• Sonuç bulunamadı

Güçlü İzahlar: Benzerlik

Belgede Bilimsel modellerin ontolojisi (sayfa 68-72)

BÖLÜM 1: MODELE DAYALI BİLİM

1.7. Bilimsel Temsil İlişkisinin Kuruluşu

1.7.2. Güçlü İzahlar: Benzerlik

Bilimsel modeller hedef sistemler ile bazı özellikleri paylaşmıyorlarsa bilginler gerçeklik hakkında nasıl bilgi edinebilmektedirler? Bu sorunun belki de en doğal görünen yanıtı, model ile hedef sistemin birbirine benzediği yönündedir. Gerçekten de morfist izahlarla karşılaştırıldığında benzerlik izahı daha makul görünür. Bu durum, özellikle bazı sanat eserleri göz önüne alındığında kolaylıkla fark edilir. Alpleri Geçen Napolyon Napolyon’u tasvir eder çünkü tablodaki Napolyon, gerçek Napolyon’a benzer. Eğer bu benzerlik söz konusu olmasaydı tablo Napolyon’u temsil edemezdi. O halde temsil ilişkisi, benzerlik izahına göre aşağıdaki şekilde kurulur:

[3] A, B’yi ancak ve ancak A, B’ye benziyorsa m-temsil eder.

Harita, kampüsü temsil eder çünkü haritanın yapısal ilişkileriyle kampüsün sergilediği yapı birbirine benzerdir. Burada derhal göze çarpan şey, benzerliğin izomorfizme olan

61

üstünlüğüdür. Çünkü simetrik ve dönüşlü olan izomorfizm aslında benzerliğin bir türü olarak görülebilir. İki şeyin izomorf olduğunu söylemek, bu iki şeyin yapısal ilişkilerinin birbirlerine benzediğini söylemekle eşdeğerdir (Suárez, 2003, 228; Poznic, 2016, 337). Haritanın kampüsü temsil etmesinin nedeni haritanın yapısal ilişkilerinin kampüsün yapısal ilişkilerine benzemesidir. Oysa benzerlik izomorfizme indirgenemez çünkü yapısal olarak aynı olmadıkları halde bir şey diğerine benzer olabilir (Suárez, 2003, 228). Herhangi bir özelliğin paylaşılması olarak düşünüldüğünde, benzerliğin en önemli sorunlarından bir tanesi, her şeyin her şeye birçok açıdan benzer olması dolayısıyla temsil ilişkisinden söz edilememesidir. Bu nedenle [3], naif benzerlik izahı olarak adlandırılabilir. Örneğin iki nesne Afrika kıtasının batısında olmak bakımından benzer olabilir. Ancak böylelikle birinin diğerini temsil ettiği zorunlu olarak söylenemez. Birçok bilim felsefecisi, Goodman’ın sanatsal temsilin kurucu öğesi olarak benzerliğe yaptığı eleştirilerini kendilerine temel alarak bilimsel modellemedeki benzerlik izahına karşı çıkar. Goodman’a (1968) göre temsilin asimetrik ve dönüşsüz olmasına karşılık benzerlik simetrik ve dönüşlüdür. Ayrıca birbirine benzeyen iki şey arasında zorunlulukla bir temsil ilişkisinden söz edilmesi gerekmez. Ona göre bir insan diğerine benzer ancak onun temsili değildir. Tek yumurta ikizleri birbirlerine son derece benzerler ancak biri diğerini temsil etmez. Bu nedenle benzerlik izahı çeşitli şekillerde revize edilmiştir. Örneğin Goodman’ın kendisi farklı bir temsil ilişkisi önerir:

[4] A, B’yi ancak ve ancak i) A, B’ye benziyorsa ve ii) A, B’ye işaret ediyorsa m-temsil

eder (Goodman, 1968, 6).

Bu tanım gerçekten de temsilin asimetrik ve dönüşsüz olma özelliklerini karşılıyor gibidir. [4]’teki biçimiyle model ile hedef sistem arasındaki ilişki dönüşsüzdür çünkü bir şey kendisine işaret etmez. Yine [4], simetrik olmayan bir ilişkiyi ifade eder çünkü A,

B’ye işaret etmesine karşılık B, A’ya işaret etmez. Dolayısıyla benzerlik tek başına temsil

için gerekli ancak yetersiz bir koşuldur. Bir insan diğerine benzediği ancak ona işaret etmediği için onu temsil etmez. D ve U adındaki tek yumurta ikizlerinden D’nin resmini yapmış olsaydık, bu resim ikisine de benzemesine rağmen U’ya işaret etmediği için onu temsil etmezdi. Ancak hem D’ye işaret ettiği, hem de ona benzediği için D’yi temsil eder (Toon, 2012b, 246). Burada işaret etme ilişkisini temsili kullanan failler gerçekleştirir. Örneğin bunun bir yolu C&C’nin de belirttiği gibi resmi yapanın, resmin D’ye işaret

62

ettiğini şart koşması olabilir. Hughes (1997), Suárez (2004), Contessa (2007) gibi birçok düşünür işaret etme olmaksızın m-temsil olmadığını savunur.

Ancak benzerliğin tam olarak nasıl belirleneceği [4]’teki haliyle belirsizdir. Çünkü belirtildiği gibi bir şeyin bir başkasına niteliksel ya da niceliksel olarak herhangi bir açıdan belli bir benzerlik derecesine sahip olduğunu söylemek mümkündür. Benzerlik izahının ünlü savunucusu Ronald Giere bu durumu dikkate alır ve [3]’ü revize ederek başka bir temsil anlayışı geliştirir:

[5] A, B’yi ancak ve ancak A, B’ye ilgili yön ve derecelerde benziyorsa m-temsil eder. Bu tanıma göre bilimsel temsil söz konusu olduğunda bir şeyin bir diğerine herhangi bir açıdan benzer olduğunu söyleyemeyiz. Aksi takdirde C&C’nin şart koşma izahını onaylamak durumunda kalırdık. Başka bir deyişle A modelinin B hedef sistemini temsil ettiğini söyleyebilmek için A’nın hangi yönlerden ve ne derecede B’ye benzediğini belirleyerek benzerliği sınırlandırmak gerekir. Örneğin Giere’nin verdiği bir örneği, dünya-ay sisteminde dünya ve ayın konum ve hızlarının, merkezcil kuvvetle ifade edilen iki parçacıklı Newton modelindeki parçacıkların konum ve hızlarına çok yakın olduğunu ifade eden hipotezi göz önüne alalım (Giere, 1988, 81).

Burada benzerliğe konu olan yönler “konum” ve “hız”dır. Benzerliğin derecesi ise “çok yakın” sözcüğüdür. Dolayısıyla iki parçacıklı Newton modeli, dünya-ay sisteminin bir temsilidir. Ancak bu temsil ilişkisi [5]’teki haliyle hazır temsiller için geçerli olduğundan, Suárez’in deyimiyle natüralist bir yapı arz eder. Çünkü bilginlerin modelleme pratiğindeki etkinliklerini hesaba katmaz. Daha yakın zamanlarda Giere (2004; 2010) faillerin temsildeki rolünü de gündemine alan yeni bir anlayış geliştirmiştir. Belli bir

amaç için dünyanın belli bir parçasını temsil etme niyetiyle bilinçli failler, modelleri

kullanırlar. Bu temsilde failler model ile dünya arasında temel ilişki biçimi olarak benzerliği dikkate alırlar (Giere, 2010, 269). O halde Giere’ye göre temsil ilişkisinin nihai durumu aşağıdaki şekilde ifade edilebilir:

[6] A, B’yi ancak ve ancak i) bilinçli failler belli amaçlar için B’yi temsil etmede A’yı

kullanıyorlarsa ve ii) A, B’ye ilgili yön ve derecelerde benziyorsa m-temsil eder.

Başka bir deyişle m-temsil sadece model ile hedef sistem arasındaki iki öğeli bir ilişki değil, bilginleri ve onların amaçlarını da kapsayan üç (ya da Giere’ye göre dört) öğeli bir

63

ilişkinin ürünüdür. Bu belirleme hem fiziksel hem de kuramsal modeller için geçerlidir. Modeller hedef sistemi sadece ona benzedikleri için temsil etmezler; aynı zamanda bilginlerin belli bir amaç için bu modeli kullanmaları da gerekir. Bilginler falanca bir amaçla bir hipotez kurarak model ile hedef sistem arasında ilgili yön ve derecelerde bir benzerlik olduğunu öne sürerler. Bu amaçlardan en genel olanı, bir şeyin neye benzediğini öğrenmektir. Örneğin Watson ve Crick DNA’nın yapısını keşfetmek ve sonrasında kalıtım mekanizmalarını anlamak için kendi modellerini geliştirmişlerdir. Öte yandan bilginler Brown hareketini araştırmayı hedeflediklerinde, suyu moleküller koleksiyonu olarak modellerler. Ancak eğer amaçları borulardan akan suyun davranışını araştırmaksa bu durumda suyu sürekli bir akışkan olarak temsil ederler.8 Son iki örnek araştırılan problemin türüne bağlı olarak, bilginlerin daha özel amaçlarını imler.

Toon’a göre [6]’daki bir sorun, temsilin yeter koşullarını belirlemiyor oluşudur. O, bu tanımın karşılaştırma ile temsil etme arasında ayrım yapamadığını düşünür. Örneğin aynı üretim bandından çıkan iki araba (A ve B) düşünelim. Bir araba galerisinde A’yı incelerken B’nin dikkatimizi çektiğini ve satış temsilcisinden B hakkında bilgi almak istediğimizi farz edelim. Satış temsilcisi iki arabanın da aynı üretim bandından çıktığını, dolayısıyla incelemeye gerek olmadığını söyleyecektir. Bu durumda motor hacmi, sağlamlık, azami hız gibi özellikler bakımından B’nin A’ya benzer olduğu hipotezini oluştururuz. Öyleyse [6]’ya göre A, B’nin bir m-temsili olmalıdır. Oysa Toon, A’nın böyle bir temsil özelliği olmadığını düşünür. B hakkında bilgi edinmek için hipotez kurduğumuzda, A’yı, B’yi temsil etmesi için kullanmış olmayız. Çünkü A, B’ye işaret etmesi için kullanılmamıştır. İki araba sadece benzerlik açısından karşılaştırma ilişkisi içerisindedir. A elbette B’nin temsili için kullanılabilir ancak [6], işaret etmeye yer vermeyen bu haliyle temsilin yeter koşullarını ortaya koyamamaktadır (Toon, 2012b, 252).

Benzerlik izahının karşılaştığı en önemli sorunlardan bir tanesi de, nesnesiz temsil problemine yanıt veremiyor oluşudur. Sözgelimi XIX. yüzyılda eteri dişlilerden oluşuyormuş gibi tasvir eden mekanik eter modelinin fiili etere benzediğine Maxwell inanmıyordu. Mekanik eter modeli açıkça, mümkün olmayan bir durumun temsiliydi.

8 Su yapısal olarak moleküllerden oluştuğu halde onu belli bir amaç için sürekli bir akışkan olarak temsil etmek de morfist görüşlerin yapısalcılığına bir karşıtez olarak okunabilir.

64

Ancak Maxwell’in bu kabulü, ona elektromanyetik yasaları türetme imkânı veriyordu. Yine örneğin mühendislikte kullanılan çeşitli modellerin herhangi bir hedef sisteme benzer olduklarını söylemek mümkün görünmez. Çünkü ortada karşılaştırılacak herhangi bir hedef sistem bulunmaz. Sonuç olarak Giere faillerin temsildeki rolünü dikkate alarak pragmatik izahlara yaklaşan doğru bir hamle yapmış olmasına rağmen, benzerlik izahı en nihayetinde modellemeyi kaynak sistem ile hedef sistem arasındaki benzerlik ilişkisine indirgediği için modellerin epistemik rollerine kapsayıcı bir açıklama vermekten uzaktır. Kullanıcıların modellemedeki rolünü önemsemeksizin, temsil ilişkisini sadece model ve hedef sistemin özelliklerine indirgemek, o halde temsilin yönlülüğünü sağlayamamaktadır. Bu haliyle güçlü izahlar bir temsil kuramı olarak başarısız ve savunulamaz durumdadırlar.

Belgede Bilimsel modellerin ontolojisi (sayfa 68-72)