• Sonuç bulunamadı

Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor(Arif Nihat Asya)

BÖLÜM 5: ŞĐĐR ÇÖZÜMLEMELERĐ

5.3. Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor(Arif Nihat Asya)

Vatanın bağımsızlığı için canını feda eden kahramanların övüldüğü bir şehitlik destanı olan şiir, iki tekrar bölümü ve bir de şehitlere saygı bölümünden oluşmaktadır. Şiire başlarken ve bitirirken bir hitabet tonunu hissettiren şair, içinde şehide saygı ifade eden bölümde ise derunî bir ses(sizlik) yaşatır.

Şiirdeki coşku ve duygu yoğunluğu akıcılıkla birleştiğinde şiirin kalabalıklar karşısında okunmak için yazıldığı intibaını vermektedir. Şiirlerinde âhenge büyük önem veren Arif Nihat Asya, burada da mânâ bütünlüğü ile birlikte âhengi de sağlamayı başarmıştır. Mesela, mısra sonlarında yer yer kendi arasında kafiye oluşturan kelimeler şiirde âhengi sağlayan bir unsurdur. Şair, bir de, “l” (56 defa), “r” (56 defa), “t” (36 defa), “s” (37 defa) ile aliterasyon yaparak âhengi sağlamaya çalışmıştır. “Bayrak” şiiri kadar olmasa da burada da aliterasyonlarla âhenk sağlamada başarılı olmuştur.

Şiirde hâkim duygu “şehide saygı”dır. Bunu aşağıdaki mısralardan rahatça anlıyoruz:

“Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye,” …

Destanını yapmış, kasideye kanmış... Bir el ki ahiretten uzanmış,

Edeple gelip birer birer Öpsün diye faniler.

Öpelim temizse dudaklarımız... Fakat basmasın toprağına Temiz değilse ayaklarımız. Rüzgârını kesmesin gövdeler... Sesinden yüksek çıkmasın Nutuklar, kasideler! Geri gitsin alkışlar, geri... Geri gitsin ellerin Yapma çiçekleri!

Ona oğullardan, analardan Dilekler yeter...

Yazın sarı, kışın beyaz Çiçekler yeter.

Söyledi söyleyenler demin... Gel süngülü yiğit, alkışlasınlar, Şimdi sen söyle, söz senin! …”(Asya, 2005: 17-18)

85

Yukarıdaki mısralardan şehide duyulan saygının yüceltme anlamı taşıdığı görülmektedir. Nitekim Arif Nihat Asya, “Bayrak” şiirinde “Bayrak”a duyduğu saygıyı burada “şehit”e yöneltir. “Bayrak” şiirinde; “Bayrak ‘mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü’, ‘kız kardeşimin gelinliği’, ‘barışın güvercini’, ‘savaşın kartalı’, ‘yüksek yerlerde açan çiçek’tir” (Kaplan, 2005b: 370). Burada ise; “şehit”, “fanilerin edeple gelip öpebileceği ahiretten uzanmış bir el”, “temiz değilse toprağına ayakların basamayacağı bir türbe”, “rüzgârını gövdelerin kesemeyeceği kutlu bir mekân”, “nutukların, kasidelerin sesinden yüksek çıkmayacağı bir destan”, “yapma çiçeklerin ve alkışların geri gönderildiği yalnızca analarından ve oğullarından dileklerin kabul olduğu bir kahraman”, “yazın sarı, kışın beyaz çiçeklerle türbesi süslenmiş biridir.”

Şiirde yüceltilen şehidin yattığı yerin bir tepe olması tesadüfî değildir. Yüceltmenin tamamlayıcı bir unsuru olan “tepe” ve tepede dalgalanan “bayrak” ve bayrağın dalgalanmasını sağlayan “rüzgâr” şehitler içindir. Zira yüceler yüceltici unsurlarla zikredilmelidir. Ta ki yücelikleri daha açık görünsün.

Şiirde tarih, kahramanlık, din, sanat, saygı ve şehitlik duygularını birleştiren şair Mehmetçiğin “Meçhul Asker” olarak isimlendirilemeyeceğini söyler. Burada Cahit Sıtkı Tarancı’nın “Meçhul Asker” şiirine de bir göndermeden bahsedebiliriz.

Hangi tarlayı sürmeğe kalksam Sapanıma takılan bu kemik Bir pırıl pırıl ki güneşte Alnımızdan ak

Göğe çıkar gibi düştüğün yerlerdir Çanakkale, Sakarya, Dumlupınar Haktın vazifeydin namus ve şeref Mert kapılarında Varşova'nın

Bir yanda yaptıkların destanlar dolusu Bir yanda sürüp giden nankörlüğümüz Doğrusu yüzüm yok çiçek getirmeğe

Dağ taş bellediğim mezarına (Tarancı, 1997: 206).

Şiirde görüleceği gibi, Cahit Sıtkı şehitlerimize yapılan vefasızlığı dile getirmek için bu kavramı kullansa da Arif Nihat Asya’nın buna bile tahammülü yoktur. O, gönlünde Mehmetçiğe diktiği abideyi tüm memleket ufkunu kaplayacak kadar büyütmüş ve Mehmetçiğe hiç kimsenin “meçhul asker” isimlendirmesi yapmasına razı olmamıştır.

86

Şair geçmişe hayranlık duyar. Bu hayranlık sathî değil, derûnîdir. Çünkü şaire göre, ecdat saygıyı hak edecek kadar fedakârlıklar yapmış kahramanlardır. Bu yüzden bu topraklara “vatan” muamelesi; bu topraklar uğruna canını feda edenlere ise “kahraman” muamelesi yapılmalıdır.

Şairin; “Tuttuğu bayrak belli” derken söylemek istediğini doğru anlayabilmek için “Bayrak”a bakış açısını bilmemiz gerekir. Bunun için “Bayrak” şiirine bir göz atalım:

Ey, mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,

Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü! Işık ışık, dalga dalga bayrağım,

Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım. Sana benim gözümle bakmayanın

Mezarını kazacağım.

Seni selamlamadan uçan kuşun Yuvasını bozacağım.

Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder... Gölgende bana da, bana da yer ver! Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar. Yurda ay yıldızın ışığı yeter.

Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün. Kızıllığında ısındık,

Dağlardan çöllere düşürdüğü gün. Gölgene sığındık.

Ey, şimdi süzgün, rüzgârlarda dalgalı; Barışın güvercini, savaşın kartalı... Yüksek yerlerde açan çiçeğim; Senin altında doğdum,

Senin dibinde öleceğim.

Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim: Yeryüzünde yer beğen!

Nereye dikilmek istersen,

Söyle, seni oraya dikeyim!” (Asya, 2005: 22-23).

Bayrak, “mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü”, “kız kardeşimin gelinliği”, “barışın güvercini”, “savaşın kartalı”, “yüksek yerlerde açan çiçek”tir. “Mavi göklerde beyazlık ve kızıllık” zıtların temsil ettiği sükûn ve öfkeyi hatırlatsa da burada bayrağımızdaki al ve aklığı da kastetmiş sayılabilir. Şair, milletimize ve bayrağımıza kastedeceklerin hışma uğrayacağını da ifade etmiş olabilir. Bayrağın “kız kardeşimin gelinliği”ne benzetilmesi ise, hem bayrak ile gelinlik arasındaki renk benzerliğini hatırlatıyor, hem

87

de gelinlikteki beyazlığın temsil ettiği saf, masum ve namusluluğu akla getiriyor. Đşte bayrak bir gelin kadar alımlı, saf, temiz ve mukaddestir.

“Barışın güvercini”, “savaşın kartalı” benzetmelerini beraber ele almak gerekir. Bayrak, barış anında masum, iyi niyetli ve yardımsever; savaş durumunda ise düşmanları kahreden, parçalayıcı bir kartaldır. Bu ifadeler, bir milletin cihana duyurulmuş beyannâmesi gibidir. Bu çarpıcı benzetme ile şair, serbest şiir tarzının sınırlarını zorlamaktadır.

“Yüksek yerlerde açan çiçek” ifadesi bayrağı yüceltmenin en samimi ifadelerinden biridir. Bayrağı yüceltmenin ve onure etmenin, şairin muhayyilesindeki yeri gökyüzünde özgürce dalgalanması ve güzelliği temsil eden çiçeklerle anılmasıdır. “Bayrak” a bakış açısı böyle olan şairin, “tuttuğu bayrak belli.” ifadesiyle bu mukaddes ve güzide değeri kastediyor:

“Şehitler tepesi boş değil, Biri var, bekliyor...

Ve bir göğüs nefes almak için Rüzgâr bekliyor.

Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye, Yattığı toprak belli,

Tuttuğu bayrak belli.

Kim demiş Meçhul Asker diye?” (Asya, 2005: 17).

Peki, bir insanı bu kadar büyük fedakârlıklar yapmaya sevk eden nedir? Mehmet Kaplan’ın tespit ve ifadesiyle, “kahramanlık ve din duygusu” (Kaplan, 2005b: 371)dur. Çünkü insanın en kıymetli şeyi olan canını bu kadar tahfif etmesi, ancak mistik bir duygunun teşvik ve sevkiyle olur.

Elbette vatanı, milleti, dini, devleti, namusu için bu kadar fedakârlıklar yapanları bu millet, bu din, bu devlet alkışlayacak, bağrına basacaktır. Nitekim Đslâm dini şehitlere ölü denmemesini istemiş(ˡ), bu millet şehitlerini hiçbir zaman unutmamış; bu devlet

şehitlerine tarihin her devrinde sahip çıkmıştır. Öyleyse şairin ifadesiyle:

“Kim demiş Meçhul Asker diye?”(Asya, 2005: 17). ---

88

Benzer Belgeler