• Sonuç bulunamadı

3.5. Ġnsan Haklarının BM Sisteminde SözleĢme DıĢı Yöntemlerle Korunması

3.5.1. Genel Usuller

ECOSOC‟a bağlı olarak 1947 yılında kurulan ve 2006 yılına kadar görev yapan Ġnsan Hakları Komisyonu, ilk kurulduğu yıllarda dünyanın her tarafından insan hakları ihlallerine karĢı Ģikayetler almaya baĢlamıĢ fakat, uzun bir süre bu ihlalleri çözüme kavuĢturma yetkisinin kendisinde olmadığını iddia etmiĢtir. Nihayet Ģikayetlerin daha da artmasıyla birlikte Ġnsan Hakları Komisyonu bu düĢüncesinden atmıĢlı yılların ikinci yarısından itibaren vazgeçmiĢ ve ECOSOC‟un 1235 ve 1503 sayılı kararlarıyla, insan hakları ihlallerini incelemekle yetkilendirilmiĢtir. Günümüzde bu kararlar doğrultusunda gerçekleĢtirilen insan hakları ihlallerini inceleme usulleri “1235 Usulü” ve “1503 Usulü” olarak adlandırılmaktadır (Döner, 2003: 62).

3.5.1.1. 1235 Usulü

ECOSOC, 1967 tarih ve 1235 sayılı kararıyla Ġnsan Hakları Komisyonunu açık

insan hakları ihlalleri ile ilgilenmeye yetkili kılmıĢtır. Güney Rodezya‟da uygulanan ırk

ayrımcılığı ile Güney Afrika‟da baĢ gösteren apartheid politikası, bu kararın alınmasında etkili olmuĢtur (Bozkurt, 2006: 88).

1235 Usulü‟ne göre Ġnsan Hakları Komisyonu, önüne gelen bildirimlerden sonra, ilgili devlet hakkında araĢtırmalar yaparak durumu, kendi tavsiyeleriyle birlikte ECOSOC‟a bildirmektedir. Bu usul çerçevesinde belirli ülkelerdeki insan hakları ihlallerinin Komisyon‟da değerlendirilmesi kamuya açık toplantılarla yapılmaktadır. 1235 Usulü‟nün bu özelliği devletler üzerinde genel bir baskının oluĢmasına sebep olmaktadır. Bu sebeple, özellikle seksenli yıllardan itibaren bu usul yeniden etkili bir Ģekilde uygulanmaya baĢlanmıĢtır. Fakat hiçbir Ģekilde 1235 Usulü dairesinde tek tek olaylar hakkında incelemeler yapılıp kararlar alınmamaktadır (Döner, 2003: 63).

ECOSOC tarafından benimsenen 1235 usulünde, Ġnsan Hakları Komisyonu‟nun ağır ve sistematik ihlaller kapsamında yapılan baĢvuruları nasıl inceleyeceği yönünde bir açıklık getirilmemiĢtir. Dolayısıyla hangi tür baĢvuruların kabul edileceği, nasıl baĢvuru yapılacağı, baĢvuruların nasıl inceleneceği ve ne gibi kararlar alınacağı konularında bir belirsizlik bulunmaktadır. Bu eksikliği gidermek amacıyla ECOSOC, 1970 tarih ve 1503 sayılı kararı ile, 1503 Usulü diye bilinen denetim yöntemini kabul

etmiĢtir. Böylece, ağır ve sistematik insan hakları ihlallerine yönelik baĢvuruların nasıl inceleneceği sorunu bir çözüme kavuĢmuĢtur (Eren, 2007: 268).

3.5.1.2. 1503 Usulü

1503 Usulü, yukarıda belirtmiĢ olduğumuz gibi, ECOSOC‟un 1970 tarih ve 1503 sayılı kararına dayanan BM SözleĢme DıĢı Genel Yöntemleri‟nden ikincisini oluĢturmaktadır. ECOSOC‟un 1503 sayılı kararı ile, Komisyona, bir devlet içerisinde “genel olarak birbiriyle bağlantılı, delillere dayanan, ağır ve sistematik insan hakları ihlallerini içeren Ģikayetleri araĢtırma” yetkisi verilmiĢtir. Buna göre, bireysel baĢvurunun sonunda, özel olay çerçevesinde insan hakları ihlalinin ve tazmin yükümlülüğünün tespit edilmesi söz konusu değildir. Sadece sistematik ve genel ihlallerin görüldüğü olaylar kapsama alanına dahil edildiğinden, bireylere yönelik ihlaller 1503 Usulü‟ne göre araĢtırma konusu yapılmamaktadır (Döner, 2003: 63).

1503 Usulü, yıllık ortalama 20-25 bin baĢvuru almaktadır. BaĢvurular; bireyler, birey grupları ve hükümet dıĢı örgütler tarafından yapılmaktadır. Bu baĢvurular genel olarak; iĢkence, yargısız infaz, kaybolma, yurt dıĢına çıkma yasağı ve keyfi tutuklamalar ile ilgili olmaktadır. Bir devlet hakkında insan hakları ihlallerine yönelik ne kadar çok baĢvurunun araĢtırılması kabul edilirse, o devlet içinde o kadar çok yaygın ve sistematik insan hakları ihlalinin olduğunun ortaya çıktığı söylenebilir (Döner, 2003: 63-64).

1503 Usulüne göre baĢvuru yapılırken bazı Ģartlar aranmaktadır. Öncelikle baĢvurular imzasız, genel, siyasi nitelikli olmamalı, hakların ihlaline yönelik olmalıdır. BaĢvurunun geçerli olabilmesi için ayrıca, iç hukuk yollarının tüketilmiĢ olması ve söz konusu olayın diğer bir uluslararası araĢtırma ve çözüm mekanizması tarafından incelenmiĢ ya da inceleniyor olmaması gereklidir. ġikayet sahibi, baĢvurusunda, ĠHEB‟de yer verilen haklardan hangilerinin ihlal edildiğini belirtmeli ve alınmasını istediği tedbirlerin ne olduğunu da yazmalıdır (Bozkurt, 2006: 89).

1503 Usulü‟nde baĢvuru ve görüĢmeler gizli yürütülür ve dolayısıyla incelemeler kapalı oturumlarda gerçekleĢtirilir. 1503 Usulü‟ne göre baĢvurular, BM Genel Sekreterliği‟ne yapılır. Ġddialara yönelik hükümetlerin de görüĢü alındıktan sonra baĢvurular, Ġnsan Haklarının GeliĢtirilmesi ve Korunması Alt Komisyonu‟nun kendi üyeleri arasından beĢ coğrafi bölge dikkate alınarak oluĢturduğu bir çalıĢma grubuna

havale edilir. Söz konusu çalıĢma grubu, tüm iddiaları ve karĢı iddiaları inceledikten sonra, ağır ve sistematik insan hakları ihlallerinin olduğu kanaatine varırsa, oy çokluğu ile olayı alt komisyona sunar. Alt komisyon da, yapacağı inceleme sonucunda söz konusu insan hakları sorununu Ġnsan Hakları Komisyonu‟na iletir (Karaosmanoğlu, 2012: 138-139).

Ġnsan Hakları Komisyonu‟nun bu durumda iki yetkisi bulunmaktadır: Komisyon olay hakkında ya kapsamlı bir inceleme baĢlatılmasına ve bu incelemeler sonunda kendi tavsiyelerini de içeren bir raporun ECOSOC‟a verilmesine; ya da ad hoc bir komite tarafından söz konusu ihlalin soruĢturulmasına karar verebilir. Daha çok olayın kapsamlı olarak incelenmesi usulüne baĢvurulmaktadır. Yapılan bu inceleme sonunda Komisyon, durumu ciddi bulur ve ihlaller sona ermezse Ģu yöntemlere baĢvurabilir: Bağımsız bir uzman veya raportör atayabilir, BM Genel Sekreteri‟nden ilgili hükümet ile doğrudan iliĢki kurmasını isteyebilir, hükümetlerden ilave bilgiler isteyebilir ya da durumları gözetim altında tutabilir. Ġncelemenin derinleĢtiği bu aĢamadan da sonra Ġnsan Hakları Komisyonu, durumların değerlendirilmesi sonunda üç farklı karar verebilir: Komisyon; ya artık durumların gözlenemeyeceğine, yani usulün kapatılmasına; ya gelecek yıl için olayın yeniden gündeme alınmasına; ya da olaylarla ilgili devletlerin isimlerinin açıklanmasına karar verir (Bozkurt, 2006: 90).

1503 Usulü çerçevesinde Ġnsan Hakları Komisyonu, 1503 Usulü‟nün yürürlüğe girdiği 1974 yılından 2005 yılına kadarki yaklaĢık 30 yıllık süreçte 84 devlet hakkında inceleme yapmıĢtır. Ġlk incelemesini 1981-1984 yılları arasında Afganistan için yapan Komisyon, 1983-1986 yılları arasında Türkiye‟yi de sistematik işkence iddiaları ile inceleme altına almıĢtır. Türkiye‟nin 1988 yılında BM ĠĢkenceye KarĢı SözleĢmeyi imzalayıp aynı yıl onaylaması Ġnsan Hakları Komisyonu tarafından Türkiye için özel raportör atanmasını engellemiĢtir (Eren, 2007: 273).

Uygulamada gelinen noktadan baktığımızda, baĢlangıç yıllarında çok önemli görülmesine rağmen, bugün 1503 Usulü kendisinden bekleneni verememiĢtir (Karaosmanoğlu, 2012: 139). Bunun çeĢitli sebepleri vardır. Bu sebepleri maddeler halinde Ģöyle sıralayabiliriz (Döner, 2003: 67):

1503 Usulü oldukça karmaĢıktır. Sadece baĢvuruları inceleyen ve bunları değerlendirerek bir üst organa rapor sunan yetkili organların (ÇalıĢma

Grubu, Alt Komisyon, Ġnsan Hakları Komisyonu Ad Hoc Komite, ECOSOC ve Genel Kurul) sayılması bile onun karmaĢık yapısını ortaya koymaya yeterlidir.

1503 Usulü‟nün gizli yapısı, devletler üzerindeki aleniliğin güçlü baskısının ortaya çıkmasını engellemekte ve bu yüzden olumsuz sonuçlar ortaya çıkmaktadır.

1503 Usulü‟nde araĢtırmalar, her ne kadar doğrudan değilse de dolaylı olarak bireylerin haklarının korunmasına hizmet etse de, belirli bir ülkedeki insan hakları ancak büyük sayılara ulaĢtıktan sonra yapılmaktadır. Bu da, bireysel hakların etkili ve hızlı bir Ģekilde korunması ilkesine ters düĢmektedir.

Ġnsan haklarını ihlal etmesiyle suçlanan ilgili BM üyesi devlet karĢısında ne ad hoc komite, ne Ġnsan Hakları Komisyonu, ne de ECOSOC bağlayıcı karar alma yetkisine sahip değildir. Bunlar sadece tavsiyelerde bulunabilirler.

Bu özelliklerinden dolayı 1503 Usulü, uygulamada, sadece münferit olayları ve sınırlı bir izlemeyi içine alan, insan haklarını geliĢtirici bir araç olarak kalmıĢtır. Ġnsan haklarına gösterilen duyarlılık dikkate alınırsa, böyle bir usul dahi gerçekten pratik bir değere sahip olabilir. Ancak, 1503 Usulü‟nün ihtiyacı karĢılama konusunda zayıf kaldığı açıktır (Donnelly, 1995: 219).