• Sonuç bulunamadı

C. HÂKİMLİK TEMİNATI

2. Unsurları

a. Hâkimlerin Özlük İşleri

Hukuk devletinin temel gereklerinden olan yargı bağımsızlığı ve hâkimlik teminatının gerçekleştirilmesi için hâkimlerin özlük işlerinin bağımsız bir yargı örgütü tarafından yerine getirilmesi gerekir. Bu bağlamda hâkimler, görevlerinin özellikleri gereği, diğer kamu görevlilerinden ayrılmış, 1982 Anayasası uyarınca; özel kanunlara tabii kılınmıştır.

Hâkimlerin bütün özlük işleri, üyelerin çoğunluğu hâkimlerden oluşan Hâ- kimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na bırakılmıştır.

Anayasanın 140/3. maddesinde, Anayasa hâkim ve savcıların özlük işleri- nin “mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre” kanunla

428 KARINCA, s.144,145; SEVİMLİ, s.62-64.

düzenleneceği emredilmiş ise de, uygulamada hâkimlerin özlük işlerinin mesleğin gerektirdiği düzeyde ele alınmadığı ileri sürülmektedir.430

b. Hâkimlerin Azlonulamazlığı

Yargı bağımsızlığının gerçekleştirilebilmesi için hâkimlerin azledilememe- si ilkesinin kabul edilmesi şarttır.

Kuvvetler ayrılığı ilkesinden daha eski olan bu ilke geleneksel olarak Fran- sa’da, 16. yüzyıldan itibaren uygulama alanı bulmuştur. Hâkimlerin azledileme- mesi ilkesi, yazılı bir hukuk kuralı olarak, ilk kez İngiltere’de 1701 tarihli “act of settlement” de yer almıştır.431

Hukukumuzda 1876 tarihli Kanunuesasî’de, bu ilke benimsenmişse de, söz konusu dönemde yürütme organı, hâkimleri istediği gibi azledebilmiştir.432

1924 Anayasası’nın 55, 1961 Anayasası’nın 133 ve 1982 Anayasası’nın 139/1. maddelerinde de bu ilke yer almıştır. Ancak, 1924 Anayasası döneminde, yasa ile etkili bir korumanın sağlanamadığı ve hâkimlerin tümü için azloluna- mama güvencesinin yeterince yerine getirilemediğinden yakınılmıştır.433

Hâkim ve savcıların hiçbir neden olmaksızın azledilemeyeceği kuralı 1982 Anayasası’nın 139. maddesinde yer almıştır. Bu ilke, hâkimlerin hiçbir sebep olmaksızın ve usulsüz olarak görevden alınamayacaklarını ifade eder, ancak bu durum mutlak değildir. Şöyle ki:

Hâkimlerin azledilememesi, onların her hareketine kayıtsız şartsız göz yu- mulması anlamını içermez. Meslek ve sıfatlarıyla bağdaşmayan belirli tutum ve davranışların gerçekleşmesi halinde, hâkimlerin de azledilmeleri mümkün ve gereklidir.434 Nitekim 1982 Anayasası’nın 139/2. maddesinde, meslekten çıka-

rılmayı gerektiren bir suçtan dolayı mahkûm olan veya görevini sağlık bakımın-

430 ÖZTEK, Selçuk, “Türkiye’de Hâkim Bağımsızlığını Sağlayan Hukukî Tedbir, Teşkilat ve

Kurumlar” MÜHF Hukuk Araştırmaları Dergisi, C.7, S. 1-3, 1992-1993, s.280 vd.

431 KAPANİ, (1956), s.12.

432 KAPANİ, (1956), s.93,94.

433 KAPANİ, (1956), s.100,101.

dan yerine getiremeyeceği kesin olarak anlaşılan ya da meslekte kalmalarının uygun olmadığına karar verilenler hakkında kanundaki istisnaların saklı olduğu belirtilmiştir.435

Anayasanın 139. maddesi aynı ifadelerle, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nun 44. maddesinde tekrar edilmiştir.

Yine aynı kanunun 69. maddesinde hangi hallerin meslekten çıkarılmayı gerektirdiği düzenlenmiştir. Anılan maddenin diğer fıkralarında meslekten çı- karma kararı verebilmek için mahkeme kararı alınması ön şart olduğu halde, “di- siplin cezasının uygulanmasını gerektiren fiil suç teşkil etmezse ve hükümlülüğü gerektirmese bile mesleğin şeref ve onurunu ve memuriyet nüfuz ve itibarını bozacak nitelikte görüldüğü takdirde de meslekten çıkarma cezası verilir” şek- lindeki son fıkrada, böyle bir karar olmadan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuru- lu’na meslekten çıkarma yetkisi verilmesinin, azledilmezlik ilkesini zedelediği ve hâkimlerin bağımsızlığı ve teminatı açısından sakıncalı bir durum yarattığı aşikârdır. Kurulun verdiği kararların kesin nitelikte olduğu da göz önüne alındı- ğında, bu hükmün yerinde olmadığı daha iyi anlaşılacaktır.

Adalet Bakanınca, Anayasanın 159/6 ve Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nun 37. maddesi kapsamında, Adalet Bakanlığı’nın merkez kuruluşunda geçici veya sürekli çalıştırmak üzere hâkim ve savcıların atanması işleminde, sırf atanan ki- şinin yazılı muvafakati ile yetinilip, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun onayının aranmasının örtülü azil anlamına geldiği ileri sürülmüştür.436

Biz, kendi yazılı rızasıyla, mevzuata uygun olarak Bakanlık idarî kadro- sunda vazife alan hâkim ve savcıların görevlendirilmesi işleminin azil olarak nitelendirilmesindeki gerekçeyi anlamakta güçlük çekmekteyiz.

c. Hâkimlerin 65 Yaşından Önce Emekliliğe Sevk Edilemezliği

Bir hâkimin teminat altında sayılması için mutlaka hayatı boyunca mevkii- ni muhafaza etmesi gerekmez. Ancak, belirli bir yaşa gelmedikçe görevinden

435 KAPANİ, (1956), s.96.

uzaklaştırılamayacağından emin olan hâkimin, vazifesini yaparken kendisini daha teminatlı ve bağımsız hissedeceği de izahtan varestedir.

Hâkimler için yaş haddi ve mecburî emekliliğin kabulü hakkındaki tartış- ma teminat prensibi ile alakalı değildir. Hâkimler hakkında yaş haddinden emek- lilik yaşı belirlenmesinin aleyhinde olanlar, böyle bir sınırlamanın, toplumu tec- rübeli hâkimlerden mahrum edeceği görüşündedirler. Bu sebeple emeklilik yaşı- nın en azından yetmiş olması gerektiği ileri sürülmüştür.437

Buna karşın, mecburi bir çekilme yaşı kabul edilmediği takdirde, bazı hâ- kimlerin, yaşlılık dolayısıyla bedenî ve fikrî melekelerinin görevlerini gerektiği gibi yapmalarına mani olacak derecede zayıflamasına rağmen, vazifelerini terk etmemek eğiliminde olacakları da söylenmektedir.438

1961 Anayasası’ndaki düzenlemeye kadar, ülkemizde hâkimlerin emeklilik yaşı anayasal teminattan yoksundu. Hâkimler, emeklilik açısından devlet memu- ru statüsünde sayıldıklarından, Emekli Sandığı Kanunu hükümleri hâkimler için de tatbik edilmekte ve Adalet Bakanı, 60 yaşını dolduran bir hâkimi dilediği za- man emekliye sevk edebilmekteydi. Bu dönemde, Adalet Bakanı’nın, yaş sınırını doldurmuş hâkimlerin görev sürelerini uzatma yetkisi vardı. Ayrıca, meslekte 30 (daha sonra 25’e düşürüldü) hizmet yılını doldurmuş olanların kurumlarınca ge- rekli görüldüğünde, yaşa bakılmaksızın emekli edilmesi de mümkündü. Bu dü- zenlemelerin, hâkim ve savcıları baskı altına alması ve yürütmenin yargı bağım- sızlığını olumsuz etkilemesi her zaman imkân dâhilinde bulunmaktaydı.439

1982 Anayasası ise 139. maddesi ile “hâkimler ve savcılar kendileri iste- medikçe emekliye ayrılamaz” ve 140/4. maddesi ile “hâkim ve savcılar altmış beş yaşını bitirinceye kadar hizmet görürler” şeklinde düzenleme yaparak hâkim ve savcıların emeklilik durumunu anayasal güvenceye bağlamıştır. Anayasanın hazırlanma sürecinde Anayasa Komisyonu metninde altmış yedi olarak belirle-

437 İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Fakülte Kurulunun Yeni Anayasaya İlişkin Görüş

ve Önerileri, İÜHFY No: 646, Fakülteler Matbaası, İstanbul 1982, s.50.

438 KAPANİ, (1956), s.101-102.

nen yaş sınırı, Danışma Meclisince altmış beş olarak kabul edilmiş, Millî Güven- lik Konseyince de bu yaş haddi benimsemiştir.440

2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nun 44. maddesinde de Anayasal hükme paralel bir düzenleme getirilmiştir. Madde hükmüne göre; “hâkimler ve savcılar kendileri istemedikçe altmış beş yaşından önce emekliye sevk oluna- mazlar, meslekten çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymiş olanlar, görevini sağlık bakımından yerine getiremeyeceği kesin olarak anlaşılanlar ve meslekte kalmalarının uygun olmayacağına karar verilenler hakkında kanundaki istisnalar saklıdır”.

d. Hâkimlerin Malî Teminatı

Hâkimlerin yürütme organına karşı bağımsızlıklarını koruma yollarından birisi de hâkimlerin malî güvencelerinin bulunmasıdır.

1982 Anayasası’nın 139. maddesinde; “hâkimler ve savcılar bir mahkeme- nin veya kadronun kaldırılması sebebiyle de olsa, aylık, ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun kılınamaz” şeklinde bir düzenleme yapılarak hâkimlerin malî teminatı sağlanmıştır.

Bu hükümle hâkimlerin, bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması ne- deniyle de olsa aylıklarından yoksun kılınamayacakları belirtilmiştir.

Hâkimlerin adaleti tam bir iç huzuru ile dağıtabilmesi ve taraflardan gele- cek etkiler karşısında bağımsız olabilmesi için maddî sıkıntılardan kurtulmuş olmaları da gerekir.441

Hâkimlerin aylık ve ödenekleri konusundaki en önemli husus, yaptıkları kutsal görevle uyumlu bir yaşam standardına kavuşturulmalarıdır. Onlardan ken- dilerini tam anlamıyla bu yüce görevlerine adamalarını bekleyebilmek için, ken- dilerini her türlü ekonomik sıkıntıdan kurtarmak gereklidir.442

440 KUZU, (1990), s.147.

441 TANRIVER, s.72,73; KAPANİ, (1956), s.4; FENDOĞLU, Türk Anayasası, s.57; ÖZER,

s.251.

Bu konuda yapılan bir öneriye göre, hâkim ve savcıların aylık ve ödenekle- rinin genel bütçeden ödenmemesi ve gelir getiren bazı kamu kuruluşlarının bazı- larının gelirleri Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nda oluşturulan bir fonda toplanarak, bu kurul tarafından ödenmelidir.443

Öte yandan hâkimin bilgi ve görgüsünü arttırması, araştırma yapmasının sağlanması için kendisine her türlü imkân ve elverişli ortam sağlanmalıdır. Unu- tulmamalıdır ki, hâkimin elde edeceği bilgi ve görgüden, mahkeme önünde hak arayanlar yararlanacaktır.444

e. Hâkimlerin Başka Görev Yapamazlığı

Yargı görevinin yerine getirilmesini sağlayan temel süje olan hâkimlerin, yargı göreviyle bağdaşmayacak başka görevler yapmasına imkân sağlamanın doğru bir yaklaşım tarzı olmayacağı izahtan varestedir. Zira böyle bir imkânın tanınması hâlinde, hâkimlerin belli kesimlere hoş görünmek amacıyla meslekle- rini kullanma imkânı her zaman mümkün olabilir ki bu da adalete olan güven duygusunu zedeler.445

Bu bağlamda, Anayasamızın 140/5. maddesi uyarınca; hâkimler, kanunda belirtilenler haricinde hiçbir görev alamazlar.

Madde gerekçesine göre: “…Hâkimler ve savcılar ile bu mesleklerden sa- yılanlar kanunda belirtilenlerden başka genel ve özel hiçbir görev alamazlar. Adalet tevzii her şeyden önce güvenilir nitelikte olmalıdır. Bu hizmeti görenle- rin tarafsızlıklarından şüphe edilmesi, hizmetin tam olarak yerine getirilmiş ol- duğunun kabulüne engeldir. Bu itibarla görevlerinde, özel hayatlarında tarafsız- lıklarına dair bir davranışta bulundukları sanısını verecek hareketlerden sakın- mak zorundadırlar…”.446

2802 sayılı Kanun’un 48. maddesinde de, hâkim ve savcıların; bilimsel araştırma ve yayın yapabilecekleri, izin alma şartı ile çağrıldıkları ya da görev-

443 DEMİRKOL, (1991), s.133.

444 ÜNAL, (1994), s.46.

445 ÖZER, s.251.

lendirildikleri ulusal ve uluslararası meslekî ve bilimsel toplantılara kongrelere kurul ve konferanslara katılabilecekleri, Adalet Bakanının izin vermesi şartıyla, Adalet Yüksek Okulları ile hizmet öncesi, hizmet içi ve bir üst göreve hazırlama kurslarında meslek ile ilgili konularda ders ve konferans verebilecekleri belirtile- rek; sayılanlar dışında resmî ya da özel herhangi bir görev alamayacakları, baş- kalarına tabi olacak şekilde sürekli gelir getiren herhangi bir görevi kabul ede- meyecekleri hükme bağlanmıştır.

f. Coğrafî Teminat

Yer teminatı da denilen coğrafî teminat, bir hâkim ve savcıyı isteği dışında, görev yaptığı yerden başka bir yere nakledememektir. İstek dışı nakil hâlinde, o yargı mensubunun coğrafî bir teminata sahip olmadığı, bunun sonucu olarak da bağımsız olmadığı sonucuna varılır.447

1982 Anayasası’nın 140/3. maddesi uyarınca, hâkim ve savcıların görevle- rinin ve görev yerlerinin geçici veya sürekli olarak değiştirilmesi mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre düzenlenecektir.

Mevzuatımızda, hâkim ve savcıların, Atama ve Nakil Yönetmeliği çerçe- vesinde başka yerlerdeki eşit ve daha üst görevlere kazanılmış hak, aylık ve kad- ro dereceleriyle Hâkimler ve Savcıların Yüksek Kurulu’nun hazırlayacağı karar- name ile naklen atanmaları düzenlenmiştir.

Öte yandan 2802 sayılı Kanun’un 47. maddesi uyarınca, Hâkimler ve Sav- cılar Yüksek Kurulu, hâkim ve savcıları hizmetin gereği olarak sürekli görev yerlerinin dışındaki bir yargı çevresinde veya aynı yerde geçici yetki ile görev- lendirmeye yetkilidir. Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde, hizmetin aksa- maması için Adalet Bakanı, kadro durumu müsait bulunan bir yargı çevresindeki hâkim veya savcıyı ihtiyaç duyulan başka bir yargı çevresinde görev yapmak üzere geçici olarak yetkili kılabilir. Ayrıca; Adalet Bakanı, adlî ara verme süre- sinde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun onayına sunmadan verdiği geçici

yetkileri kaldırabilir. Bu takdirde verilen karar, Kurulun ilk toplantısında onaya sunulur.

Anılan yasanın 77. maddesine göre de, hakkında soruşturma yapılan hâkim ve savcının göreve devamının, soruşturmanın selametine yahut yargı erkinin nü- fuz ve itibarına zarar vereceğine kanaat getirilirse, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nca geçici bir tedbir olarak görevden uzaklaştırılmasına veya soruştur- manın sonuçlanmasına kadar geçici yetki ile bir başka yargı çevresinde görev- lendirilmesine karar verilebilir. Bu önlemler, soruşturmanın ve ceza kovuşturma- sının herhangi bir safhasında alınabilir.

Önceden belli olmak şartıyla her hâkim ve savcının belirli sürelerle görev yerinin değiştirilmesi kararı, bağımsız kişilerden oluşan kurullar tarafından veri- lirse, yargı bağımsızlığının zedelenmesinden bahsedilemez. Zira yukarıda da belirtildiği gibi, bu durum zorunlu sebeplerden doğmaktadır. Ancak, Adalet Ba- kanına böyle bir yetkinin verilmesi yerinde bir düzenleme olarak görülmemekte- dir. Bu veçhile, mevcut düzenlemenin, Adalet Bakanına hâkim (ve savcıların) geçici yetkilendirilmesi hususunda Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’ndan talepte bulunması şeklinde tadili önerilmektedir.448

İngiltere’de ise coğrafî teminat süreye bağlı kılınmamıştır. Burada, yaşamı süresince hâkim olarak tayin edilen kişi, istisnalar dışında tayin edildiği yerde kalır. Yüksek yerlerdeki hâkimlerin görev yerlerinde bir boşalma olduğunda, genellikle, mevcut hâkimlerden birinin yükseltilmesi, yerine ise dışarıdan yeni bir tayin yapılması usulü uygulanmaktadır.449

Ülkenin coğrafî bölgelere ayrılması, kalkınmışlıkla ilgili bir durum olup, sosyal, kültürel ve ekonomik düzey, her insanın yararlanacağı asgarî ortak şartla- rı taşırsa, coğrafî bölgelerin fazlaca bir önemi yoktur, bu durumda da ülkeyi coğ- rafî bölgelere ayırmaya gerek kalmayacaktır.

Coğrafî teminatın olmamasının; mesleğe girenlerin seviyesini düşürebildi- ği, hatta meslekten ayrılmaya sebep olabileceği ve seçim kurullarında hâkimlerin

448 DEMİRKOL, (1991), 124,125.

449 ÜSTÜNDAĞ, Saim, “Yargı Organlarının Sorunları ve Çözüm Yolları”, İBD., C.48, S.4-8,

bulunduğu göz önüne alındığında, siyasî partileri, kararlarını beğenmedikleri hâkimlerin yerini değiştirmeye teşebbüs ettirebileceği ileri sürülmüştür.450

Aksi görüşe göre, coğrafî teminat esasının getirilmesi zorunludur. Belli yaşlar ve bölge esası gözetilmek suretiyle, hâkim istemediği sürece görev yeri değiştirilmemelidir. Keza, yetki ile görevlendirmenin de, önceden belirlenecek nöbet çizelgesinde isim, yetki ve vazifelendirilecek muhtemel yerlerin gösteril- mesi şeklinde belirlenmesi gerekir. Atama müessesesinin sürgü olarak nitelendi- rilmesinin ancak bu yolla önünde geçilebilir.451

Sonuç olarak, yargı faaliyetinin özelliği dolayısıyla, aynı hâkim ve savcı- nın yıllarca aynı yerde kalması adalete duyulan saygıyı da sarsabilir. Zira hak arayan kişiler, haksız bile olsalar yargı kararlarıyla belirlenmiş haklarına razı olmayabileceklerinden, bu bölgede oturanlar, hâkim ve savcıların kendilerine karşı haksız bir davranış içinde olduğu düşüncesine kapılabilirler.452

g. İsteği Haricinde İdarî Göreve Atanmama Teminatı

Bir hâkimin kendi isteği olmaksızın hâkimlik sınıfından alınıp Adalet Ba- kanlığında idarî bir göreve atanması da bağımsızlığına müdahale imkânı yarata- bilir. Bu nedenle, hâkimlerin Adalet Bakanlığında idarî görevle atanmaları ancak muvafakatleriyle olmalıdır.453

Anayasamızın 159/6. maddesinde “Adalet Bakanlığının merkez kurulu- şunda geçici veya sürekli olarak çalıştırılacak hâkim ve savcıların muvafakatleri- ni alarak atama yetkisi Adalet Bakanına aittir” denilerek bu teminat kabul edil- miştir. 450 KUNTER, (1986), s.352, dipnot 9. 451 BİNİCİ, s.116. 452 DEMİRKOL, (1991), s.126. 453 GÖZLER, (2006), s.343.

h. Savcılık Sınıfına Atanmama Teminatı

Bir hâkimin isteği olmaksızın hâkimlik sınıfından alınıp savcılık sınıfına nakledilmesi hâkim bağımsızlığına müdahale anlamı taşıyabilir. O nedenle, hâ- kimlerin savcı sınıfına geçirilmelerinde kendi rızalarının alınması gerekir.454

Anayasamızda böyle bir teminat tanınmamıştır. 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’na göre de, hâkimin rızasını alınmadan savcılığa atanması mümkündür.

i. Sair Teminatlar

Yeni atanan veya nakledilen hâkim ve savcının gittiği yerde konut bulun- mamasından dolayı bir telaş içinde bulunmaması gerekir. Her ne kadar 2802 sa- yılı Hâkim ve Savcılar Kanunu’nun 110. maddesinde, hâkim ve savcıların loj- man ihtiyacının karşılanacağı belirtilmiş ise de, bu hükümle ihtiyacın kesin ola- rak giderileceğinden bahsetmek mümkün değildir. Gittiği yerde ev bulamayıp, eşya ve ailesini görev mahalline götüremeyen ve sıkıntılar içerisinde yargı faali- yetine iştirak eden yargı mensuplarının sağlıklı bir şekilde hizmet veremeyecek- leri aşikârdır.455

Bu itibarla, Devlete ait imkânların öncelikle yargı mensuplarına tahsis edilmesi ve onların faydalanmasına sunulması, adaletin tecellisi yolunda herke- sin yararına olacaktır.

D. HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU

Benzer Belgeler