17]’e göre). Çölleşmenin ileri aşamalarında, fiziksel bozulmalar ya da yeni jeomorfolojik oluşumlar (ör. Kumullar, çöller, vb.) ortaya çıkabilir [Ref 56]. Gerçekte, çölleşme, hem insanın hoyrat arazi kullanımından hem de uzun süreli kuraklıklar gibi olumsuz iklim koşullarından kaynaklanır. Öte yandan, kurak ve yarı kurak arazilerin çölleşmesinden insan etkinliklerinin mi, yoksa iklimsel etmenlerin mi birinci derecede sorumlu olduğu konusunda ise, tam bir bilimsel uzlaşma yoktur. Ancak, çölleşmenin birçok etmenin karmaşık etkileşimlerinin bir sonucu olduğu ve doğrudan nedenlerin, nüfus yoğunluğunun, geleneklerin, arazi ayrıcalıklarının ve başka sosyoekonomik ve politik etmenlerin bir işlevi olan insan etkinlikleri ile bağlantılı olduğu da açık bir gerçektir. Konuyla ilgili dikkat çeken bir başka önemli nokta ise, iklim, jeomorfoloji, litoloji (ana kayaç ve ana materyal) ve toprak türleri, çölleşmenin hızını ve şiddetini belirlemede önemli olmasına karşın, çoğu zaman bu etmenler, toprağın gelişimini ve taşınmasını yönlendiren egemen iklim açısından arazi kullanımı yönetimi ilkelerinin belirlenmesi ve uygulanmasında dikkate alınmamaktadır

HİZMETE ÖZEL

Rev.No: 30 Tarih: 27.05.2015

186 / 644 HIDS-PRJ-TürkiyeÇölleşmeModeliRaporu [Ref 35], [Ref 17], [Ref 56]. Bu kapsamda, aşağıdaki paragraflarda, konunun özellikle rüzgâr, karasallık ve kuraklık boyutu, hidroklimatolojik ve çölleşme etkileri açısından özetle değerlendirilecektir.

İklim türü ve çölleşme arasındaki ilişki ve iklimin bu yolla bir alandaki çölleşmeyi denetleme gücü açısından önemli görülen etmenlerden biri karasallıktır (kontinentalite). Karasallık, günlük ve yıllık sıcaklık farklarının yüksek olduğu karasal iklimler ile bu farkların düşük olduğu sıcaklık rejimi düzenli denizel iklimler arsındaki farkın bir ölçüsü olarak kullanılan bir iklim indisi olarak tanımlanabilecek olan bir karasallık indisi ile belirlenir ve değerlendirilir. Karasal ve denizel iklimler arasında gözlenen bu fark, kara yüzeylerinin çok düşük etkili ısı kapasitesinin yanı sıra, genel olarak daha düşük buharlaşma dolayısıyla atmosferik nem (su buharı) tutarlarının bir sonucudur [Ref 31]. Günlük (gün içindeki en yüksek ve en düşük hava sıcaklıkları arasındaki) ve yıllık (en sıcak ve en soğuk ay arasındaki) sıcaklık farklarının en yüksek olduğu iklim koşullarının bir göstergesi olarak kullanıldığı için, toprak oluşum ve erozyon koşullarını, fiziksel ve kimyasal ufalanma ve ayrışma şiddetini, rüzgâr erozyonu ve deflasyonunu, üst toprak nemliliğini, bitki örtüsü gelişmesini yakından denetleme yoluyla, çölleşme süreçlerini olumsuz yönde etkiler. Sonuç olarak, dünyanın çölleşmenin etkili olduğu birçok bölgesinin, kurak ve yarı kurak olmalarının yanı sıra denizlerin ılımanlaştırıcı ve nemli etkilerinden uzak karasal iklim bölgelerinde yer alması, karasallığı, çölleşme açısından klimatolojik kuraklık (aridite) ve yaz kuraklıkları kadar önemli yapmaktadır.

Rüzgâr ise, kurak, yarı kurak ve kurakça-yarı nemli arazilerdeki toprak erozyonunu etkileyen, doğal bitki örtüsü ve tarımsal bitkilere havayı kurutarak (atmosfer kuraklığı, havanın bağıl nemin azalması ve doyma noktasından uzaklaşması ya da doyma açığının büyümesi, vb.) ve şiddeti arttığında doğrudan fiziksel olarak zarar vererek çeşitli ciddi sorunlar yaratan en önemli iklim etmeni olarak kabul edilir. Rüzgâr erozyonunu, ötekilere ek olarak, yazı kurak subtropikal Akdeniz ikliminin egemen olduğu yarı kurak ve kurakça-yarı nemli bölgelerde egemen olan toprak erozyonu süreçlerinden biridir. Aridite arttıkça, rüzgâr erozyonunun etkisi ve şiddeti de artış gösterir. Rüzgâr erozyonunu denetleyen başlıca etmenler, toprağın erozyon direnci, yüzey pürüzlülüğü, yağış, eğim ve bakı, rüzgâr etkisine açık alanın uzunluğu ve bitki örtüsü olarak sıralanabilir. Toprağın erozyona olan direnci, toprağı oluşturan kırıntılı tanelerin kütlesi ve boyutu tarafından denetlenir. Eğer kütle yeterliyse, tane rüzgârın kuvvetiyle hareket etmeyecek yerinde kalacaktır. Yüzey pürüzlülüğü, özellikle yüzeydeki sırt morfolojisi, yüzeye yakın rüzgâr hızını azaltır ve taneleri durdurur. Rüzgârın aşındırma gücünü azaltmanın en etkili yoluysa, toprağı canlı bitkilerden oluşan koruyucu bir manto ya da ürün artıklarından oluşan kalın bir malç ile kaplamaktır. Akdeniz iklim bölgesinde, örneğin Türkiye’nin Ege, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri ile İç Anadolu’nun güneyinde özellikle yarı kurak bir iklimle nitelenen Konya Havzası’nda, yazın ve sonbahar başında (genellikle Nisan ya da Mayıs-Ekim arasında kalan dönem) oluşan toprak su açığı, toprak parçacıklarının birbirlerinden ayrılmasına ve rüzgâr erozyonuna uygun koşulların ortaya çıkmasını sağlar.

Kuvvetli ve sürekli rüzgârlar (fırtınalar), aşırı yağışlar, sel ve seyelanlarla birlikte, erozyona, üst toprak ve çökel taşınmasına, kütle hareketlerine, yağışın olmadığı zamanlardaysa toprak neminin azalmasına, üst toprağın ve doğal bitki örtüsünün kurumasına neden olarak, kuruyan ve parçacıkların birbirinden ayrıldığı üst toprakta erozyona ve çölleşmeye neden olur. Sıcak, kuru ve fırtınalı hava koşulları, orman ve çalılık yangınlarının şiddetini ve sıklığını

HİZMETE ÖZEL

TÜBİTAK – BİLGEM – YTE

HİDS PROJESİ TÜRKİYE ÇÖLLEŞME MODELİ RAPORU

arttırdığı gibi büyük yangınlarının denetimi ve söndürülmesini de zorlaştıran önemli bir hava ilişkili etmendir [Ref 31], [Ref 80], [Ref 81], [Ref 82].

Çölleşme Etkilenebilirlik/Risk Değerlendirmesi Açısından İklim Göstergeleri

Çölleşme ana ölçüt ya da etmen gruplarının önemlilerinden biri olan iklim faktörünün çölleşmeden etkilenebilirlik /risk değerlendirmesi kapsamında, 10 başlık altında toplam 15 alt iklim faktörü ya da gösterge (alt iklim katmanı) incelenmiştir. Bu bölümde, aşağıda listesi verilen bu 15 alt iklim faktörünün genel özellikleri, hesaplama yöntemleri, bunun için gerekli olan veri ve bilgiler ile sınıflandırma ve puanlama çizelgelerine ilişkin teknik ama özet bilgiler sunulmuştur.

1. BMÇP-BMÇMS Aridite İndisi (AI);

2. Potansiyel Evapotranspirasyon ve Yıllık Klimatolojik Su Varlığı (P-PET); 3. Yağış [Yıllık Ortalama Toplam Yağış (P, mm) ve Yağışın Tipi];

4. Kuraklık [Standartlaştırılmış Yağış İndisi (SPI) ve Palmer Kuraklık Şiddet İndisi (PDSI)];

5. Yağış Değişkenliği [Yağış Mevsimsellik İndisi (PSI), Yıllar arası Yağış Değişkenliği (IPV) ve Yağış Şiddeti (mm/saat)];

6. Aridite ve Yağış Eğilimleri;

7. Yıllar Arası Sıcaklık Değişkenliği (SDK, %); 8. Yıllık Ortalama Hava Sıcaklığı (o

C, T); 9. Conrad Karasallık İndisi (CCI);

10. Rüzgâr [Ortalama Rüzgâr Hızı (m/s) ve Fırtınalı Günler Sayısı].

5.2.1.1 BMÇP-BMÇMS Aridite İndisi (Aİ)

Genel olarak, üst topraktaki ortalama nemlilik (toprak nemi/suyu) koşullarını (nemlilik/kuraklık durumunu) gösteren klimatolojik bir indis. Genel olarak, aridite, yeryüzündeki doğal bitki örtüsünün ve kurak arazilerin oluşumunu ve evrimini etkileyen ve denetleyen klimatolojik bir etmendir. Bu nedenle, Aridite İndisi, bir alandaki yağmur ve rüzgâr erozyonu ile çölleşme süreçlerini, yağış, rüzgâr, karasallık ve hava sıcaklığı koşullarına bağlı olarak denetleyen ve belirleyen bir fiziksel gösterge olarak da değerlendirilebilir ve sınıflandırılabilir. Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi’ndeki (BMÇMS) Aridite İndisi (Aİ), Türkiye’deki klimatolojik toprak nem ya da su bilançosundaki değişimleri ve kurak arazi tiplerini belirlemek ve çölleşmeden etkilenebilirlik/risk düzeylerini değerlendirmek için kullanılmıştır.

5.2.1.2 Potansiyel Evapotranspirasyon ve Yıllık Klimatolojik Su Varlığı (P-PET, mm)

Potansiyel Evapotranspirasyon (PET), genel olarak bir alandaki egemen iklimin (sıcaklık, yağış, bağıl nem, su buharı karışma oranı ya da özgül nem, bulutluluk, Rüzgâr, global radyasyon ya da net radyasyon, güneşlenme süresi, vb.), suyu topraktan, bitkilerden açık su ya da diğer yüzeylerden buharlaştırma kapasitesini karşılayan birçok amaçla kullanılabilen önemli bir kavramdır.

HİZMETE ÖZEL

Rev.No: 30 Tarih: 27.05.2015

188 / 644 HIDS-PRJ-TürkiyeÇölleşmeModeliRaporu Topraktan, açık su yüzeylerinden (buharlaşma) ve bitki örtüsünden (terleme) atmosfere yönelik toplam su kaybına karşılık gelen bu birleşik sürece evapotranspirasyon (buharlaşma-terleme) (ET) adı verilir. İdeal toprak nemi, bitki örtüsü ve atmosfer koşulları altında gerçekleşen potansiyel evapotranspirasyon (PET) ise, her zaman yeteri kadar sulu, etkin olarak büyüyen (çok canlı) ve kısa yeşil bitkilerle (çim, vb.) tümüyle kaplı yüzeylerden gerçekleşen evapotranspirasyon olarak tanımlanır. PET kavramı, ortamda sürekli su bulunduğu için, doğal açık su yüzeylerinden olan buharlaşma şeklinde de kabul edilebilir. Ötekilerin yanı sıra, PET, topoğrafya ve bakı koşullarına da bağlıdır.

Hidroklimatoloji çalışmalarında, Yıllık Ortalama Klimatolojik Su Varlığının (toplam yağış – toplam potansiyel evapotranspirasyon farklarının, P – PET) alan ve zamandaki değişimleri, hem aylık, mevsimlik ve yıllık ortalama koşullarda hem de belirli bir yılın aylık, mevsimlik ya da yıllık PET değerlerinin yağışları karşılama durumuna göre klimatolojik toprak su varlığındaki değişimleri göstermek amacıyla incelenir.

5.2.1.3 Yağış [Yıllık Ortalama Toplam Yağış (P, mm) ve Yağışın Tipi]

Yağış, iklim tipi, toprak erozyonu, yağış etkinliği, arazi bozulumu ve kuraklıkların şiddeti ve çölleşmeden etkilenebilirliğin belirlenmesinde yaygın olarak kullanılan en önemli hidroklimatolojik ve meteorolojik değişken ve göstergedir.

Çisenti, yağmur, kar, dolu, vb. gibi çok çeşitli şekillerdeki bir yağış olayının gerçekleşebilmesi için, genel olarak havada yeteri kadar yoğunlaşma (yoğuşma) çekirdeğinin, su buharının, yükselici hava hareketlerinin ve sonuç olarak içerisinde yağışın oluştuğu uygun bir bulutun ve bulut gelişiminin olması gerekir. Yoğunlaşma, bulut yoğunlaşma (yoğuşma) çekirdeği adı verilen çok küçük higroskopik parçacıkların üzerinde oluşur. Ürünlerini yetiştirmek için suya gereksinim duyan çiftçiler açısından, yağışın tipi ya da türü, süresi, şiddeti ve tutarı çok önemlidir. Atmosfer koşulları, alansal ve zamansal olarak çok değişken olduğu için, çeşitli yağış türleri ve biçemleri (hidrometeorlar) oluşabilir. Dünyanın çoğu bölgesinde, alt troposferdeki hava sıcaklığı genellikle donma noktasının üzerinde olduğu için, en yaygın yağış türü yağmurdur.

5.2.1.4 Kuraklık [Standartlaştırılmış Yağış İndisi (SPI) ve Palmer Kuraklık Şiddet İndisi (PDSI)]

Bir ayrım yapmaksızın, genel olarak dünyanın herhangi bir alanında (ülke, bölge, bölüm, yöre, havza, vb.) ve zamanında, yağışın belirli bir süre uzun süreli ortalamanın, ortancanın ya da belirlenen bir normalin altında kalması sonucunda ortaya çıkan çeşitli düzeylerde şiddetli ya da aşırı su açığı ya da yetersizliğini tanımlamak için kullanılan bir kavram. Kuraklık, hidrolojik, tarımsal ve meteorolojik kuraklık gibi bir ayrıma gidilmeksizin, genel olarak, yeryüzündeki çeşitli sistemlerce kullanılan doğal su varlığının, belirli bir zaman süresince ve bölgesel ölçekte uzun süreli ortalamanın ya da normalin altında gerçekleşmesi sonucunda, temel olarak şiddet/büyüklük, süre/sıklık ve coğrafi yayılış bileşenleri ile nitelendirilebilen üç boyutlu bir doğa olayı biçiminde etkili olan su açığı ve yetersizliği şeklinde tanımlanabilir.

Kuraklık konusunda, hesaplaması yalnız yağışa dayandığı ve kolay olduğu için, genel olarak kuraklık olayları için Standartlaştırılmış Yağış İndisi (SPI) sınıflandırması ve puanlanması kullanılabilir. Hesaplaması daha karmaşık ve

HİZMETE ÖZEL

TÜBİTAK – BİLGEM – YTE

HİDS PROJESİ TÜRKİYE ÇÖLLEŞME MODELİ RAPORU

yağışa ek olarak, hava sıcaklığı, PET ve toprak suyu/nemi veri ve bilgisine gerek olduğu için, her koşulda kullanılması olanaklı olmamakla birlikte, SPI ile birlikte yaygın olarak kullanılan diğer kuraklık gösterge Palmer Kuraklık Şiddeti İndisi’dir (PDSI). SPI’ın, kuraklık ve nemliliğin klimatolojik olasılıklarının hesaplanmasında diğer kuraklık yöntemlerine oranla önemli bir üstünlüğü vardır.

5.2.1.5 Yağış Değişkenliği

[Yağış Mevsimsellik İndisi (PSI), Yıllar arası Yağış Değişkenliği (IPV) ve Yağış Şiddeti (mm/saat)];

Herhangi bir bölgede, saatlik, günlük, aylık ya da mevsimlik yağış toplamının yıl içindeki zamansal dağılımını açıklayan, çölleşmeden etkilenebilirlik/risk düzeyinin ya da çölleşme riskinin belirlenmesinde kullanılan önemli bir indis ve göstergedir.

En geniş anlamıyla yağış mevsimselliği ya da yağış rejimi, yağışın yıl içindeki dağılımına karşılık gelir. Konu hidroklimatolojik bakış açısıyla daha teknik olarak ele alındığında, özellikle Akdeniz iklimin egemen olduğu yarı kurak, kurakça-yarı nemli ve hümid-yarı nemli bölgelerde, yağış mevsimselliği, yağışın yıl içindeki düzensiz, eşitsiz ve/ya da döngüsel dağılımı şeklinde tanımlanabilir.

Yağışlarda gözlenen bu mevsimsellik ya da yıl içindeki değişim, yağışın önemli bir bölümünün belirli aylarda, belirli mevsim ya da birkaç mevsimde oluştuğunu gösterir. Bu durum, yağışın çoğunun geç sonbahar ve kış aylarında düştüğü Akdeniz iklim bölgeleri için olağan bir iklim özelliğidir. Akdeniz iklim bölgelerinde, ayrıca, yağışın önemli bir bölümü görece az sayıdaki şiddetli sağanak ve gökgürültülü sağanak fırtınalarından gerçekleşir.

Yağış değişkenliği, bir istasyonda ya da bir alanda kaydedilen yağış toplamlarının (aylık, mevsimlik ya da yıllık) görsel olarak bir zaman dizisi grafiğinde uzun süreli ortalamaya göre yıldan yıla ya da yıllar arası değişimleri, istatistiksel olaraksa uzun süreli ortalamanın çevresindeki dağılımı şeklinde tanımlanabilir.

Yıllar arası yağış değişkenliği Mevsimselliğin önemli olduğu yarı kurak, kurakça-yarı nemli ve nemlice-yarı nemli Akdeniz iklim bölgelerinin önemli bir klimatolojik özelliğidir. Yağış değişkenliği, istatistiksel olarak varyans ya da standart sapma ve farklı büyüklüklerdeki yağış toplamları söz konusu olduğunda istasyonlar arasında nesnel bir karşılaştırma olanağı sağlayan Değişim Katsayısı ya da Değişkenlik Katsayısı (DK, %) oranları kullanılarak gösterilebilir.

Genel olarak, uzun süreli ortalamanın çevresinde görece daha az saçılma gösteren değişkenlerin değişim katsayıları küçüktür. Tersine, bir diziyi oluşturan gözlemlerin uzun süreli ortalama çevresinde fazla saçılması, o gözlem dizisindeki yıldan yıla değişkenliğin yüksek oluşunun bir göstergesi olarak kabul edilmelidir. Akdeniz iklim bölgesinde, aridite arttıkça, yüksek yıllar arası değişkenlik kuraklık olasılıklarının artmasının da bir göstergesidir. Öte yandan, nemlilik arttıkça (ör. Nemlice-yarı nemli ve nemliye doğru), yüksek değişkenlik hem daha yüksek olasılıkla aşırı yağış, sel ve taşkın oluşumlarının, hem de daha az sıklıkla kuraklıkların bir göstergesi olabilmektedir.

HİZMETE ÖZEL

Rev.No: 30 Tarih: 27.05.2015

190 / 644 HIDS-PRJ-TürkiyeÇölleşmeModeliRaporu

5.2.1.6 Aridite ve Yağış Eğilimleri

Ham (orijinal) toplam yağış, normal yağışın yüzdesi (PNP) ya da basit normalleştirilmiş yağış anomalisi, SPI, PDSI, BMÇP-BMÇMS Aridite İndisi (AI), Emberger Biyoklimatik Katsayı (QE), Bagnouls-Gaussen Aridite İndisi (BGAI), Erinç Aridite İndisi (EAİ), vb. zaman dizilerindeki uzun süreli trendlerin (eğilimlerin) ve değişimlerin çeşitli zaman dizisi çözümleme yöntemleriyle incelenmesi.

İklim değişikliği ve değişkenliğinin gözetildiği kuraklık ve çölleşme çözümlemelerinde ve izleme çalışmalarında, özellikle kurak ve yarı kurak alanlardaki kuraklık/nemlilik ya da kurak/yağışlı koşullardaki uzun süreli eğilimler ve dalgalanmalar incelenebilir. Bu çalışmalarda, kullanılacak olan değişken ve indislerin doğasından ve istatistiksel özelliklerinden kaynaklanan kısıtlar da dikkate alınarak, aylık, mevsimlik ve yıllık zaman dizileri şeklinde ayrı ayrı ya da yıl/ay dizileri şeklinde tek bir zaman dizisi şeklinde düzenlenecek olan zaman dizilerine, çeşitli eğilim çözümleme yöntemleri uygulanabilir.

Zaman dizilerinde gözlenen uzun süreli eğilimlerin doğası (yönü) ve istatistiksel anlamlılığı, çeşitli parametrik olmayan (ör. Spearman, Mann-Kendall sıra ilişki katsayısı, vb.) ve parametrik (ör. en küçük kareler doğrusal regresyon, vb.) yöntemleri ile çözümlenerek belirlenebilir. İklim değişikliği ve değişkenliği çalışmalarında, çoğunlukla, istatistiksel dağılımının iki yanlı şekline göre 0,05 ve 0,01 anlamlılık düzeylerinde sınama yapılır.

5.2.1.7 Yıllar arası Sıcaklık Değişkenliği (ITV, %);

İklimsel değişkenlik kavramı dikkate alındığında, günlük hava koşullarına bağlı günlük sıcaklık değişimlerini içermemek koşuluyla, genel olarak bir alanda (yörede, bölgede, vb.) gözlenen hava sıcaklığının tüm alan ve zaman ölçeklerinde gösterdiği değişimi açıklamak amacıyla kullanılan bir terimdir. Daha özel olarak ise, bir klimatoloji ya da meteoroloji istasyonunda gözlenen ortalama hava sıcaklığının (ortalama maksimum ve minimum hava sıcaklıkları için de olabilir) yıldan yıla ya da yıllar arası değişimlerini göstermek amacıyla kullanılır.

Sıcaklık değişkenliği de, bir istasyonda ya da bir alanda kaydedilen hava sıcaklığı değerlerinin (aylık, mevsimlik ya da yıllık) görsel olarak bir zaman dizisi grafiğinde uzun süreli ortalamaya göre yıldan yıla ya da yıllar arası değişimleri, istatistiksel olaraksa uzun süreli ortalamanın çevresindeki dağılımı şeklinde tanımlanabilir. Yağış Değişkenliği bölümünde açıklandığı biçimde, sıcaklık değişkenliği de, istasyonlar arasında nesnel bir karşılaştırma olanağı sağlayan Değişim ya da Değişkenlik Katsayısı (DK, %) oranları kullanılarak gösterilebilir. Genel olarak, uzun süreli ortalamanın çevresinde görece daha az saçılma gösteren değişkenlerin değişim katsayıları küçüktür. Tersine, bir diziyi oluşturan gözlemlerin uzun süreli ortalama çevresinde fazla saçılması, o gözlem dizisindeki yıldan yıla değişkenliğin yüksek oluşunun bir göstergesi olarak kabul edilmelidir.

5.2.1.8 Yıllık Ortalama Hava Sıcaklığı (o

C, T)

Hava sıcaklığı, canlı yaşamı ile hava ve iklimin temel ögelerinden biri olan hava sıcaklığı, kuraklık, evapotranspirasyon ve bitki büyümesi ile büyük ölçekli bitki örtüsü ve toprak kuşaklarının oluşumlarını yakından denetleyen bir iklim değişkenidir. Hava sıcaklığı, aynı zamanda, sıcak ya da soğuk hava dalgaları gibi aşırı hava ve

HİZMETE ÖZEL

TÜBİTAK – BİLGEM – YTE

HİDS PROJESİ TÜRKİYE ÇÖLLEŞME MODELİ RAPORU

iklim olaylarıyla ve küresel iklim değişikliği ya da küresel ısınma ile bağlantılı olduğu kabul edilen bir hava ve iklim ögesidir.

Fiziksel ya da klimatolojik olarak sıcak olma durumunun bir derecesini gösteren bir terim olan sıcaklık, bir maddeyi oluşturan atomların ya da moleküllerin ortalama kinetik enerjisinin bir ölçüsü şeklinde tanımlanır. Klimatolojide, hava sıcaklığı 2 m yükseklikteki hava sıcaklığına karşılık gelir. Çeşitli termometreler aracılığıyla, klimatoloji ve meteoroloji istasyonlarında, anlık ya da günün belirli zamanlarındaki hava sıcaklıkları, günün en yüksek ve en düşük hava sıcaklıkları, toprak üstü hava ve çeşitli derinliklerdeki toprak sıcaklıkları ölçülürken, yüksek atmosfer gözlem istasyonlarında, atmosferin çeşitli yükseltileri için hava sıcaklıkları ölçülür.

5.2.1.9 Conrad Karasallık İndisi (CCI)

Klimatolojide, bir yerin iklimini, özellikle sıcaklık ve nem rejimi ile aridite düzeyini belirlemek için, kara kütlesinin etkisini açıklamak amacıyla kullanılan önemli bir etmen ve göstergedir. Karasallık (ya da kontinentalite), günlük ve