• Sonuç bulunamadı

Vergilemede Adalet

Belgede MALİYE BİLİMİNE GİRİŞ 2 (sayfa 13-17)

1. KAMU GELĠRLERĠ ANALĠZĠ

1.6. Vergilemede Adalet

Kamu ekonomisinde adalet kavramının en çok ortaya çıktığı alanlardan bir tanesi vergilemedir. Ġyi bir vergi sisteminin en temel özelliklerinden bir tanesi adil olmasıdır.

Vergilemede adalet kavramına iliĢkin iki farklı ilke vardır.

1.6.1. Faydalanma (Yararlanma) Ġlkesi

Bu ilkeye göre, eğer herkes kamusal mal ve hizmetlerden yararlandığı kadar vergi öderse hem yatay hem de dikey adalet sağlanır. Yararlanma ilkesinde birincil amaç, herkesin kamusal mal ve hizmetten elde ettiği fayda kadar vergi ödemesidir. Bu ilkeye göre bütçenin gelir ve gider kısmı aynı anda belirlenmektedir. Her hizmet kendi kendini finanse edecek bir duruma kavuĢmaktadır. Kamusal mallardan eĢit miktarda fayda sağlayan iki bireyin aynı miktarda vergi vermesi yatay adaleti, kamusal mallardan daha fazla marjinal fayda elde eden bireyin daha çok vergi vermesi ise dikey adaleti ifade etmektedir. Bu sistemin çalıĢabilmesi için bireylerin gerçek tercihlerini açıklaması gerekir. Faydalanma ilkesinin, kamu hizmetlerinin niteliğinden dolayı, tam olarak uygulanması mümkün değildir. Ancak bazı vergilerde, hizmet ile vergi arasında dolaylı olarak bağlantı kurulabilir. Karayollarına tahsis edilen akaryakıt tüketim vergisi veya çevre hizmetlerine tahsis edilen emlak vergisi buna örnek olarak gösterilebilir.

1.6.2. Ödeme Gücü (Ġktidar) Ġlkesi

Bu ilkeye göre, ekonomik kapasitesi aynı olan kiĢiler aynı oranda kamu hizmetleri maliyetine katkıda bulunur, daha yüksek ödeme gücü olanlar daha fazla katkıda bulunur.

Burada dikkat edilmesi gereken en önemli unsur, ödeme gücünün tanımlanmasıdır; diğer bir ifadeyle ödeme gücünün göstergesinin ne olacağı sorusudur. Gelir mi, servet mi, yoksa tüketim mi kiĢinin ödeme gücünü daha iyi temsil eder? Bu konuda maliye literatüründe tartıĢma olmakla birlikte, ödeme gücü göstergesinin gelir/servet olması gerektiği düĢüncesi hâkim durumdadır. Çünkü:

- Gelir kiĢinin gerçek ekonomik gücünün göstergesidir. Ayrıca, gelir tabanlı bir vergi kiĢilerin Ģahsi özelliklerine göre farklılaĢtırılabilir (örneğin evli, çocuklu, sakat vs.). Oysa tüketim vergileri, kiĢileri, bu farkı gözetmeksizin aynı Ģekilde vergilendirir.

- Gelir vergisi ile farklı gelirler farklı vergilendirilebilir. Oysa tüketim vergisinde yüksek gelirler düĢük, düĢük gelirler yüksek vergilendirilecektir. Çünkü gelir arttıkça tüketime ayrılan pay (azalan marjinal tüketim eğilimi) azalır.

Örneğin A ve B bireylerinin gelir ve tüketim harcamaları aĢağıdaki gibi olsun. %10 oranında bir tüketim vergisi uygulandığında, kiĢilerin ödedikleri vergi miktarının gelirleri içindeki payı, düĢük gelirlide daha fazla, yüksek gelirlide daha azdır.

Gelir Tüketim Vergi Oranı Tüketim Vergisi Verginin gelir içindeki payı

A bireyi 100 100 %10 10 %10

B bireyi 1000 500 %10 50 %5

Bu örnekte görüldüğü gibi, sabit oranlı bir tüketim vergisi, gelire göre oranlandığı zaman azalan oranlı bir vergi haline gelmektedir.

Ödeme gücü kriteri olarak gelir kullanılıyorsa, eĢit geliri olanlar eĢit vergi öder (yatay adalet), yüksek geliri olanlar daha çok vergi öder (dikey adalet). Burada gelirin tanımı geniĢ tutulursa (yani her türlü gelir unsuru matrahta yer alırsa) vergilemede adalet sağlanabilir. Dar kapsamlı (selective) bir gelir tanımı bizi adaletten uzaklaĢtırır.

1.6.2.1. Ödeme Gücünde Fedakârlıkla Ġlgili YaklaĢımlar

Vergilemede adaletin tespit edilmesi ve ödeme gücünün belirlenmesi açısından bireylerin vergi sonucunda ne kadar fedakârlık gösterdiği önemlidir. Söz konusu fedakârlığın nasıl belirleneceği konusunda ise farklı yaklaĢımlar vardır. Bunlardan ilki eĢit mutlak fedakârlık yaklaĢımıdır. Buna göre bireyler eĢit miktarda vergi ödeyerek mutlak anlamda eĢit bir fedakârlık göstermiĢ olurlar. Harç miktarının herkeste aynı olması bunun bir örneğidir.

Ġkincisi eĢit oransal fedakârlık yaklaĢımıdır. Buna göre kiĢiler oran itibariyle eĢit bir vergi ödeyerek eĢit bir fedakârlık göstermiĢ olurlar. Böylece kiĢinin geliri ne olursa olsun aynı oranda vergi ödeyerek gelirinin aynı yüzdesini feda etmiĢ olacaktır. KDV ve Kurumlar Vergisinin tek oranlı olması buna örnektir. Üçüncüsü eĢit marjinal fedakarlık yaklaĢımıdır.

Buna göre gelir arttıkça kiĢinin gelirinden vergiye ayırdığı payın da artması, gelirin azalan marjinal faydası gereği, eĢit bir marjinal fedakarlığa yol açacaktır. Gelir Vergisinde artan oranlılığın olması buna bir örnektir. Dördüncüsü ise en az toplam fedakârlık yaklaĢımıdır.

Bir ekonomide toplanan vergilerden dolayı toplumun tümünün gösterdiği toplam fedakârlığın minimum düzeyde olmasını ifade eder.

1.6.2.2. Ödeme Gücüne UlaĢmada Kullanılan Araçlar

Vergilemede ödeme gücü ilkesinin uygulanabilmesi için kiĢilerin öznel (sübjektif) özelliklerinin biliniyor olması gerekir. Bu amaçla kiĢilerin ödeme güçlerine ulaĢmada kullanılan bazı yöntemler vardır. Vergilerin ödeme gücüne göre alınmasını sağlayan bu araçlar artan oranlılık, muafiyet ve istisnalar, ayırma ilkesi ve en az geçim indirimidir.

- Artan Oranlılık: Bir verginin artan oranlı olması demek, matrah arttıkça kiĢinin tabi tutulacağı vergi oranının da artması demektir. Buna göre gelir üzerinden alınan bir vergi söz konusu olduğunda, kiĢinin geliri arttıkça tabi tutulacağı vergi oranının da artması bir artan oranlılıktır. Burada amaç genellikle gelir dağılımında adaleti sağlamaktır. Böylece üst gelir grupları daha yüksek oranda ve alt gelir grupları ise daha düĢük oranda vergilendirilerek vergilemede adalet ilkesi sağlanmıĢ olur. Burada

artan oranlılık yoluyla kiĢileri gelir düzeylerine göre ayrı vergilendirme Ģansı olduğundan, ödeme gücüne ulaĢılmıĢ olunur.

- Muafiyet ve İstisnalar: Devletin alması gereken bazı vergilerin tamamı veya bir miktarından çeĢitli nedenlerle vazgeçmesi muafiyet ve istisnaları ifade eder. Muafiyet ve istisna kavramları birbirine benzese de aynı Ģey değillerdir. Vergi kanunlarına göre vergilendirilmesi gereken bazı kiĢilerin vergi dıĢı bırakılması vergi muafiyeti; bazı konuların vergi dıĢı bırakılması ise vergi istisnasıdır. Muafiyet ve istisnaların ekonomik nedenleri olabileceği gibi, sosyal veya siyasal nedenleri de olabilir.

Muafiyet ve istisnaların ödeme gücüne ulaĢmada bir araç olarak kullanılması için düĢük gelir gruplarının lehine sonuç verecek bir Ģekilde düzenlenmeleri gerekir. Söz gelimi küçük ölçekli esnaflara uygulanan bir muafiyet ödeme gücüne ulaĢmamızı sağlarken, bankalara uygulanan bir muafiyet ödeme gücüne ulaĢmamızı sağlamaz.

- Ayırma İlkesi: Ayırma ilkesi, emek ve sermaye gelirlerinin emek lehine olacak Ģekilde farklı vergilendirilmesidir. Ayırma ilkesi, adını emek ve sermayenin birbirinden ayrılarak vergilendirilmesinden alır ve “ayırma nazariyesi” olarak da adlandırılır.

Buradaki temel mantık, sermayenin emeğe nazaran daha büyük bir ödeme gücüne (iktidara) sahip olması varsayımıdır. Gelir kaynaklarının sınıflandırılıp bunlara farklı vergi oranları uygulanması, sermaye gelirlerinden ek vergiler alınması, emek gelirlerine indirim uygulanması vb. uygulamalar ayırma ilkesinin uygulama Ģekilleridir.

- En Az (Asgari) Geçim İndirimi: KiĢinin kendisinin ve ailesinin yaĢamını asgari düzeyde sürdürebilmek için gerekli gelirin vergilendirilmemesini ifade etmektedir.

Buna göre kiĢinin ödeme gücünün baĢlangıç noktası, yaĢamını sürdürebilmesi için ihtiyaç duyduğu gelirdir. En az geçim indirimi uygulamasında söz konusu gelir vergi dıĢı bırakılır. Niteliği itibariyle en az geçim indirimi uygulaması genellikle gelir vergisi gibi dolaysız vergilerde söz konusudur; teknik olarak mümkün olsa da dolaylı vergilerde uygulanması oldukça güçtür. En az geçim indiriminin farklı uygulama yöntemleri vardır:

o Matrahtan İndirim Yöntemi: KiĢinin gelirinden en az geçim indirimi tutarının indirilmesi ve kalan kısmın vergilendirilmesidir.

o Vergiden İndirim (Dekot) Yöntemi: KiĢinin gelirinin tamamının vergi oranına tabi tutulmasıyla vergi miktarının bulunması ve daha sonra da en az geçim indiriminin vergiye tabi tutulması suretiyle elde edilen tutarın vergi miktarından düĢülmesidir. Türkiye’de asgari geçim indirimi uygulaması dekot yöntemiyle uygulanmaktadır.

o Bölme Yöntemi: KiĢinin toplam gelirinin hanedeki kiĢi sayısına bölünüp, çıkan tutarın vergi oranına tabi tutulup, vergi miktarının daha sonra tekrar kiĢi sayısıyla çarpılmasıyla elde edilen bir yöntemdir.

KiĢinin geliri 1500 TL, asgari geçim indirimi 100 TL, hanedeki birey sayısı 4

ve vergi tarifesi yan taraftaki gibi iken, her bir yöntemde kiĢinin ödeyeceği vergi

1500-100=1400 TL (matrahtan asgari geçim tutarı indirilir)

1400*0,10=140 TL (kalan tutar vergi tarifesinde tekabül ettiği vergi oranına tabi tutulur) Vergiden Ġndirim (Dekot) Yöntemi:

1500*0,10=150 TL (matrah, vergi tarifesinde tekabül ettiği vergi oranına tabi tutulur) 100*0,05=5 TL (asgari geçim tutarı vergi tarifesinde tekabül ettiği vergi oranına tabi tutulur) 150-5=145 TL (vergi miktarından asgari geçim miktarının vergisi düĢülür)

Bölme Yöntemi:

1500/4=375 TL (kiĢinin geliri hanedeki kiĢi sayısına bölünür)

375*0,05=18,75 TL (bölüm, vergi tarifesinde tekabül ettiği vergi oranına tabi tutulur) 18,75*4=75 TL (elde edilen tutar tekrar hanedeki kiĢi sayısıyla çarpılır)

Türkiye’de 2021 yılında uygulanan Asgari Geçim Ġndirimi rakamları aĢağıdaki gibidir:

ÜCRETLĠNĠN MEDENĠ DURUMU AYLIK TUTAR

- EVLĠ OLMAYAN 268,98 TL

Not: Türkiye’de 2022 yılında asgari ücret tutarına vergi muafiyeti getirildiğinden Asgari Geçim Ġndirimi uygulaması da kullanılmamıĢtır.

1.7. Vergiyle Ġlgili Temel Kavramlar

Belgede MALİYE BİLİMİNE GİRİŞ 2 (sayfa 13-17)