• Sonuç bulunamadı

VAKIF GÖREVLİLERİ VE VAKIF GELİRLERİ

Vakıf görevlerini yerine getirmek amacıyla çeşitli kişiler görevlendirilmiştir. Vakıf görevlilerine verilen ücretler bazen günlük bazen de yıllık verilmiştir. Bunlar arasında vakıfların denetim ve yönetiminden sorumlu mütevelli, nazır ve kâtip bulunur. Mütevelli vakfın idaresinden birinci derecede sorumlu olan kişidir93. Vakıflar kadı onayıyla atanan vakfın

yöneticisi olan kişiydi94. Vakfı kuran kişi hayatta olduğu sürece öncelikle kendini ardından da

evlatlarını mütevelli olarak tayin etmekteydi95. TD 571 numaralı defterde de görüldüğü üzere

mütevelli genellikle vakfı kuran kişi ya da onun soyundan gelenler olurdu. Genellikle kişiler vakıf kurarken ya da vakıflara nakit akçe verirken mütevellinin kendisinin ya da kendi aile soyundan birisinin olmasını şart koşmuştur. Örneğin; İzmir kazasında İslam Fakih vakfında adı geçen bu şahıs vakıf için 35.000 akçe vakfetmiş ve bunun karşılığında hayatta olduğu sürece kendisinin, öldükten sonra da kendi evlatlarından birinin mütevelli olmasını şart etmiştir.

Vakıfların yöneticilerine “mütevelli” adı verilmiştir. Mütevelliler vakıfların, adaletli şekilde yönetilmesini, devlete bağlılığını sağlayarak, toplumdan kopmayan kurumlar olmasını sağlamıştır. Vakıfların ve mütevellilerin denetimi kadılar tarafından yapılmıştır96. Vakıf kuran

kişi dilerse vakfını kendi yönetebileceği gibi bir mütevelli tayin ederek de vakfın yönetimini sağlayabilirdi.

93Sadullah Gülten, “Prizren Vakıflarına Dair”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt 6, 2013, s. 137. 94İlber Ortaylı, “Osmanlı Kadısının Taşra Yönetimindeki Rolü”, Amme İdaresi Dergisi, s.104.

95Miyase Koyuncu Kaya, “Vakıf Kurucusu Olarak Osmanlı Esnafı”, Vakıflar Dergisi, Sayı 42, s. 40. 96İsmail Kurt, a.g.e, s.519.

Her vakfın mütevellisi deftere kaydedilmemiş olup, görevlilerin gelirleri de çalıştıkları vakıfların gelirlerine göre değişiklik göstermiştir97. Bazı vakıflarda da mütevelliye tevliyet

görevi adıyla günlük veya yıllık akçe verilirken bazı vakıflarda da mütevelliye bağ ve mahsûl öşrü tasarruf edilmiştir. Kestel kazasında Hacı Ali adlı şahıs kendi adıyla vakıf kurmuştur. Ancak mütevelliye günlük para vermek yerine kendi malı olan iki dönüm bağını vakfının mütevellisine tasarruf etmiştir. Toyran Bey vakfında ise vakfın mütevellisine gallat öşrü hâsılı tahsis edilmiştir. Görülüyor ki mütevelliye verilen görev ücreti vakıftan vakfa değişiklik gösterebilir.

Dini hizmetleri yerine getirmek için imam, hatip, müezzin, eğitim için ise müderrisler görevlendirilmiştir. Bunların yanı sıra muallim, kayyım, hafız, hatip, cüzhan, bevvab, cabi, nazır, türbedar, çıracı, sakka, meremmetçi, devirhân, muarrif, ferraş, kethüda, müsellem, kilardar, abdariyye ve çeltikçi Aydın vakıflarındaki başlıca görevlilerdendir. Her vakıfta bu görevliler yoktur. Görevliler de vakfın büyüklüğüne göre değişiklik göstermiştir. Bu görevliler vakıf gelirlerinden faydalanmış ve görevlilere verilen ücretler deftere mesarif olarak kaydedilmiştir. Örneğin; Aydın’da Hacı Kıvamüddin Kasım Bey vakfında görevliler masraflar olarak deftere kaydedilmiştir. İmam vazifesine 3 akçe, müderrise 10 akçe, müezzine 3 akçe, ferraş, bevvab ve çerağcı görevlilerine de günlük 1 akçe, beş talebeye ise günlük birer akçeden 5 akçe verilmiştir. Muallime 3 akçe, cüzhan günlük 10 akçe, kâtip ve cabi günlük 2 akçe ve mütevelliye 5 akçe verilmiştir. Vakıfların görevlileri vakıfların büyüklüğüne göre değiştiği gibi bu görevlilerin ücretleri de vakıftan vakıfa değişiklik göstermektedir. Görevlilere verilen ücretler kazalarda kurulan vakıfları anlattığımız ikinci bölümde detaylı olarak ele alınmıştır.

2. Vakıf Gelirleri

Kurulan vakıfların devamlılığını sağlaması için gerekli desteğin vakıflara verilmesi gerekiyordu. Gerek gayrimenkul gerek para vakıfları kurularak vakıfların devamlılığı sağlanmıştır. Diğer bütün vakıflarda olduğu gibi Aydın’daki vakıflara dükkân, değirmen, bağ, bahçe, kervansaray, han ve hamamlar gibi gayrimenkuller gelir getirmiştir. Bu yerler kiraya verilip ve elde edilen kira gelirleri vakfa bağışlanırdı. Böylelikle bu gayrimenkuller sayesinde vakıfların işleyişi her daim devam ediyordu. Fakat gayrimenkuller harap olduğu için bu gayrimenkullerin yok olma ihtimali her zaman bulunmaktaydı. Vakıfta asıl olan gelir kaynaklarının devamlılığının sağlanmasıydı.

97Göknur Göğebakan, “XVI. yy’da Malatya Kazasında Vakıflar ve Vakıf Görevlileri”, OTAM, Sayı 10, s.77.

Osmanlı döneminin vazgeçilmez unsurları olmuş vakıfların gelir kaynakları biinlerce vakıf kurumuna uzun süreli, kesintisiz ve güvenli gelir akışı sağlaması amacıyla bağ ve bahçeden köylere kadar değişik büyüklüklerde tarımsal arazilerdir.Vakıflar sahip oldukları bu tarımsal gelir kaynakları ile kırsal ekonominin ayrılmaz bir parçasıydı. Aynı zamanda kentlerde çok sayıda ve çeşitli iktisadi ve ticari mal varlıkları bulunuyordu ve vakıflar kent ekonomisinde de ağırlıklı bir yere sahiplerdi. Kırsal alanda geniş tarımsal arazi ve değirmenlerden, kentsel alanda hanlar, hamamlar ve çeşitli işletmelerden elde ettikleri büyük miktardaki gelirleri ile vakıflar Osmanlı ekonomisinde önemli iktisadi ajanlardı. Sahip oldukları tarımsal alanlar, imalat kapasiteleri ve ticari işletmelerinin yanı sıra ekonomide büyük bir satın alma gücü yaratarak da iktisadi hayatta etkin rol oynarlardı98. Topraktan dükkânlara kadar vakıf

müesseselerine gelir kaynağı oluşturan her türlü kanal içerisinde bakıldığında, Osmanlı Devleti’nin en ehemmiyetli gelir kaynağı olan arazilerin, aynı zamanda vakıfların da gelir kaynakları olarak en önemlisi olduğunu söylemek gerekmektedir99.

Bunların yanı sıra vakfa gelir sağlayan diğer bir gelir menkul yani nakit akçeydi. Maddi açıdan iyi durumda olan bir kişi belirli bir amaç için nakit para vakfedince ve bunu bölgenin kadısına kaydettirdiğinde para vakfı kurulmuş olur100. Osmanlı Devleti para vakıfları sayesinde

sadece fakir tabakalara yardım eden değil, aynı zamanda bu tabakadaki insanların da tasarruflarıyla vakfa katılmalarına imkân vererek vakıfların daha da yaygın hale gelmesi sağlanmıştır101.

Para vakıfları bir gayrimenkulün değil, vakıf görevlilerinin ücretleri de vakfa gelir olan bu nakit akçelerle ödenirdi. Vakıf çalışanlarının giderlerinin karşılanması amacıyla işletilmek üzere para da vakfedilmiştir102. Vakıflara önemli miktarlarda yapılan nakit para yardımıyla

vakıfların birçok gideri ve ihtiyaçları karşılanmıştır. Nakit para vakıflarının ne zaman ortaya çıktığı tam bilinmese de ilk olarak II. Murat ve Fatih Sultan Mehmet dönemlerinde rastlanmaktadır103.

Bu vakıfların işleyiş sistemi murabaha yoluyla gerçekleştiği için İslam hukukunda çelişkiler doğurduğu açık bir gerçektir. Vakıf, paraların kalıcılığını sağlamak adına murabaha

98 Orhan Cezmi Tuncer, a.g.m. , s.29.

99Bahaeddin Yediyıldız, “XVIII. Asır Türk Vakıflarının İktisadi Boyutu”, Vakıflar Dergisi, Sayı 18, Ankara 1982, s.6-7.

100 Murat Çizakça, a.g.m, s.24.

101 Mehmet Genç, “Klasik Osmanlı Sosyal-İktisadi Sistemi ve Vakıflar”, Vakıflar Dergisi, Sayı 42, s.10 102 Miyase Koyuncu Kaya, a.g.m. , s. 40.

103İrfan Türkoğlu, “Osmanlı Devletinde Para Vakıflarının Gelir Dağılımı Üzerindeki Etkisi”, Süleyman Demirel Üniversitesi İİBF Dergisi, S.18, s.190, Sadullah Gülten, a.g.m, 137.

yöntemini tercih etmesi bu paraların farklı finansal işler için kullanılmasını önlemiştir104.

Vakfedilen paralar belirli oranda rıbha verilirdi. Rıbhdan elde edilenle gelirle akarlar kurulurdu. Akarların kirasından elde edilen gelirler ise vakfın giderleri için harcanmıştır. Vakfedilen paranın onun on bir buçuk akçe yani %15’lik bir oran başkasına borç olarak verilirdi. Mesele faiz oranıyla parayı işletmek değil, vakıf paralarına halel gelmemesi ve kurulan vakfın amaçlarını yerine getirmesini sağlayarak vakıf gelirlerinin devamını sağlamaktır105. Murabaha

sistemi Osmanlı Devleti’nde tartışma yaratmış elde edilen faiz gelirinin caiz olup olmadığı tartışılmıştır. Kanuni döneminde Rumeli askeri olan Çivizâde Muhyiddin Efendi Rumeli’de para vakıflarını yasaklamış ve geçimini para vakıflarıyla sağlayanlar arasında tepkilere yol açmıştır106. Ancak Ebussuûd Efendi’ye göre, para menkul kıymet olarak kabul edilmiş107 ve bu

tür vakıfların geçerliliği kabul edilmiştir.

Para vakıfları, vakfın gayrimenkul malını değil parasını bağışlamasıyla gerçekleştiği için cayma hakkı söz konusu olmadığı için vakfedilen para ebediyen vakıf olarak kullanılmış ve ekonomik istikrar sağlanmıştır108. Para vakıfları her ne kadar ortaya çıkmasıyla birlikte

tartışma yaratmış olsa da para vakıflarının kurulmasındaki asıl amacın vakıfların devamlılığını sağlamak olduğunu söyleyebiliriz. Yine para vakıfları sayesinde devlet, kendi bütçesinden bir harcama yapmaksızın toplumun ihtiyaç duyduğu hizmetleri yerine getirmiş ve devlet bütçesine doğrudan katkı sağlamıştır.

TD 571 numaralı defter sayesinde Aydın ilinin vakıf gelirlerine de ulaşma imkânımız olmuştur. Her vakfın geliri büyüklüğüne göre değişmiştir. Aydın kazalarındaki vakıfları incelediğimizde vakıfların bölgeye ve yönetime kazandırdığı gelirleri inkâr edemeyiz. Devlet bütçesinden para çıkmadan gerçekleştirilen vakıf müessesesi aynı zamanda sadece vakfa değil devletin de gelirlerinin artmasına fırsat sunmuştur. Bu doğrultuda Aydın kazalarında vakıfların devlet bütçesine önemli ölçüde katkı yaptığını söylemek mümkündür. 1530 tarihli 166 Numaralı Muhasebe İcmal Defterine baktığımızda Aydın ilinin toplam evkâf bütçesi 1.865.487

akçedir. Bu rakam devlet bütçesinde %16’lık bir orana tekabül etmekte olup padişah

haslarından sonra devletin en önemli bütçesini vakıflar oluşturmaktaydı109.

104 Cantürk Kayahan– İrfan Görkaş,“Osmanlı Dönemi Bölgesel Kalkınmanın Finansman Aracı Olarak Para Vakıflarının Kullanımı”. Muhasebe ve Finansman Dergisi, S 44, İstanbul 2009, s.227.

105Hamza Keleş,” Osmanlılarda 19. Yüzyıldaki Para Vakıflarının İşleyiş Tarzı ve İktisadi Sonuçları Üzerine Çalışma” , Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 21, Sayı 1, s. 202-203, Sadullah Gülten, a.g.m, s.137, Miyase Koyuncu Kaya, a.g.m, s.44.

106Nâsi Aslan, “Osmanlı Toplumunda Para Vakıflarının Kurumsallaşmasında Rol Oynayan Faktörler”, Dini Araştırmalar Dergisi, C.1, S.2, s. 95

107İsmail Kurt, Para Vakıfları: Nazariyat ve Tatbikat, Ensar Neşriyat, İstanbul 2015, s.70. 108İrfan Türkoğlu, a.g.m, s.192.

109TD 166 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Anadolu Defteri, s.48.

Aydın’da vakıf gelirleri bakımından ilk sırayı Tire kazası almıştır. Tire kazası bölgenin ilk yerleşim yerlerinden biri olması bakımından gelişmiş olduğunu vakıf alanında da göstermiş ve devlete en büyük geliri sağlayan kaza olmuştur. Vakıf gelirlerinin çoğunu Tire kazasından sonra Birgi, İzmir, Ayasuluğ ve Kestel kazaları takip eder (Bkz. Tablo 1).

İKİNCİ BÖLÜM

KAZALARA VE KURULUŞ AMAÇLARINA GÖRE AYDIN VAKIFLARI

İZMİR KAZASI