• Sonuç bulunamadı

BİYOLOJİK OLUŞUMLARIN SÜRDÜRÜLEBİLİR MİMARLIĞA OLAN ETKİSİ – MİKROALGLER

6.1- IN VIVO PROJESİ

Şekil 3: “In Vivo” projesi, Alg Evi tasarımı ve Ağaç Evi, Bitki Evi ve Alg Evi (Url-1)

BPD Marignan ve XTU Architects, SNI Group ve MU Architecture ile birlikte, Paris Rive Gauche M5A2 bölgesi için Réinventer Paris yarış-masını kazanmışlardır. In Vivo adlı kazanan proje, insanlar için üç bina ve bir ila iki bina aracılığıyla vatandaşlar arasındaki sosyal ilişkileri güç-lendirmeyi ve doğayı şehir ile bütünleştirmeyi, daha uygun, daha sürdü-rülebilir yapılar ile dayanıklı bir şehir elde etme amaçları taşımaktadır.

Projede Ağaç Evi, Bitki Evi ve Alg Evi olarak adlandırılan üç ana bina bulunur. Proje; öğrenciler ve genç araştırmacılar için 13.000 m² konut, 1.200 m² halka açık alan, 255m² alternatif bir kafe ve 2.000 m²’den daha fazla yeşil alan ve bahçeye sahiptir. Projedeki yapılardan biri olan Alg Evi, tıbbi araştırmalar için mikroalg kültürleri üretecek olan fotobiyoreaktörler içeren bir biyo-cepheye sahiptir.900 m² alana sahip cephe ayrıca binaya gerekli olan sıcak su ve ısınmayı sağlamak amacıyla fotobiyoreseptörler tarafından toplanan ısının kullanmasını sağlayacaktır. Böylece yapılarda yıllık olarak sıcak su ve ısınmadan kaynaklı kullanılan enerji tüketimi Paris İklim Değişikliği Planı çerçevesinde, metrekare başına 48kWh de-ğerinin altına düşmektedir.

.53

Mimarlık Planlama ve Tasarım Alanında Araştırma ve Değerlendirmeler

Şekil 4: “In Vivo” Projesi, Alg Evi Tasarımı ve Enerji Üretimi (Url-2) Fotobiyoreaktörler yapının yüzeyine çift kabuk cephe olarak uygula-narak, alglerin fotosentez yapması için gereken CO², bir kaynak tarafından alglere iletilecektir. Fotosentez yaptıkça alg biyokütlesi hasat edilerek iste-nilen nem oranında biyoenerjiye dönüştürülecektir.Yapının en üst katında 1,000 m² alana sahip Alg Evi’nde kullanılacak algler için gereken kültür ortamının hazırlandığı laboratuvar bulunur. Ayrıca çatışa sürdürülebilir mimari tasarımlarda gördüğümüz yağmur suyunun değerlendirilmesine yönelik sistemler de bulunmaktadır. Projede yer alan diğer binalardan biri olan Ağaç Ev ise tüm cephelerinde büyük çiçek kutularına benzeyen bal-konlarında kentsel biyo çeşitliliğe ev sahipliği yapmaya uygun büyüyen ağaçlar ve bitkiler içermektedir. Bitki Evi yapısında ise sundurmalarda, seraların altında veya çatılarda açık havada her türlü sebze bahçesine ve küçük ölçekli kentsel tarıma adanmış bitkiler bulunmaktadır.

6.2- BIQ-Bio Intelligent Quotient, Biyo Adaptif Cepheli Bina SolarLeaf cephe, enerji verimli binaların ve bina kümelerinin tasarı-mı için biyokimyasal fotosentez sürecini kullanma fikrine dayanmaktadır.

SolarLeaf cephe ilk kez 2013 yılında Hamburg’daki Uluslararası Yapı Fu-arı’nda (IBA)bir pilot projede tanıtılan dünyanın ilk biyo-reaktif cephesi, alg biyokütlesi ve güneş ısısından yararlanılarak yenilenebilir enerji üret-mektedir. İnşa edilen bu sıfır karbonlu apartman kompleksi, parlak yeşil cephesi ile alg yetiştirerek yakın gelecekte nasıl yapılarda yaşayacağımız konusunda bir örnek oluşturmaktadır. Dört katlı konut yapısının güney-batı ve güneydoğu yüzlerine net yüzey alanı 200 m² olan cephede, 2.5mx 0.7m boyutlarında 129 biyoreaktör ile tasarlanan Solar Leaf, BIQ evi, 15 konutun toplam ısı ihtiyacının yaklaşık üçte birini sağlamaktadır.

Biyore-Esma Akyol, Uğur Özcan 54.

aktörleri dört katmandan oluşmaktadır. İki iç bölme, yetiştirme ortamını sağlamak için 24 litre kapasiteli bir boşluğa sahiptir. Bu bölmelerin her iki tarafında argon gazı içeren yalıtkan boşluklar bulunmaktadır. Bu saye-de ısı kaybı en aza indirgenmiştir. Ön cam panel beyaz yansıma önleyici camdan, arkadaki cam ise dekoratif cam işlemlerini uygun olacak şekilde tasarlanmıştır. Algler için gerekli olan karbon, herhangi bir yanma süre-cinden alınabilmektedir. Bu, kısa bir karbon döngüsü uygular ve atmos-fere giren ve iklim değişikliğine katkıda bulunan karbon emisyonlarını önler.

Şekil 5: Almanya’da İnşa Edilen Biyo Adaptif Cepheli Bina (Url-3)

Şekil 6: BIQ Binası İşleyiş Şeması (Url-4)

Her biyoreaktörün altına aralıklarla hava verilmektedir. Gaz büyük hava kabarcıkları olarak ortaya çıkmaktadır. Bu sıkıştırılmış hava ile alg-lere, CO ve su almak için yukarı doğru akış oluşturur. Aynı zamanda su, panellerin iç yüzeylerini temizlemektedir. SolarLeaf, kültür ortamının ve

.55

Mimarlık Planlama ve Tasarım Alanında Araştırma ve Değerlendirmeler

havanın içeri-dışarı akışı için tüm servis borularını elemanlarının çerçe-velerine entegre eder. Bina enerji yönetim sistemi, besin desteğini kontrol etmektedir. Alglerin durumunu incelemek için bir ara yüz sistemi bulun-durmaktadır. Biyoreaktörin maksimum sıcaklık 40 santigrat derecede ol-malıdır. Aşırı ısı sıcak su sağlamak amacıyla kullanılabilmektedir.

Şekil 7: BIQ Binası Düz-Panel Fotobiyoreaktörün Yapısı (Url-5)

Mikroalgler gün ışığını emdiği için biyoreaktörler dinamik gölgeleme cihazları olarak da kullanılabilir. Biyoreaktörlerin içindeki hücre yoğun-luğu, mevcut ışığa ve hasat rejimine bağlıdır. Daha fazla gün ışığı oldu-ğunda, daha fazla alg büyür ve bu da bina için daha fazla gölgeleme sağlar.

Sistem tüm yıl boyunca çalıştırılabilir.

Biyo-duyarlı cephe, bina hizmetleri, enerji ve ısı dağıtımı, çeşitli su sistemleri ve yanma süreçleri için farklı sistemleri birbirine entegre et-meyi amaçlamaktadır. Fotobiyoreaktörlerin daha geniş bir ölçekte başa-rıya ulaşmasının yolu , disiplinler arası işbirliği olacaktır. Uygulanan bu sistem, çevreci teknolojilerin ilerlemesi için bir fırsat sunmuştur. Ener-ji tasarrufu açısından elde edilen sonuçlar dikkat çekicidir. Şehrimizde, günlük hayatımızda benzeri çözümleri akılda tutmak ; bu doğrultuda ge-liştirilmekte olan diğer öneriler de estetik ve işlevsel yönleriyle esnek bir sistem olarak öne çıkmaktadır.

Esma Akyol, Uğur Özcan 56.

6.3-“Sıfır Süreç: İyileştirme Çözümü” Binası Tasarımı

Şekil 8: GSA Ofis Binasının Eski Hali (Kükdamar, İ. (2015)

(Cephelerde Fotobiyoreaktör Kullanımının Binaların Sürdürülebilirliğine Etkisi) Metropol Magazin dergisinin her yıl düzenlediği Gelecek Nesil Tasa-rım Yarışması , 2011 yılında kazanan net sıfır bina güçlendirme tasaTasa-rımı yarışmasına 10 yıl veya daha az tecrübeli tasarımcılardan çözüm isten-miştir. Genç tasarımcılardan, Los Angeles şehir merkezindeki 46 yıllık bir federal ofis binası için net sıfır enerji çözümleri geliştirmeleri istendi.

Federal kurumların sera gazı emisyonlarını düşürmesine yönelik olarak, binanın sahibi Genel Hizmetler İdaresi (GSA), 2020 yılına kadar olan bi-naların emisyonlarını %30 azaltmayı hedeflemiştir.8 kattan oluşan çelik çerçeve yapının cephesi cam ve beton panellerle örtülüdür.İç koridorlar pek fazla ışık alamamaktadır. Yarışmanın kazananı Process Zero: Retrofit Resolution olarak adlandırılan proje olmuştur. Tasarım ekibinin mimaride ilk olan fikri, binaya gerekli olan gücü sağlamak için enerji üreten mik-roalgleri kullanmaktır. Bu proje ile binanın toplam enerji talebi %84 ora-nında azaltılmış, kalan %16’lık kısmı ise yapıda üretilmektedir.”Mimaride bir ilk” olan, fotobiyoreaktör mikroalgler için çoğalma alanı olarak hizmet veren tüp ızgarası sayesinde binanın dışı tam anlamıyla yeşil hale getiril-miştir. Bu fotobiyoreaktör ile bina canlı bir varlığa dönüştürülmüştür.

.57

Mimarlık Planlama ve Tasarım Alanında Araştırma ve Değerlendirmeler

Şekil 9: Process Zero: Retrofit Resolution Projesi (Url-6)

Şekil 10: Projedeki Sistemlerin İşleyiş Şeması (Myers, W. (2012). Bio Design Nature, Science)

Doğadan ilham alan tasarım, yenilenmiş binanın güç kaynağının

%9’unu üreten 2500 m² bir mikroalg biyoreaktör sistemi içermektedir.

Modüler olan yosun tüpleri, binayı sararak yerinde yakıt elde etmek için lipitler güneş radyasyonunu emer ve aynı zamanda bu tüpler iç mekan-lardaki ofis alanlarında güneş kırıcı özellik de göstermektedir. Ayrıca ta-sarım ekibi geniş çatıyı keserek ve dikkatlice yerleştirilmiş bir dizi ışık bacası inşa ederek tasarımı daha da ileriye götürmüşlerdir. Yapının tasarı-mında; ışık kuyuları, doğal havalandırma, fotovoltaik filmi cephe, güneş kollektörü gibi elemanlar kullanılmaktadır.

Esma Akyol, Uğur Özcan 58.

Şekil 11: Tübüler Fotobiyoreaktörlerin Bina Cephesinde Uygulanması (Kükdamar, 2015)

(Cephelerde Fotobiyoreaktör Kullanımının Binaların Sürdürülebilirliğine Etkisi) Binanın dış cephesini kaplayan cam tüplerde bulunan algler atık suyu filtreleyerek çevredeki karbondioksiti tüketir ve enerji üretmek için fo-tosentez yapmaktadırlar. Doğa bu yapıda sadece taklit etme yöntemiyle ilham kaynağı olarak kullanılmamıştır. Yapıdaki biyomimetik tasarım yaklaşımı binaya sürdürülebilirlik kavramını canlılar ile birlikte gerçek-leştirmiştir. Algler, binanın atık suyundan besinleri çeker ve güneş ener-jisinin yardımıyla yakıta dönüştürülebilen lipitler üretmektedir. Böylece üretilen lipitler alanda biyoenerjiye dönüştürülebilmektedir. Doğru tekno-loji ve alg türlerinin kullanılabilir yakıt yaratabileceği umuduyla, birçok özel ve kamu grubu tarafından bu konu yoğun bir şekilde araştırılmaya başlamıştır. Sıfır enerjili binalar için şimdiye kadar çok az güçlendirme ile özellikle de çevreyi daha yavaş bir hızda bozmaktan ziyade artık iyileşti-ren güçlendirmeler yapılmaya başlanmıştır.

6.4- Bioscraper Proje Tasarımı

Şekil 12: Bioscraper Proje Tasarımı (Url-7)

Çevreye vermiş olduğumuz zararlarları azaltmak için mimari ve tek-nolojinin birlikte çalıştığı proje tasarımlarına yönelim gün geçtikçe

artmak-.59

Mimarlık Planlama ve Tasarım Alanında Araştırma ve Değerlendirmeler

tadır. Proje gökdelenlerin sıkça bulunduğu Chicago şehrinde bulunmakta-dır. Üç farklı fonksiyona sahip karma kullanımlı cam kulede dikey bir köy bulunmaktadır. Michigan Gölü’ne bakan manzarasıyla, kullanıcılara ola-ğanüstü bir şehir manzarası sunmaktadır. Walter R. Hughes tasarımı olan BioScrapers projesinin cephesindeki çift camlı panellerin içinde yaşayan algler sayesinde kendi enerjisini üretmektedir. Algler, canlılar dünyasında en hızlı büyüyen türlerden biridir. Verimli olan alg türleri 6 saat gibi kısa bir sürede sahip oldukları hacimlerini ikiye katlamaktadırlar. Projede bulu-nan mikroskobik mikro algler, cam paneller - fotobiyoreaktörler – içerisinde suda yüzerek inorganik maddeleri organik maddeye dönüştürmek için foto-sentez yoluyla ışığın enerjisini yakalar. Cepheye yerleştirilen bu panellerin ürettiği biyokütle ve ısı, kapalı devre bir sistemle bir enerji yönetim merke-zine taşınıyor. Biyokütle daha sonra yüzdürme ile toplanarak ısı üretir. Biyo cepheler, binaya ısı yalıtım katmanı sağlarken atmosferi arındırarak enerji kaynağı oluşturup biyokütle üretme potansiyeline sahiptir. Özellikle alg bi-yoreaktörleri, son derece verimli CO2 tutucuları ve O2 jeneratörleridir ve bu da onları binaların ekolojik ve karbon ayak izlerini ve yakıt tüketimini azaltabilecek iklim açısından nötr bir enerji kaynağına dönüştürür. Cam sis-temi, geleneksel fotovoltaik panellere benzer şekilde çalışarak elektrik üre-tir. Şeffaf güneş panelleri, güneş ışınımını enerjiye dönüştürmek için yarar-lanır, UV korumasını ihmal etmeden doğal aydınlatmaya izin verir, termal/

akustik yalıtımı iyileştirir ve CO2 emisyonlarını azaltır.

Şekil 13: Bioscraper Projesi Yapı Sistemleri Kesiti (Url-7) 6.5-The Weave

Hong Kong’da bulunan bu yüksek katlı konut kulesi, en büyük döşeme plakalarını maksimum yükseklikte inşa ederek site değerini en üst düzeye

Esma Akyol, Uğur Özcan 60.

çıkarmak için tasarlandı. Alanının yönlendirmesini kullanarak, evlerin en uzun görüş mesafelerine bakmasını sağlamak için kavisli bir tasarım ge-liştirildi. Yüksek birimler limana doğru güneye bakar ve yüksek birimler 360 derecelik bir görünüme sahiptir. Bina, terasları alg içeren bir dizi cam tüple korunan dikey yeşil bir parkın etrafında tasarlanmıştır. Artık CO², alglerle reaksiyona giren ve daha sonra tesisi beslemek için kullanılabilen biyodizel üreten borulardan geçer. Bina, en yüksek sürdürülebilir tasarım standartlarıyla uyumluluğu sağlamak üzere tasarlanmıştır ve bir LEED Platinum derecesi elde edebileceği düşünülmektedir.

Şekil 14: Bioscraper Projesi Yapı Sistemleri Kesiti (Url-8)

.61

Mimarlık Planlama ve Tasarım Alanında Araştırma ve Değerlendirmeler

Şekil 15: Bioscraper Projesi Cephe Görünüşü ve Patlamış Perspektif (Url-8)

Şekil 16: Bioscraper Projesi Yapı Sistemleri Kesiti (Url-8) 6.5- French Dream Tower

Çevresel problemleri gün geçtikçe daha görünür hale gelmektedir.

İnşaat sektörü, sanayi ve benzeri birçok sektörle birlikte çevreye oldukça büyük bir zarar vermektedir. Küresel olarak ele alındığında mevcut

ola-Esma Akyol, Uğur Özcan 62.

rak %39’undan sorumludur. Bu nedenle sahip olunan inşaat yöntemleri ve mimari tasarımlar sürdürülebilirlik anlayışıyla tasarlanmalıdır. Fran-sız mimari ofislerinden XTU Architects, French Dream Tower adlı kar-ma kullanımlı bir tasarıkar-ma imza atmıştır. Çin’in Hangzhou şehrinde Batı gölü kıyısında yer alan bu proje alglerden oluşan bir dış cepheye ve birçok sürdürülebilir teknolojik sisteme sahiptir. Fransız stüdyosu, bu camdan kuleler için mikro algler yerleştirilmiş paneller geliştirmiştir. Algler, hız-lıca çoğalıp büyüyebilen canlılardan biridir. Karbon ayak izini azaltmak adına inşaat sektöründe birçok projede yer almaya başlayan bu canlı türü karbondioksiti emerek hava kalitesini arttırarak yapılara gerekli olan gücü sağlamak amacıyla biyoyakıt üretmek amacıyla kullanılmaktadırlar.

Şekil 17: French Dream Tower Projesi (Url-8)

Şekil 18: French Dream Tower Projesi Fonksiyon Şeması (Url-8)

.63

Mimarlık Planlama ve Tasarım Alanında Araştırma ve Değerlendirmeler

Şekil 19: French Dream Tower Projesi (Url-8)

Projede kullanılan algler, sıcaklığı hızlı bir şekilde içine çekebilir ve aynı şekilde serbest bırakabilirler. Böylece algler yapılarda yalıtımı sağla-ma görevi için kullanılabilmektedirler. Alglerin kültür sıcaklığını düzen-lemek için termal yapıyı kullanıyor ve aynı zamanda zaman bu cepheler binaların çok daha iyi bir şekilde yalıtılmasını sağlıyor. Karbondioksit emilimiyle oksijen üreterek yapının karbon ayak izini azaltmaktadır.

Proje dört kuleden, French Tech Hug, Art Center, Hospitality Tower ve Haute Gastronome’den oluşuyor. Çin tarihi ve doğasından esinlenerek oluşturulan kulelerin tasarımında, bakış açısına göre birçok farklı görün-tüyü oluşturan kavisli, kıvrımlı şekiller içeriyor. Projenin mimarları pro-jenin geleneksel pagoda mimarisini çağrıştırdığını ve cephedeki hareket-lerin, tasarımın hareketlerini vurgulayarak kumaşların ve farklı malzeme-lerin süslenmesini de anımsattığını anlatmaktadır. Kulemalzeme-lerin tasarımında binaların iç sıcaklığını düzenlenmesinde mikroalg kullanılmaktadır. Bi-yo-cephe tasarımları ile, alglerin artan sıcaklığını düzenlemek için termal malzemeler kullanılarak, binanın sıcaklığı düzenlenmektedir. Ayrıca yağ-mur toplama gibi sistemleri de içermektedir.

7-SONUÇ

Mimari tasarım anlayışı incelemiş olduğumuz örneklerde de açıkça görülmektedir ki her geçen gün değişime uğrayarak başkalaşım geçir-mektedir. Ancak bu örnekleri sadece sürdürülebilir mimarlık başlığı al-tında ele almak yapıyı anlamamız açısından yeterli olmayacaktır. Sürdü-rülebilir projeler kapsamında üretilen teknolojiler, doğadan esinlenilerek mimari anlayışımızda karşılıkları olan kavramları değişik form, malzeme

Esma Akyol, Uğur Özcan 64.

ve sistemlerle oluşturabilmemize büyük katkı sağlamaktadır. Canlı orga-nizmaların hava, ısı, ışık, su/nem düzenleme stratejileri enerji etkin cephe tasarımları için kavramsal fikirler ve çözümler barındırmaktadır.

İncelenen örneklerde yapı kabuğunda kullanılan algler ile yapıların cansız olma durumundan çıkarak canlı, yaşayan ve organik formlarla yeni bir anlayışa doğru dönüşmeye başlamıştır. Bu ve benzeri projeler artık sadece mimarların tasarladığı, uygulama süreçlerinde bulunduğu projeler-den ayrı düşünülmeli disiplinlerin ortak olarak çalıştığı bir hale gelmiştir.

Mimarlık ve bu yeni anlayış bir kesişim oluşturarak bu kesişimle birlikte mimarlıkta yeni form, malzeme ve teknolojiyi meydana gelmiştir. Bu ke-sişim sonucu ortaya çıkacak projeler diğer disiplinlerin yardımı olmadan bu anlayışta yapılar gerçekleştirilemeyecektir. Gelecek mimarlığı sürdü-rülebilir mimarlıkla bu yöne doğru kayacak ve dünyanın birçok yerinde bu yapı ve teknolojileri daha sık görülecektir. Bu dönüşüm gelişen tekno-lojiyle artık kaçınılmaz bir durumdadır. Bu gelişme sadece mimarlığı et-kileyen bir durum değildir. Bu yapıları inceleyen ya da tasarlayan kişilerin sadece mimarlık eğitimi almış olması yeterli olmayacaktır. Ancak birçok disiplin hakkında bilgi sahibi olan insanlar bu projelerde daha aktif rol alacaklardır.

Klasik mimarlıkta gördüğümüz formlar yerini daha organik formlara bırakarak gerçek dışı gibi görünen formlar yaygın hale gelecektir. Yaklaş-makta olan bu yeni sürdürülebilir mimari ilerleyen zamanlarda yaygın-laştıktan sonra, diğer mimari akımlarda da gördüğümüz gibi yerini bir sonraki mimari anlayışa bırakacaktır. Fakat bu mimari anlayış uzunca bir süre devam edecektir. Çünkü doğa bizler için hala gizemini korumaktadır.

Zaman içinde elde edilen bilgi birikimi ve teknolojilerle birlikte bu anlayış da dönüşüm geçirecektir. Bu dönüşümü ve mimarlık üzerindeki etkilerini şimdiden öngörmek pek mümkün değildir.

Yaşanabilir bir gelecek için insanın dünya üzerinde bıraktığı negative ekolojik ayak izini en düşük düzeye getirmenin yollarını bulması gerek-mektedir. Yine çözüm yolu doğadadır. Çevremizi saran ve parçası oldu-ğumuz doğayı anlamaktan ve onun kusursuz düzenine uyum sağlamak-tan geçmektedir. (Gür, 2016) Bilimsel araştırmalarla birlikte yeni bulunan verilerin tasarım üzerindeki etkisi artmalıdır. Doğadan edinilen bilginin mimariye uygulanmasıyla gelecek mimarisi şekillenecektir. Alglerin mi-mariye entegrasyonuyla, sürdürülebilir tasarıma yeni bir boyut kazandı-rılacaktır.

.65

Mimarlık Planlama ve Tasarım Alanında Araştırma ve Değerlendirmeler

KAYNAKÇA

Arslan Selçuk, S. & Gönenç Sorguç, A. (2007). Mimarlık Tasarımı Paradigma-sında Biomimesis’in Etkisi. Gazi Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fa-kültesi Dergisi.

Baysan, O. (2003). Sürdürülebilirlik Kavramı ve Mimarlıkta Tasarıma Yansıma-sı, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Ensti-tüsü, İstanbul.

Benyus, J. M. (1996). Biomimicry: Innovation Inspired by Nature, William Mor-row Company Inc., NY.

Beyaztaş, H.S., (2012). Mimari tasarımda ekolojik bağlamda biçim ve doğa iliş-kisi, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.

Bozdoğan, B. (2003). Mimari Tasarım ve Ekoloji, Yüksek Lisans Tezi, Yıldız Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.

Crowe, N. (1995). Nature and The Idea of a Man-Made World, The MIT Press, Cambridge, Massachusetts.

Gertik, A. (2012). “Biyomimesis Anlayışı ve Bu Bağlamda Günümüz Kuzey Kıbrıs Mimarisine Eleştirel Bir Bakış, Yüksek Lisans Tezi, Yakın Doğu Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Lefkoşa.

Gündoğdu, E. & Arslan, H. D. (2020). Mimaride Enerji Etkin Cephe Ve Biyomi-mikri, Gazi University Journal of Science Part C: Design and Technology , 8 (4) , 922-935

Gür, N., V. (2004). Yapı Kabuklarının Geleceği-Değişkenlik ve Adaptasyon İhti-yacı, Malzeme ve Teknoloji Sempozyumu, İstanbul.

Gür, N., V. (2007). Mimarlıkta Sürdürülebilirlik Kapsamında Değişken Yapı Ka-bukları için Bir Tasarım Destek Sistemi, Doktora Tezi, İstanbul Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul

Gürpınar, E., (1992) Çevre Sorunları, İstanbul: Der Yayınları, s. 13

Johansen, J., M. (2002). Nanoarchitecture A New Species Of Architecture, Prin-ceton Architectural Press, New York.

Kükdamar, İ. (2015). Cephelerde Fotobiyoreaktör Kullanımının Binaların Sür-dürülebilirliğine Etkisi, Bina Fiziği Sempozyumu, 19-22 Nisan, / İzmir Kükdamar, İ. & Tokuç, A. (2015). Sıfır Karbon Binalara Ulaşmada Anahtar Bir

Cephe Önerisi, Bina Fiziği Sempozyumu, 8-11 Nisan, / İzmir

Imhof, B. & Weiss, B.& Vermeulen, A.& Flynn, E.& Hyams, R. & Kerrigan, C.&

Rengifo, M. & Mohanty, S. & Fairburn, S., (2017), Space Architecture, Springer Praxis Books.

Mazzoleni, I. (2013). Architecture Follows Nature-Biomimetic Principles for In-novative Design, Taylor & Francis Group, New York.

Esma Akyol, Uğur Özcan 66.

Myers, W. (2012). Bio Design Nature, Science, Creativity, Publisher in United Kingdom, Thames & Hudson Ltd., London.

Öztoprak, Z. (2020). Yaşamın İlkeleri ile Kenti Yeniden Düşünmek: Biyomimikri Temelli Bir Yaklaşım, Kent Araştırmaları Dergisi, Cilt 11, 1180-1204.

Proksch, G. (2012). Growing Sustainability-Integrating Algae Cultivation into the Built Environment, Edinburgh Architectural Research Journal, Volu-me 33, Edinburgh UK.

Sev, A. (2009). Sürdürülebilir Mimarlık, YEM Yayınevi, İstanbul.

Vitruvius. (1993). Mimarlık Üzerine On Kitap, Maya Matbaacılık Yayıncılık Ltd.

Şti, Ankara.