• Sonuç bulunamadı

3.2. Film Değerlendirmeleri

3.2.2. Wall-E

3.2.2.2. Wall-E Filminin Değerlendirmesi

Wall-E filmi başlı başına bir popüler kültür ve kapitalizm eleştirisidir. Filmin başında çöp dolu bir dünya görürüz, reklam panolarından anlaşıldığına göre kocaman bir şirket tüm dünyada tekel olmuş, tüketim toplumu artık işin içinde çıkılamayacak bir hal almış, bütün bunların sonunda da dünya devasa bir çöplüğe dönüşmüştür. Dünyada yaşanacak ortam kalmadığından insanlar bir gemiye doldurulup uzayın boşluğunda yaşamaya başlamışlardır.

Tüketim toplumu ile mekanikleşme, iktidar ile gerçekliğin manipülasyonu arasında kurduğu bağlar Wall-E'yi bir çocuk filminden ziyade yetişkin izleyiciye yaklaştırmaktadır. Tükettikçe yok eden, yok ettikçe yok olan, gerçeklik duygusundan uzaklaşan geleceğin iletişimsiz, obez toplumundan çok da uzak olunmadığını belirtmektedir. Bunu da kapitalist iktidarın bilinçli olarak yarattığına dair açık imalarla vermektedir. Bu nedenle film eşine az rastlanır sağlamlıkta bir politik misyon üstlenmektedir. Kapitalist sistemin doğayı ve

insanı hiçe sayan, yok ederek var olma savaşı Wall-E'nin eleştirisinin altyapısını oluşturmaktadır.

Film, çevre konusunda da oldukça cesur ve sivri dilli bir söyleme sahiptir. Zaten filmin çıkış noktası tüketim toplumunun dünyayı bir çöplüğe çevirmiş olmasında yatmaktadır. Temizlenemeyecek kadar kirlenmiş olan dünyada Wall-E, aslında altından kalkamayacağı bir işi yapmaya çalışmaktadır. Filmin başında uzaydan dünyaya bakılmaktadır. Burada bir terslik olduğu çok açıktır. Çünkü dünya genelde görmeye alışık olduğumuz mavi-beyaz renginde değil, bunun aksine gri-sarı renge bürünmüş durumda görünmektedir. Kamera Dünya’ya yaklaştıkça Dünya’nın etrafını saran ne olduğu belirsiz bulutun aslında bir yapay uydu çöplüğü olduğu anlaşılmaktadır. Kamera sonrasında toz bulutlarıyla kaplanmış çöp yığınları arasından geçer, çalışmayan rüzgar tribünleri ve nükleer santral bacaları görünür. Her taraf çöp yığınları içerisindedir, adeta dünya bu yığınların arasında yok olmuştur.

Şekil 26: Wall-E filminde şehir görünümü

Wall-E filmi kusursuz bir sistem eleştirisi yapar. Bu animasyon filmi ile yapılan eleştiri birçok sinema filminde görülebileceğinden çok daha güçlüdür. Bu eleştiriyi makineleşen insanlara karşı insanlaşan makinelerin aşk hikayesini anlatarak yapmaktadır.

Wall-E ile tanışmamızın hemen ardından dünyanın neden bu hale geldiğini anlaşılmaktadır. Cevap çok basittir, tüketim çılgınlığı, kapitalizm ve küreselleşmedir. Çünkü Wall-E kendi evine giderken bir “Buy N Large” hipermarketinin, ardından aynı ismi taşıyan bir benzin istasyonunun, hemen ardından da yine aynı ismi taşıyan bir bankanın önünden geçmektedir. Bütün

şehir aynı ismi taşıyan renk renk, farklı boyutlarda bu şirketin logoları ile doludur. Yerde bu logoyu taşıyan paralar ve “Buy N Large Times” adlı bir gazete görünür. Gazetede “Çok Fazla Çöp!! Dünya’nın Her Tarafı Çöple Doldu (Too Much Trash!!! Earth Covered)” haberinin yanında Buy N Large CEO’su tarafından küresel bir olağanüstü hal ilan edildiği yazmaktadır. Filmin ilerleyen sahnelerinde adının Shelby Forthright olduğunu öğrendiğimiz bu CEO’ya başkan diye hitap edildiğinde BNL şirketinin geçmişte bir noktada dünyanın egemenliğini ele geçirmiş olduğu anlaşılmaktadır. Burada küreselleşen çağla birlikte dünyadaki devasa şirketlerin tekelleşmesine bir gönderme yapılmaktadır. Filmde bir şirketin basın, finans, petrol gibi bütün alanları elinde bulundurursa dünyanın nasıl bir hal alacağı gösterilmektedir. Küreselleşme ve kapitalizm sonucu şirketler arası yaşanan tekelleşmenin tehlikelerini göstermektedir. Tekelleşen şirketlerin dünyaya hakim olma çabaları eleştirilmekte ve hakim olduklarında dünyanın ne kadar yaşanmaz hale geleceği anlatılmaktadır.

Şekil 27: BNL Gazetesi

Filmde dikkat çeken diğer bir unsurda Wall-E’nin özenle topladığı eşyalar hep eskilere 1980’li yılların başlarından ve daha eskilerden olmasıdır. Yani dünyanın tüketim çılgınlığının başlamadığı yıllara aittir. İzlediği müzikal bir VHS kasettir, oynadığı oyuncak yine eski yıllara ait bir bulmacadır. Bunun nedeninde kapitalizm ve küreselleşmenin tekeline girilmeyen o yıllardan kalma eşyaların, insanların duygularına daha fazla hitap etmesi yatmaktadır.

Dünyada tüketim çılgınlığına kapılan insanlar Aixom gezegeninde de değişmemişlerdir. Filmin ikinci ayrısında insanların ışıltılı, parlak bir dünyada

yaşadığı görünür. Ancak buradaki insanların hayalleri, düşünceleri, kuruldukları rahat uçan koltukların önlerindeki ekranın gösterdikleri ile sınırlı kalmaktadır. İnsanlar 700 yıldır bu gemide yaşamaktadırlar ve dünyadaki hayatlarını daha da tembelleşerek daha çok tüketerek burada da aynen devam ettirmişler ve ettirmektedirler. Aixom gemisinde insanlar aynı kıyafetleri giyip, aynı yemekleri yemektedirler, robotların yardımı olmadan hiçbir şey yapamamaktadırlar. BNL hegemonyası altında düşünmeye gerek görmeden istedikleri her şeye anında ulaşma lüksüne sahip oldukları için de, yıllar içinde daha şişman daha tekdüze bir hal almışlardır. Burada tıpkı gerçek hayatta da olduğu gibi insanlara oyalanmaları için yeni ve gereksiz şeyler icat edilmektedir. Bu sayede insanlar farkında olmadan yönetilmekte, yönlendirilmektedirler. Film boyunca hem dünyada hem de Aixom gemisinde reklamlar dikkat çekmektedir. Filmde bütün insanların kıyafetleri kırmızı iken bir reklam çıkar ve yeni rengin mavi olduğunu duyurur bunu üzerine herkes kıyafetlerini mavi ile değiştirir. Bu abartılı söylemle gerçekte reklamların insanları ne kadar etkilediği pençesinin altına aldığı eleştiriliyor insanların düşünmeden, eleştirmeden reklamların hükümlerine boyun eğdiği vurgulanmaktadır. Bu günümüz tüketim insanına bir eleştiridir. Reklamlarla farklı ve güzel olmak uğruna nasıl tekdüze ve aynı oldukları gösterilmektedir.

Şekil 28: Aixom Gemisi

İnsanlar sürekli olarak hazır ve hızlı yemek tüketmekte ve birbirleri ile yan yanayken bile ekran aracılığı ile iletişim kurmaktadırlar. Burada günümüz insanının teknolojiye bağımlılığı ve birbirlerinden kopukluğu eleştirilmektedir. İnsanların mekanikleştiği Aixom uzay gemisinde robotlar arasında gerçekleşen aşk ile robotlar daha insansı özellikler taşımaktadırlar. Robotlar koşuşturmaca

sırasında iki kişinin önlerindeki oyuncaklarını bozarak insanlarla etkileşime geçerler ve bu insanların gözlerini açılmasını sağlarlar. Oyuncakları ellerinden alınan bu karakterler bir anlamda uyanış yaşarlar ve çevrelerinde olan bitenin farkına varırlar. Bu insanlar yeniden insansı özelliklerine kavuşurlar ve bu sayede mutlu olmaya başlarlar. Robotların en büyük farkındalık yarattıkları insan karakteri ise geminin kaptanı McCrea’dır. Kaptan, karar verme yeteneği olan, güçlü, meraklı ancak gemideki herkes gibi fazlasıyla robotlara bağlı bir karakterdir. Dünyaya dair izlediği yüzyıllar öncesine ait görüntüler ile dünyanın ne kadar güzel ve yaşanmaya değer bir yer olduğunu anlar ve insanlığın büyük işler yapabileceğinin farkına varır. Dünyaya dair izlenen görüntülerin yine çok eskilere insanların birlikte şarkı söyleyip dans ettiği, bahçelerde bitkilerin yetiştirildiği döneme ait olması, yine yaşanmaya değer dünyanın tüketim çılgınlığından arınmış organik bir yer olduğu mesajı verilmektedir.

Wall-E filmini özel yapan bir unsurda film boyunca neredeyse hiç diyalog kullanılmamasında yatmaktadır. Dünyada geçen ilk yarı boyunca mimikler ve tek kelimelik seslerli iletişim kuran Wall-E ve Eve’nın iletişimi sinemasının ne kadar görsel bir sanat formu olduğunu bir kez daha kanıtlamaktadır. Filmde beden dili ve robotik sesler kullanılmıştır. Robotların her bir vidasının sesleri özenle verilmiş ve bütün duygular mimiklerle ifade edilmiştir. Ses ve hareketler arasında büyük uyum dikkat çekmektedir.

Film diyalogsuz olduğu kadar renklerin animasyona kattığı büyüden de yararlanmamıştır. Bu açıdan bakıldığında film yalnızca konusu ile değil görsel öğeleri ile de cesur bir yapım olarak nitelendirilmektedir. Film çocukların ilgisin çekmek için her köşesini parlak renklerle bulayan diğer animasyon örneklerinin aksine oldukça gri tonlu ve kirli bir görsel yapıya sahiptir. Bu gerçekçi yaklaşım hikayeye olan kişisel ilgiyi karakterlerin iç dünyalarına çekerek hikayenin yapısını daha da güçlendirmektedir.

Bu yapım Pixar Stüdyolarının bugüne kadar gerçekleştirdiği en sinemasal çalışma olarak değerlendirilebilir. Yönetmen, animasyonuna gerçek bir film kamerası ile çekilmiş duygusunu yansıtmıştır. Bunun içinde Wall-E ve Eve nın küçük modellerini değişik açılardan çekmiştir. Wall-E’nin ses çalışması yıldız savaşlarında ki ünlü robot R2-D2 ve Chewbacca’yı 1000 ses yaratarak

seslendiren Ben Brutt’e aittir. Filmdeki bütün robotlar için Brutt 2600 yeni ses geliştirmiştir. Brutt robotların duygularını ortaya çıkartacak bu sesleri endüstriyel, elektronik, makine ve insan seslerini karıştırarak oluşturmuştur (Selçuk, Cumhuriyet Haftasonu, 23.08.2008).