• Sonuç bulunamadı

1.2 GÜMRÜK BøRLøöø KURAMI

1.2.1 Viner Öncesi Dönem

Gümrük birliklerinin akademik geçmiúi eskiye dayanmaktadır. Viner’den (1950) önceki iktisatçılar, 18-19. yüzyıllardan beri gözlemlenen ekonomik bütünleúme uygulamalarına ve kuramlarının úekillenmesine katkıda bulunmuúlardır. Ortaya koydukları çalıúmalar ile uluslararası iktisada önemli katkıda bulunan iktisatçıların baúında Adam Smith (1776), David Ricardo (1817) ve Eli Hecksher (1919)- Bertil Ohlin (1933) gelmektedir (Güran, 2002:38).

Adam Smith, 1776 yılında yazdı÷ı en önemli çalıúması kabul edilen “Ulusların Zenginli÷i” (The Wealth of Nations) kitabında, bir toplumda üretim düzeyi, verimli emekçilerin sayısına ve verimlilik düzeyine ba÷lı oldu÷u görüúlerine yer vermiútir. Bu ba÷lamda verimlili÷in de uzmanlaúma ve iúbölümüne ba÷lı oldu÷unu savunmuútur. øú bölümünün ölçüsünü etkileyen iki koúulu ise úunlardır:

Birincisi, uzmanlaúmanın gerçekleúmesi için geliúmiú bir piyasa ekonomisinin olması

úartıdır; ikincisi, piyasa ekonomisinin oldu÷u yerde uzmanlaúma derecesinin pazarın büyüklü÷üne ba÷lı olmasıdır (Dura ve Atik, 2007:10; Hunt, 2002:92).

Adam Smith (1776), iúbölümü ve uzmanlaúmanın önemini vurgulayarak, bu görüúünü dıú ticarete uygulamıú, ülkelerin mutlak olarak daha ucuza ürettikleri malda uzmanlaúmaları sonucu verimlili÷in ve dolayısıyla refahın artaca÷ını söylemiútir. Dıú ticareti, “malların üretiminde mutlak olarak daha düúük emek maliyeti yoluyla bir avantajın bulunması” olarak açıklayan Smith, ülkelerin üretiminde mutlak üstünlü÷e sahip oldukları malın üretiminde uzmanlaúacakları görüúünü savunmuútur. Bu ba÷lamda “Mutlak Üstünlükler Kuramı”nı (The Theory of Absolute Advantages) geliútirmiútir. Kurama göre mutlak üstünlü÷e sahip oldu÷u malları üreten ülke bunları ihraç ederken, pahalıya ürettiklerini yani mutlak avantaja sahip olmadıkları malları üretmekten vazgeçerek dıú ülkeden ithal edecektir. Her ne kadar “mutlak üstünlük” tezini savunurken serbesti varsayımını kabul etse de, serbest dıú ticarete bazı sınırlamalar getirmiútir. Gümrük vergileri yoluyla serbest ticaretin sınırlanması ve ulusal üretimin korunmasını istisnai olarak bazı hallerde kabul edilmesi gerekti÷ini vurgulamıútır (Acar, 2007:30; Seyido÷lu, 2003:17). Smith, gümrük birli÷inin yararlarından bahsetmiú, iki ülke arasındaki ticarette gümrük vergilerinin kaldırılıp di÷er ülkelere karúı ortak gümrük vergisi uygulanırsa ilgili ülkelerdeki üretici ve satıcıların bundan yararlanaca÷ını savunmuútur (Dura ve Atik, 2007:10; Ertürk, 2006:62).

Adam Smith’ten (1776) sonra mutlak üstünlük kuramına iliúkin analizleri geliútiren David Ricardo (1817), “Karúılaútırmalı Üstünlük Kuramı”nı (The Theory

of Comparative Advantage) ortaya atmıútır. Bu kuramın güçlü yapısı nedeniyle

Ricardo, bir malın üretiminde biri di÷erinden daha etkin olması halinde bile serbest uluslararası ticaretin iki ülkenin de yararına olaca÷ını ısrarla tartıúan ilk iktisatçı olarak görülmektedir. David Ricardo (1817) , bir ülkenin uluslararası ticarette di÷er ülkeyle birlikte karúılıklı yarar sa÷laması için herhangi bir malın üretiminde mutlak üstünlü÷e ihtiyaç duymadı÷ını belirtmiútir. Mutlak üstünlük, üretimde daha fazla verim ve daha az emek demektir. Bu durumda ülkelerden her biri e÷er üretimde göreli bir üstünlü÷e sahipse, iki ülke de ticaretten yarar sa÷layabildi÷ini ileri sürmüútür. Böylece her ülke mukayeseli üstünlü÷e sahip oldu÷u malda uzmanlaúıp, di÷erini ithal ederek kâr elde etmektedir. Nitekim bir ülke bazı malların üretiminde di÷er mallara göre daha yüksek oranlarda verimli ise niçin daha az üstün oldu÷u alanlarda üretim yaparak kaynaklarını israf etsin? Bu durumda en iyi politika, maliyeti düúük olan üretim alanlarında ürettiklerini ihraç ederek, di÷er yüksek maliyetli alanlardaki ihtiyaçlarını ithal etmesi olacaktır. Bunun sonucu dıú ticaret her iki tarafa da fayda sa÷lamaktadır (Acar, 2007:32-34; Hunt, 2002:163, Seyido÷lu, 2003:18).

Karúılaútırmalı üstünlüklerin nedenleri üzerinde durulmamıú olması, øsveçli iktisatçı Eli Heckscher’i (1919) bu konuya yönlendirmiútir. Ricardo’dan (1817) yaklaúık bir asır sonra ortaya atılan “faktör donatımı kuramı” (factor endowment

theory) Heckscher’in yayınladı÷ı makalesinde (1919) “faktör oranları kuramı”

(factor proportions theory) olarak ele alınmıútır. Heckscher’e göre, karúılaútırmalı

üstünlü÷ü ortaya çıkaran ülkelerin faktör donanımları farklılı÷ıdır. Heckscher’in bu kuramı daha sonra øsveçli iktisatçı olan ö÷rencisi Bertil Ohlin (1933) tarafından geliútirilerek her iki iktisatçının adıyla anılan “modern dıú ticaret” (modern trade

theory) yaklaúımı ortaya çıkmıútır. Hecksher-Ohlin (H-O) kuramının savundu÷u ana

düúünce; bir ülke hangi üretim faktörüne zengin olarak sahipse, üretimi o faktörü yo÷un biçimde gerektiren mallarda karúılaútırmalı üstünlük elde eder, yani daha ucuza üretmekte ve o alanlarda uzmanlaúmaktadır. Örne÷in, eme÷i göreceli olarak daha bol olan bir ülke emek yo÷un; sermayesi göreceli olarak daha bol bir ülke sermaye yo÷un üretim biçimine sahip olmalıdır (Acar, 2007: 123-126; Seyido÷lu, 2003:64).

Viner öncesi katkılardan birisi de R. Torrens (1827) ve F. W. Taussing’e (1920) aittir. R. Torrens (1827), tarifeler ve serbest ticarete dair görüú bildirmiútir. Torrens, çok taraflı müzakerelerin ticaret hadleri üzerinde olumsuz etkisi oldu÷undan dolayı, karúılıklı müzakereleri tercih etmektedir. Genel olarak serbest ticarete karúı olan Torrens, serbest ticaretin nihai amaç oldu÷unu ve politik olarak ba÷ımlılık yarattı÷ını belirtmiútir. Bu durumda ba÷ımsız ülkelerin optimum tarife koyarak ticaretten kazançlı çıkacaklarını, ancak bu durumun bir misilleme olmadı÷ı takdirde gerçekleúece÷ini öne sürmüútür. Taussing’e göre (1920), karúılıklı tarife indirimlerinin maliyeti ve faydası ülkelerin dıú ticaretteki payına ba÷lıdır. Bu görüúünü ise úu örnekle desteklemiútir; 1876’da Hawai’den ithal edilen úeker için tanınan indirimler Amerikan úeker fiyatlarını çok az etkilemiútir. Öte yandan Hawaili üreticilerin kazançları artmıútır. Bunun nedeni ise Hawai’nin ABD piyasındaki payının küçük olmasıdır (Dura ve Atik, 2007:10; Ertürk, 2006:62-63).

Ekonomik bütünleúmelerin ve gümrük birliklerinin yararlarına dair birçok görüúlerin özünde Adam Smith (1776), David Ricardo (1817) ve Hecksher- Ohlin’den (1933) kaynaklanan, serbest ticaretin ülkeler arasında ekonomik rekabeti özendirerek ve uzmanlaúmayı geliútirerek, kaynak da÷ılımında etkinlik sa÷layaca÷ı düúüncesi bulunmaktadır. Bu düúünce üretimde etkinli÷e dayalı bir iú bölümünün gerçekleúmesiyle dünya refahının da en yüksek düzeye çıkaca÷ını ileri sürmektedir (Yıldız, 1999:1-2). Viner öncesi dönemde gümrük birli÷ine dair iktisatçıların görüúleri genel olarak daha sınırlı olmuútur. Bu dönemdeki iktisatçılar Jacob Viner’in çalıúmasından önce gümrük birliklerini en basit úekliyle serbest ticarete giden yolda bir adım olarak görmüúlerdir (Robson, 1998: 7). Bunun yanı sıra klasik iktisatçılar ve onları izleyen neoklasik iktisatçılar tercihli ticaret anlaúmalarına, ticareti saptırıcı etkilere neden olabilece÷inden ötürü karúı çıkmıúlar ancak gümrük birlikleri serbest ticarete bir ön adım oldu÷u için daha olumlu bakmıúlardır (Güran, 2002:38).