• Sonuç bulunamadı

Vahşi hayvanların hâkimi olan Çatalhöyük 'ün ünlü Ana Tanrıça heykelciği

14

Görsel 5'te görülen Ana Tanrıça Kybele heykeli Eski Taş Çağı Ana Tanrıçalarından oldukça farklı bir görünümdedir. Her şeyden önce sahip olduğu gücü bir otoriteye dönüştürmüş ve edilgin yaratıcı güç etken, müdahaleci güç olmuştur. Duruşuyla kendi gücünün farkında olan Kybele açıkça görebileceği gözlere de sahiptir. Bu bakımdan oldukça natüralist bir biçimde karakterize edilmiştir. Gözleri kapalı mağrur, doğurgan, koruyucu ve kollayıcı gücünü sergilemesi yanında cüretkâr, otoriter bir eda içindedir. Gözleri ve burnu olan ağzı olmayan Kybele de kendinden önceki Ana Tanrıçalar da olduğu gibi söze ihtiyaç duymamaktadır. Burada sanatçısının bir ihmali yok, çünkü tahtı koruyan aslanların ağızlarını da burunlarını da açıkça tasvir etmiştir. Ayrıca Kybele’nin diğer bir farkı burnunun da olması ile insanlar gibi de koku alabilmektedir. Gören ve koklayan yönleriyle Kybele insana daha yakın bir Tanrıça İki aslan tarafından korunan tahtıyla o artık bir iktidardır. Vahşi yaşamın bir gücü, göstergesi olan aslanlar onun gücünü kabul etmiş ve onun hizmetine girmişlerdir (Yılmaz, 2010: 50). Hitit Devri’nden, Roma Çağı bitimine kadar doğum yapma sırasındaki Tanrı Ana’nın iki leopar arasında yer almasına rastlanmaktadır. M.Ö. 7. binde Orta Anadolu’nun güney bölgelerinde Kybele adlı tanrı kadının ilk şekli ortaya çıkmıştır (Akural, 1988: 22).

2.3. Anadolu Tanrıçalarının Mitolojideki Yeri

Dünya üzerinde kadının üretkenliğini ve önceliğini vurgulayan Ana Tanrıça kavramı ilk defa Anadolu’da gelişmiştir. Geldiğinde ne olacağını anlatır. Her kültürün kendine özgü miti vardır ve mütler sonraki nesle aktarılır. Genellikle bir mitin tam versiyonuyla da altındaki anlamı sadece rahipler, şamanlar ya da belli kültün üyeleri tarafından bilinebilir. Mit tüm önemli bir kaynağı olmuştur. Mitler bize kendimizle ilgili gerçekleri anlatan hikâyelerdir. Mitlerin anlaşılması zordur ve belirsizdirler. Birden fazla anlamları vardır. Sabit değil değişkendirler. Değişen koşullara ve yeni bilgilere adapta olurlar. Şiirler gibi mecazlardan oluşurlar. Dünyayı birbirinin üzerine oturtur, ta ki birbirinden uzak olan tüm noktalar birbirine dokunup kaynaşıncaya kadar. Ve bu denklikler bize gerçekte kim olduğumuzu gösterir.

15

inançları aktarmada kullanılan yöntem söylence yöntemidir. Antik dönem insanı, inançlarını aktarmada çoğunlukla şiirsel bir dilin kullanıldığı öykü, şarkı, masal gibi yöntemleri seçmiştir. Bu yöntem dinamik olduğu için dilden dile geçerken öykülerde küçük ya da büyük değişimler olabilmiştir. Bu dinsel öyküleri araştıran bilim dalı mitoloji, bereket tanrıçalarını araştırmada en önemli kaynak seçilmiştir. Mitolojik kaynakların taranmasının yanında konuyla ilgili arkeolojik buluntu görselleri üzerinden de yorumlar yapılmıştır (Aktan, Gürsel 2018: 214). Mitolojilerin çoğunda ulu bir tanrıça vardır. Bu tanrıça genellikle yardımseverdir. Ancak bazen yıkıcı figürde olabilir. Yeryüzüne bakar ve bir tür kozmik anne olarak görülür. Rolü Antik Yunan Gaia ve Maori tanrıçası Rangi’nin “Toprak Ana” yı temsil etmesi gibi yeryüzüne hamile kalıp onu doğurmaktır.

2.4. Anadolu Tanrıçalarının Doğma Nedenleri

Toprak ana yeryüzünün yaratılışını ve insanlığın var oluşunu açıklamaya yardımcıydı. Birçok vakada partneri genellikle bir gök tanrısı tarafından gebe bırakılırdı. Bazen kendi vücudu insanlığın yaşayabileceği bir yer olurdu. Bu yüzden yeryüzünün ve insanların doğumu aynı şekilde görülmüştür. Bazı ana tanrıçalar belirsiz figürler olsa da inananlar için birçoğunun doğum ya da evlilik tanrıçası olmak gibi günlük hayatta görevleri vardı. Önem derecelerine göre kutsal hiyerarşinin en üst seviyesine yerleştirirlerdi. Çocuk doğurmak gibi, ana tanrıçaya ya da toprak tanrıçasına tapınma ayini genellikle kadınlar arasında yapılırdı. Kadın müritler ayinlerini erkek milletinden saklarlardı. Erkekler tapınak ya da kutsal olan yerden uzaklaştırılırdı (Wilkinson & Philip, 2010: 30–286).

Doğanın anası yaşamın sahibi olan, yaşamın döngüselliğini düzenleyen, onun sürüp gitmesini sağlayan, yaşam verme kudretine sahip olan Ana Tanrıça, aynı zamanda sunduğu yaşamı geri alma kudretine de sahiptir. Yaşamı bahşeden, onu geri de alabilir. “Kybele hem hayat verir hem de hayat alır” (Ersoy, 2013:6).

16

2.5. Anadolu Uygarlıklarında Tanrıçaların Adlandırılması 2.5.1. Hatti Uygarlığı

Anadolu’ya gelen Hititleri incelediğimizde değişik bir uygarlığın doğup geliştiğine tanık olduğumuz Eti’ler diye adlandırılan Hititler ülkelerine Hatti ülkesi diyorlardı. Anadolu’da Hititler gelmeden önce hattiler yaşıyordu ve Hititler geldikten sonra ülkenin adını değiştirmemişler ve Hattilerle kaynaşmışlardır. Hatti dili, o zamana kadar Anadolu’da konuşulan dillerden farklı idi. Hattilerin Hititlerin üzerinde olan etkileri çok büyüktür. Hitit tanrılarından Güneş Tanrısı Anadolu’da Arinna’ nın kocası Hava Tanrısı, Hatti asıllıdır. Hattilerin yaptığı rölyeflerde erkek tanrı, kadın tanrıdan biraz daha yüksek gösterilmektedir. Bu anlatım şekliyle erkek tanrısıdır, ya çıplak ya da çıplak göğüslerini tutan tanrıça da, tanrıların tanrısı olarak kabul edilmiştir (Turani, 1983:103).

2.5.2. Hitit Uygarlığı

Hitit devleti M.Ö. 1750–1200 tarihinde Hitit imparatorluğunu kurdular. Hititlerin ilk merkezlerinden biri olan Kaneş’te Kayseri yakınındaki Kültepe’de M.Ö. 18. Yy. da çivit yazı kullanılmaktaydı. Ayrıca halkın anlaması için kendi icatları olan hiyeroglifleri yani resimli yazıları da vardı (Akurgal, 1983:4)