• Sonuç bulunamadı

Çocuklar ve Gençler

3. Cami Eğitiminde Hedeflenen (Hitap Edilen) Kitleler

3.1. Çocuklar ve Gençler

Hükümet merkezinden gelen ferman ve mektup gibi önemli duyurular da halka müezzinler tarafından okunurdu.187

Cumhuriyet'in ilk yıllarında müftülerin başkanlığında oluşturulan komisyonlar ta- rafından imtihan edilerek meslekî yeterliliklerine karar verilen müezzinlerin görevleri çeşitli tarihlerde çıkarılan tüzük, yönetmelik ve yönergelerle belirlenmiştir. 1965 tarihli kanunla bütün din görevlileri için belli nitelikler ve öğrenim şartları konulmuştur.

Ücretlerini Vakıflar Genel Müdürlüğü'nden alan mülhak vakıflara bağlı camilerde görev yapan müezzinler 24 Mart 1977 tarih ve 2088 sayılı kanunla Diyanet İşleri Başkanlığı kadrolarına geçirilmiştir. Diyanet İşleri Başkanlığı Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği'ne göre müezzin - kayyım olabilmek için lise veya dengi okul mezunu ve hafız olmak gerekmektedir, ancak imam-hatip lisesi mezunları için hafızlık şartı aranmamaktadır. Halen toplam 10.546 müezzin-kayyım kadrosunun 982'si boş durumdadır. Bir kısım selâtin camileriyle cemaati kalabalık camilere birden çok müezzin tayin edilmiştir. 1950"den önce Eyüp Sultan'da on, Fâtih, Sultan Ahmed, Beyazıt camileriyle, Yenicami’de, Vâlide-i Atik Camisi'nde dokuz, Nuruosmaniye'de altı müezzin görev yaparken günümüzde bu sayı üçe kadar düşmüştür. Özellikle XX. yüzyılın ilk yarısında dinî mûsiki alanında geniş bilgi sahibi olan müezzinler cami mûsikisine dair bütün icraları yerine getirebiliyorlardı. Müezzinlik sâlih amellerin en faziletlilerinden biri olarak kabul edilmiştir. Hz. Peygamber, çeşitli hadislerinde müezzinlik görevinin önemini ve ezan okumanın faziletini belirtmiştir.188

3. Cami Eğitiminde Hedeflenen (Hitap Edilen) Kitleler

51 küçük yaşlarda öğrenir ve bu öğrenmeler onda derin izler bırakır.189 Bireyin gençlik ve yetişkinlik dönemlerindeki dini tutum ve davranışlarının temellerinin oluşmasında ve şekillenmesinde, onun çocukluk dönemlerinde aldığı dini eğitim ve öğretimin biçimi belirleyici olacaktır. Çocukluk dönemlerinde verilecek olan olumlu ve bilimsel temellere dayalı bir din eğitimi, bireyin ileride sağlıklı bir dini duygu ve inanç gelişimini sağlayabileceği gibi, olumsuz ve bilimsel temeli olmayan bir dini eğitim de bireyin sağlıksız bir dini gelişim göstermesine, dinden uzaklaşmasına hatta ruhsal sorunlara yol açabilecektir.190 Çocuklar, aile bireylerinde gördükleri ibadetlere, dini muhtevalı davranışlara içten gelen duygularla yönelirler ve onların dini yaşantılarını taklit ederek, kendilerini de aynı davranışları yapmak isterler. Çevresindekilerin Allah’a dua ederken görülmesi, işitilmesi çocuğun bilincine yerleşir ve yavaş yavaş benimsenir.191 Hayata gözlerini açan her insan, kendisini bir dini geleneğin ve kültürün içerisinde bulur. Dini sözler ve telkinlerle karşılaşır, dini nesne ve mekânları müşahede eder, dindar kimselerle görüşür ve onlarla iletişim içerisinde hayatını sürdürür. Din hakkında ailesinden, çevresinden çeşitli bilgiler öğrenir; dini ibadetlerini yerine getiren insanları görür ve zaman zaman bu ibadetlere kendisi de katılır. Sorular sorar, araştırmalar yapar, dini söz ve kavramları kullanmaya yönelir.192

“Okul öncesi dönem” olarak da adlandırılabilecek 2-7 yaşları arasındaki devrede çocuğun psikolojik yapısı dikkate alınarak ona verilecek din eğitiminde daha ziyade çocuğun duygularına ve gönlüne hitap edilmeli, el becerileri ve oyun faaliyetlerine bu unsurlar katılmalıdır. Örneğin, bir cami resmi yapması istenmeli, böylece oyun oynarken cami imajı da kazandırılmalıdır. Genellikle 6. Yaştan başlayarak, kızlarda 11, erkeklerde ise 12. Yaşa kadar süren bu çağa, “son çocukluk devresi” adı verilir. Bu devrenin bir diğer adı da “öğrenme dönemi”dir. Çünkü bu yaşlardaki ruhi durumu, öğrenmeye ve topladığı bilgileri zihni koordineye tabi tutarak işlemeye; duyguları, düşünceleri ve davranışlarıyla, sosyal hayata uyum sağlamaya elverişli bir hale gelmiştir. Kısaca, yedi yaşından itibaren

189 Mustafa Köylü, “Çocukluk Dönemi Dini İnanç Gelişimi ve Din Eğitimi”, AÜİFD, Sayı: 11, s. 137;

Nevzat Tarhan, İnanç Psikolojisi, 10. b., Timaş Yay., İstanbul, 2013, s. 171.

190 Hasan Dam, “Çocukluk Dönemi Din Eğitimi”, Gelişim Basamaklarına Göre Din Eğitimi, ed. Mustafa Köylü, 2. b., Nobel Yay., Ankara, 2011, s. 14.

191 Hüseyin Peker, Din ve Ahlak Eğitiminin Psikolojik ve Metodik Esasları, Eser Matbaası, Samsun, 1991, s. 38.

192 Hayati Hökelekli, Din Psikolojisine Giriş, Dem Yay., 2. b., İstanbul, 2012, s. 42.

çocukların, sistemli bir eğitim ve öğretime ruhen hazır duruma geldikleri söylenebilir.193

Hz. Peygamber’in (sav) “Çocuklarınız yedi yaşına ulaştıklarında onlara namaz kılmayı öğretiniz.” emri, yedi yaşın öğrenme dönemini de beraberinde getirdiği ve çocuğun artık bazı kavramları ve ibadetleri öğrenebilecek düzeye geldiğine dikkat çekerken, öte yandan ibadetlere başlama döneminin de geldiğini vurgulamaktadır. O halde, çocukluk dönemi namaz gibi İslam dininin en önemli ibadetinin nasıl yapılacağı, sureleri, duaları ve kılınış şekliyle çocuklara öğretilmeli ve çocuktan bu ibadeti yerine getirmesi istenmelidir. Ancak burada önemli olan bir husus unutulmamalıdır. Son çocukluk devresinde de olsa çocuk yine “çocuk”tur. Çocuksu duygularının etkisi davranışlarına yansıyabilir. O nedenle, çocuklara gerek ibadetle ilgili bilgilerin öğretimi, gerekse ibadetlerin yerine getirilmesi konusunda, İslam’ın temel prensiplerini teşkil eden müsamaha, hoşgörü, sabır, sevgi ve şefkatle davranılmalıdır. Böylece, çocuğun kalbi kazanılmalı, duygularına hitap edilmelidir. Zaman zaman teşvik ve takdir edilmeli, gururu okşanmalı, bazen maddi mükâfatlarla ödüllendirilmelidir. Çocuğun namazı zorla değil, isteyerek kılması için altyapıyı ebeveyni hazırlamak zorundadır.194

Çocuklar küçük yaşlardan başlayarak İslam’ın cami eksenli ibadetlerini hep neşe ve sevinç kaynağı olarak görmüşlerdir. Özellikle bayramlar, kandiller, teravih namazları vb.

ibadetler onlar için babalarının ve annelerinin onlara birtakım hoşlarına giden hediyeler aldığı, onların da çok mutlu oldukları neşeli vakitlerdir. Böylece çocuklar için bu dini günler kendilerine neşe ve heyecan getiren, fakat kendilerinden hiçbir şey istenmeyen Bayram’a ve dolayısıyla dine ve onun müessesesi camiye müteşekkirdirler.195

Gençlik dönemi, çocukluk döneminin birtakım sınırlılıklarından kurtulma, dini ve dünyevi bazı görev sorumlulukları üstlenme zamanıdır. Özellikle İslam dini açısından buluğ ile başlayan bu dönem dini sorumluluğun başlama anıdır. Gençlik dönemi sorumlu bir birey olmanın asgari ölçülerine sahip olma sürecinin yoğun bir şekilde yaşandığı yıllardır. Psikolojik ve ruhsal açıdan bu dönemde gelişmeler yaşanır. Olumlu bir farkındalık oluşturulabilmesi durumunda bu yaşanan değişim ve gelişim süreci, gencin bütün yaşamı boyunca kendisine yön verecek ilkeler ve kurallar bütününü içselleştirerek

193 Mehmet Emin Ay, Çocuklarımıza Allah’ı Nasıl Anlatalım?, 31. b., Timaş Yay., İstanbul, 2013, ss. 40- 43.

194 Ay, a.g.e., s. 47.

195 Bkz: Daryal, a.g.e., s. 163.

53 tüm varlık âlemi ve hayata ilişkin derinden bir kavrayış geliştirmesine imkân verir.196

Aile ve diğer sosyal ortamlar yanında mabetlerin de gencin dini dünyasında ciddi etkileri söz konusudur. Genel olarak mabetler, insanın kendini en yakın hissettiği ve sembolik bütünleşmenin gerçekleştiği, ruhi boyutunun inceldiği ve etkiye açık hale geldiği mekânlardır. Bir müzik parçası gibi okunan dini dualar ve Kur’an ayetleri, içinde ibadet edilen camiin fecri andıran yarı karanlığı ve sessizliği ve bütün cemaatin birden inler gibi dua okuyuşu, gencin coşmuş duyguları üzerinde büyük etkiler yapar. Bilindiği üzere İslam eğitimi ilk başlarda cami merkezli gelişme imkânı bulmuştur. İslam eğitiminde mabedin bireysel yönü yanında, Müslümanlar için zorunlu olan günlük, haftalık ve yıllık tarzındaki kimi ibadetler için birer toplanma yeri olmaları bakımından sosyal tarafı da bulunmaktadır.

Kişinin kendi ailesi dışına çıkarak daha geniş çevreden arkadaş edinme ihtiyacında olduğu gençlik döneminde, benzer inanç ve değer sistemine bağlı topluluğu bir araya getiren cami, bu yönde önemli bir fonksiyonu yerine getirir.197

Çocuklara ve gençlere son derece önem veren Allah Resulü (sav) onlarla her zaman yakından ilgilenirdi. Ramazanda her fırsatta iftar, sahur ve bayramlara katılmalarını sağlardı. Hz. Peygamber’i (sav) örnek alan sahabeler de O’nun gibi çocuklarla ilgilenir, onları ibadete alıştırırlardı. O günlere dair anısını anlatan Rübeyyi’ binti Muavviz’a: “O gün çocuklarımıza da oruç tuttururduk. Açlıklarını unutturmak, oyalamak için onları yanımıza alır, Mescid-i Nebevi’ye götürürdük. Çocuklara yünden oyuncaklar yapar oynatırdık. Biri acıkıp yemek istediğinde oyuncaklarla oynatır, iftara kadar oyalar, oruçlarını tamamlatırdık. İftar vakti gelince yemeklerini geciktirmeden hemen verirdik”

demektedir.198 Âlim sahabelerden Abdullah b. Abbas (r.a.) çocuklarını ibadete alıştırmak için onlarla yakından ilgilenirdi. Onların camilere gitmelerini engellemez hatta namaz kılanları rahatsız etmemek kaydı ile camide oynamalarına bile izin verirdi.199

Çocuk ve gencin etkilendiği çevre içerisinde cami cemaatinin önemli bir yeri vardır. Cami cemaatinin dini davranışları, ibadetteki ciddiyeti, camiye giriş çıkış sırasındaki duyulan sözler, selamlaşmalar, hal hatır sormalar çocuk ve gençler üzerinde derin bir etki bırakır. Camiye alışma zamanı olarak neşe ve duygusal yoğunluğun fazla

196 Turgay Gündüz, “Gençlik Dönemi Din Eğitimi”, Gelişim Basamaklarına Göre Din Eğitimi, ed.

Mustafa Köylü, 2. b., Nobel Yay., Ankara, 2011, s. 70.

197 Gündüz, a.g.e., s. 88.

198 Buhari, Savm, 21; Kara, a.g.e., s. 154.

199 Kara, a.g.e., s. 154.

olduğu cuma ve bayram günlerinin, dini gün ve gecelerin tercih edilmesi bu etkiyi daha da artıracaktır. Çünkü camiyle tanışması bu günlere rastlayan çocuk ve genç, camideki huzurlu ve coşkulu atmosferle karşılaşacak, açıktan okunan tekbir sesleri, ilahiler ve hep birlikte coşkuyla kılınan namazlar sayesinde manevi bir haz duyacaktır. Camiye gelen çocuk ve gençler bazen camide cemaatin dikkatini çekercesine hareketlilik gösterip yaramazlık yapmaktadırlar. Cami disiplininin ihlal edilmesi şeklinde algılanan bu gibi davranışlar karşısında çocukların din görevlileri ve cemaat tarafından azarlanmaları, onları camiden ve cemaatten soğutabilir. Öyleyse yapılması gereken, cami disiplininin güzellikle sağlanması konusunda görevlilere yardımcı olmak, çocuklar içerisinde yaramazlık yapanları güler yüz ve tatlı dille saflara katmak, sevecen bir üslupla onların cami ile uyumunu sağlamaya çalışmaktır. Yani din görevlisi ve cemaat, henüz cami kültürü ve ortamına yeni adapte olmaya çalışan çocuk ve gençlere karşı sert ve kaba davranmak yerine, sevgi ve hoşgörüye dayalı bir yaklaşım sergilenmelidir.200