• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 4:ÇANAKKALE ZAFERĐ ÜZERĐNE YAZILMIŞ ŞĐĐRLERDE ÖNE

4.1. Vatan Sevgisi

“Đnsanın mukaddes kabul ettiği değerler uğruna verdiği mücadeleler, ferdin şahsî hayatı için verdiği mücadelelerden çok ayrı mahiyettedir ve çok daha derin mânâ taşır. Đnsan bu mücadelelerde korumak ve devamına imkân sağlamakla vazifeli olduğu birtakım değer sistemleri için derece derece, hayatına varıncaya kadar pek çok şeyi fedâ edebilir. Bu fedakârlıklara değer mukaddes varlıklar arasına, tehlikeye düşmediği zamanlar pek farkına varamadan üstünde hür ve mesut yaşadığımız “vatan” ilk sırayı alır.

Vatanı, bir toprak parçası, bir coğrafî varlık olarak değil de, üzerinde yaşayan ve uğrunda her türlü fedakârlığa hazır milletin hayatı ile birlikte ele alıp işleyen şiirlerin yazılması fetihlerin sona erip gerilemenin başladığı ve bilhassa çöküntü haline geldiği devirlere rastlar” (Birinci, 2000: 128).

1699 Karlofça Antlaşmasıyla başlatılabilecek bu süreç günümüze kadar devam edegelmiştir.

“Cumhuriyet devri edebiyatında gerek mütareke günlerinin, gerekse Kurtuluş Savaşı yıllarının tesiriyle başlangıçta duygu ve heyecan hâkimdi. Millî Mücadele’nin destanî havasından uzaklaşıldıkça yerini sanata bırakmaya başlamıştır. 1927’de Hayat Mecmuası’nda yayınlanan “Bir Yolcuya” şiiri, Onan’ın bu yönünü en iyi ortaya koyan eseridir” (Hayber, 1988: 7).

“Bu duygunun tesiriyle insan ve vatan kavramı ele alınırken yol ve yolcu sembolüne sık sık yer verilmiştir” (Hayber, 1988: 25). Şairin, vatanı, insanın bir parçası, uzvu olarak görmesi vatan sevgisinin değerini ölçmemizde bir kriter olarak değerlendirilebilir:

“Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın, Bu toprak, bir devrin battığı yerdir. Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın, Bir vatan kalbinin attığı yerdir. …

Bu tümsek, koparken büyük zelzele, Son vatan parçası geçerken ele, Mehmed’in düşmanı boğduğu sele, Mübârek kanını kattığı yerdir.

Düşün ki, haşrolan kan, kemik, etin Yaptığı bu tümsek, amansız, çetin, Bir harbin sonunda, bütün milletin,

35

Hayatımızdaki değeri kaybedilince acı bir şekilde anlaşılsa da, vatanın kaybedilmeden değerini bilmemizi isteyen şairler de vardır. Ahmet Nedim, vatanın önemini, değerini ve ecdada duyulması gereken saygıyı şu ifadelerle dile getirir:

“Bir yana vatanım bir yana cihan Taşını cevhere değişmem inan Güzel toprağına olayım kurban Vatanın olur mu değer bahası Bu toprakta yatan dedemle babam Ölürüm kabrine ayak bastırmam Beni bugün için doğurdu anam

Kahbedir çekmeyen vatan sevdası”(Çakır, 2004: 158).

Şairin vatan sevdası çekmeyenleri suçlaması, saygının kutsiyet boyutuna ulaştığını gösterir.

Önemi ve değeri tartışma konusu olmayan vatanın kime ait olduğu şairlere göre değişmektedir. Meselâ, Mehmet Emin, vatanın kime ait olduğunu şöyle anlatır:

“Bu memleket büyüklüğün vatanıdır; Ellerinde silahlarla ölenlerin,

Son nefeste ümitlerle gülenlerin, Hakk’a kurban olanların Turan’dır. Bu sâf ruhlar şu dünyadan ayrılırken

Yanık sesle “vatan!” diye haykırmıştır”(Tansel, 1989: 178).

Vatanın sahibi olmak bu konuda fedakârlık gerektirir. Mehmet Emin, vatan için göstereceği fedakârlıkları şöyle sıralar:

“Bize sizin yattığınız kanlı toprak, Yedi kat gök, Tanrı şahit olsun ki: Düşmanların bizden almak istediği Topraklara yâd ayaklar basamayacak. Biz hepimiz siperlere giriyorken Bu yerleri birer mezar bileceğiz; Hayatını, hukukunu biz gençlerden

Dava eden vatan için öleceğiz!”(Tansel, 1989: 198).

Ecdada hürmet gösterilmesi ve vatana sahip çıkılması konusunda önem arz eden şu ifadelerle Mehmet Emin, vatan sevgisini mukaddes bir değer olarak ele alır. Vatan konusunda yukarıda verilmiş veya veril(e)memiş birçok örnek, “vatan”ın anlamını ortaya koyar. Bu örneklerin en güzeli, Mithat Cemal’in şu mısralarıdır:

36

Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır”( Kuntay, 1945: 21).

Bir Anadolu kadınının (annenin) vatanın selameti için ciğerparesi, yavrusunu feda etmesi, vatan için gösterilmiş en büyük fedakârlıklardan biridir:

“Ama,

Bugün git oğul, Yoluna git,

Şu Đslâm toprağını gâvur alacaksa, Ezanların susacaksa,

El kemendini boynuna atacaksa, Çiğnenecekse şehit atanın mezarı, Git oğul,

Git…” (http://www.canakkalesavaslari.net/15.06.2007).

Vatan kurtulduktan sonra ruhunu Azrail’e teslim etmek isteyen Hüseyin Rahmi, vatan için canını tahfif eder:

“Olma azmime hâil, Çekil çekil Azrail.

Kurtarayım yurdumu,

Sonra gel al ruhumu” (Y.M. Çanakkale Özel Sayısı, 2006: 308).

Vatan için canını feda eden kardeşinin ruhaniyetine seslenen Đdris Sabih, kardeşi için annesinin gözyaşı döktüğünü haber verir ve bu duruma üzülmemesini ister; çünkü, vatan düşman işgalinden kardeşi gibi kahramanlar sayesinde kurtarılmıştır. O yüzden mutluluk gülücükleri saçmaktadır:

“Yad eller dağıttı halka gül suyu, Yok sana gözyaşı dökecek anan. Kardeşim üzülme müsterih uyu,

Ne mutlu gülüyor sevgili vatan” (H.M.,2006: 99).

Osman Yüksel, ailenin bütün fertlerinin vatan uğruna yaptıkları kahramanlık ve

şehâdetlerini sıraladıktan sonra, şehâdetin manevi mükâfatına değinir ve vatan için cenk etmenin Allah’ın emri olduğunu söyler. Burada şairin vatan için ölmeyi dededen, babadan… kısacası ecdattan kalmış miras olarak görmesi de, dikkate değer:

“Dedem kayıp olmuş Yemen çölünde Amcam şehit oldu Urum elinde Babamın ruhu Çanakkale’de Beşikte bırakmış beni pederim Elimde süngüm cenge giderim Mübarek kaza, cenk, döğüş, sefer

37

Böyle buyurmuş ulu peygamber Demiş ki: “Yurt için can veren erler Mahşerde benimle beraber”

Tanrının buyruğu buna ne derim

Elimde süngüm cenge giderim” (Serdengeçti, 1995: 13-15).

Faruk Nafiz, vatan için şehit olanları “şanlı”; gazileri ise “şerefli” olarak nitelendirir ve üçüncü bir durumun söz konusu olmadığını söyler:

“Bu yolda herkes bir, ey delikanlı, Diriler şerefli, ölüler şanlı! Yurt için dövüşen başı dumanlı,

Her zaman bu şandan, o şana gider” (Ersavaş, 2000: 86).

Haluk Nihat Pepeyi, vatanı kurtarmak için ne kadar kan, can feda etmek gerekiyorsa feda edeceklerini, ama mutlaka vatanlarını kurtaracaklarını söyler:

“Doymayan topraklara akıtıp kanımızı,

Mutlak kurtaracağız aziz vatanımızı” (Ersavaş, 2000: 250).

Fahri Ersavaş, Türklerin muzaffer olarak doğduğunu ve vatan için ya şehit ya da gazi olacaklarını söyler. Burada, Faruk Nafiz gibi, gazilik veya şehâdet dışında üçüncü bir halin ihtimali söz konusu değildir:

“Türk’üz,

Muzaffer olarak doğmuşuz bir kere, Bir karış toprak uğruna

Kimimiz şehit oluruz,

Kimimiz gazi”(Ersavaş, 2000: 126).

Fazıl Bayraktar, vatanın şehit kanlarıyla santim santim mühürlendiğini ve kendilerinin de aynı şekilde vatanın bağımsızlığı için her zaman canlarını feda etmeye hazır olduklarını ifâde eder:

“Toprağı santim santim mühürledi kanımız;

Ey vatan! Senin için feda olsun canımız” (Ersavaş, 2000: 62).

Mehmet Ateşoğlu’na göre, vatanın gerçek sahipleri, bu uğurda, Allah için, “yardan, serden ve her şeyden geçen şanlı şehitler”dir:

38

Yârdan, serden, her şeyden geçen şanlı şehidler” (Ersavaş, 2000: 56).

Vatan için bin defa ölmeyi göze aldıklarını belirten şair, vatanın ne kadar değerli ve vazgeçilmez olduğunu tarihi bir süreç içinde değerlendirir:

“Her tepede,

Bir destanının adı var. Her taş,

Gördüğünü kendine saklar. Üstünden geçse de,

Yıllar, yüzyıllar. Hatırladın mı adı;

Bir yemini tekrar eder dudaklar. Bin defa ölürüz yoluna,

Bu, vatan toprağıdır. Bir karışı verilmez! Dün de, bugün de, yarın da Tanrı şahit olsun ki;

Çanakkale geçilmez!” (T. E. D. S.: 353: 49).

Salim Dağ, Yozgatlı Kınalı Hasan’ın hikâyesini anlattığı manzumede, Hasan’ın saçının kınalanmasını merak eden komutana annesinin gönderdiği cevapta milletimizin “vatan sevgisi”ni şu şekilde anlatır:

“Kurban kınalı olur, yünü boynuzu ile, Kınaladım ben seni, benzedin Đsmail’e! Đstedim mahşer günü, o saçından bileyim,

Vatan için bir kurban, ben de verdim diyeyim!” (Dağ-Türk, 2003: 53).

Yukarıdaki örnekler Çanakkale üzerine yazılmış şiirlerin genellikle vatan için gösterile(bile)cek fedakârlıkları ön plana çıkardığını göstermektedir. Bu durum, hem milletin asaleti, hem de içinde bulunduğu durumla izah edilebilir. Bunun dışında, yukarıdaki örneklerde görüldüğü gibi, vatanın tanımı, önemi, değeri ve vatanın kime ait olduğu da şairlerce işlenmiştir.

Benzer Belgeler