• Sonuç bulunamadı

Vaihinger Kurgusalcılığı

Belgede Bilimsel modellerin ontolojisi (sayfa 84-88)

BÖLÜM 2: KURGUSAL VARLIKLAR VE MODELLER

2.2. Vaihinger Kurgusalcılığı

Bilim felsefecileri Hans Vaihinger’den beri bilimsel metinlerde geçen bu türden ifadelere kayıtsız kalmamışlardır (Cohen, 1923, 484). Özellikle Arthur Fine’ın, Vaihinger’in eserini canlandıran 1993 tarihli “Kurgusalcılık” (“Fictionalism”) başlıklı yazısıyla kurgusal varlıkların bilim pratiğindeki yerine ilişkin farkındalık belli bir popülariteye ulaşmıştır denilebilir (Suárez, 2009, 158). Fine’ın yazısı, bilimde kurguların yerine ilişkin şu saptamayı yapar:

Bilimin her alanında doğal hadiseleri modellemeye adanan endüstri Vaihingerci anlamda kurgular içerir. Bir şeyi sanki başka bir şeymiş gibi ele almanın ne demek olduğunu anlamak istiyorsanız, bir bilginin, mesaisinin herhangi bir gününde yaptığı şeylere bakın. (Fine, 1993, 16)

Fine’ın bahsettiği Vaihinger, kurguların düşüncedeki yerini açıkça ele alan ve bu konu üzerine kapsamlı bir eser yazan ilk düşünürdür. 1911 tarihinde yayımlanan, Die

Philosophie des Als Ob ya da C. K. Ogden’in İngilizceye çevirdiği biçimiyle The Philosophy of ‘As If’ adlı eserinin başlığından da anlaşıldığı üzere Hans Vaihinger’in

felsefesi bir als ob ya da as if felsefesidir. Bilindiği gibi bu deyim Türkçede ‘sanki’, ‘-mış gibi’, anlamına gelir. Sözgelimi çocukların evcilik oyunlarında anne-baba rolüne girmeleri, anne-baba gibi davranmaları bir ‘as if’ davranışıdır. Evcilik oynayan iki çocuk

77

gerçekten anne-baba olduklarını düşünmez. “Madde atomlardan oluşmuştur” türünden bir önerme atomlara uzay ve zamanda nesnel varlık yüklerken, “Madde atomlardan oluşuyormuş gibi kabul edilmelidir” yargısı varlık yüklemi içermez.

Vaihinger kendi kurgusalcılığını, bizim kullandığımız anlamıyla kurgusalcılık gibi edebi kurgularla kurulan bir analoji temelinde inşa etmez. Eserde edebi kurgulara neredeyse hiç değinilmez. Vaihinger kurguların matematikte, fizikte, kimyada, biyolojide, hukukta, dinde, felsefede, ekonomide, siyaset kuramında, etikte, gündelik yaşamda, deyim yerindeyse her yerde olduğunu söyler. Dolayısıyla onun görüşü düşüncenin doğasına ilişkin daha geniş bir perspektiftir. Bu nedenle Vaihinger’in öğretisini çağdaş kurgusalcılıktan ayırmak için kurguculuk olarak adlandıracağız. Kurguları en başta

gerçek kurgular ve kısmi kurgular ya da yarı kurgular olarak ikiye ayıran Vaihinger’e

göre kurgu dediğimiz şey, zihinsel ya da düşünsel imgelerdir. Öncelikle her iki kurgu türü de bilinçli olarak, onların kurgu olduğunun farkında olarak, kasten kullanılırlar. Kısmi kurgular gerçeklikte karşımıza çıkmazken ya da Vaihinger’in deyimiyle gerçeklikle çelişirken, gerçek kurgular hem gerçeklikle hem de kendileriyle çelişirler. Başka bir deyişle kısmi kurgular maddi bir sapma gösterirken, gerçek kurgular biçimsel bir sapma gösterirler ve özdeşlik, çelişmezlik gibi düşünce ilkelerine uymazlar.

O halde hem kısmi kurguların hem de gerçek kurguların kendilerini kurgu yapan iki temel özelliği vardır:

i. Gerçeklikle çelişme

ii. Bilinçli olarak kullanılma

Üçüncü özelliği yalnız gerçek kurgular taşır: iii. Öz-çelişkili olma

Çağının atom görüşlerine dayanan Vaihinger ‘atom’u gerçek bir kurgu olarak görür. Çünkü atom kurgusu atom diye bir şey var olmadığı için hem gerçeklikle çelişir hem de ‘yayılımsız merkez’ ya da ‘nokta parçacık’ gibi çelişkili kavramlar içerdiği için öz-çelişkili bir kavramdır. Ancak atomu maddenin yapıtaşıymış gibi kabul edersek, bu durumda tüm maddenin hareketini atomların hareketine indirgeyen açıklamalar verebiliriz. Diğer taraftan yapay sınıflandırma gibi düşünce aygıtları ise kısmi kurgulardır. Doğada canlıları nesnel anlamda gruplandırılmış halde bulamayacağımız

78

için gerçeklikle çelişirler ancak öz-çelişkili değildirler. Linnaeus taksonomisi, canlıların birçok özelliği arasından bir tanesini (dişi ve erkek organ sayılarını) seçip, doğrudan gerçekliğe tekabül etmeyen yapay sınıflar oluşturarak bunlar üzerinde çalışır.

Vaihinger ayrıca kurguları, bilimsel kurgular ile bilimsel olmayan kurgular diye ayırarak başka bir sınıflandırma daha yapar. Hem gerçeklikle çelişen kısmi kurgular hem de gerçeklikle çelişmekle kalmayıp aynı zamanda öz-çelişkili olan gerçek kurgular bilimsel kurgulardır. Bilimsel kurguların bir özelliği, ‘-mış gibi’ karakterleriyle bilinçli olarak yaratıldıklarının, fiili karşılıklarının olmadığının, kurgu olduklarının açıkça farkında olunmasıdır (Vaihinger, 1935, xlvii). Bilimsel kurguların bir diğer temel özelliği, onların belli bir amaç için araç olmaları yani, elverişli, kullanışlı, amaca uygun, yararlı (expedient) olmalarıdır. Eğer böyle bir yarar, elverişlilik yoksa kurgu bilimdışıdır (Vaihinger, 1935, 99).

Vaihinger kurgularla hipotezleri özellikle birbirinden ayırır. Bu ayrıma göre hipotezler doğrulanması ya da yanlışlanması mümkün varsayımlardır, çelişki içermemeleri gerekir vb. Ancak kurgular asla doğrulanamazlar, yanlışlanamazlar ve çelişkilerle var olurlar. Maddenin atomlara indirgenmesi (atomlardan oluşuyormuş gibi düşünülmesi) fikri öz-çelişkili olduğu için kurgudur. Çünkü yayılımı (hacmi) olmayan merkezlerin, nokta parçacıkların yayılımlı nesneleri oluşturduğunu söylemek apaçık çelişkidir. Bilim tarihinde birçok kısır tartışmanın nedeni, bir şeyin kurgu mu yoksa hipotez mi olduğuna karar verilememesidir. Ona göre tüm kavramlar kurgudur: “Gerçek olan ve gerçek kalacak olan tek şey, fenomenler ve bu fenomenler arasındaki gözlenebilir değişmezliktir. Bunun haricindeki her şey, zihnin dönüp dolaştığı bir yanılgıdan ibarettir.” (Vaihinger, 1935, 124)

Vaihinger’in eseri hakkında ne söylenebilir? Her şeyden önce kitap birçok kez revize edildiği için takip edilmesi güçleşmekte, eserin genel bir sistematiği olmadığı için sık sık farklı başlıklar altında aynı şeylerin söylendiği görülmektedir. Ancak önemle vurgulanması gereken bir kusuru bulunmaktadır. O da eserin sadece örneklerden oluşması ve kurgulara ilişkin genel bir kuramın verilmemesidir. Vaihinger, bu soruna ilişkin “Kurgusal İmgelerin Genel Kuramı” başlıklı bir bölüm açsa da böyle bir kuram ortaya koymaktan uzaktır. Yine de Fine’ın yukarıda ilgi çekici bir şekilde belirttiği gibi eser, bilim felsefesinin gözünden okunduğunda Vaihinger, oldukça çağdaş ve tanıdık bir

79

figür olarak belirmektedir. Eğer Fine’ın söyledikleri doğruysa bu durumda Vaihinger’in kurguları bilimsel etkinliğin merkezinde demektir.

Öte yandan araçsalcılık olarak kurgusalcılığın felsefe tarihindeki konumu tam olarak nedir? En baştan söylenebilir ki, kurgusalcılık sınırları belirlenmiş, gelenekselleşmiş bir yapıya sahip değildir. Karşımıza çıkan, belli bir çerçeveye oturmuş bir düşünce akımı değil, daha çok, kurgusalcı savların öneminin çeşitli disiplinler dâhilinde kimi düşünürler tarafından az çok hissedildiği ve belli problemlerin fark edilip ortaya konduğu bir bölük pörçüklüktür. Sözgelimi Thomasson’a göre metafizikte geçtiği şekliyle kurgusalcılığın hedefi özellikler, sayılar, mümkün dünyalar gibi nesnelerin gerçekten var olduğunu söylemekten kaçınmak ancak öbür taraftan da söz konusu söylem alanının kusursuzca kabul edilebileceğini ortaya koymaktır (Thomasson, 2013, 1024). Matematikçi Hartry Field (1980) ise matematiksel teoremlerin fiziksel dünyaya uygulanması için bu teoremlerin doğru olmasına gerek olmadığını söyler. Diğer bir deyişle matematiğin değeri doğru olmasında değil, fiziksel dünyaya uygulanmasında yatar. Bu nedenle Field da sıklıkla matematiksel kurgusalcı olarak gösterilir.

Bununla birlikte kurguların bilimde nasıl işlediğine, görevlerinin tam olarak ne olduğuna ilişkin, kurgusal araçları derleyip toparlayarak onlara anlam kazandıracak belli bir kuram yoktur. Sanatsal eserlerde kullanıldığı şekliyle kurgusal varlıkların, bilim pratiği için öneme sahip olduğunun düşünülmesi ve böylece bilim felsefesi tartışmalarında yer alması ise oldukça yenidir. Kurgusal varlıkların bilimsel pratikteki yerine ilişkin ilk kapsamlı değerlendirme 2009 yılında yayımlanan, editörlüğünü Mauricio Suárez’in yaptığı “Bilimde Kurgular: Modelleme ve İdealleştirme Üzerine Felsefi Denemeler” (Fictions in

Science: Philosophical Essays on Modeling and Idealization) başlıklı derleme eserdir.

Sonuç olarak az önce de gösterdiğimiz gibi bazı düşünürler bilimde kurguların sıklıkla kullanıldığını özellikle vurgularlar. Frigg ve Hartmann laboratuvarlarda yapılan deneylere karşıt olarak bilginlerin zihnindeki fikirlere işaret eden Bohr atom modeli, sürtünmesiz sarkaç ve yalıtılmış popülasyonlar gibi modelleri kurgusal varlıklar olarak adlandırır (Frigg-Hartmann, 2006, 743). Barberousse ve Ludwig’e göre modeller kurgusal durumları yani bizim dünyamızda gerçekleşmeyen durumları temsil ederler (Barberousse – Ludwig, 2009, 56). Cartwright (1983) ise fizik yasalarının kurgusal

80

karakterde olduklarını ve bilimin kurgusal sahnesinde oyunlarını oynadıklarını belirterek onları fabllarla ilişkili olarak kavrar.

Belgede Bilimsel modellerin ontolojisi (sayfa 84-88)