• Sonuç bulunamadı

Anadolu Uygarlıklarında Tanrıçaların Adlandırılması

II. BÖLÜM ANADOLU TANRIÇALARI

2.5. Anadolu Uygarlıklarında Tanrıçaların Adlandırılması

Anadolu’ya gelen Hititleri incelediğimizde değişik bir uygarlığın doğup geliştiğine tanık olduğumuz Eti’ler diye adlandırılan Hititler ülkelerine Hatti ülkesi diyorlardı. Anadolu’da Hititler gelmeden önce hattiler yaşıyordu ve Hititler geldikten sonra ülkenin adını değiştirmemişler ve Hattilerle kaynaşmışlardır. Hatti dili, o zamana kadar Anadolu’da konuşulan dillerden farklı idi. Hattilerin Hititlerin üzerinde olan etkileri çok büyüktür. Hitit tanrılarından Güneş Tanrısı Anadolu’da Arinna’ nın kocası Hava Tanrısı, Hatti asıllıdır. Hattilerin yaptığı rölyeflerde erkek tanrı, kadın tanrıdan biraz daha yüksek gösterilmektedir. Bu anlatım şekliyle erkek tanrısıdır, ya çıplak ya da çıplak göğüslerini tutan tanrıça da, tanrıların tanrısı olarak kabul edilmiştir (Turani, 1983:103).

2.5.2. Hitit Uygarlığı

Hitit devleti M.Ö. 1750–1200 tarihinde Hitit imparatorluğunu kurdular. Hititlerin ilk merkezlerinden biri olan Kaneş’te Kayseri yakınındaki Kültepe’de M.Ö. 18. Yy. da çivit yazı kullanılmaktaydı. Ayrıca halkın anlaması için kendi icatları olan hiyeroglifleri yani resimli yazıları da vardı (Akurgal, 1983:4)

17

Hitit inancı çok tanrılı bir inanca sahip olup baş tanrıçasının adı Arinna’ nın Güneş Tanrıçası’dır. Ana tanrıça olan Geç Hitit’ de Kubaba (Görsel–6), Hurriler’ de Hepat (Hepatu) denilmiştir.

Mezopotamya’nın İştar’ı Hitit tanrıları arasında yerini yine İştar olarak almıştır. İştar, Anadolu’nun Toprak Ana’sının medeniyetler çağına uyarlanmış halidir (Aktan, 2018: 218).

2.5.3. Urartu Uygarlığı

Urartu Uygarlığı, M.Ö. 900–600 yıllarında hüküm sürmüş, kültürel açıdan asur ve Hititlerden etkilenmiş olmakla beraber bazı alanlarda özellikle, sanatta üstün ve kendine özgü bir ustalık sergilemişlerdir.

M.Ö. 9–6 yy arasında Doğu Anadolu, Transkafkasya, Kuzeybatı İran Bölgelerinde egemenlik sağlamıştır. Altın, gümüş, bronzdan madalyon ve gerdanlıklar üzerindeki resim sahnelerinde Tanrıça Arubani, arslan üzerinde ayakta duran Tanrı Haldi’ye oğlak sunarken resmedilmiştir. Betimlemelerde ana tanrıça Arubani, hayvanların, bitki ve tarım ürünlerinin verimliliğini arttırmak için elinde veya yanında bu tür sembol ve hayvanlarla birlikte gösterilmiştir (Çaylı, 2008: 143).

2.5.4. Frig Uygarlığı

Frig dini dolayısıyla Yunan ve Anadolu Kültürü etkisinde gelişmiştir. Çok tanrılı inanç sistemine sahip olan Friglerin Kybele dışında tanınmış diğer tanrıları Güneş Tanrısı Sabazios ve Ay Tanrısı Men’dir (Sevin, 2003: 239–248). Doğanın kendisi kabul edilen Kybele ise olasılıkla Hitit inancından Friglere geçen tanrıçadır.

Kybele’nin Ana tanrıça ve Dağın tanrıçası olmasına ek Bereket tanrıçasına ki bu Ana tanrıçanın bünyesinde olan bir özelliktir; ilgisini ortaya koyan en bilinen öyküsü Attis ile olanıdır (Grimal, 1997: 412–416).

18

2.5.5. Lidya Uygarlığı

Lidya, Anadolu'da Tunç Çağının sonlarından başlayarak M.Ö 6. yüzyıla kadar Lydia uygarlığının beşiği ve merkezi olan bölgedir. Lidya hayvansal, bitkisel ve madeni kaynaklar açısından çok zengin bir bölgedir. Başkent Sardes'in içinden geçen Pactolos Nehri'nin getirdiği altın tozu Lidya'nın zenginleştirmekteydi. Lidyalılar din konusunda daha çok komşuları İyonların etkisi altında kalmış, Yunanlılarla ise ticari ilişkilerinin yanı sıra dinsel ilişkileri de vardı. Lidya dininde en önemli kültler Ana Tanrıça-Artimu (Artemis) veya Kybele, Luvi Tanrıçası-Kuvava, Tarım Tanrısı-Baki (Dionysos), Yağmur Tanrısı-Leus (Zeus) ve mezarların koruyucusu-Santas'tır. Lidyayı gücünün doruğuna ulaştıran Kroisos (Karun)'un adı zenginlik ifade eder tarzda hem Batı kültürlerinde hem de Doğu kültürlerinde efsaneleşmiştir. Yunan tanrılarıyla geçen birçok mitolojik hikâyesi vardır. “Barışta oğullar babalarını, savaşta babalar oğullarını gömer.” sözü de efsanevi Kral Kroisos’e aittir (Grimal, 1997: 412–418).

2.5.6. Likya Uygarlığı

Tarihin bilinen ilk demokratik birliğini kuran Likyalılar her zaman kendilerine özgü bir konuma sahip olmuştur. Yerleşimlerinin özellikle kıyı bölgelerinde, günümüzde Fethiye ile Antalya arasında uzanan sahil şeridinde çok dağlık ve ulaşılması, ele geçirilmesi güç bir hinterlanda sahip olmaları, özgür ve başına buyruk bir kültür geliştirmelerine zemin oluşturmuştur. Özyönetimi ilke edinmiş ancak aralarında birlik ve federasyon kurma geleneğini geliştirmiş şehirler kurmuşlardır. Likya Birliği hakkında 23 şehirden oluşmuştur. En önemli kentleri; başkent Arnna (Xantos), Patara, Pinara, Tlos, Myra ve Olympos’tur. Likyalılar, Truva Savaşı esnasında Truvalıların müttefikleri arasında yer almışlardır. Telmessos, Likya döneminde önemli bir kehanet merkezi olan babadan oğla geçen bir ayrıcalıktı. Telmessos’lu kâhinler kehanette bulunacakları zaman kayaların üstüne çıkar Akdeniz’in mavi sularından ilham alan Likyalılara ait efsaneler oldukça fazladır.

Likya mitolojisinde geçen Chimaira (Şimera) adındaki ejderha ile Bellerophon’ı taşıyan Pegasus (kanatlı at) arasındaki efsane ve Olimpos’un hiç sönmeyen ateşi efsanesi Olimpiyat Meşalesi’nin yakıldığı yer olarak nitelendirilir ve kutsaldır, Araxa,

19

Patara efsanelerden bazılarıdır. Hıristiyanlar için kutsal sayılan Noel Baba (Sn.Nicolas)’nın kilisesi Myra (KaleDemre) da bulunmaktadır. Noel Baba efsanesi de tüm dünyaya Demre’den yayılmıştır (M.E.B, 2012: 14–18).

2.5.7. Roma Uygarlığı

Antik çağ mitoslarının başlıca depolarının yazılı kaynaklara dayandığı bilinmekte, hikâye betimleri zaman içinde değişebilmektedir. Bir mitosun M.Ö. 6. yy betimi, hem içerik hem de biçim açısından büyük olasılıkla 400 yıl öncekinden farklı olacaktır. Hakkında hiçbir yazılı kaynak olmayan bir hikâye betimlenirken, hikâyedeki detaylar, eldeki yazılı kaynaklardan çok farklı olarak yansıtılabilmekte veya sadece geç dönemden tanıdığımız bir hikâyeyle canlandırılmaktadır. Görsel sanat betimlemelerinde, edebiyattakilerden oldukça farklı bir dil kullanılmakta ve bu dil dikkatli bir gözlem sonucu okunabilmektedir. Eserin yapılma amacının anlaşılması için, betimde yer alan her öğenin diğer öğelerle ilişkilendirilip tanımlanması gerekmektedir (Carpenter 2002: 7–8). Mitolojik kahramanların içinde çok sayıda tanrıça vardır. Bunlardan biri güçlü duruşu ile savaşçı ve şehirlerin koruyucusu kabul edilen Athena, bir diğeri güzelliğiyle akıllarda yer eden Afrodit olmuştur. Mitler, tanrıçaları övgüye değer görüp, tanrıçalardan farklı olarak yaratılan ilk insan kadın Pandora, mitolojide “kötülük kaynağı” olarak nitelendirilmiştir. Tanrılar tarafından Pandora’ya açılmaması gereken, kapalı bir küp armağan edilmiştir. Ama o, “kadınsal zaafı” olan merak yüzünden küpü açar ve yıkıcı kötülükleri kaçırıverir. Acılar, yorgunluklar, ağrılı hastalıklar ölüm getirerek yeryüzüne yayılır. Sadece umut küpün içinde kalır. İnsan soyu çoğalır, kötülük de birlikte çoğalır (Estin-Laporte, 2005: 130). Böylece, kötülüklerin dünyaya yayılmasına neden, kadının merakı olmuştur.

Roma İmparatorluğu'nun Anadolu'ya yayılması ile Ana Tanrıça Kybele Romalıların da "Ana’sı olmuştur. Daha önce Sibylalar aracılığı ile Atina'ya ulaşan tanrıça, Anadolu ile Atina'nın inançlarını birleştirerek Atinalıların da Ana Tanrıçası olmuştu. Yine Sibylla rahiplerinin önerisi ile Ana Tanrıçanın Roma'ya gittiğini görüyoruz. Roma İmparatorluğu'ndaki Ana Tanrıça imgesi, Kybele, Ceres ve Telius Mater'i bir araya getiren bir görünüm sunar. Bu üçü de toprağın ve ürünün bereketini

20

denetlerler. Ana tanrıçanın hem evlerde hem de tapınaklarda yer aldığını gösteren pek çok heykel bulunmuştur. Fakat Hristiyanlığın yayılmaya başlaması ile bu figürler şeytan olarak nitelendirilmiş ve bu kötü ruhlar, ifrit heykeller parçalanmış ve kuyulara atılmıştır. Kybele rahibelerine Melissae da denildiğini biliyoruz. Görülüyor ki tarih boyunca gerek Kybele gerek Demeter (Ceres), gerekse Tellus Mater olarak anılan Ana Tanrıça, bir zamanların tüm tanrılarının anası, toprağa, bitkiye, meyveye, tohuma yaşam veren gücü simgeleyerek başladığı tanrısal serüvenini, toprağın karşıtı havanın içerdiği ruhaniliği de bünyesine katarak sürdürmüş ve bir süre Hıristiyanlıkla birlikte yaşamaya devam etmişse de sonunda ona yenik düşmüştür. Ana Tanrıçanın bu yüzyıllar boyu süren imgesinin Hristiyanlıkta süregelen öyküsünü Pamela Berger "The Goddess Obscured" adlı kitabında şöyle anlatır: "Seville'da Paskalya'dan bir hafta önce düzenlenen Meryem ve İsa'nın çiçeklerle süslenmiş betiminin taşındığı törende, bu betimlerin arkasında kendilerini döverek tapmanlar Kybele ve Attis'in onuruna yapılan törenleri anımsatırlar." Hristiyanlıkta kutlanan "Kutsal Hafta" (Holly Week) çok eskilerde Kybele ve Attis törenlerinin yapıldığı günlere rastlamaktadır. Sözü edilen bu törenler Ana Tanrıça inancının Hristiyan kültüründeki etkilerinin yüzyılımıza kadar sürdüğünü gösteren önemli bir olgudur. Ayrıca Şii mezhebinden olanların Hz. Ali için yas tutarken kendilerini dövmeleri Ana Tanrıçanın izlerine İslamlıkta da rastlandığını akla getirmektedir (Grimal, 1997: 412–418).

2.5.8. Yunan Uygarlığı

Yunan mitolojisinde tabiatı, toprağı temsil eden ilk tanrıça Gaia’dır. Hiçbir şey yokken Kaos’tan ilk Gaia meydana gelir. Gaia daha sonra gökyüzünü (Uranos) yaratır. Dağları, yeşil vadileri ve o yeşilliklerde yaşayan Nymphaları (doğa perileri) yaratır (Bonnefoy, 2000:224). Gaia, Taş Çağı Ana Tanrıça ’sının, Yunan mitolojisindeki karşılığıdır. İlk kuşak tanrı grubundandır. Yunan mitolojisinde yeryüzünü Gaia temsil etmesine rağmen Yunan toplumunun bereketini simgeleyen Demether ve Artemis’tir (Aktan, 2018: 218).

21