• Sonuç bulunamadı

4. Camilerde Yapılan Hizmetler

4.2. Vaaz

4.2.5. Vaaz Hazırlama

Genellikle konuların işlenmesinde iki usul takip edilir.

 Konu ayet ve hadislerle genel anlamda ortaya konulduktan sonra giderek detaylara inilir. Buna icmalden donra tafsil, analiz veya tahlil denir.

 Önce konunun bir bölümü ele alınıp bu parçadan hareketle neticede genel hükme ve çerçeveye işaret edilir. Buna da tafsilden sonra icmal, sentez veya terkip denir.

Vaazın hazırlanmasında bu iki usulden hangisi benimsenirse benimsensin, hazırlık safhasının merkezini, konuya ait ayet ve hadislerin dikkatli bir araştırma ile mümkün olduğu kadar bütünüyle tespit ve değerlendirilmesi teşkil eder. Bu sebeple de tefsir kitapları ve hadis şerhlerinin el altında bulundurulması gerekir. İslam büyüklerinin konuya açıklık getirecek görüş ve sözleri, şiir, fıkra ve olayların, menkıbelerin ve atasözlerinin toplanması da başarılı bir hazırlık ve sunuş için ihmal etmemesi gereken bir diğer önemli malzemeyi oluşturur. Bu söylediklerimizi şöylece sıralayabiliriz:298

 Ayetler

297 Çakan, a.g.e., s. 58.

298 Çetin, a.g.e., s. 181; Çakan, a.g.e., s. 59; Yeşilyurt, a.g.e., s. 56; Ekşi, a.g.e., s. 70.

300 Çakan, a.g.e., s. 59-60; Ekşi, a.g.e., s. 70.

81

 Hadisler

 Sahabeden başlamak üzere İslam büyüklerinden sözler ve görüşler

 Sahabeden başlamak üzere İslam büyüklerinden menkıbeler

 Atasözleri ve halk deyimleri

 Günlük hayattan örnekler, manzaralar

Bu maddelerin arasına konunun inanç ve ahkâm yönü ustalıkla sıkıştırılacak olursa, İslam’daki deliller sıralamasına da riayet edilmiş ve son derece isabetli bir sistem uygulanmış olur. Hemen kaydedelim ki bunların gerçekleştirilmesi, vaizin tam bir araştırmacı gibi davranmasını gerekli kılar. Bu da yetişmek isteyen ve mesleğini seven vaizler için tavsiye edilecek yegâne yoldur.299

Vaazın hazırlanışında iki nokta önem arzeder:

 Birşeyler bildiğini zannedenlerin, daha çok şeyler öğrenmek ihtiyacında olduklarını anlamaları,

 Bazı şeyleri bilmediklerini kabul edenlerin de muhtaç oldukları bilgileri bulabilmeleri.

Bu hedefe hiç kuşkusuz, dinde öğrenmenin çeşitli güçlüklerini göğüsleyerek İslami ilimlerin her birinde iyi bir bilgi seviyesine sahip olmakla ulaşılabilir. Bu da vaizin okuma, öğrenme ve not alma alışkanlığı kazanmış olmasıyla doğrudan ilgilidir. Vaaz metnini baştan sona yazmak gerekmez, pratik de değildir. Fakat plan gereği ana noktaların açıklamalarını ve bunların kaynaklarını kaydetmek yerine bir hareket olur. Bu notlar zamanla iyi bir bilgi ve belge birikimi oluşturur. Vaaz hazırlanır ve sunulurken dini muhtevayı yansıtan kelime, deyim ve terimleri ısrarla ve bilinçli bir şekilde kullanmak, bir anlamda dini terimlerde de yaşatmak gerekir. Özellikle bir-iki kelime ile açıklanmalı o kadar. İman, küfür, helal-haram, mü’min, kâfir, müşrik, mürted vb. terimleri, muhtavalarını tam olarak yansıtacak şekilde Türkçeleştirecek hem mümkün değildir hem de gereksizdir.300

4.2.5.1. Vaazın Sunuluşu

Vaiz, hazırladığı vaazını sunmak için cemaatin karşısına geçmeden önce gerekli hazırlıkları yapmalıdır. Kılık kıyafetinin temiz, düzgün ve uyumlu olmasına dikkat

299 Çakan, a.g.e., s. 59; Çetin a.g.e., s. 181.

etmelidir. Ayrıca vaizin, kürsüde oturuşuyla, ses tonuyla ve beden diliyle cemaate güven vermesi gerekir. Vaiz, konusunu sunarken sesini en uygun şekilde kullanmalıdır. Sesini beden diliyle desteklemelidir. Hazırlanan ve planlanan metne bağlı kalarak, zamanı dikkate alarak sunumunu gerçekleştirmelidir. O anda aklına gelen bir meseleden dolayı konu dışına çıkmamalıdır. Çünkü konu bir bütün olarak sınırlı zamanda sunulmak için hazırlanmıştır.

Konuşmacı vaazı zamanında bitirmelidir.301

Vaaz din telkini demek olduğuna göre konuşma üslubu, ikna edici olacaktır. Sert, kaba bir üslup ve tavır, telkin üslubu ve tavrı değildir. Vaazda kullanılacak dilde açıklık, sadelik, tabiilik ve güncellik esastır. Mahalli şive sadece, “dil kırıyor” diye vaizin yadırganma ihtimali varsa kullanılmalıdır. Aksi halde asla mahalli şiveye rağbet edilmemelidir. Herkesin anlayabileceği İstanbul Türkçesi tercih edilmelidir. Din hizmetinin her toplumda ya da her toplum kesimi tarafından anlaşılabilir bir şekilde yürütülmesi lazım gelir. Bu da ancak anlaşılmayı sağlamakla mümkün olur. Vaazda yapmacık sözlerden mutlaka kaçınmak gerekir. Vaiz, kürsüye güzel söz söyleme deneyleri yapmak veya kendisini göstermek için değil, kalpleri yumuşatmak, davranışların sonuçlarını gözler önüne sererek hayatta takip edilmesi gereken yolu göstermek için çıkmış ve orada Hz. Peygamber’i temsil eden bir konumdadır. Bu sebeple cemaate içi boş yaldızlı laflar değil, Peygamber Efendimiz’in ve diğer peygamberlerin sözleri gibi sade, samimi, anlamlı ve faydalı sözler söylemeli ve daima gönüllere hitap etmelidir. Müessir ve samimi olmayan güzel sözden, güzel olmayan ve fakat samimi ve müessir olan sözler daha iyi ve daha faydalıdır. Kapının kilidini açan demir anahtar, kilidi açmayan altın anahtardan gördüğü iş bakımından daha hayırlıdır.302

Yerinde anlatılacak tarihten güzel hatıralar ile konuyu canlandırmak ve zenginleşmek dinleyicide hem kalıcı etki bırakacaktır hem de onların sıkılmadan konuyu severek dinlemelerine vesile olacaktır.

Pek tabii olarak, kendiliğinden dile gelen güzel cümleler, nükteler ve şiirler dinleyiciler üzerinde tatlı bir tesir uyandıracaktır. Bu sebeple, bunların kullanılmasında herhangi bir sakınca söz konusu değildir. Peygamber Efendimiz’in sözlerinde de böylesi tabii secilere rastlanılmaktadır. Öte yandan vaazın o anda camide bulunan cemaate yapıldığı unutulmamalıdır. Camide ya da dinleyiciler arasında bulunmayanlara konuşmak

301 Ekşi, a.g.e., s. 71.

302 Çakan, a.g.e., s. 61.

83 gibi bir usulsüzlüğe düşülmemeli, hazır cemaate hitap etmeye bilhassa dikkat gösterilmelidir. Yani muhatapların aydınlatılması esas alınmalıdır. Hiçbir zaman belli bir şahıs ya da zümre, açıktan hedef alınmamalıdır. Kesinlikle günlük siyaset anlamında tercih ve tenkit yapılmamalıdır. Çoğunlukla vaazlar, namazlardan önce yapıldığına göre, ezan okununca konuşmayı kesmek doğru olacaktır. Tecrübeli vaizler, zamanı iyi kullanırlar.

Ezan okunduktan sonra, ibadetini yapıp işine dönmeyi veya yoluna gitmeyi düşünen cemaate, hala bir şeyler söylemeye çalışmak, teneffüs zamanı geldikten veya zil çaldıktan sonra derse devam etmek gibi boşuna yorgunluk olmanın ötesinde rahatsızlık bile verebilir.

Bu sebeple, hiç değilse ezanla birlikte vaaz bitirilmelidir. Çünkü ezanla birlikte cemaat daha da artmaktadır ve ezana odaklanmaktadır. Vaazın sonunda mutlaka genel ve önemli hatlarıyla bir özet yapılmalıdır. Sunuşu, bir ayet ya da bir hadis mealiyle bitirmek, en sonunda da kısa bir-iki cümlecik bir dua yapmak ve “fatiha” diyerek bitirmek uygun olur.303

4.2.5.2. Vaazın Zaman-Mekân ve Cemaate Göre Sunuluşu

Vaazın bütün safhalarında hesaba katılması gerekli üç ana unsur zaman, mekan ve cemaat (dinleyiciler) dir. Ne var ki, bunlar hesaba katılarak hazırlanmış bir vaazın bile farklı şekillerde sunulma durumu doğabilir. Bir saatlik bir süre için hazırlanan konunun, yarım saat içinde ya da yirmi dakikada sunulması gerekebilir. Bunu konu içinde belli tercihler yaparak başarmak lazımdır. Yoksa hazırlandığı haliyle sunmaya kalkmak ya da yetiştireceğim diye acele ederek bütün konuyu sıkıştırmak asla doğru değildir. Tabii kısa bir süre için hazırlanmış konunun daha uzun bir zaman dilimine yayılması da gerekebilir.

Bu tür sürprizlere vaizlerin hazır olması gerekir. Öte yandan cemaatin durumu genelde belli iken, mesela bir cenaze dolayısıyla cemaate çok farklı dinleyiciler katılmış olabilir.

Böylesi durumlarda vaizin, zamanı ve yeni katılanları da dikkate alarak sunuş üslubunu ve muhtevayı ayarlaması uygun olur. Tabii bu, vaizin o andaki değerlendirme ve tercihine bağlıdır. Önemli olan bu gibi durumlarda vaizin o ya da bir değerlendirme yapıp bir karar vermesi, farklılığı görmezden gelmemesidir. Neticede vereceği karar, eski hazırlığını aynen sunmak bile olsa, bu değerlendirmenin yapılmış olması yine de önemlidir. Cami için hazırlanmış bir konu, bir salonda veya açık havada sunulacaksa ona göre bir hitap ve anlatım tarzı benimsemek, her yönden camideymiş gibi davranmamak gerekir. Aksi halde,

“Hoca kendisini camide sanıyor” gibi alaylı değerlendirmelere kapı açılmış olur. Bu ise,

303 Çakan, a.g.e., ss. 61-62; Yeşilyurt, a.g.e., s. 117.

çevreyi önemsememek demektir ve tabii etkisizlik sebebidir. Nerede, ne kadar süre ile ve kimlerle konuştuğunun farkında olmak hatip ve vaizin başarısını doğrudan etkiler.304