• Sonuç bulunamadı

3.2. BM‟nin Organları ve Ġnsan Hakları Fonksiyonları

3.2.2. Güvenlik Konseyi

3.2.2.1. Güvenlik Konseyi’nin OluĢumu

Güvenlik Konseyi, BM Örgütü‟nün 15 üyesinden oluĢmaktadır (Eren, 2007: 245). ABD, Çin, Rusya, Ġngiltere ve Fransa konseyin beĢ sürekli üyesidir. Diğerleri ise geçici üyelerdir ve coğrafi dağılım esas alınarak iki yıl için seçilirler. Güvenlik Konseyi‟nde yöntem ile ilgili kararlar için üyelerden dokuz tanesinin olumlu oyu gerekmektedir. Yöntem dıĢı kararlarda ise sürekli üyelerden herhangi birinin vetosu yoksa dokuz oy aranır. Sürekli üyelerden herhangi birinin olumsuz oy kullanarak kararın alınmasına engel olması veto anlamına gelmektedir (ÇalıĢ ve Kan, 2006: 55).

BM‟nin ve özel olarak Güvenlik Konseyi‟nin mevcut yapısı, rolleri ve iĢlevleri II. Dünya SavaĢı sonrası ortaya çıkan sistemi yansıttığından, bugünkü uluslararası sisteme uygun düĢmemektedir. Bu nedenle değiĢim talepleri uzun yıllar boyunca dile getirilmektedir. Özellikle Güvenlik Konseyi ile ilgili baskılar gün geçtikçe artmaktadır. En ciddi önerilerden biri Konseyin üye sayısının 15‟ten 20 veya 25‟e çıkarılması yönündedir (ÇalıĢ ve Kan, 2006: 69). Güvenlik Konseyi‟nin yapısı konusunda ılımlı değiĢiklik taraftarı olanlar, beĢ sürekli üyenin sayısının artırılması gereğinden söz

etmektedirler. Japonya, Almanya, Hindistan ve Brezilya, bu konuda gösterilen adaylar arasındadır. Buna karĢılık radikal değiĢiklik taraftarı olanlar ise doğrudan veto mekanizmasını sorgulamakta ve bazıları ağırlıklı oy sistemini önermektedirler (Sönmezoğlu, 2000: 707).

3.2.2.2. Güvenlik Konseyi’nin Görevi ve Yetkileri

Güvenlik Konseyi, BM‟nin birinci ve esas amacını oluĢturan uluslararası barıĢ ve güvenliğin korunmasından sorumlu olan baĢlıca organdır (Çağıran, 2011: 69). Organ bu amaç çerçevesinde iki tür yetki ile donatılmıĢtır. Bu yetkiler Ģunlardır (ÇalıĢ ve Kan, 2006: 54):

Uluslararası barıĢın ve güvenliğin tehdit edilmesi, bozulması ve saldırı durumlarında bağlayıcı karar almak.

UyuĢmazlıkların barıĢçı çözüm yolları konusunda tavsiye kararı vermek. Bu yetkiler çerçevesinde Konsey barıĢı korumak amacıyla devletleri bağlayıcı kararlar alabilir ve kararlarına uyulmasını sağlamak için zorlayıcı tedbirlere baĢvurabilir. Konseyin kullanabileceği zorlama mekanizmaları diplomatik, ekonomik iliĢkilerin kesilmesi Ģeklinde olabileceği gibi, askeri kuvvet kullanmaya kadar gidebilir (Çağıran, 2011: 69).

Burada dikkat çeken husus Ģudur: Söz konusu bu yetkilere baktığımız zaman insan hakları ihlallerinin Konseyin zorlayıcı tedbirler alma yetkisi içinde sayılmadığı görülmektedir. Zorlayıcı tedbirler alma yetkisi için sayılan nedenler arasında barışa

karşı tehdit, barışın bozulması ve saldırganlık gibi hususlar bulunmaktadır. Ancak en

hafifinden en ağırına kadar müdahale biçimlerini perspektifimize getirdiğimizde, Ģunu söyleyebiliriz: Ġnsan hakları ihlallerinden dolayı zorlayıcı tedbirler alarak bir ülkeye müdahale etmenin, kesinlikle en ağır müdahale biçimi olan silahlı güç kullanma derecesine varamayacak olmasıdır. Yoksa insan hakları ihlallerinden dolayı ağır müdahale biçimine varmayan sözlü eleĢtirilerden, raporlar yayınlamaya oradan tazminata hükmetmeye kadar bir takım müdahale Ģekillerine rastlanmaktadır (Karaosmanoğlu, 2012: 143).

3.2.2.3. Güvenlik Konseyi’nin Ġnsan Hakları Uygulamaları

Güvenlik Konseyi Doğu-Batı uyuĢmazlığının sona ermesinden itibaren görev anlayıĢını oldukça geniĢletmiĢ ve bireylerin insan hakları ihlâllerinden korunmasını, uluslararası barıĢı koruma görevinin bir parçası olarak mütalâa etmeye baĢlamıĢtır. Güvenlik Konseyi‟nin bu görev anlayıĢı, uluslararası barıĢın tehdidi kavramının geniĢ yorumlanması sonucunu doğurmuĢtur (Arsava, 2007: 4-5). Güvenlik Konseyi‟nin sosyalist bloğun çöküĢünden itibaren insan hakları alanında etkin bir rol üstlenmesi, insan haklarının Konsey tarafından göz önüne alınmasının yeni bir olgu oluĢturduğu izlenimini gündeme getirse de, Konsey uygulamalarının incelenmesi, insan haklarının Konsey açısından yeni bir olgu olmadığını ortaya koymaktadır. Zira Berlin Duvarı‟nın yıkılmasından önceki dönemde de her ne kadar 1989‟dan sonraki dönemle kıyaslanamasa da, insan haklarının uluslararası korunmasına iliĢkin olarak çok sayıda karar ve tedbirin Güvenlik Konseyi tarafından alındığı görülmektedir (Göçer, 2009: 41).

- Güvenlik Konseyi’nin Soğuk Savaş Sonrası Dönemde Zorlayıcı Olmayan Tedbirler Yoluyla Kararlar Alması

Güvenlik Konseyi‟nin Soğuk SavaĢ sonrası dönemde almıĢ olduğu kararlar incelendiğinde, ilk dikkati çeken husus, zorlayıcı olmayan tedbirler yoluyla hareket etmiĢ olmasıdır. Güvenlik Konseyi bu kararları alırken sivil halkın korunması ve insani yardım gönderilmesi amacıyla hareket etmiĢtir. Hint-Pakistan Sorunu, Kıbrıs, Ortadoğu ve Lübnan‟daki duruma iliĢkin kararlar bu hususu açık bir Ģekilde ortaya koymuĢtur. Konsey‟in almıĢ olduğu bu zorlayıcı olmayan tedbirlerin çoğu tavsiye niteliğindedir. Konsey bu alanlardaki karar yetkisini sadece Filistin, Kıbrıs ve Lübnan‟daki sorunlarda kullanmıĢtır (Göçer, 2009: 41-42).

Güvenlik Konseyi, yine Soğuk SavaĢ sonrası dönemde, uluslararası insan hakları hukukunun özel bir yönünü oluĢturan, halkların kendi kaderini belirleme hakkı ve ırk ayrımcılığına karĢı mücadele konularında da bazı zorlayıcı olmayan kararlar almıĢtır. Konsey, Endonezya, Batı Sahra, Doğu Timor, Güney Rodezya veya Namibya‟daki durumlara iliĢkin olarak, ulusların kendi kaderini belirleme hakkını uygulamaya davet eden çok sayıda zorlayıcı olmayan kararlar almıĢtır. Aynı Ģekilde Güvenlik Konseyi; Güney Afrika, Namibya ve Güney Rodezya‟da ırk ayrımcılığının bırakılmasına çağrı yapan çok sayıda karar almıĢtır (Göçer, 2009: 42-43).

Güvenlik Konseyi, zorlayıcı olmayan tedbirler alabildiği gibi uluslararası alanda yaĢanan kimi durumlarda kuvvet kullanma yoluna da baĢvurabilmektedir. Bu durumun en önemli örneği, 1991 yılında Irak‟a müdahale konusunda yaĢanmıĢtır.

- Güvenlik Konseyi’nin Soğuk Savaş Sonrası Dönemde Silahlı Güç Kullanması Örneği: Körfez Savaşı

BM Güvenlik Konseyi, herhangi bir uluslararası sorun karĢısında kararların uygulanması amacıyla ilk olarak, ekonomik önlemler alır ve diplomatik iliĢkilerin kesilmesi gibi yaptırımlar uygular. BM AntlaĢması‟nın 41. Maddesi‟ne göre alınan bu önlemler yeterli gelmezse, antlaĢmanın 42. Maddesi‟ne göre Konsey; hava, deniz ve kara kuvvetlerinin kullanılması ile barıĢ ve güvenliği sağlamaya yönelik tedbirler alabilmektedir (ÇalıĢ ve Kan, 2006: 57). Konsey‟in uluslararası alanda bu yetkisini uygulamaya koyduğu en önemli örnek olay, 2 Ağustos 1990‟da Irak‟ın Kuveyt‟i iĢgal etmesiyle patlak veren Körfez SavaĢı‟dır.

Soğuk SavaĢ‟ın bitiminden sonra, Irak‟ın Kuveyt‟i iĢgali uluslararası toplumun geniĢ çaplı tepkisi ile karĢılaĢmıĢ ve pek çok ülke Irak‟a ait malvarlıklarını dondurmuĢlardır. Irak‟ın bu tutumu üzerine BM Güvenlik Konseyi 2 Ağustos 1990 tarih ve 660 sayılı bir karar almıĢ ve kararda Ģu hususlar ortaya konmuĢtur: Ġlk olarak, Irak‟ın Kuveyt‟i iĢgalinin uluslararası barıĢ ve güvenliği bozduğu ilan edilmiĢtir. Ġkinci olarak; BM AntlaĢması‟nın 39. ve 40. maddeleri çerçevesinde; Irak‟ın Kuveyt‟i iĢgali kınanmıĢ, Irak‟ın derhal ve Ģartsız olarak bütün kuvvetlerini 1 Ağustos 1990 tarihinde bulundukları noktalara çekmesi talep edilmiĢtir. Üçüncü olarak, Irak ve Kuveyt arasındaki sorunların çözümü için yoğun müzakerelere giriĢilmesi ve bu bağlamda her türlü çabanın yanında özellikle Arap Ülkeleri Birliği‟nin desteklendiği çağrısında bulunulmuĢtur. Güvenlik Konseyi, 6 Ağustos 1990 tarihinde 661 sayılı kararında, Irak ve Kuveyt‟e karĢı geniĢ çaplı bir „yaptırım‟ kararı almıĢ ve BM üyesi olan ve olmayan bütün devletleri bu karara uymaya davet etmiĢtir (Emiroğlu, 2006: 63). Alınan bu tür tedbirlerin yetersizliği üzerine Güvenlik Konseyi, BM AntlaĢması‟nın 42. Maddesi‟ne dayanarak 15 Ocak 1991‟e kadar Irak‟ın Kuveyt‟ten çekilmemesi halinde her türlü tedbirin alınması konusunda BM‟yi yetkili kılmıĢ ve bu kararla, 16 Ocak 1991‟de baĢlayan askeri harekata meĢruiyet veren hukuksal zemini de hazırlamıĢtır. 687 sayılı kararıyla da Güvenlik Konseyi, körfez krizini sona erdirmek için bazı Ģartların Irak

tarafından yerine getirilmesini istemiĢtir. Irak-Kuveyt sınırının olduğu gibi kabul edilmesi ve bu sınıra BM gözlemcilerinin yerleĢtirilmesi, savaĢ zararlarından Irak‟ın sorumlu tutulması, bir takım silahlara Irak‟ın sahip olmasının yasaklanması, gibi Ģartlar bu kararla gündeme getirilmiĢtir. Bu karar BM tarihinde bir dönüm noktası olmuĢtur. Çünkü uluslararası barıĢı sağlamak amacıyla aktif olarak BM‟nin karar alması ve bunu uygulatması ilk defa bu olayda ortaya çıkmıĢtır. Artık BM bu tarihten sonra, kararlar alan ve uygulanmadığı zaman sadece kınayan bir kurum olmaktan çıkmıĢ ve gerekirse aldığı kararları zorla uygulatan bir örgüt olma özelliğini de göstermiĢtir (ÇalıĢ ve Kan, 2006: 58-59).

Daha önce de belirtmiĢ olduğumuz gibi Soğuk SavaĢ‟ın bitimi ve Körfez SavaĢı ile baĢlayan yeni dünya düzeni, Güvenlik Konseyi‟nin eskiye oranla daha rahat çalıĢmasına imkan vermiĢtir. Ancak Soğuk SavaĢ sonrası dönemin iki önemli meselesi olan Bosna Hersek ve Irak sorununda Güvenlik Konseyi insan hakları alanında kötü bir sınav vermiĢtir. 1990 yılında Kuveyt‟i iĢgalinden hemen sonra Irak‟a karĢı alınan zorlama tedbirleriyle bu ülkenin dünyadan tecrit edilmesi, Irak halkını yiyecekten ilaca ve hatta eğitim araç ve gereçlerine kadar en temel ihtiyaç maddelerinden yoksun bırakmıĢtır. Bu olayda Güvenlik Konseyi, barıĢ ve güvenliği sağlama endiĢesiyle insan haklarını açıkça görmezden gelmiĢtir. Bosna-Hersek olayında ise, televizyon ekranlarından canlı olarak izlendiği üzere, insan hakları adına her ne varsa tamamı ihlal edildikten sonra Güvenlik Konseyi durumu kontrol etme gereği duymuĢtur (Çağıran, 2011: 71-72). Bu iki olay, Güvenlik Konseyi ve dolayısıyla BM Örgütü‟nün büyük devletlerin çıkarları çerçevesinde onların baskısı altında hareket ettiğini ve bu amaç uğrunda çaba gösterirken insan haklarını koruma ve geliĢtirme konusunda sınıfta kaldığını ortaya koymaktadır.