• Sonuç bulunamadı

3. KAMU POLİTİKASI ÖRNEĞİ: TURİZM POLİTİKASI

3.2.2.1.4. Uygulama Aşaması

Goeldner ve Ritchie’nin turizm politikası oluşturma modelinin son aşamasını politikanın uygulaması oluşturmaktadır. Bu aşama en azından şu özelliklere sahip olmalıdır: Politikanın gerçekleştirilmesindeki her ana boyutu için sorumluluk üstlenecek grup ya da kişilerin belli olması, finansal koşulların başlangıç tahminlerinin yapılması, destinasyon vizyonunu destekleyecek temel programların, etkinliklerin ve olanakların hepsinin başlatılması için bir giriş zamanlaması yapılmalıdır.

Özetle, Goeldner ve Ritchie’nin politika oluşturma önerisi dört aşamadan oluşmaktadır. Geriye doğru bakıldığında aslında operasyonel ve uygulama aşaması oluşturulan politikaların yürürlüğe konmasını ifade etmektedir. İlk aşama olan politika tanımlama aşaması bir turizm sisteminin tanımlanması, bununla beraber turizm felsefesinin oluşturulması, destinasyon vizyonunun şekillendirilmesi veya işlenmesi ve politikanın amaç ve kısıtların belirlenmesi üzerine yoğunlaşmaktadır. Analitik aşama ise iç ve dış yani turizmin arz ve talebine dikkat çekmektedir. İç analizde (turizm arzı) politikaların ve programların gözden geçirilmesi, imkânlar ve turizm hizmetlerinin değerlendirilmesinden oluşan kaynakların denetimi ve ekonomik, ekolojik/çevresel, sosyal ve kültürel konularda kıyaslama/karşılaştırma yapabilme imkanı sağlayan stratejik etki analizi yapılmalıdır. Dışa yönelik analiz ise esasında turizm arzının değerlendirilmesini ifade etmektedir. Bu noktada ilk olarak gelecek için talep oluşturabilecek pazarların, güncel turizm talebinin yapısının ve doğasının tanımlanması ve açıklanması için makro analiz yapılır. Sonraki aşamada turizm pazarının farklı bölümlerinin davranış ve motivasyonlarını araştırmak için mikro analiz yapılır. Analitik aşamanın son aşamasında ise rekabetçi ve desteklenebilir turizm geliştirme ve tanıtma program ve politikaların gözden geçirilmesi söz konusudur.

Genel Olarak Turizm Politikası

Literatürdeki az sayıdaki turizm politikası oluşturma süreci önerilerinden bir tanesi de Mill ve Morrison’a aittir (2012: 70-73). Onlara göre öncelikle destinasyon alanın ihtiyaçları ve turizmin hedeflerinin belirlenmesi gerekmektedir. Bu ihtiyaçlar istihdam oluşturma, ekonomik çeşitlendirme ve kaynak koruma gibi konulardır. Turizmin istihdam ve çevreye olumlu etkileri kaynakları korumaya katkısı önceki başlıklarda açıklanmıştı. Ekonomik çeşitlendirmede ise turizm gelir arttırma, döviz girdisi sağlama, yeni iş fırsatları yaratma, dezavantajlı olan kırsal yerleri geliştirme ve özellikle de insan, finans, teknolojik yetersizliğin olduğu yerleri geliştirmede gerçekçi bir seçenek olarak kullanılmaktadır (Sharpley, 2002: 223; Barlybaev vd., 2009: 639-640).

Kaynak: (Mill ve Morrison, 2012: 71).

Şekil 3.9. Turizm Politikası Modeli

Turizm hedefleri belirlenirken dar anlamda yani izole edilmiş bir şekilde değil turizmin ilişkili olduğu diğer konular da düşünülmelidir. Örneğin turizm ve rekreasyon16 arasında bağ vardır hatta turizm rekreasyonun bir çeşidi olarak düşünülebilir. Çünkü turizm gece konaklamaları veya bireyin evinden uzak bir yerde bulunmasını ifade eder ve bu yönüyle rekreasyon faaliyetlerine benzetilebilir (Mill ve Morrison, 2012: 70).

Turizm hedefleri, ülke veya bölgesel çıkarları destekleyecek şekilde destinasyonun ekonomik, sosyal, kültürel veya çevresel ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde olmalıdır. Bu doğrultuda altı kategoride geliştirilmelidir (Mill ve Morrison, 2012: 71). Bu kategoriler;

ekonomik, hükümet eylemleri, insan kaynakları geliştirme, pazar (talep) geliştirme, kaynak koruma ve sosyal ve kültürel başlıklardır.

Mill ve Morrison’un dikkat çektiği bir konu da tıpkı Goeldner ve Ritchie’nin modelinde olduğu gibi turizmdeki kısıtlardır. Onlara göre kısıtlar destinasyon alanını ilgilendiren iç ve dış kısıtlar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır (Mill ve Morrison, 2012:

71-72). Dışsal kısıtlar; destinasyonların kontrolü dışında olan kısıtlarıdır. Örneğin turizmin talep boyutuna bakıldığında, yurtdışından gelen ziyaretçilerin ekonomileri ülkelerindeki ekonomik gidişata bağlıdır. Bu durumda örneğin durgun ekonomi dönemi, destinasyonun sınırlı büyüme için planlama yapmasına gerekçe olur. Benzer şekilde destinasyonlar dışındaki petrol arz ve fiyatlarındaki dalgalanmalar (artışlar) destinasyonlara gerek kendi arabalarıyla gerekse hava yoluyla gelen turistlerin sayısında düşüşe, bu durum da talebin dolayısıyla gelirin azalmasına neden olmaktadır. Bu nedenle politika yapıcılar turizm politikasını bu şartlara göre oluşturmalı örneğin iş turizmi veya turizmde alternatif mal ve hizmetlere yönelmelidirler (Chatziantoniou vd., 2013: 339-340).

Mill ve Morrison’un dışsal kısıtlara vermiş oldukları bir başka örnek de iklim faktörüdür. İklim turizm politikalarının hangi yönde oluşturulması gerektiğine önemli bir rehberdir çünkü iklim, destinasyonları ve operatörleri etkileyebilir. İklimin getirdiği sıcaklık dalgalanmaları, mevsim dışı soğuklar, kasırgalar hem turist memnuniyetini hem de turizm ürünlerini etkileyebilir ve ısıtma, soğutma gibi maliyetleri yükseltebilir (Mill ve Morrison, 2012: 71-72; Scott ve Lemieux, 2010: 147). İklim ayrıca turistlerin bilinçli

16 Türk Dil Kurumu’na göre rekreasyon (TDK, 2018): İnsanların boş zamanlarında, eğlence ve spor amacı ile gönüllü olarak katıldıkları etkinliklerdir. Rekreasyon bir başka tanıma göre (Tütüncü, 2012: 249) ise “insanın yaşam kalitesini artırmak için serbest ve boş zamanında doğaya zarar vermeden, kendi istemi

ya da bilinçsiz olarak tatil yerlerini seçmede önemli bir etkendir; iklim bazılarında tatil süresinde planlanan aktiviteleri yapmak için uygunluğu ifade ederken, bazılarında ise seyahat ve turizm için öncelikli şart olarak ortaya çıkmaktadır (Scott vd., 2012: 56). Son olarak, iklim değişikliğinin özellikle turizmin önemli olduğu ülkelerde önemli bir faktör olduğunu söylemek gerekir. Çünkü iklim değişikliği turistlerin davranışlarını ve destinasyonlarda yapacakları faaliyetleri, mevsimsel toplu ziyaretçi taleplerini ve her ne kadar turist tercihlerini tamamen durdurmazsa da zamanla seyahat tercihlerini etkileyebilir (Hall ve Higham, 2005: 13-15). Özetle, iklim turizm politikaları için bir dışsal faktör şeklinde değerlendirilmektedir.

Mill ve Morrison, turizm politikasının dışsal kısıtlar gibi iç kısıtlardan da etkilendiğini belirtirler. Ancak burada farklı olan nokta turizm politikası ile iç kısıtlara müdahale etme olanağının daha yüksek olmasıdır. Örneğin turizmde çekiciliklerin ve ulaşılabilirliğin turist sayılarını etkilemede önemli bir yeri vardır. Özellikle gelişmiş ülkelerden gelen ziyaretçiler otellerde özel banyolar isteyebilir. Eğer bu hizmette eksiklik mevcut ise bunlara yönelik geliştirilecek politika da örneğin binaların yenilemesi için finansal teşviklerin sağlanması şeklinde olabilir (Mill ve Morrison, 2012: 72).

İçsel faktörlerden önemli olan bir başka konu da turizmde yatırım sermayesinin ulaşılabilirliğidir (Mill ve Morrison, 2012: 72). Yetersiz sermaye özellikle az gelişmiş ülkelerde problemlere yol açabilmektedir. Sermayenin eksikliği sonucunda yabancı sermayenin destinasyonda yoğunlaşması, yerelde kontrolün ve ekonomik bağın kopmasına neden olabilmektedir. Genişleme, ihale, inşaat gibi konular yerel topluluk dışından yönetilmeye başlayabilir.

Mill ve Morrison insan kaynaklarını da içsel kısıtlara örnek olarak göstermektedirler. Farklı kültürlere hitap veya hizmet edebilmek için o ülkelerin yöntemlerini öğrenmek gerekmektedir. Bu noktada oteller özellikle başka ülkelerde insan kaynağının eğitilmesi sürecinde destek olabilirler (2012: 73). Bununla birlikte insan kaynağının önemi, turizmin kompleks ve kapsamlı yapısında ortaya çıkmaktadır. Her ne kadar turizm sürecinde teknoloji ve prosedürler uygulansa da turizm çalışanına ihtiyaç farklı bir boyuttadır çünkü turizm ürününün sunulması aşamasında çalışanlar o ürünün aslında bir parçası olmaktadırlar (Lee-Ross ve Pryce, 2010: vii). Bir anlamda turizmde, işletmenin uzun vadede yaşamında önemli rol oynayan hizmet kalitesi, müşteri memnuniyeti kalite, rekabet edilebilirlik ve sürdürülebilirlik konuları önemli derecede iş

gücünün yeteneğine ve yeterliliğine bağlıdır (Baum ve Kokkranikal, 2003: 829; Kuşluvan vd., 2011: 171-172).

Turizmde iç ve dış kısıtlamaların incelenmesinden sonra Mill ve Morrison turizm amaçlarından bahseder ve bunun için amacın neye yönelik olacağı tartışılmalıdır çünkü herhangi bir şey için fayda getiren başka bir konuya zarar verebilir. Mill ve Morrison (2012: 72-73) bu noktada kumarhane örneğini vermektedirler. Turizm için belirlenen ekonomik amaca ulaşmak için kumarhanelerin açılması düşünülürken, bu girişimin sosyal, kültürel veya dini inançlar üzerinde negatif etkileri olacağı dolayısıyla çatışmaya sebep olabileceğini de düşünmek gerekir. Kısacası Goeldner ve Ritchie’nin de belirttiği (2012: 338) üzere amaçlar mantığa uygun olarak belirlenmelidir.

Turizmde belirlenen amaçlar destinasyon için gerekli olan turizm politikasının temel bileşenidir. Bu noktadan sonra turizm politikası kurulabilir, stratejiler ve programlar oluşturulabilir. Bu kapsamda resmi yetkililer amaçlara ulaşmak için turizm stratejileri, planları, gerekli yasaları veya düzenlemeleri geliştirirler (Mill ve Morrison, 2012: 72).

Turizm Politikası Sürecinde Aktörler

Çalışmanın ilk bölümünde kamu politikası süreci açıklanırken bu süreçte yer alan resmi ve gayri resmi aktörlere yer verilmişti. Bu başlık altında turizm politikasındaki aktörler anlatılmaktadır.

Resmi Aktör: Devlet (Hükümet)

Tıpkı diğer kamu politikalarında olduğu gibi turizm politikalarının oluşturulması da ülkeden ülkeye farklıdır çünkü yasama, yürütme, yargı veya bürokratik yapı her yerde aynı değildir. Ancak turizm politikasının hem oluşturulma hem de uygulanma aşamasında özellikle devletler aktif olarak rol almaktadırlar. Bu süreçte parlamentolar, kongre, bölgesel, federal hükümetler, turizm bakanlıkları gibi aktörler yer almaktadır (Elliot, 2002: 39; Dredge ve Lawrence, 2007: 216).

Turizm politikası farklı birçok paydaşa sahip olduğu için hem paydaşların resmi ve gayri resmi hem de devlet idaresinin resmi olarak süreç içerisinde yer alması kaçınılmazdır. Dolayısıyla resmi aktörler ve gayri resmi aktörler turizm faaliyetleri sürdürülürken işbirliği içerisinde olmak zorundadırlar. Çünkü işbirliğinin sürdürülebilir

bir turizm büyümesine katkıda bulunabilme potansiyeli olup (Hall, 1999: 280) çatışma ve problem çözümü ve kapasite inşa etmede kullanılabilir (Bramwell ve Lane, 1999: 180).

Kamu ve özel sektör arasındaki işbirliği, turizm geliştirmede, özellikle de turistleri tatmin edecek ürünlerle ihtiyaçlarını gidermede ve turizm bölgelerinde işbirliğini arttırmada stratejik araç olarak kullanılabilir (Pons-Morera vd., 2018: 145). Bu işbirliği için nasıl ki politika uygulamasında özel sektöre görev düşmekte ise turizme yönelik adımların atılması, yasalar ve düzenlemeler ve hatta uygulamalar sürecinde devlete de görev düşmektedir.

Bir bütün olarak eksiksiz bir turizm ürünü üretmek birçok aktörün işbirliğine bağlıdır (Mei vd., 2013: 522). Kamu hizmetlerinin dış kaynaklardan temin edilmesi (destinasyon yönetim örgütleri), yönetişim yapısı, kamu borcunu azaltma, turizmde örgütler arası ilişkiler, devletin yönetişim temelinde müdahaleciliği gibi konular bu işbirliğinin bazı nedenleridir ve toplum temelli turizmde, güç ve kurumsal düzenlemelerde, yerel ekonomi geliştirme gibi alanlarda uygulanabilmektedir (Zapata ve Hall, 2012: 63-64). İşte bu işbirliği içerisinde turizm politikası için devlet yönetimlerine önemli görevler düşmektedir. Devlet turizmde “ekonomik ortamı biçimlendirebilir, turizm için gerekli olan altyapı, eğitimi sunabilir, iş dünyası için düzenleyici çevreyi inşa edebilir, tanıtım ve pazarlamada aktif rol alabilir” (Hall, 2009: 247). Genel olarak turizmin ihtiyacı olan siyasi istikrar, güvenlik, yasal ve finansal yapı, alt yapı, diğer ülke yönetimleriyle anlaşmalar ancak hükümetler tarafından sağlanabilir (Elliot, 2002: 2).

Turizmin ekonomi, çevre ve kültürel yani sosyal alanlardaki etkisi daha önce açıklanmıştı. Ekonomik ve sosyal konular, yönetimlerin turizm politikasına neden dâhil olmak istedikleri için önemli nedenlerdir. Bunlarla birlikte hükümetlerin özellikle turizm politikasına dâhil olmasının bazı nedenleri (Hall, 2005: 217-231) aşağıda anlatılmaktadır.