• Sonuç bulunamadı

Bir Ulaç veya Ulaç Öbeği Aracılığıyla Zamanın Belirtilmesi (Indication du temps par un gérondif ou un autre outil linguistique)

À 11 heures, elle a une consulatation à l’hôpital, en attendant, il passe un coup de fil à son copain (Günay ve Sığırcı, 2005, s 81)

O, okuldan geldikten sonra dersine çalıĢtı.

3.9.6. Bir Ulaç veya Ulaç Öbeği Aracılığıyla Zamanın Belirtilmesi (Indication du temps par un gérondif ou un autre outil linguistique)

3.9.6.1. Öncelik Bildiren Ġfadeler

-eli, -di… eli, -den beri, -eli beri, -den bu yana, -den itibaren

“Depuis que” bağlacı kullanılarak yapılır.

Bize saat dokuzda bir ders konduğundan beri, oldukça erken yatıyorum.

Depuis que nous avons un cours de neuf heures, je me couche assez tôt.

(Ġlkgelen, 1983, s. 160)

Sen gittiğinden beri, kendimi hep yalnız hissediyorum.

Depuis que tu es parti, je me sens toujours seul. (Sunel, 1998, s. 335)

Markinin yüzü de bu mürekkep gibi kendisiyle ilgilenmeye baĢladığımdan beri hayli sararıp soldu. (Bulantı, s. 21)

La figure du marquis est comme cette encre: elle a bien pâli, depuis que je m’en occupe. (La Nausée, s. 29)

Karısı gittiğinden bu yana ĢiĢmanlıyor.

Depuis que sa femme est partie, il grossit. (Günay ve Sığırcı, 2005, s. 37)

Gittiğinizden itibaren herĢey değiĢti.

Tout a changé depuis que vous êtes parti. (Günay ve Sığırcı, 2005, s. 37)

-inceye kadar, -ene kadar, -ıncaya dek

“En attendant que” bağlacı kullanılarak yapılır.

YaĢlı kadın daha iyi bir yaĢam kuruncaya kadar burada yerleĢmelerini önerdi Candide’e. (Candide, s. 159)

La vieille proposa à Candide de s’en accommoder, en attendant que toute la troupe eût une meilleure destinée. (Candide, s. 148)

Türkçe çalıĢmakta olduğunu biliyorum. Ġyice öğreninceye kadar sana Fransızca yazacağım.

Je sais que tu es en train d’étudier le turc, mais je t’écrirai en français en attendant que tu l’apprennes comme il faut. (Günay ve Sığırcı, 2005, s. 82)

“En attendant le moment où” bağlacı kullanılarak da aynı anlam verilebilir.

Bu bağlaçla birlikte de subjonctif kullanılır.

Jacques ekonomik güçlüklerimi aĢıncaya kadar, bana borç para veriyor.

Jacques me prête de l’argent en attendant le moment où je surmonte mes difficulté financières. (Günay ve Sığırcı, 2005, s. 82)

Babam eğitimimi bitirinceye kadar beni destekledi.

Mon père m’a soutenu en attendant le moment où je termine mes études.

“Jusqu’à ce que” bağlacı kullanılarak da aynı anlam verilebilir.

Bu bağlaçla birlikte de subjonctif kullanılır.

Ertesi günün programı verilinceye kadar televizyon seyrettiniz mi?

Avez-vous regardé le télé jusqu’à ce qu’on donne le programme du lendemain?

(Ġlkgelen, 1983, s. 160)

Anneniz bir mektup gönderene kadar hiçbir Ģey yapmadık.

Nous n'avons rien fait jusqu’à ce que votre mère ait envoyé une lettre.

Her Ģey bitinceye kadar burada kalacağım.

Kız kardeĢim elini omzuma koyup beni uyandırıncaya dek uyudum.

J’ai dormi jusqu’à ce que le main de ma sœur sur mon épaule me réveille.

GüneĢ batana dek oynadılar.

Ils ont joué jusqu’à ce que le soleil se soit couché. (Karcıoğlu, 2007, s. 166)

Aynı ifadeyi fiilimizi isimleĢtirerek bir edat öbeği biçiminde de tercüme edebiliriz.

GüneĢ batana dek oynadılar.

Ils ont joué jusqu’au coucher du soleil.

Görüldüğü gibi Fransızca bağlaçlar konusunda zengin bir dil olsa da, Türkçe de anlam açısından gayet zengindir. Hem “kadar” hem de “dek” sözcüklerini kullanarak aynı anlamı vermek mümkündür.

“Jusqu’au moment où” bağlacı kullanılarak da aynı anlam verilebilir.

Ölünceye kadar savaĢtı.

Il combattit jusqu’au moment où il tomba mort.

(Günay ve Sığırcı, 2005, s. 89)

Hastalanıncaya kadar onu görmeye gitmedim.

Je ne suis pas allé le voir jusqu’au moment où elle est tombée malade.

(Günay ve Sığırcı, 2005, s. 89)

“Jusqu’à tant que” bağlacı kullanılarak da aynı anlam verilebilir. Ancak, bu bağlaç eski ve bölgesel bir kullanımdır.

Dedesi ölünceye kadar birçok yıl geçti.

-madan, -meden önce, evvel

“Avant que” bağlacı kullanılarak cümle kurulur.

Bu bağlaçla birlikte subjonctif kullanılır.

ĠĢ iĢten geçmeden, çocukları korkutan bir insan durumuna düĢmeden, baĢıma geleni birine açmayı ne kadar isterdim. (Bulantı, s. 16)

Je voudrais parler à quelqu’un de ce qui m’arrive avant qu’il ne soit trop tard, avant que je ne fasse peur aux petits garçons. (La Nausée, s. 24)

Ġzmir'e gitmeden halamı görmeye gideceğim.

J'irai la voir avant que ma tante parte pour İzmir.

Grönland adası, bağımsızlığını edinmeden (ya da edinmezden) önce bir Danimarka sömürgesiydi.

L’île de Groenland était une colonie danoise avant qu’elle n’ait acquis son indépendance. (Ġlkgelen, 1983, s. 159)

O dönmeden önce hemen çıkın.

Partez vite avant qu’il ne revienne. (Sunel, 1998, s. 366)

“Que” bağlacı kullanılarak da aynı anlam verilebilir, ancak sıklıkla kullanılan bir bağlaç değildir. Daha çok sokak dilinde kullanılan bir ifadedir.

Bu bağlaçla da subjonctif kullanılır.

O beni görmeden dıĢarı çıkmayacağım.

Je ne sortirai pas qu’il ne m’ait vu. (Günay ve Sığırcı, 2005, s. 90)

Genellikle, annem, babam dönmeden masayı hazırlamaz.

D’habitude, ma mère ne monte pas la table que mon pere ne rentre. (Günay ve

3.9.6.2. Sonralık Bildiren Ġfadeler

-ir… mez, hemen sonra, -diği zamanlar, -dan itibaren, -madan

“Aussitôt que” bağlacı kullanılarak yapılır.

Aussitôt que bağlacı her ne kadar sonralık bildiren bir bağlaçsa da, aslında iki olayın aynı anda gerçekleĢtirdiğini ifade eder. Örneğin;

Kendisini görür görmez (gördüğüm anda) tanıdım.

Je l’ai reconnu aussitôt que je l’ai vu. (Günay ve Sığırcı, 2005, s. 34)

Yukarıdaki örnekte onu görmesiyle tanıması aynı anda gerçekleĢmektedir.

BaĢarınızın haberini alır almaz size bir kutlama telgrafı çektik.

Aussitôt que nous avons appris la nouvelle de votre réussite, nous vous avons envoyé un télégramme de félicitations. (Ġlkgelen, 1983, s. 160)

Sen çıkar çıkmaz, o da çıktı.

Il est parti aussitôt après ton départ. (Sunel, 1998, s. 332)

Yukarıdaki örnekte farklı bir kullanım söz konusudur. Cümlenin Türkçesinde “sen çıkar çıkmaz” ifadesinin Fransızca karĢılığı “aussitôt après ton départ” gibi isimleĢtirilerek verilmiĢtir.

“Sitôt que” bağlacı kullanılarak da aynı anlam verilebilir.

Arabaya biner binmez eldivenlerimi takacağım.

Je mettrai mes gants sitôt que nous serons dans la voiture.

(Günay ve Sığırcı, 2005, s. 55)

Ben, onu izlemediğim zamanlar okuyordum. (Ahlaksız, s. 19)

“Dès que” bağlacı kullanılarak da aynı anlamı vermek mümkündür.

Bizi görür görmez kapıyı açtı.

Il a ouvert la porte dès qu’il nous vit. (Ġlkgelen, 1983, s. 160)

GüneĢ doğar doğmaz yatağından kalktı.

Dès que le soleil se fut levé, il bondit de son lit. (Günay ve Sığırcı, 2005, s. 38)

Bachir’i görür görmez onu azarladı. (Ahlaksız, s. 36)

Dès qu’elle vit Bachir, elle l’apostropha rudement. (L’immoraliste, s. 44)

Ben içeri girer girmez hırsız pencereden çıktı. (Benim içeri girmemle hırsızın pencereden çıkması bir oldu.)

Le voleur est sorti par le fenêtre dès que je suis entré. (Karcıoğlu, 2007, s. 155)

“Dès l’instant que” bağlacı kullanılarak da aynı anlamı vermek mümkündür.

Siz gittikten hemen sonra, çocuğunuz ağlamaya baĢladı.

Dès l’instant que vous êtes parti, votre enfant a commencé à pleurer.

(Günay ve Sığırcı, 2005, s. 45)

“Dès lors” bağlacı kullanılarak da aynı anlamı vermek mümkündür.

Gururu incinmiĢti, o andan itibaren gitmeye karar verdi.

Il avait été vexé, dès lors il décida de partir. (Günay ve Sığırcı, 2005, s. 46)

“D’aussi loin que” bağlacı kullanılarak da aynı anlamı verilebilir.

Beni görür görmez mendilini salladı.

D’aussi loin qu’il me vit, il agita son mouchoir. (Günay ve Sığırcı, 2005, s. 45)

“Du moment que” bağlacı kullanılarak da aynı anlamı verilebilir. Ancak bu bağlaç zaman bağlacı olarak az kullanılır.

Denizi görür görmez duracağız.

Nous nous arreterons du moment que nous apercevrons la mer. (M.

Maeterlinck) (Günay ve Sığırcı, 2005, s. 48)

“À peine que” bağlacı kullanılarak da aynı anlamı verilebilir. Bu bağlaçtan sonra genellikle “que”, bazen de “quand” veya “lorsque” kullanıldığı örneklere de rastlarız.

Posta gelir gelmez hareket etti.

À peine le courrier fut-il arrivé qu’il repartit. (Günay ve Sığırcı, 2005, s. 52)

Velinimetlerinin ölümüne ağlaya ağlaya Ģehre henüz yeni ayak basmıĢlardı ki, attıkları adımlar altında toprağı titrediğini hissettiler. (Candide, s. 27)

À peine ont-ils mis le pied dans la ville en pleurant la mort de leur bienfaiteur, qu’ils sentent la terre trembler sous leurs pas. (Candide, s. 35, 36)

Kral, kiliseye girer girmez, Julien atını Bay Rênal’in evine doğru dörtnala sürdü. (N.Y. s. 103)

À peine le roi fut-il à l’église que Julien galopa vers la maison de M. de Rênal. (Le Rouge et le Noir, s. 115)

Sözcükler daha ağızlarından çıkar çıkmaz onlar ağaca dönüĢtüler. (Sözcüklerin ağızlarından çıkmasıyla onların ağaca dönüĢmesi bir oldu.)

Les mots avaient à peine passé leurs lèvres qu’ils étaient transformés en arbres.

(Karcıoğlu, 2007, s. 156)

Son örnekte görüldüğü üzere, “çıkar çıkmaz” ifadesinin yanı sıra “bir oldu” ifadesini de kullanarak Türkçede aynı anlamı verebilmekteyiz.

“Ne… pas plutôt que” veya “ne pas plutôt que” bağlacı kullanılarak da aynı anlam verilebilir.

Daha iki kelime söyler söylemez, kız arkadaĢım ona âĢık olduğumu anladı.

Je n’ai pas plutôt dit deux mots que ma copine a compris que j’étais amoureux d’elle. (Günay ve Sığırcı, 2005, s. 52)

Hırsız daha iki adım atmadan polis onu yakaladı.

Le voleur n’avait pas plutôt fait deux pas que l’agent de police le saisit.

(Günay ve Sığırcı, 2005, s. 52)

Son örnekte Türkçenin anlam bakımından zenginliğine bir kez daha rastlamaktayız. Aynı anlamı, hem “atar atmaz”, hem “atınca”, hem “attıktan sonra”, hem “atmasıyla birlikte”, hem “attı mı”, hem de “atmadan” ifadeleriyle vermemiz mümkündür.

“Dès lors que” bağlacı ile yapılan cümlelerdir.

Ġktidar tarafından Fransa’nın birliği sağlanır sağlanmaz, bu tehdit, Alsas dili, Baskça ve Bröton dilleri üzerinde ağırlığını hissettirdi.

Cette menace a pesé sur le breton, l’alsacien, et le basque en France, dès lors qu’il y eut unification de la France par le pouvoir. (Günay ve Sığırcı, 2005, s. 64)

“Dès lors que” bağlacının zaman bildirmenin yanında, -dığına göre anlamı da vardır. Örneğin;

Yeterince çalıĢmadığına göre, bu sınava gitmemen gerekir.

Dès lors que tu n’as pas suffisamment travaillé, il ne te faut pas aller à cet examen. (Günay ve Sığırcı, 2005, s. 64)

Hatasını itiraf ettiğine göre affedilecek.

Dès lors qu’il avoue sa faute, elle sera pardonnée.

Fransızcada “participe” adını verdiğimiz kullanımı aĢağıdaki cümlelerde görebiliriz.

Kalkar kalkmaz taraçanın en yüksek yerine koĢtum. (Ahlaksız, s. 44)

Sitôt levé je courus à la terrasse la plus haute. (L’immoraliste, s. 56)

SavaĢ biter bitmez ordu terhis edilecek.

ĠyileĢir iyileĢmez, çalıĢmaya yeniden baĢlayacağım.

Une fois guéri, je recommencerai à travailler. (Günay ve Sığırcı, 2005, s. 43)

Uyur uyumaz horlamaya baĢladı.

À peine endormi, il se mit a ronfler. (Günay ve Sığırcı, 2005, s. 43)

Gérondif ile aynı anlamı vermek mümkündür. Türkçede, -erek, -ken, -ince ile biten yan cümlelerin yerini tutar. Bir fiilin gérondif’ini yapabilmek için önce fiilin Ģimdiki zaman ortacı (participe présent) alınır ve önüne “en” takısı getirilir.

Örneğin, “manger” fiilini ele alacak olursak, bu fiilin Ģimdiki zaman ortacı “mangeant”dır. Gérondif’ini yapmak için baĢına “en” takısını koyarak “en mangeant” deriz. Türkçedeki anlamı da böylece “yemek yiyerek”, “yemek yerken” ya da “yemek yiyince” dir.

Gérondif kullanılabilmesi için genelde temel cümle ile yan cümlenin öznelerinin aynı olması gerektiğini söyleyebiliriz.

AĢçı ĢiĢko Sylvie, hanımının dolaĢtığını iĢitir iĢitmez yatılı pansiyonerlerin kahvaltısını hazırlamaya baĢlardı. (T.Y. s. 14)

En entendant trottiner sa maîtresse la grosse Sylvie, la cuisinière, s’empressait de servir le déjeuner des pensionnaires internes. (Le Père Goriot, s. 29)

–dı mı

Türkçede “–dı mı” ekiyle yapılan cümlelere pek sık rastlanmamaktadır. Fransızcada aynı anlamı verebilmek için gérondif kuralı uygulanır. AĢağıdaki cümle Fransızca’nın ifade etme açısından zenginliğine güzel bir örnek teĢkil etmektedir.

Muslin perde azıcık aralandı mı fener ıĢıklarının karanlıkta kaydığı görülüyordu. (T.Y. s. 65)

En écartant du coin le rideau de mousseline, on voyait glisser dans l’ombre la lumière de leurs lanternes. (Madame Bovary, s. 84)

–dıktan sonra

“Après que” bağlacı kullanılarak yapılır.

Genel dilbilgisi kuralına göre après que ile indicatif kullanılması gerekir. Fakat après que ile subjonctif de sık sık kullanılır. Ancak yan cümlede ifade edilen olay temel cümlede ifade edilen olaydan önce meydana gelmiĢ ise, yan cümlede après que’den sonra passé composé, plus-que-parfait, futur antérieur veya passé antérieur kullanılır.

Onu (bağımsızlığını) elde ettikten sonra, Ortak Pazara girmede çok duraksadı (tereddüt gösterdi).

Après qu’elle l’a obtenue, elle a montré beaucoup d’hésitation à entrer dans le Marché Commun. (Ġlkgelen, 1983, s.160)

Hatasını anladıktan sonra özür diledi.

Il s'est excusé après qu’il s'était aperçu de son erreur. (Sunel, 1998, s. 365)

BaĢbakan seçildikten iki ay sonra istifa etti.

Deux mois après qu’il était élu premier ministre, il a démissionné.

Yukarıdaki örnekte farklı bir kullanım karĢımıza çıkmaktadır. Türkçesinde “iki ay” sözcüğünden sonra “sonra” sözcüğünü kullanarak vermek istediğimiz anlamı kolayca verebilirken, Fransızcasında da “après que” bağlacının önüne “deux mois” sözcüğünü koyarak aynı anlamı verebiliyoruz.

Erkek kardeĢim hatasının farkına vardıktan sonra özür diledi.

Mon frère s’est excusé après qu’il s’etait aperçu de son erreur.

Onu görmeye gittikten sonra kendimi daha iyi hissedeceğim.

Je me sentira mieux après que je serai allé le voir.

Öğle yemeğini yedikten sonra bir sigara içerim.

Je fume une cigarette après que j’ai déjeuné. (Günay ve Sığırcı, 2005, s. 31)

Yukarıdaki örnekte bir alıĢkanlık durumu söz konusudur. Dolayısıyla, “habituellement” ya da “comme d’habitude” gibi alıĢkanlık bildiren belirteçler de eklenebilir.

Özellikle Türkçe anlatımda, ilk önce temel tümcenin (proposition principale) zamanına bakmak gerekir. Türkçe anlatımda temel tümcenin zamanı belirleyicidir. Temel tümcenin zamanına göre yan tümcenin zamanı belirlenir.

Herkes sustuktan sonra sessizliği siz bozuyorsunuz.

C’est vous qui rompez le silence après que tout le monde s’est tu.

(Günay ve Sığırcı, 2005, s. 32)

Ġyi çalıĢtıktan sonra bir gezintiye çıktı.

Après qu’il a bien travaillé, il a fait une promenade.

AĢağıdaki örneklerde “participe” kullanımını görebiliriz.

Romanı okuduktan sonra, arkadaĢına anlattı.

Le roman lu, il l’a raconté a son ami. (Günay ve Sığırcı, 2005, s. 49)

Mum söndükten sonra kendini yenilmez hissetti.

La chandelle éteinte, il se sentit invincible. (Öztekin, 1981, s. 220)

BeĢ saat konuĢtuktan sonra, bu konuĢmacı yorgun düĢtü.

Ayant parlé cinq heures, cet orateur est tombé fatigué. (Öztekin, 1981, s. 220)

Karısını terkettikten sonra piĢman oldu.

Une fois quitté sa femme, il s’en est repenti. (Günay ve Sığırcı, 2005, s. 43)

AĢağıdaki cümlede yine “gérondif” kullanımı söz konusudur.

Rouault baba, döndükten sonra, sakin sakin piposunu tüttürdü. (T.Y. s. 367)

Le père Rouault, en revenant, se mit tranquillement à fumer une pipe.

Bu kelimeyi iĢittikten sonra bir genç kıza benzemeye baĢladınız. (T.Y. s. 121)

En entendant ce mot-là vous êtes comme une jeune fille à qui l’on dit.

(Le Père Goriot, s. 145)

Genellikle iki olayın aynı anda gerçekleĢtiği zamanlarda bu ifade kullanıldığı için, sonralık bildiren durumlarda çok fazla örneğin karĢımıza çıkmadığını görürüz.

-ince, -ınca

“À” ile yapılan cümlelerdir. Onu görünce inanacağız.

On le croit à le voir. (Günay ve Sığırcı, 2005, s. 28)

Bir davet alınca, ona hemen yanıt vermek gerekir.

À la réception d’une invitation, il faut répondre tout de suite.

(Günay ve Sığırcı, 2005, s. 28)

Dalgalar gece olunca canlılığını kaybediyor.

Les vagues perdent leur vigueur à la tombée de la nuit.

(Günay ve Sığırcı, 2005, s. 28)

Yukarıdaki son iki örnekte farklı bir kullanım zenginliği görülmektedir. Bu da Fransızca’nın ifade etme biçimi yönünden zengin bir dil olduğunun bir göstergesidir. AĢağıdaki cümleler bu duruma örnek olarak gösterilebilir.

Dalgalar gece olunca canlılığını kaybediyor.

Les vagues perdent leur vigueur quand la nuit tombe.

“Une fois que” bağlacı kullanılarak da aynı anlamı verilebilir.

Ġstanbul’u terk edince, bütün sıkıntılarımı unutuyorum.

“Lorsque” bağlacı kullanılarak da aynı anlamı verilebilir. Lorsque aslında iki eylemin aynı anda meydana geldiğini ifade etmeye yarar.

ġehre varınca arkadaĢının adresini sordu.

Lorsqu’il était arrivé à la ville, il a demandé l’adresse de son ami.

ġehzade ile PadiĢah arasında anlaĢmazlık baĢ gösterince o ġehzadenin tarafını tuttu.

Lorsque la discorde éclate entre le prince héritier et le Sultan, il prit le parti du Prince. (Karcıoğlu, 2007, s. 150)

Bütün insanlar, hayat ellerinden kaçıp gidince yanıp yıkılırlar.

Tous les hommes regrettent la vie lorsqu’elle leur échappe.

(Günay ve Sığırcı, 2005, s. 65)

“Après que” ile de aynı anlamı vermek mümkündür.

Ders bitince tüm öğrenciler çıkacak.

Tous les élèves sortiront après que la leçon aura fini. (Karcıoğlu, 2007, s. 163)

Zaman cümlelerinde, temel cümleyle durum cümlesinin fiilinin öznesi aynı ise fiilin geçmiĢ zaman ortacı (participe passé) kullanımı yaygındır.

AĢağıdaki örneklerde fiilin geçmiĢ zaman ortacının Türkçe cümlelerle beraber kullanımlarını görebiliriz.

AkĢam olunca, dersime çalıĢtım.

Le soir tombé, j’ai travaillé mes leçons. (Günay ve Sığırcı, 2005, s. 49)

Kötü davranılınca, evden kaçtı.

Étant maltraité, elle a quitté la maison. (Öztekin, 1981, s. 215)

Erkenden kalkınca ev iĢlerini yapar.

Yöneticiler değiĢince, Ģirketin cirosu arttı.

Quelques dirigeants remplacés, la société a vu son chiffre d’affaires s’accroître.

(Ertürk, 1998, s. 178)

Meyvelerimiz satılınca köye döneceğiz.

Nos fruits vendus, nous rentrerons au village. (Ertürk, 1998, s. 178)

AĢağıdaki örneklerde fiilin Ģimdiki zaman ortacının Türkçe cümlelerle beraber kullanımlarını görebiliriz.

Topçularımız düĢman zırhlısını görünce, ateĢ açtılar.

Voyant la cuirassé ennemi, nos artilleurs ouvrirent un feu.

(Günay ve Sığırcı, 2005, s. 50)

ĠĢçileri kıĢkırtınca kaçtılar.

Provoquant les ouvriers, ils ont fuit. (Öztekin, 1981, s. 215)

“Gérondif” kullanarak benzer örnekler vermek mümkündür.

ġehre varınca arkadaĢının adresini sordu.

En arrivant à la ville, il a demandé l’adresse de son copain.

(Günay ve Sığırcı, 2005, s. 45)

Emma içeri girince, sıcacık bir havayla çevrildiğini duydu, çiçeklerin, iyi çamaĢırların, etlerin, mantarların kokusunun karıĢımı olan bir sıcacık havayla.

(T.Y. s. 60)

Emma se sentit, en rentrant, enveloppée par un air chaud, mélange du parfüm des fleurs et du beau linge, du fumet des viandes et de l’odeur des truffes.

(Madame Bovary, s. 79)

Fabrikasına yaklaĢınca Sorel Baba, avaz avaz Julien’e seslendi ise de cevap veren olmadı. (Kırmızı ve Siyah, s. 20)

En approchant de son usine, le père Sorel appela Julien de sa voix de stenor; personne ne répondit. (Le Rouge et le Noir, s. 22

3.9.6.3. EĢzamanlılık Bildiren Ġfadeler

-dığı zaman, -dığı sırada, -eceği zaman

“Quand” veya “lorsque” bağlaçları kullanılarak yapılır.

Sen geldiğin zaman ben kahvaltı yapmıĢ olacağım.

J'aurai pris mon petit déjeuner quand tu rentreras. (Karcıoğlu, 2007, s. 150)

Üzgün olduğu zaman müzik dinler.

Il écoute de la musique quand il est triste. (Karcıoğlu, 2007, s. 150)

Yakından baktığı hele uyanırken genç kadın gözkapaklarını birbiri ardınca birkaç kez kırpıĢtırdığı zaman, Emma’nın gözleri irileĢmiĢ gibi geliyordu ona.

(S.T. s. 43)

Vus de si près, ses yeux lui paraissaient agrandis, surtout quand elle ouvrait plusieurs fois de suite ses paupières en s’eveillant. (Madame Bovary, s. 59)

Beni beklettikleri zaman sinirleniyorum.

Je me fâche lorsqu’on me fait attendre. (Günay ve Sığırcı, 2005, s. 47)

“Du temps que” bağlacı ile de yapılabilir.

Türkiye Atatürk tarafından yönetildiği zaman bugünkü kadar kalabalık değildi.

Du temps que la Turquie est gouvernée par Atatürk, elle n’était pas aussi peuplée qu’aujourd’hui. (Günay ve Sığırcı, 2005, s. 79)

Gérondif kullanılarak yapılan örneği aĢağıda görebiliriz.

Léon, gün boyunca akĢamın altısını bekledi, ama hana girdiği zaman, sofrada Mösyö Binet’den baĢka kimse bulamadı. (T.Y. s. 99)

Léon attendit pendant tout le jour que six heures du soir fussent arrivées; mais en rentrant à l’auberge, il ne trouva personne que M. Binet, attablé. (Madame Bovary,

“Comme” bağlacı kullanılarak da aynı anlamı vermek mümkündür.

Masada oturduğumuz sırada, telefon çaldı: doktor kayın validenin beklenmeyen ölümünü söylüyordu.

Comme nous étions à table, le téléphone a sonné: le medecin anonçait la mort inattendu de ma belle-mère. (Günay ve Sığırcı, 2005, s. 58)

“À l’heure où” bağlacı kullanılarak da aynı anlamı vermek mümkündür.

Göstericilerin baĢkanlık seçimlerinin sonuçlarını protesto ettiği sırada, Viktor Lanoukovitche Ukrayna televizyonunda zaferini ilan ediyordu.

À l’heure où les manifestants contestaient les résultats de l’élection présidentielle, Viktor Lanoukovitche s’exprimait sa victoire à la télévision ukrainienne.

(Günay ve Sığırcı, 2005, s. 62)

“À la minute où” bağlacı kullanılarak da aynı anlamı vermek mümkündür.

Çıkacağım anda teyzem geldi.

Ma tante est venue à la minute où j’allais sortir.

“Au moment où” veya “au moment que” bağlaçları kullanılarak da aynı anlamı vermek mümkündür.

Maç baĢlayacağı sırada elektrikler kesildi.

L’éléctricité a été coupée au moment où le match allait commencer.

(Karcıoğlu, 2007, s. 164)

Sophie telefon çaldığı anda dıĢarı çıkacaktı.

Sophie allait sortir au moment où le téléphone a sonné.

Ben evden çıktığım anda, babam geri dönüyordu.

“Dans le moment où” veya “dans le moment que” bağlaçları kullanılarak da aynı