• Sonuç bulunamadı

4. Camilerde Yapılan Hizmetler

4.1. Hutbe

gerçekçi bir düzeye inmesi için önlemlerin alınması; cemaatin kişisel alan oluşturmasına belli bir seviyede müsaade edilmesi ve buna saygı duyulması; herhangi bir beklentiye girmeden yaşlılara yakın ilgi, sevgi ve dostça muamelenin temel alınması; din görevlisini rol model olarak alabilecek yaşlı insanların en çok dinlenmeye ihtiyaç duyduğu ve sorununun/beklentisinin nazik bir manevi hekim edasında dinlendiğini görmek istemesi;

boş zamanı olan yaşlılara mutlaka işe yaradıklarını hissettirici hem de kurumla özdeşim kurmalarını sağlayıcı sorumlulukların yüklenmesi; özel günler içinde elden geldiğince yaşlıların toplu ibadetlere katılımlarının teşvik ve takip edilmesi; rutinleşen ibadet ortamının çeşitlenmesinin sağlanması ve rutinin ülfet oluşturmasına fırsat verilmemesi;

cami gibi ibadet mekânında her türden siyasi ve kültürel fikirden insanların olmasının normal kabul edilerek hepsinin saygıyla dinlenmesi ve bu toplumda yerleri olduğu ve birlikte mutlu olunabileceğinin dini yollarının gösterilmesi; cami ortamının yaşlılar için en iyi arkadaş grubu oluşturma mekânlarından biri olarak yaşlılar arasında farklı ortak zevkleri olan insanlar arasında grupların oluşturulması ve cemaate yeni katılanların birbirleriyle bu anlamda tanıştırılıp kaynaştırılması ve nihayet din görevlilerinin kendi kuşaklarıyla yaşlı insanların dünyalarının farklı olduğunu bilerek kuşak çatışması denilen olgunun farkında hareket etmeleri ve onlara dinimizin de önemsediği şefkat ve merhamet duygularıyla davranmaları gerekmektedir.263

4. Camilerde Yapılan Hizmetler

73 muhteva kazanarak (Cuma ve Bayram namazları gibi) bazı ibadetlerin şekil şartı veya tamamlayıcı unsuru olmuştur.265

Hutbe, mescitler, camiler ve musallalarda hutbe okumak için özel olarak hazırlanmış olan yerlerde (minber) irad edilir. Cuma namazında hutbe, namazdan önce, bayram namazları ile yağmur ve güneş tutulması (küsuf) duaları namazdan sonra irad edilir. Bazı bilginler namazdan öncelik sonralık farkının başlangıçta bulunmadığını, Cum’a hutbesinin de namazdan sonra okunduğunu, Cum’a suresi’nin son ayetinde işaret edilen olaydan sonra Cum’a hutbelerinin namazdan önceye alındığını belirtmektedir. Olay şudur:

Medine’de, bir Cum’a günü Hz. Peygamber hutbe irad buyururken ticaret kervanlarının geldiğini haber veren davullar çalınmaya başlar. Bunun üzerine mescitteki cemaatin büyük bir kısmı yiyecek almak için mescidi terk eder. Mescitte on kişi kadar cemaat kalır. Ayet bu durumu şöyle ifade eder: “Onlar bir ticaret veya eğlence gördükleri zaman hemen dağılıp oraya giderler ve seni ayakta bırakırlar. De ki; Allah’ın yanında bulunan, eğlenceden ve ticaretten daha hayırlıdır. Zira Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.”266 Bu ayette hutbenin ne ticaret ne de başka bir şey için terk edilemeyecek önemde olduğu anlaşılmaktadır. Bu sebeple Cum’a günü iç ezanından cum’anın farzının kılınıp bitirilmesine kadar her türlü ticaret işlemlerin durdurulması gerekmektedir. Dinimizde bir çeşit ibadet kabul edilen çalışmak, sadece bu birkaç dakikalık Cuma ibadeti için yasaklanmıştır. İlgili ayetin meali şöyledir: “Ey iman edenler, Cum’a günü namaza çağrıldığınız zaman, hemen Allah’ı anmaya koşun ve alış-verişi bırakın. Eğer siz gerçeği anlayan kimselerseniz, elbette bu sizin için daha hayırlıdır.”267 “Namaz kılındıktan sonra yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan (nasibinizi) arayın. Allah’ı çok anın ki kurtuluşa eresiniz.”268

Hutbenin aslı, özü ya da rüknü, İmam-ı Azam’a göre “Allah’ı zikretmek” tir.

Hamdele (el-Hamdülillah), Tesbih (Sübhanellah) veya Tehlil (La ilahe illallah) ile zikrullah yerine getirilmiş olur. Ebu Yusuf ve İmam Muhammed ise, hutbenin rüknü olan Zikrullah’ın yerine getirilmiş olması için en az tahiyyat veya üç ayet miktarı olması gerektiği görüşündedirler. Hutbenin sahih olabilmesi için bazı şartların mevcudiyeti gerekmektedir. Bu sıhhat şartları da, mezheplere göre farklılıklar arzetmektedir. Bu farklı

265 Abdurrrahman Çetin, Hitabet ve İrşad, 4. b., Emin Yay., Bursa, 2012, s. 111.

266 Cum’a, 62/11.

267 Cum’a, 62/9; Çakan, a.g.e., s. 17-18.

268 Cum’a, 62/10; Çakan, a.g.e., s. 17-18.

şartların bilinmesinin ve gereğinin yerine getirilmesi görev mahallindeki mezhep mensuplarının ibadet açısından önemlidir.269

4.1.1. Konu Seçimi

Hutbe, Cuma şûrasında Müslümanlara dini esasları öğretmek ve bir hafta içinde çevrede görülen olumlu olaylar ya da gelişmeler hakkında İslami görüşü minberden anlatmak ve cemaati aydınlatmaktır. Bu tarife dikkat edilirse, hutbede konu seçiminin ciddiyet ve önemini anlamakta güçlük çekilmez. Haftada bir defa ve sınırlı dakikalar içinde her kültür seviyesinden insanın yer alacağı cami cemaatine faydalı olabilmek, onlara bir hafta yetecek bilgiyi verebilmek her şeyden önce cemaatin ilgisini çeken konuyu seçmeye bağlıdır. Böyle olunca, hatibin konu seçimi açısından çevrede cereyan eden olayları, özellikle dini bakımdan önem arzeden hadiseleri bir muhtesip270 veya sosyolog dikkatiyle izlemesi, yani etrafına karşı duyarlı olması gerekecektir.271

Bir örnek verecek olursak; diyelim ki, bütün şehir halkının dikkatlerini üzerine çekmiş bir soygun ya da madde bağımlılığında vefat eden gençler var. Aynı şehrin büyük camiinin hatibi dikkatleri üzerine toplayan bu olaylardan habersiz görünerek mesela “anne babaya saygı” hakkında bir hutbe okuyor. Şimdi düşünelim, cidden de güzel olsa hutbe, daha başlangıçta yüzde ellinin üzerinde etkisizliğe bizzat hatip tarafından itilmiş olmaz mı?

Ama bunun yerine hatibin “İslam’da kazanç yolları” veya “İslam’da gençliğin eğitimi”

konulu bir hutbe okuduğunu düşünelim. Tabii olarak, cemaat henüz etkisinden kurtulamadığı o soygun ya da gençlerin vefatı olayı ile hatibin sözleri arasında kolaylıkla ilgi kuracak ve hutbeyi o gözle, dikkatle izleyecek ve sıcağı sıcağına ilgili konuda İslami açıdan aydınlanmış olacaktır. Unutmamak gerekir ki büyük anların ve büyük vak’aların sözü büyüten ayrı bir kudreti bulunur. Bu tür fırsatlardan yararlanmak gerekir. O halde hutbenin verimli olabilmesi için konu, öncelikle cemaate o hafta en fazla lazım olan meseleler arasından seçilecektir. Tabii her haftanın konusu da o hafta içinde tespit edilecektir. Hatibin etkili olabilmesi açısından son derece önem arzeden konu seçimi, bir seçim olarak elbette bazı usul ve ölçülere göre yapılmak zorundadır.272

269 Çakan, a.g.e., ss. 18-19; Çetin, a.g.e., s. 112; Yunus Apaydın, “Cuma Namazının Şartları”, İlmihal I, T.D.V. Yay., s. 299.

270 Bkz: Y. Ziya Kavakçı, Hizbe Teşkilatı, Erzurum, 1977, s. 40; Mustafa Baktır, (1998), “Hutbe”, T.D.V.

İslâm Ansiklopedisi, C. XVIII, İstanbul, s. 426.

271 Çakan, a.g.e., s. 28.

272 Çakan, a.g.e., ss. 28-29.

75 Hitabetin her çeşidinde olduğu gibi hutbede de konu seçimine etki eden ya da yardımcı bazı unsurlar bulunmaktadır. Bunun için şu suallere cevap aramak lazımdır: Bu hafta sunulacak hutbe için, aktüalite neyi gerektirmektedir? Nasıl bir konu, toplumun gündemine uygun düşer? Cemaatin öncelikle neye ihtiyacı vardır? Cemaatin kültür düzeyi nasıldır? Cemaati ağırlıklı olarak kimlerden oluşmaktadır? Sunulacak hutbe hangi gaye gözetilerek hazırlanmalıdır? Hutbeden ne gibi fayda temin edilmiş olacaktır?273 O halde, konu seçiminde her şeyden önce, kendilerine hitap edilecek cemaatin kimlerden oluştuğunun bilinmesi, onların nitelik ve ihtiyaçlarının gözden geçirilmesi gerekmektedir.

Bir kere daha belirtelim ki hutbe konusunun seçiminde ilk dikkat edilecek nokta, cemaatin duyarlı olduğu mevzuun yakalanmasıdır. Bazen de cemaat farkında olmasa bile, en çok muhtaç oldukları bir konu, imam-hatip tarafından tespit edilebilir. Bu da hatibin, cemaati eğitme ve yönlendirme görev ve yetkisinin tabii bir sonucu ve gereğidir.274

Hutbe konusunun o hafta içinde seçilmesi gereğinin tabii bir sonucu da değişiklik gerektiren yeni gelişmelere rağmen, “önceden belirlenmiş”tir diye, eski konuda ısrar etmemektir. Bu bakımdan, Diyanet Gazetesi’nde başkanlıkça yayımlanan veya bazı aylık olarak her ay başında tespit ve ilan edilen hutbe metinlerini bir ön tavsiye niteliği içinde değerlendirmek ve hutbe konusunun her an değişebileceğini kabullenmek gerekir. Hutbe konularının zamanlama açısından dini günler mutlaka takip edilmelidir. Dini esasları anlatmaya fırsat veren milli gün veya bazı haftaların dikkate alınması da uygun olacaktır.

Ancak periyodik olarak tekrar edecek olan bu gün ve haftalarda aynı şeyleri söylemek gibi tembel bir yola gidilmesi de isabetli olmaz. Konu seçiminde İslam Teşri Tarihi’nin esas alınması, hiç kuşkusuz tavsiyeye şayandır. Ancak bu takdirde cemaatin önceden iyi bir İslam Tarihi kültürüne sahip kılınmış olması gerekecektir. Bu da birkaç yıl aynı camide imam-hatiplik yapan her din görevlisinden bir hizmettir. Hutbe konusunun seçiminde göz önünde bulundurulacak noktalar, hutbesini kitaplardan seçip okuyacak olanlar içinde aynen geçerlidir. “Bu cemaat İslam adına söylenecek her söze ihtiyacı vardır” diyerek, en küçük bir seçim kaygısı taşımadan rastgele yapılacak hizmetlerin yararı değil, zararı olur.

“Zamansız ötmek”, hiçbir imam-hatibin hatası olmamalıdır. “Muktezayi hale göre” konu seçmek için gayret gösterilmelidir.275

273 Çetin, a.g.e., s. 126.

274 Çakan, a.g.e., s. 29; s. 425.

275 Çakan, a.g.e., s. 30; Çetin,a.g.e., 128.

Yetişmek, verilecek hizmetin çilesini çekmekle mümkündür. Verilen hizmetin zevki ve tesiri de, çekilen “hizmet çilesi” ile doğru oranlıdır. İkinci olarak, çevrenin hassasiyet gösterdiği özel konular olup olmadığı da bilinmelidir. Hutbe, Cuma namazı için mescitte toplanmış olan çeşitli kültür seviyesindeki Müslümanlara dini esasları ve bir hafta içinde çevrede cereyan etmiş herkesin değilse bile çoğunluğun dikkatini üzerine çekmiş bulunan olumlu-olumsuz herhangi bir olay hakkında İslam’ın görüşünü anlatma, cemaati aydınlatma vasıtasıdır. Bu tespit bize hutbenin amacının, “cemaati aydınlatmak ve bilgi sahibi kılmak” olduğunu göstermektedir.276