• Sonuç bulunamadı

Türkçe ve Fransızcada zaman bildiren zarf tümleçlerinin karşılaştırılarak incelenmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türkçe ve Fransızcada zaman bildiren zarf tümleçlerinin karşılaştırılarak incelenmesi"

Copied!
120
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

FRANSIZCA ÖĞRETMENLİĞİ ANABİLİM DALI

TÜRKÇE VE FRANSIZCADA ZAMAN BİLDİREN ZARF TÜMLEÇLERİNİN KARŞILAŞTIRILARAK İNCELENMESİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan Hilal DAĞCI

Ankara Eylül, 2011

(2)

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

FRANSIZCA ÖĞRETMENLİĞİ ANABİLİM DALI

TÜRKÇE VE FRANSIZCADA ZAMAN BİLDİREN ZARF TÜMLEÇLERİNİN KARŞILAŞTIRILARAK İNCELENMESİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hilal DAĞCI

Danışman: Yrd. Doç. Dr. Bahattin SAV

Ankara Eylül, 2011

(3)

Hilal Dağcı„nın Türkçe ve Fransızcada Zaman Bildiren Zarf Tümleçlerinin KarĢılaĢtırılarak Ġncelenmesi baĢlıklı tezi 09/09/2011 tarihinde, jürimiz tarafından Yabancı Diller Öğretimi Anabilim Dalı, Fransızca Öğretmenliği Bilim Dalı‟nda Yüksek Lisans Tezi olarak kabul edilmiĢtir.

Adı Soyadı Ġmza

Üye (Tez DanıĢmanı): Yrd. Doç. Dr. Bahattin SAV ... Üye : Yrd. Doç. Dr. Kerime YILMAZ ... Üye : Yrd. Doç. Dr. Sezai ARUSOĞLU ...

Onay

Yukarıdaki imzaların, adı geçen öğretim üyelerine ait olduğunu onaylarım.

.../.../20..

(Ġmza Yeri)

Akademik Unvanı, Adı Soyadı Enstitü Müdürü

(4)

Türkçe ve Fransızcada Zaman Bildiren Zarf Tümleçlerinin KarĢılaĢtırılarak Ġncelenmesini amaçlayan bu araĢtırma Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Yabancı Diller Öğretimi Anabilim Dalı, Fransızca Öğretmenliği Bilim Dalı‟nda Yüksek Lisans tez çalıĢması olarak gerçekleĢtirilmiĢtir.

Bu tez çalıĢmasının planlanmasında, araĢtırılmasında, yürütülmesinde ve oluĢumunda ilgi ve desteğini esirgemeyen, engin bilgi ve tecrübelerinden yararlandığım, sayın tez danıĢmanım Yrd. Doç. Dr. Bahattin Sav‟a sonsuz teĢekkürlerimi sunarım.

Yoğun çalıĢmalarım süresince manevi hiçbir desteği esirgemeden yanımda oldukları ve beni yüreklendirdikleri için beni bu günlere getiren anne ve babama ve hep yanımda olan sevgili kardeĢlerime tüm kalbimle teĢekkür ederim.

(5)

TÜRKÇE VE FRANSIZCADA ZAMAN BĠLDĠREN ZARF TÜMLEÇLERĠNĠN KARġILAġTIRILARAK ĠNCELENMESĠ

DAĞCI, Hilal

Yüksek Lisans, Fransızca Öğretmenliği Bilim Dalı Tez DanıĢmanı: Yrd. Doç. Dr. Bahattin SAV

Eylül–2011, 109 sayfa

Bu araĢtırmada, Türkçe ve Fransızcada Zaman Bildiren Zarf Tümleçleri KarĢılaĢtırmalı olarak incelenecektir. Bu araĢtırmanın genel amacı, Türkçeden hareketle, zaman bildiren adlar, ad öbekleri, zarflar, edatlar, edat öbekleri, bağlaçlar, ortaçlar, ulaçlar ve ulaç öbekleri gibi dilsel birimlerin her iki dilde de incelenmesi ve karĢılaĢtırılması sonucu iki dil arasındaki benzerlikler, farklılıklar ve eĢdeğerlikleri tespit etmektir.

Türkiye‟de Ģimdiye dek dilde zaman kavramını anlatan ve Fransızcadan tercüme edilerek yapılan birçok dilbilgisi çalıĢmasına rastlanmıĢtır. Disiplinler ve kültürler arası çalıĢmaların giderek önem kazandığı bilim dünyasında Türkçeden hareketle yapılmıĢ sınırlı sayıdaki çalıĢma bizi böyle bir inceleme yapma konusunda cesaretlendirmiĢtir.

Tezimizde öncelikle bireyler arasında vazgeçilmez bir iletiĢim aracı olan dil konusu ve kavramı kalın çizgileriyle incelenmiĢ, daha sonra zaman kavramı konusunda bilim adamlarının düĢüncelerine yer verilmiĢtir. Zaman ve mekân, günlük yaĢamımızın bu ayrılmaz iki parçası; dilsel, sosyal, felsefi boyutlarıyla ele alınabilir. ÇalıĢmamızda zaman konusu biçimbilimsel (morfolojik), görev tanımsal (fonksiyonel) ve sözdizimsel yaklaĢımla dilbilgisel yönden irdelenmiĢtir.

Herkesin ortak kanısı zamanın dört ana ayağı olduğudur: öncelik, sonralık, eĢzamanlılık ve süreklilik. Bu dört kavramı anlatabilmek için bütün diller ad öbeklerinden, zarflardan, edat, bağlaç ve bunların türevleri olan dilsel öbeklerden yararlanmaktadır. Her dil kendine özgü kurallar içerisinde bu anlatım biçimlerini

(6)

oturtmaya çalıĢtık.

Ad öbekleri ve zarflar ile zaman kavramının her iki dilde de zengin bir anlatım biçimi olduğunu saptanmıĢtır. Ancak edat öbekleri konusunda Fransızcanın “flexionnel” bir dil olmanın verdiği avantajla daha geniĢ bir yelpazede zaman kavramını ifade edebildiği görülmüĢtür. Türkçede bağfiiller adı verilen bağımsız bir çatı altında ele alınan zaman bildiren zarf tümleçleri ile ilgili anlatım biçimlerinin, Fransızcada yan cümle bağlaçları, gérondif, participe (présent, passé) biçimindeki bağımsız sınıflandırmalar içinde değerlendirildiği sonucuna varılmıĢtır.

AraĢtırmamızın uygulamalı bölümünü destekleyecek biçimde hem Türkçe hem de Fransızcadan seçtiğimiz örnek cümlelerle konu sergilenmiĢtir. Sınırları, amacı iyi çizilmiĢ dilbilimde “corpus” denilen kısa cümlelerle çok karmaĢık gibi gözüken zaman kavramı, iki dil arasında yapılan karĢılaĢtırmalarla, yabancı dili öğrenen ve öğretenlerin kafasındaki soru iĢaretleri ortadan kaldırılmaya çalıĢılmıĢtır.

AraĢtırmamız sırasında Türkçenin sanıldığının aksine, özellikle zaman kavramını anlatım konusunda söz varlığının oldukça zengin olduğu tespit edilmiĢtir. Türkçenin sondan eklemeli bir dil olması, sınıflandırma konusunda güçlükler çıkarmakla birlikte dile bir anlatım zenginliği vermektedir. Özellikle Fransızcada olmayan ikilemeler Türkçeye ince, ayırt edici ifade biçimleri kazandırmaktadır.

Anahtar kelimeler: Zaman kavramı, zarf tümleci, dilbilim, Fransızca dilbilgisi, Türkçe dilbilgisi, karĢılaĢtırmalı dilbilim.

(7)

COMPARATIVE EXAMINATION of ADVERBIAL TIME CLAUSES in TURKISH and FRENCH

DAĞCI, Hilal

Master‟s Degree, Department of French Teaching Thesis Advisor: Asst. Prof. Dr. Bahattin SAV

September – 2011, 109 Pages

In this study, Adverbial Time Clauses in Turkish and French will be examined comparatively. General aim of this study is to determine similarities, differences and equivalences between those two languages by examining and comparing linguistic units such as nouns that state time, nominal clauses, adverbs, prepositions, prepositional phrases, conjunctions, gerunds, participles and gerund phrases.

In Turkey, there are many linguistic studies which illustrate time concept in a language and which have been translated from French. In science world on which interdisciplinary and inter cultural studies have been gaining more and more importance, limited studies conducted in Turkish have encouraged us to conduct such study.

In our thesis, language subject and concept, which is an integral part of communication between the individuals, has been examined profoundly and then scientists‟ thoughts on time concept have been given place. Time and place, two integral parts of our lives, may be discussed in linguistic, social and philosophical dimensions. In our study, the subject, time, has been examined in grammatical aspect with morphological, functional and syntactic approaches.

General view is that the time has four legs: precedence of time, sequel of time, synchrony, and continuum. All languages use noun phrases, adverbs, prepositions, conjunctions and other linguistic phrases which are derived forms of these linguistic units, to illustrate these four concepts. Every language uses phraseology within its

(8)

It has been determined that time concept with noun phrases and adverbs is a rich phraseology. However, it has been observed that French, with the advantage of being a “flexionnel” language, can express time concept within a wider sense. It has been concluded that phraseologies related to adverbial phrases named gerunds, that have been discussed under an independent roof in Turkish language are interpreted in French within independent categorizations of subordinating conjunctions, gérondif, participe (présent, passé).

The subject is illustrated with example sentences in Turkish and French to support our study‟s applied part. For time concept that seem very complicated, questions of teachers and learners are tried to be answered in linguistics with lined borders and aims, and short sentences named “corpus” by comparing these two languages.

During our research, it was determined that Turkish is very rich in vocabulary for narrating time concept, as opposed to popular belief. The fact that Turkish is an agglutinative language offers richness in expression together with difficulty in classification. Especially reduplications which are not present in French, brings Turkish accurate and distinctive expressions.

Key Words: Time concept, adverbial clause, linguistics, French grammar, Turkish grammar, comparative linguistics.

(9)

JÜRĠ ÜYELERĠNĠN ĠMZA SAYFASI ... i ÖNSÖZ ... ii ÖZET ... iii ABSTRACT ... v ĠÇĠNDEKĠLER ... vii KISALTMALAR LĠSTESĠ ... ix 1. GĠRĠġ ... 1 1.1. Problem ... 2 1.2. AraĢtırmanın Amacı ... 3 1.3. AraĢtırmanın Önemi ... 3 1.4. AraĢtırmanın Sınırlılıkları ... 4 1.5. AraĢtırmanın Varsayımları ... 4 1.6. Tanımlar ... 5 2. YÖNTEM ... 6 2.1. AraĢtırmanın Modeli ... 6 2.2. Evren ve Örneklem ... 6 2.3. Verilerin Toplanması ... 7 2.4. Verilerin Analizi ... 7 3. KAVRAMSAL ÇERÇEVE ... 8

3.1. Dilin Hayatımızdaki Yeri ve Önemi ... 8

3.2. Zaman Kavramının Yeri ve Önemi ... 10

3.3. Adlar ve Ad Öbekleri ... 15 3.4. Zarf (Belirteç) ... 17 3.5. Edat (Ġlgeç) ... 19 3.6. Bağlaç ... 23 3.7. Ortaç (Sıfat-fiil) ... 25 3.8. Ulaç (Bağ-fiil) ... 28

3.9. Zaman Tümleci Görevindeki Dil bilgisel Öğeler ... 30

(10)

3.9.3. Bir Edat (Ġlgeç) veya Edat Öbeği Aracılığıyla Zamanın Belirtilmesi ... 54

3.9.3.1. Öncelik Bildiren Ġfadeler ... 54

3.9.3.2. Sonralık Bildiren Ġfadeler ... 60

3.9.3.3. EĢzamanlılık Bildiren Ġfadeler ... 67

3.9.3.4. Öteki Zaman Dilimleri... 71

3.9.4. Bir Bağlaç Aracılığıyla Zamanın Belirtilmesi ... 72

3.9.5. Bir Ortaç (Sıfat-fiil) Aracılığıyla Zamanın Belirtilmesi ... 72

3.9.6. Bir Ulaç Aracılığıyla Zamanın Belirtilmesi ... 73

3.9.6.1. Öncelik Bildiren Ġfadeler ... 73

3.9.6.2. Sonralık Bildiren Ġfadeler ... 77

3.9.6.3. EĢzamanlılık Bildiren Ġfadeler ... 87

4. SONUÇ ve ÖNERĠLER ... 99

(11)

PROP. (Proposition)

CONJ. (Conjonction)

INF. (Infinitif)

P. PRÉSENT. (Participe Présent)

P. PASSÉ. (Participe Passé)

T.Y. Tahsin Yücel

N. Y. Nuriye Yiğitler

(12)

1. GĠRĠġ

Dil, duygu, düĢünce ve dileklerimizi sesli, sözlü ve yazılı göstergeler aracılığıyla anlatmaya olanak sağlayan dizgedir. Dil olmasaydı bilim, sanat, teknik ve giderek uygarlık doğabilir miydi? DüĢünce dünyamız böylesine serpilip geliĢebilir miydi?

Dille ilgili çalıĢmalar Milattan öncesine dayanır. Felsefeciler, dilin doğuĢuyla, iĢleyiĢiyle ilgili önemli varsayımlar yapmıĢlardır. Örneğin Platon, dile naturalist bir anlayıĢla yaklaĢmıĢ, Aristo ise dili uzlaĢmacı bir yöntemle ele almaya çalıĢmıĢtır. Dilde sözcükler düzeyindeki sınıflamayı Platon ve öğrencisi Aristo’ya borçluyuz. Platon dilde bir “fiil” ve bir “fail” olduğunu düĢünür. Bu yaklaĢım bize cümlenin isim ve fiil öbeği olmak üzere iki ana bölümden oluĢtuğunu ileri süren 20. yüzyıl dilbilim akımlarından

“dağılımcılık” = “distributionnalisme” kuramını hatırlatmaktadır. Kök anlamıyla

“güzel ve doğru yazma” sanatı diye adlandırılan gramer üzerindeki ilk çalıĢmaları Aristo baĢlatmıĢtır. Aristo “Grammatica” adlı eseriyle kendi dilindeki sözcüklerin biçimsel sınıflandırmasını yapmaya çalıĢmıĢtır. GeçmiĢten günümüze dille ilgili çalıĢmalara gönül vermiĢ tüm dilciler Aristo’nun “isim, sıfat, zamir, fiil, zarf, edat, bağlaç” gibi morfolojik sınıflandırmasını kabul ederek evrimleĢtirmiĢlerdir.

Duygularımızı ve düĢüncelerimizi ifade ederken sese bürünmüĢ kavramlar olan sözcükleri sözdizimsel eksende dilden seçtiğimiz bir kural çerçevesinde yan yana getirerek cümle halinde anlatmaya çalıĢırız. Yukarıda yaptığımız basit biçimsel sınıflandırma yerini cümle düzeyindeki görevsel sınıflandırmaya bırakmıĢtır. Bu sınıflandırmada, cümle içindeki sözcükler yatay eksendeki (axe syntagmatique) yerlerine göre özne, yüklem ve tümleç gibi ana görevleri yüklenirler.

Bir cümlede birçok sözcük bulunabilir ancak bu sözcüklerin her biri cümlede farklı görevleri üstlenirler. Bunlardan biri de tümleçtir. Tümleçleri, düz tümleç, dolaylı tümleç ve zarf tümleci biçiminde üçe ayırmak mümkündür.

Zarf tümleçleri yemeğin tadı tuzu gibidir. Güzel bir yemek; üzerine ekleyeceğimiz soslarla, baharatlarla nasıl mükemmel hale getirilirse; ustaca kullanılan zarf tümleçleri de cümlenin anlamını güçlendirir ve anlatıma sonsuz bir güzellik katar.

(13)

Dil incelemelerinin belki de en çok ihmal edilmiĢ bu ağır iĢçileri iletiĢim dünyasının sloganı 5 n 1 k söyleminde 5 n görevini üstlenir: ne, nerede, nasıl, niçin, ne zaman. ĠĢte

“ne zaman?” sorusuna cümlemizde zaman bildiren zarf tümleçleri cevap verir.

Tezimizde zaman bildiren zarf tümleçlerini Türkçeden ve Fransızcadan seçtiğimiz örneklerle karĢılaĢtırmalı olarak inceleyeceğiz.

1.1. Problem

YaĢadığımız evrende süre gelen değiĢiklikler, teknolojik geliĢmeler, çağdaĢ öğrenme süreçleri gibi durumlar, toplumların diğer toplumlarla iletiĢim kurma isteğini doğurmuĢtur. Toplumlararası iliĢkiler geliĢtikçe, yabancı dil öğrenme arzusu da buna paralel olarak günden güne artmıĢtır.

Üzerinde durulması gereken Ģey, yabancı bir dili iyi öğrenmek için, insanın kendi anadilini bütün hatlarıyla çok iyi bilmesi ve özümsemesidir. Ġki dil arasında sağlıklı bir karĢılaĢtırmanın yapılabilmesi öncelikle yapıları farklı olan iki dili iyi kavramak, iyi anlamakla mümkündür.

Türkçe ve Fransızca farklı dil ailelerine mensup iki dildir. Fransızca “flexionnel”, Türkçe ise “aglutinant” yani sondan eklemeli bir dildir. Bu da iki dilin yapıları açısından çok farklı özellikler gösterdiğini anlatmak için yeterlidir. Türkçenin bitiĢken, Fransızcanın bükünlü bir dil olması, bu farklılığı zaman bildiren zarf tümleçlerinin incelenmesi sırasında da gösterecektir.

Zaman, baĢı ve sonu olmayan, kalıplara sığmayacak kadar geniĢ, soyut bir kavramdır. Fiillerle ortaya konan iĢ, hareket veya olayın geçmiĢ, Ģimdi ve gelecek olmak üzere üç ana dilime böldüğümüz soyut zaman çizgisinin tam olarak neresinde geçtiğini belirlemek kolay değildir. Zaman bildiren zarf tümleçleri aracılığı ile bu soyut kavramı daha anlaĢılır hale getirmeye çalıĢırız. Bu nedenle zaman bildiren zarf tümleçlerinin derinlemesine incelenmesinin yapılmasının gerekli olduğunu düĢünüyoruz.

(14)

1.2. AraĢtırmanın Amacı

Bu araĢtırmanın amacı, Türkçeden hareketle, Fransızcadaki zaman bildiren zarf tümleçlerinin incelenmesi ve karĢılaĢtırılması sonucu ulaĢılan, iki dil arasındaki benzerlikler, farklılıklar, eĢdeğerlikleri tespit etmektir.

Tahir Necat Gencan’a göre, “cümlenin kuruluĢunda sözcükleri görev bakımından üç ana türe ayırmak mümkündür. Temel sözcükler (isim, zamir, fiil), uydu sözcükler (sıfatlar ve zarflar), söz ulakları (edatlar ve bağlaçlar)” (2007, s. 183). Ancak buradaki sözcükleri konuluĢ anlamlarına göre değil kullanılıĢ durumlarına göre sınıflandırmak gerekir. Biz de bu varsayımdan hareketle zaman bildiren zarf tümleçlerini adlar, zarflar, edatlar, bağlaçlar, ortaçlar ve ulaçlar yönünden incelemeyi gerekli bulduk.

Konuyla ilgili hareket noktası Fransızca olan birçok çalıĢmaya tezin hazırlanması sırasında tanık olunmuĢtur. Ancak Türkçeden Fransızcaya doğru bir incelemenin ve karĢılaĢtırmanın akademik düzeyde yapılmadığı görülmüĢtür. Bu bizi böyle bir tez konusu çerçevesinde çalıĢma konusunda cesaretlendirmiĢtir.

1.3. AraĢtırmanın Önemi

Zaman konusu, dilin iĢleyiĢini ve imkânlarını belirleme bakımından oldukça önemlidir. Türkiye’de bu konu üzerinde çok fazla çalıĢma yapılmamıĢtır. Dille ilgili çeĢitli kaynak kitaplarda bu konu, farklı adlarla ve değiĢik oranlarda ele alınmıĢtır.

Dolayısıyla bu konu üzerindeki çalıĢmaların noksanlığından hareketle, zaman tümleçlerinin hem Türkçede, hem Fransızcada nasıl, ne Ģekilde kullanıldıklarını ve bu konunun öğrencilere en doğru ve yalın Ģekliyle nasıl öğretilebileceğini ayrıntılı bir biçimde ele alıp tespit edeceğiz.

Türkçede kullandığımız zaman bildiren tümleçlerin Fransızcadaki kullanımlarını tespit etmek, oldukça karmaĢık olan zaman konusunun öğrenciler tarafından daha iyi kavranmasına, her iki dilin karĢılaĢtırılarak analiz edilmesi sonucu hazırlanacak

(15)

örneklerin öğrenciler tarafından daha kolay anlaĢılmasına, bilginin kalıcı olarak öğrenilmesine hem öğretmenler, hem de öğrenciler açısından ıĢık tutacaktır.

1.4. AraĢtırmanın Sınırlılıkları

Yapılması tasarlanan bu çalıĢma da, çoğu araĢtırma gibi belirli sınırlılıklara sahiptir. AraĢtırmada istenilen sonuca ulaĢabilmek için, çalıĢmanın, seçilen örnekler üzerinden aĢağıda belirtilen kavram ve baĢlıklar altında yürütülmesi planlanmaktadır:

- Adlar / Ad Öbekleri (Groupes Nominaux) - Zarflar (Les Adverbes)

- Edatlar / Edat Öbekleri (Les Prépositions / Groupes Prépositionnels) - Bağlaçlar (Les Conjonctions)

- Ortaçlar (Le Participe sözcüğü kavramın bir bölümünü içine alır) 1. ġimdiki zaman ortacı (Le participe présent)

2. GeçmiĢ zaman ortacı (Le participe passé)

- Ulaçlar (Le Gérondif sözcüğü kavramın bir bölümünü içine alır)

Her dil, kendi içerisinde toplumu oluĢturan katmanların dili kullanma ve konuĢma özelliklerine göre edebi, standart ve halk ağzı olmak üzere üç düzeyde incelenebilir. Bu tezde standart dilde, günlük dilde kullanımlar çerçevesinde bir karĢılaĢtırma yapmak uygun bulunmuĢtur. Ayrıca fiillerle ilgili zaman çekim tabloları araĢtırmanın dıĢında tutulmuĢtur.

1.5. AraĢtırmanın Varsayımları

Bu tez çalıĢmasında aĢağıdaki varsayımlardan hareket edilecektir:

1. Türkçe ile Fransızcanın dilbilgisi farklıdır.

2. KarĢılaĢtırma sadece yabancı dilin çok iyi kavranmasından ibaret değildir. 3. Dili, yine dil aracılığı ile araĢtırırız ve anadilimizin dilbilgisine nesnel bir

(16)

1.6. Tanımlar

Tezin yazımı sırasında aĢağıdaki dil bilgisel tanımlamalar Türkçe ve Fransızca kısaltılmıĢ olarak aĢağıdaki Ģekilde verilecektir:

Ad / Ġsim (Nom): Bir kimseyi, bir Ģeyi anlatmaya, bildirmeye yarayan söz, isim.

Zarf / Belirteç (Adverbe): Bir fiilin, bir sıfatın veya bir baĢka zarfın anlamını zaman, yer, ölçü, nitelik, soru kavramları bakımından etkileyen kelime.

Edat / Ġlgeç (Préposition): Yalnız baĢına bir anlam taĢımayan, isim ve isim soylu kelimelerden sonra gelerek o kelime ile diğer öğeler arasında ilgi kuran kelime.

Bağlaç (Conjonction): EĢ görevli kelimeleri veya kelime gruplarını birbirlerine bağlayan kelime türü, rabıt.

Ortaç / Sıfat-fiil (Le participe): Tümleç olabilen, isim ve sıfat gibi kullanılan fiil asıllı kelime, sıfat-fiil, partisip.

Ulaç / Bağ-fiil (Le gérondif): Zarf olarak kullanılan fiil soyundan kelime, gerundium.

(17)

2. YÖNTEM

Sözcüklerin morfolojik temelli bölüme ayırma biçiminde incelenmesi geleneksel yöntemi oluĢturur. Bir sözcük kullanıldığı yere göre ad, sıfat, zamir, zarf, edat, bağlaç, fiil ya da fiilimsi olabilir. Sözcüklere anlamını dikey eksen üzerindeki (axe paradigmatique) dağılımları değil, yatay eksen üzerindeki (axe syntagmatique) yerleri ve komĢularıyla girdiği ikili iliĢkiler kazandırmaktadır. Dilbilimin bu temel kavramından hareketle zaman bildiren zarf sözcüklerini tek tek değil, bir bağlam içerisinde göstermeye çalıĢtık. Çünkü sözcük anlamını bağlam içerisinde kazanır. Bir sözcüğün tek baĢına bir anlamı yoktur çünkü birden çok anlamı vardır. Yöntemimizi ve araĢtırma modelimizi bu temel yaklaĢımdan hareketle çizmeye çalıĢtık.

Bu bölümde çalıĢmada izlenen bilimsel yaklaĢımın araştırma modeli, çalıĢmanın

evren ve örneklemi, veri toplama teknikleri ile verilerin analizi bölümleri yer

almaktadır.

2.1. AraĢtırma Modeli

Bu araĢtırmada, günümüzün öğrenme ve öğretme yaklaĢımları çerçevesinde, çalıĢmamızda kullanılabilecek yöntem ve teknikler belirlenerek, mevcut olan uygulama örnekleri, alıĢtırmaları ve bu konu hakkında yazılmıĢ olan kitaplar, makaleler, varsa daha önceden yazılmıĢ tezler gözden geçirilerek, bu materyalin Fransızca dilbilgisi öğretimine etkileri üzerine bir takım sonuçlara ulaĢılmaya çalıĢılmıĢtır.

2.2. Evren ve Örneklem

AraĢtırmanın evreni; Türkçe ve Fransızcadaki zaman bildiren tümcelerin karĢılaĢtırma yapılarak Fransız dili ve dilbilgisi öğretiminde nasıl kullanıldığıdır. Örneklem ise bu yöntem ve tekniklerin Fransız dili grameri eğitimi alanında kullanılması ve uygulanmasıdır.

(18)

2.3. Veri Toplama Teknikleri

Verilerin toplanmasında kaynak olarak, konumuzla ilgili yazılmıĢ kitaplar, konuyu içine alan Türkçe ve Fransızca dilbilgisi kitapları ile ders kitapları, romanlar, öğrenme ve öğretme yaklaĢımlarını konu alan kitaplar, çeĢitli dergiler, gazeteler, televizyon haberleri, çeviri metinler, daha önceden yazılmıĢ yüksek lisans veya doktora tezleri, bilimsel makaleler kullanılmıĢtır.

2.4. Verilerin Analizi

AraĢtırmada kaynak taraması, gözlem yoluyla özenli bir Ģekilde seçilen eserlerden yapılmıĢtır. Yapılan incelemeler sonucu elde edilen verilerden bilgi verici ve kullanıĢlı sonuçlar çıkarmak için kaynaklarla karĢılaĢtırma yapılarak veriler tekrar süzgeçten geçirilmiĢ ve yargı cümleleri elde edilmiĢtir. Tez içerisinde bilgi kirliliğini önlemek için konu dıĢı, kapsam dıĢı eserler elenmiĢtir. Ayrıca söz konusu veriler çalıĢmanın alandaki geliĢimine ve önemine bağlı olarak referanslarla desteklenmiĢtir.

Tezimizin kaynakça bölümünde yararlandığımız ve bizzat alıntı yaptığımız eserler verilmiĢtir. Yabancı kaynaklardan aldığımız örnek cümleler tarafımızdan Türkçeye çevrilmiĢtir.

(19)

3. KAVRAMSAL ÇERÇEVE

3.1. Dilin Hayatımızdaki Yeri ve Önemi

Ġnsan, duygu ve düĢünceleri olan, söz konusu duygu ve düĢüncelerini baĢkalarıyla paylaĢma ihtiyacı duyan sosyal bir varlıktır. Ġnsanların oluĢturduğu toplulukların ortak değerlere sahip toplumlara, giderek uluslara dönüĢmesi ancak dil aracılığı ile gerçekleĢmektedir.

Dil, insanların birbirleriyle anlaĢabilmeleri, iletiĢim kurabilmeleri için yararlandıkları en önemli araçtır. Dil bir ulusun söz varlığı, Dağlarca’nın deyiĢiyle “ses

bayrağıdır”. Dilin yapısı, özellikleri konusunda yorulmadan çalıĢan, kuramlar üreten,

öneren dilbilimciler dili kendilerine özgü sözcük ve terimler kullanarak tanımlamaya çalıĢmıĢlardır.

Dili kültürel, toplumsal bir ürün olarak ele alan Amerikan Yapısalcılığının saygın isimlerinden Sapir’e göre “dil, istemli olarak üretilen bir simgeler düzeni aracılığıyla düĢünce, duygu ve isteklerin bildiriĢiminde kullanılan, içgüdüsel olmayan, yalnızca insana özgü bir yöntemdir” (1983, s. 46).

Prag Okulunun en önemli temsilcisi ve ĠĢlevsel Dilbilimin kurucusu Martinet ise dili Ģu sözlerle tanımlamaya çalıĢmaktadır. “Dil, insan deneyiminin, topluluktan topluluğa değiĢen biçimlerde, anlamsal bir içerikle sessel bir anlatım kapsayan birimlere, baĢka bir deyiĢle anlam birimlere ayrıĢtırılmasını sağlayan bir bildiriĢim aracıdır” (1985, s. 13).

Genel Dilbilim, Anlambilim konularındaki kayda değer çalıĢmalarıyla Türkiye’deki bilim insanlarına örnek olmuĢ, öncülük etmiĢ Aksan ise dili, “düĢünce, duygu ve isteklerin, bir toplumda ses ve anlam yönünden ortak öğeler ve kurallardan yararlanılarak baĢkalarına aktarılmasını sağlayan, çok yönlü, çok geliĢmiĢ bir dizge” olarak düĢünmektedir (2000, s. 55).

(20)

Türkçenin geliĢip serpilmesi, zenginleĢmesi konularında önemli katkılarda bulunmuĢ “dil emekçisi” Dilaçar, insan, toplum üçgenine vurgu yaparak dili Ģöyle tanımlamaktadır. “Dil, insan tarihinin herhangi bir çağında, belli bir topluluğun veya toplulukların içinde, kamunun kullanmasıyla evrim geçirerek saymaca değer kazanmıĢ ve tanınabilir bir duruma göre düzenlenip telaffuz edilen boğumlu seslerden meydana gelmiĢ bir anlatım ve anlaĢma aracıdır” (1968, s. 5).

Yukarıda yaptığımız dört alıntı da dilin bir iletiĢim aracı ve kendine özgü bir sistemi olduğu konusunda birleĢmektedir. Bu tanımlamalar ayrıca; farklı dillerin de ses ve anlam açısından birtakım ortak öğelere sahip olabileceğini dolaylı olarak ifade etmektedir.

Tarihsel süreçte dille ilgili önemli çalıĢmalar yapılmıĢ, bilim dünyasına sayısız eserler kazandırılmıĢtır. Geleneksel yöntemleri, artzamanlı bakıĢ açısını benimseyerek yapılan ve çoğunlukla dil ve edebiyat tarihi, dilin evrimi ve kökenbilim konularına yoğunlaĢan bu eserler zaman içinde yerlerini daha çağdaĢ ve eĢzamanlı yöntemin uygulandığı eserlere bırakmıĢtır.

XX’ inci yüzyılın baĢlarında Ferdinand de Saussure (1857–1913) dil incelemelerine “gösterge / signe” kavramını sokarak özel bir bakıĢ açısı geliĢtirmiĢtir. Modern Dilbilimin kurucusu Ġsviçreli dilbilimci “Dildeki bir öğe değerini, öbür öğelerin tümüyle kurduğu karĢıtlıktan alır” diyerek sistem kavramının altını çizmiĢ ve yapısalcılığın kapısını aralamıĢtır (1976, s. 126). “Artık modası geçti diye yargılayanlar bile çalıĢmalarında ona göndermeler yapmaktan, onun kuramlarından yararlanmaktan kendilerini alamazlar” (Kıran, 2002, Önsöz Bölümü).

Kendisinden esinlenen Bloomfield ve Harris “Dağılımcılık / Distributionnalisme” kuramını geliĢtirmiĢlerdir. 1950’li yıllarda Chomsky “Üretici DönüĢümsel Dilbilgisi / Grammaire générative transformationnelle” kuramıyla dilbilgisi çalıĢmalarına farklı bir boyut kazandırmıĢtır. Özellikle son iki yaklaĢım; cümleyi kendisini oluĢturan temel bileĢenlere, yani öbeklere ayırarak incelemeyi yeğlemiĢtir. Dilin aslında bu temel yapı taĢlarının üzerine oturduğunu; dilde var olan “doğurganlık” ve “dönüşümler” sayesinde gerçekte çatıları aynı ama anlamları farklı binlerce cümleye ulaĢılabileceğimizi vurgulamıĢtır.

(21)

3.2. Zaman Kavramının YaĢamımızdaki Yeri ve Önemi

Zaman

Bekleyenler için çok yavaş Korkanlar için çok hızlı Yas tutanlar için çok uzun Sevinenler için çok kısadır.

(Virginia Üniversitesi’ndeki Kum Saati yazıtı)

KuĢkusuz insan yaĢamında çok önemli iki kavram vardır; zaman ve mekân. Ġnsanın hayattaki en önemli hazinesi zamandır. Neden? Çünkü zaman, sandığımızdan çok daha kısadır ve öyle çabuk geçer ki, ellerimizden kaçıp gittiğinde anlarız onun değerini. BoĢ yere geçirilen zamanın telafisi yoktur. BoĢa harcanan anlarla geçirilmiĢ bir yaĢam, hiç yaĢanmamıĢ gibidir. ĠĢte bu nedenle, yaĢamımız boyunca onu elimizden geldiği kadar dolu dolu geçirmek de bizim elimizdedir, çünkü o insanoğlunun Ģüphesiz en büyük sermayesidir.

GeçmiĢten günümüze zaman kavramı, felsefecilerin, toplumbilimcilerin, din adamlarının, fizik, matematik gibi pozitif bilimlerin en önemli ilgi alanlarından biri olmuĢtur. Yani zaman bilim dünyasının kadim bir konusudur.

Zaman, baĢlangıcı ve sonu olmayan; hatta baĢlangıcı ve sonu düĢünülemeyen bir akıĢtır. Türkçe Sözlük zamanı “olayların ardıĢıklığını görerek aklımızda yarattığımız ve olayların bundan sonra da içinde olup biteceğini düĢündüğümüz, baĢı ve sonu olmayan soyut kavram” diye tanımlamaktadır.

Konumuza geçmeden evvel, zaman kavramı konusunda değerli araĢtırmacıların düĢüncelerine de yer vermek isteriz. Çünkü her alanda olduğu gibi bu alanda da, araĢtırmacılar arasında bazı görüĢ ayrılıkları görülmektedir.

Kıran’ a göre özetle zaman, hem kültürel, hem de çok boyutlu bir sorun teĢkil eder. “Zamanı kültürel olarak açıklayacak olursak; bu ait olduğumuz uygarlığa ve yaĢadığımız çevreye göre farklı biçimlerde algılanabilir. Zamanı çok boyutlu olarak açıklarsak; bunu da seçtiğimiz bakıĢ açısına göre değerlendirebiliriz” (2003, s. 161).

(22)

Kavrama felsefine bir derinlik kazandırmaya çalıĢan Akerson’a göre zaman:

Gerçekte, kesintisiz süregiden bir akıĢtır, baĢı, ortası ve sonu yoktur. Ancak, zamanı gerçekteki bu akıĢkan niteliğiyle ele almak dünyayla baĢa çıkabilmek açısından son derece engelleyicidir. Ġnsanlar, zaman kavramına kendi sınırlı yaĢamları açısından bir düzen getirmiĢler ve üç temel alt zaman dilimi oluĢturmuĢlardır: GeçmiĢ, Ģimdi ve gelecek. Ġnsanların, geçmiĢi anımsama ve değerlendirme, Ģimdi ve Ģu anda olanı geçmiĢten ayırabilme ve geleceği tasarlama yetisi vardır, bu yeti dünya iĢlerini düzenlemede büyük kolaylıklar sağlar (2000, s. 142).

Türkiye’de dilbilimle ilgili çalıĢmaların öncüsü olan Vardar konuya dilbilimsel olarak yaklaĢarak zamanı “eyleme bağlı olarak gerçek ya da doğal sürenin çeĢitli dilbilgisel bölümleniĢlerini belirten ulam ve ulama bağlı olarak ortaya çıkan alt ulamların her biri” olarak düĢünmektedir (1980, s. 166, 167).

Dille uğraĢanlar da zaman konusuna felsefi ve dilbilimsel açıdan yaklaĢmaktan çok cümle temelinde ve yüklemin anlamını belirtmeye yarayan zarflar özelinde incelemeye çalıĢmıĢlardır.

Aksan için zaman, “eylemin anlattığı iĢin, devinimin zaman açısından belirlenmesi, kesinleĢtirilmesi kavramıdır” (1980, s. 101).

Bu baĢsız ve sonsuz soyut akıĢ içinde olup biten iĢlerin, eylemlerin anlatılıĢı bakımından zamanı süre, öncelik, sonralık ve eĢzamanlılık temelinde düĢünmek ve incelemek mümkündür. Zaman bildiren her öğe aslında bu soyut sonsuzluk kavramını bir biçimde kısıtlamaktadır.

Topaloğlu’na göre zaman “fiilin belirttiği sürenin çeĢitli parçalarını bildiren kategori ve bu kategoriye bağlı olarak ortaya çıkan alt bölümlerin her biridir” (1989, s. 165).

Banguoğlu, zamanı fiillerin çekim tablosu açısından değerlendirmektedir. “Fiil tarafından ifade edilen olup bitenin içinde geçtiği zaman bölümüne fiilin zamanı (temps) deriz: bilmiĢim (geçmiĢ zaman), biliyorum (Ģimdiki zaman), bileceğim (gelecek zaman) gibi” (1979, s. 139, 140).

(23)

Türkçe ve Fransızcada zaman bildiren zarf tümleçlerinin karĢılaĢtırılarak incelenmesi konulu bu tezi yazarken sınıflandırma konusunda birinci önceliği verdiğimiz Gencan, “zaman, baĢlangıcı sonu olmayan baĢlangıç ve sonu düĢünülmeyen soyut bir kavramdır, bir akıĢtır. Bu dinmez akıĢı sınırlandırmak, bölümlere ayırmak; onu durdurmaya kalkıĢmak gibi boĢ bir tutumdur” demektedir. (1979, s. 272, 273)

Görüldüğü gibi, zaman kavramı araĢtırmacılar tarafından farklı açılardan ele alınmıĢtır. Fakat biz, zaman kavramını değiĢik bir açıdan yani alıĢılmıĢ fiilin zamanı konusunun aksine, bu konuyu zaman bildiren tümceler bakımından ortaya koymaya çalıĢacağız.

Kıran, üç tür zaman algısından söz etmektedir: fiziksel zaman, süredizimsel zaman ve dilsel zaman. Fiziksel zaman; her bireyin zamanı kendi deneyimine göre algılamasıdır. Bu özgür algılama nedeniyle aynı zaman süresi göreceli olarak algılanır. Örneğin, güzel zamanların kötü zamanlardan daha çabuk geçtiği izlenimine kapılınır. Süredizimsel zaman; bireylerin toplumda bir arada yaĢamalarının zorunlu koĢuludur. Bu, toplumsal bir nitelik kazanmıĢ olan takvim zamandır. Dilsel zaman ise; özetle, doğal sürenin çeĢitli bölümlerini belirten bir dil bilgisel ulamdır. Söz konusu zamanın en temel özelliği, tümceyi üreten kiĢinin anlatma anına bağlamasıdır. ġu Ģekilde sınıflandırabilir: Ģimdiki, geçmiĢ, gelecek zaman. (2003, s. 162)

ġimdiki zaman: ġu an, A. de Saint-Exupéry’nin Küçük Prens’ini okuyorum. GeçmiĢ zaman: Bu yaz, A. de Saint-Exupéry’nin Küçük Prens’ini okudum. Gelecek zaman: Zamanım olunca, A. de Saint-Exupéry’nin Küçük Prens’ini okuyacağım. (2003, s. 162)

Bir iĢin, bir oluĢun gerçekleĢmesi için iki koĢula gerek vardır. Bunlardan biri eylemi gerçekleĢtiren kiĢi, öbürü eylemin gerçekleĢtiği zamandır. Dolayısıyla eylemde var olan zaman soyuttur ve sözcüklerle tanımlanamaz. Peki, bu soyut zamanı nasıl somuta çevirebiliriz? Elbette zaman belirteçlerinin yardımı ile.

Zaman baĢı ve sonu olmayan, göreceli bir kavram olmakla birlikte, bir eylemin içinde bulunduğu soyut süredir. Her insanın zamanı anlayıĢ biçimi farklıdır. Ġnsanoğlu zaman kavramını bir takım gruplara ayırır ve sınıflandırmaya çalıĢır. Çünkü insan

(24)

konuĢtuklarını, söylediklerini, yazdıklarını bu zaman çizgisi üzerine yerleĢtirme zorunluluğunu hisseder.

GeçmiĢ zaman; yaĢanmıĢlık, bitmiĢlik ifade eder. ġimdiki zaman; içinde bulunulan anı gösterir ve aynı zamanda süreklilik ifade eder. Gelecek zaman ise, yaĢanmamıĢlık, bitmemiĢlik anlatır.

Zaman soyut bir kavramdır, değiĢkendir, görecelidir. Bunları biliyoruz. ġunu da biliyoruz: Her hareketi zamanın bir yerinde yaparız. Sözü söylediğimiz anı “Ģu an” diye kabul edersek kimi eylemler konuĢtuğumuz andan önce yapılmıĢtır, kimileri daha sonra yapılacaktır, kimileri de her zaman yapılır (Hepçilingirler, 2004, s. 250).

Her eylemin bir yapanı, bir de yapılma zamanı; olmazsa olmaz bir durumdur. Çünkü söz konusu eylemin gerçekleĢebilmesi, hem iĢ, oluĢ ya da kılıĢı yapan bir varlığa, hem de iĢ, oluĢ ya da kılıĢın yapıldığı zamana bağlıdır. Yani, tüm eylemlerin soyut olsa bile bir öznesi ve yapıldığı zaman vardır. Bu yüzden, bütün eylemler kendi içinde bir zaman kavramı barındırırlar.

Türkçe, zaman ifade eden birimler bakımından çok zengindir. Bildirme kipleri içinde ele alınan zaman eklerinin eylemde anlatılmak istenen zamanı belirgin olarak verdikleri, dilek kiplerinin ise, zamandan uzak yalnızca bir dileği, isteği, ricayı, zorunluluğu, emri vb. aktarma görevi üstlendikleri genel kanıdır. Dil bilgisi kitaplarımızda ikisi geçmiĢ olmak üzere beĢ zamandan -görülen geçmiĢ zaman, anlatılan geçmiĢ zaman, Ģimdiki zaman, geniĢ zaman, gelecek zaman- söz edilir. Ancak bunların sayısal olarak azlığına bakıp Türkçenin zaman bakımından kısırlığını düĢünmek, gerçekle bağdaĢmaz. Çünkü bu ekler, yalnızca zamanı geçmiĢ-gelecek çizgisinde bir yere yerleĢtirmekle yükümlüdürler. Asıl zaman bildirme, yani zamanı dilimleyerek darlaĢtırma ve netleĢtirme iĢlevi, zaman ifade eden birimlerle sağlanmaktadır. Zaman ifade eden sözcükler de, etkin bir anlatım sağlayacak ölçüdedir, boldur Türkçede (Üstünova, 2005, s. 187, 201).

Gerek Türkçe gerek Fransızcada sözcükler cümle içerisindeki yerlerine göre ve yüklemle olan iliĢkilerinden hareketle görev alırlar. Kimi özne, kimi yüklem, bazıları düz tümleç veya dolaylı tümleç, bazıları ise zarf tümleci. Bu soyut sonsuzluk kavramını kısıtlamak için, cümlede zaman bildiren zarf tümleci görevini yüklenebilecek aĢağıdaki dilbilimsel ögeleri kullanıyoruz.

(25)

Bağımsız (yalın) adlar (gece, gündüz)

Ad öbekleri (her gün, bazı akĢamlar, haftada bir kez) Ġkilemeler (günden güne, sabah sabah)

Zıtlıklar (gece gündüz, yaz kıĢ)

Zarflar (dün, bugün, yarın, biraz önce, biraz sonra, ikide bir)

Edatlar ve edat öbekleri (sabaha kadar, dünden beri, cevap vermeden önce) Bağlaçlar ve ortaçlar (kâh… kâh) ve (gelecek yıl, geçen ay)

Ulaçlar / bağ fiiller (çocukken, bahar gelince, güneĢ batıncaya kadar, yaĢadıkça)

Bu sözcüklerin temel görevi fiili ya da fiilimsiyi çeĢitli yönlerden (burada zaman) etkilemek ve sınırlamaktır. Bu nedenle cümle içindeki yeri genellikle eylemin yanındadır. Ancak Türkçe cümlelerde sözcüklerin önemi eyleme yaklaĢtıkça arttığından asıl söylenmek, vurgulanmak istenen söz eylemin yanına getirilir. Bu durumda doğal olarak belirtecin yeri değiĢir. Eylemin yanında yer alması gereken belirteç cümlenin ortasına ve zaman ile yer belirteçlerinde olduğu gibi cümlenin baĢına gelebilir. Zaman belirteçleri iĢlevsel dilbilimde otonom = bağımsız sözcükler diye kabul edilir.

Yarın Bursa’ya gideceğim. Bursa’ya yarın gideceğim.

Demain j’irai à Bursa. J’irai demain à Bursa. J’irai à Bursa demain.

ÇalıĢmamızda zaman kavramını belirli sınırlılıklar içerisinde irdelemeye çalıĢacağız. Bu sınırlılıkları dört baĢlık altında toplamamız mümkündür:

- Öncelik bildiren ifadeler (Antériorité) - Sonralık bildiren ifadeler (Postériorité) - EĢzamanlılık bildiren ifadeler (Simultanéité)

- Öteki zaman dilimleri (Expressions générales du temps)

Öncelik, sonralık, eĢzamanlılık kavramlarının temel cümle, yan cümle ayırımı içinde değerlendirilmesi gerektiğini Ģimdiden vurgulamak istiyoruz.

Zaman bildiren zarf tümleci görevini üstlenme özelliğine sahip yukarıda not ettiğimiz dil bilgisel birimleri ayrı ayrı inceleyerek tezimizin kavramsal çerçevesini çizmeye ve netleĢtirmeye çalıĢacağız.

(26)

3.3. Adlar ve Ad Öbekleri

Canlı ve cansız varlıkları, bir yeri, kurumu, kısaca soyut ya da somut kavramları isimlendirmeye yarayan sözcüklere ad diyoruz. ĠĢlevsel dilbilgisinde adlar cümlede fiilin kendisine yüklediği tüm görevleri üstlenebilir: özne, tamlamalar, nesne, dolaylı tümleç, her türden zarf tümleci.

Zaman bildiren adları basit adlar, ad öbekleri ve türemiĢ adlar biçiminde üç ana baĢlıkta incelemek mümkündür:

Basit adlar: Gün (pazartesi, salı …), ay (ocak, Ģubat …), mevsim adları (yaz, kıĢ, …), saatle ilgili düzenlemeler (saat, dakika, saniye, …) gibi.

Zaman kavramını ifade eden basit adlar hem yalın halde hem de hal ekleri almıĢ biçimde kullanılabilir. Cümlede “ne zaman?” sorusuna cevap verebildiklerinde zarf tümleci görevini üstlenirler. AĢağıdaki birkaç örneğin savımızı doğrulamak için yeterli olacağını düĢünüyoruz.

Pazartesi tiyatrolar kapalıdır. (yalın hal) Sabah Ġzmir’de olacağız. (yalın hal) Sizi pazartesiye bekliyorum. (-e hali) Sabaha Ġzmir’de olacağız. (-e hali) Deprem pazartesi akĢamı oldu. (-i hali) Pazartesileri tiyatrolar kapalıdır. (-i hali)

Temmuzda / temmuz ayında tatile çıkacağız. (-de hali) Baharda doğa çiçeklerle bezenir. (-de hali)

Ödevini akĢamdan hazırla. (-den hali) Biletinizi cumadan ayırtın. (-den hali)

Türkçede ismin –i halinde kullanılan sözcük zaman bildiren zarf tümleci görevinde kullanıldığında bir ad öbeği örneğin isim tamlaması Ģeklinde (pazartesi akĢamı) veya çoğul eki alarak (pazartesileri) kullanılmaktadır. Aksine durumlarda çoğunlukla nesne / düz tümleç görevini yüklenmekte ve “neyi?” sorusuna yanıt vermektedir. (Pazartesiyi / pazartesileri iple çekiyorum.)

(27)

Dilbilimdeki incelemeler dilbilgisi çalıĢmalarını yakından etkilemiĢtir. Dağılımcılık kuramı Türkçe Dilbilgisine yeni dilsel birimleri kazandırmıĢtır. “Syntagme

nominal”, “groupe verbal, prépositionnel” gibi tanımlamalar çeviri yoluyla dilbilgisi

kitaplarında yerlerini almıĢ ve Türkçe dilbilgisi üzerine çalıĢmalar yapacak araĢtırmacıların anlatım süreçlerini güçlendirmiĢtir. “İsim takımları”, “ad öbekleri”,

“edat öbekleri” gibi dilsel tanımlamaları bu çalıĢmalara borçluyuz.

Ad öbekleri = groupes nominaux içinde en az bir adın bulunduğu iki veya daha çok dil bilgisel öğeden oluĢur.

Her gün, geçen gün, bütün gün, önceki gün, bazı geceler, bir bahar akĢamı, iki haftada bir, haftada iki kez, 4 Mayıs cuma / günü, üç saat, beĢ gün, sekiz sene, bu hafta, yarın sabah, dün akĢam…

TüremiĢ adlar: yazın, güzün, kıĢın, baharın, sabahleyin, öğleyin, akĢamleyin, geceleyin, kuĢlukta, Ģafakta, günlerce, aylarca…

Tezimizde Türkçe ve Fransızcada zaman bildiren zarf tümleçlerini karĢılaĢtırırken zaman bildiren yalın adları (çarĢamba, gece, gündüz gibi), hal eki almıĢ adları (cumaya, temmuzda, akĢamdan gibi), edat öbeği oluĢturmayan ad öbeklerini (4 Mayıs cuma / günü, haftada iki kez, her gün, dün akĢam gibi), zaman bildiren türemiĢ adları (yazın, baharın, günlerce gibi) aynı çatı altında inceleyeceğiz.

Türkçeyi Fransızcadan farklı kılan özelliklerden biri de ikilemelerdir. Günbegün, günü gününe, günden güne, çağdan çağa, akĢam akĢam, akĢamdan akĢama, yıllar yılı… Zaman bildiren bu söz öbekleri dilimize zengin bir anlatım gücü katmaktadır.

Yaz kıĢ, gece gündüz, akĢam sabah ve daha nice zıtlık üzerine kurulu ad öbekleri dillerin anlatım olanakları içinde yerlerini almıĢlardır. KarĢıt anlamlı zaman adlarının birlikte kullanılmasından doğan öbekler süreklilik anlamı taĢıyan zaman zarfı olarak görev yaparlar.

(28)

3.4. Zarf / Belirteç (Adverbe)

Zarf, bir baĢka deyiĢle belirteç (adverbe); fiillerin ve sıfatların önüne gelerek anlattıkları kılıĢ, oluĢ veya vasıfları açıklayan, ya da değiĢtiren kelimelerdir.

Özkırımlı (2006, s. 209), Hengirmen (1999, s. 82) Kahraman (2005, s. 82), Banguoğlu (2004, s. 374) zarfı özetle fiillerin, fiilimsilerin, sıfatların ya da kendi türünden sözcüklerin önüne gelerek anlamlarını etkileyen ve onları daha belirgin duruma getirerek ya da sınırlayarak belirleyen sözcükler diye tanımlamaktadırlar. Zaman belirtecini ise, bir oluĢ ve kılıĢın yani eylemlerin zaman içinde yerini göstermeye yarayan ve anlamlarını zaman yönünden etkileyen sözcüklerdir diye tarif etmektedirler.

Daha net bir tanımlama yapan Ediskun (1985, s. 273) zarfı “Fiillerin ya da fiilimsilerin, sıfatların, zarfların anlamlarını zaman, yer ve yön, durum, nicelik, soru kavramlarıyla belirleyen ya da kısıp sınırlayan kelimeler” olarak kabul etmektedir.

Bir sözcüğün zarf olup olmadığına, nitelediği sözcüğün türüne göre karar verilebilir. Zarfın ana görevi, fiilin anlamını çeĢitli yönlerden etkilemek olduğu için fiilin veya cümle içerisindeki yüklemin önündeki anlamı belirleyici sözcüklerin neredeyse tamamının zarf olduğunu söyleyebiliriz.

Zaman adını verdiğimiz bu baĢsız ve sonsuz soyut akıĢ içinde olup biten iĢlerin, eylemlerin anlatılıĢı bakımından zamanı insanoğlunun geçmiĢ, Ģimdiki ve gelecek olarak üçe ayırdığından bahseden Gencan “dil bakımından zamanın bu Ģekilde üç gruba ayrılması ondaki bu sonsuzluğu kavramaya yeterli olmadığından” da söz etmektedir. (Gencan, 1979, s. 410)

Gencan’a göre, özetle “yer sarsıldı” cümlesindeki sarsılma eylemi anlatıĢtan öncedir; yani geçmiĢ zamanda. AnlatıĢtan az önce için de “sarsıldı” denir, yüzlerce, binlerce yıl öncesi için de. ĠĢte bu sınırsız geçmiĢte bir olayın zamanını belirtmek için eyleme sınırlayıcı sözcükler katmak gerektiği düĢüncesindedir. ġimdi sarsıldı, biraz önce sarsıldı, akĢam sarsıldı. Dün sarsıldı; on yıl önce, bin yıl önce sarsılmıĢ… vb. (Gencan, 1979, s. 410)

(29)

Öyleyse, kısaca eylemlerin sonsuz zamanlarını sınırlamak, belirteçlerin görevidir diyebiliriz.

Türkçede zaman zarfı görevi gören sözcükleri basit zarflar, bileĢik zarflar olmak üzere iki baĢlık altında toplayabiliriz.

Basit zarflar: Dün, bugün, yarın, eskiden, Ģimdi, Ģimdilik, hemen, henüz, daha, hâlâ, boyuna, hep, demin, önce / önceleri / önceden, sonra / sonraları / sonunda / sonradan, bazen, geç, erken / erkenden, ansızın, apansız, çoktan / çoktandır, derhal, nihayet,

Önce düĢün sonra cevap ver. Henüz uyandım.

Daha giyinmedin mi? Hâlâ uyuyor.

Boyuna / hep sizi sayıklıyor. Geç kalktım.

ġimdi Ġstanbulda olmak varmıĢ.

BileĢik zarflar: Biraz önce, biraz sonra, az önce, az sonra, hemen önce, hemen sonra, zaman zaman, her zaman, birdenbire, hemen Ģimdi, ara sıra, arada sırada, er geç,

Merak etme! Er geç Fransa’dan dönecek. Müdür Bey okuldan biraz önce ayrıldı.

Dünden önce (avant hier), yarından sonra (après demain) gibi “bir zaman zarfı + edat” biçimindeki takımları okuldan önce (avant l’école), yemekten sonra (après le repas) gibi düĢünerek edat öbeği sınıfı içinde mütalâ edebiliriz. Çünkü aslında zarflar da isim soylu sözcükler gurubu içinde değerlendirilmektedir. Bu gibi öbekleri biz de edat öbekleri konusu içinde değerlendireceğiz.

Yarından sonra okula gitmeyeceğim. (edat öbeği) Yemekten sonra 40 adım yürü. (edat öbeği)

(30)

3.5. Edat (Ġlgeç) (préposition), edat öbekleri (groupes prépositionnels)

Biçimsel incelemede ulak sözcükler diye kabul edilen edatlar / ilgeçler tümleç görevindeki öbekleri fiile bağlayan dilsel birimlerdir. Bağlaçlar iki ya da daha çok cümleyi birbirine bağlarken edatlar söz öbekleriyle fiil arasında köprü görevi görürler. Türkçe dilbilgisi konusunda çalıĢmalarından yaralandığımız dilciler birbirine yakın tanımlar yapmaktadırlar.

Gencan (1979, s. 438), Hengirmen (1999, s. 90) edat bir baĢka deyiĢle ilgeç (préposition) sözcüğünü özetle sözcükler, kavramlar arasında anlam ilgisi kurmaya yarayan ve ancak bu görevleri için kullanılan sözcükler diye tanımlamıĢlardır.

Tanımlamayı daha da geniĢleten Ediskun edatları “baĢlı baĢlarına anlamları olmayan, ancak anlamlı kelimelere, takımlara, kelime öbeklerine ulandıkları ya da bir cümleye girdikleri zaman çeĢitli anlam ilgileri kuran ve böylece kendi anlamları sezilen kelimeler” olarak ele almaktadır (1985, s. 284). Bu saptamadan hareket eden Hacıeminoğlu, edatları “alet sözler” olarak değerlendirmektedir. (1964, GiriĢ bölümü)

Zarf öbekleri, edat öbekleri, bağlaçlar konularında Türkçenin Dilbilgisi üzerine çalıĢmalar yapan dilciler arasında bazı görüĢ ayrılıklarına dikkat çeken Özkırımlı bunun nedeninin “edat kavramının Batı dillerinde genellikle üç ayrı kavramı (Ġng. preposition, postposition, particle-suffix), yani “yeri önce ve sonra olan öğelerle, sonek’i” içermesinden kaynaklandığını” vurgulamaktadır. (2006, s. 214)

Özkırımlı’ya göre, özetle bu konuda asıl belirleyici olan görevsel ya da iĢlevsel kavramlardır. Edatlar iki öğe arasında anlam ilgisi kurmakta, bağlaçlar ise aralarında bir tür ilgi bulunan iki öğeyi birbirine bağlamaktadırlar. Bu tür sözcükler belli bir anlam taĢımadıkları için tek baĢlarına kullanılmazlar. (2006, s. 214)

Konuya dillerin anlatım yeteneği açısından yaklaĢan Kahraman ise bir dilde edatların bol olmasının o dildeki iĢlenmiĢlik sürecinin uzunluğunun ve anlatım yeteneğinin geliĢmiĢliğinin bir göstergesi olduğundan bahsetmektedir. (2005, s. 142)

(31)

Türkçe Dilbilgisinin her kademeden okulda doğru ve anlaĢılır, kolay ve çekici bir biçimde öğretilmesi için yıllardır uğraĢ veren ve bu konuda sayısız esere, makaleye imza atmıĢ Hepçilingirler edat konusuna sözdizimsel bir bakıĢ açısıyla yaklaĢmaktadır.

Türkçede bütün sözcüklerin, kendilerinden sonraya doğru, baĢka bir deyiĢle sağa doğru iliĢki kurduğunu biliyoruz. Ad ve sıfat tamlamalarını düĢünün. Tamlanan sözcük en sondadır, bütün kollar ona uzanır. Tümceyi düĢünün, devrik tümce hariç, tüm kurallı tümcelerde yüklem sondadır; bütün kollar, bütün tümleçler yine en sona, yükleme uzanır. ĠĢte bu noktada ilgeç farklıdır. O, kendisinden önceki sözcüğe yönelir, onunla iliĢki kurar. Öteki bütün sözcüklerimizin eğilimi sağa doğruyken ilgecin solcu olduğunu rahatça söyleyebiliriz… Burada dikkat edilmesi gereken Ģey Ģudur: Ġlgeç, yalnızca ilgeçtir. Görevi, kendisinden önceki kavrama yönelip onunla öbek kurmaktır (2004, s. 142, 143).

Türkçede edatlar bir isimden veya isim soylu bir sözcükten (örneğin zarf, mastar fiil, ad fiil gibi) sonra kullanılırlar ve bir edat öbeği oluĢtururlar. Fransızcada ise bu dilin sözdiziminin gereği olarak önce edat sonra bir isim veya isim soylu bir sözcük yan yana gelerek edat öbeğini oluĢturur.

Türkçede edat öbeği Groupe prépositionnel en français Ġsim + edat

AkĢam + a kadar

Préposition + nom Jusqu’au + soir Zarf + edat

Yarın + dan önce Dün + den beri

Préposition + adverbe Avant + hier Depuis + hier Mastar fiil + edat

Yola çıkma(k)dan + önce Yola çıktık + tan sonra

Préposition + infinitif Avant de + partir Après + être parti Ad fiil + edat

Yola çıkıĢım + dan önce Yola çıkıĢım + dan sonra Amerika’nın keĢfine kadar

Préposition + substantif Avant + mon départ

Après + mon départ Jusqu’à la découverte de l’Amérique

(32)

Türkçedeki mastar fiil + edat (Fransızcada préposition + infinitif), Türkçedeki ad fiil + edat (Fransızcada préposition + substantif) Ģeklindeki sözdizimlerini çekimli fiil + edat (Fransızcada conjonction de subordination + verbe conjugué) birlikteliğinin oluĢturduğu ulaçlar / bağ fiiller konusu içinde değerlendirmek de mümkündür. Ġki dildeki anlatım biçimleri ve sözdizimindeki benzer ve farklılıkları geniĢ bir Ģekilde tartıĢabilmek için bu tip cümle yapılarına hem edat öbekleri hem de ulaç öbekleri bölümünde yer vermeye çalıĢacağız.

Fransızcada yan cümle bağlaçlarıyla oluĢturulan yan cümleler Türkçede ulaç öbekli cümlelere karĢılık gelmektedir.

Yola çıkmadan önce bana telefon etti. // Il m’a téléphoné avant que je parte ULAÇ CONJ. DE SUBORDINATION Yola çıkmadan önce bana telefon etti. // Il m’a téléphoné avant que je parte

ULAÇ ÖBEĞĠ PROP. SUBORDONNEE

Türkçede edat görevi gören sözcükleri aĢağıdaki gibi sıralayabiliriz:

a) – e kadar: Bugün akĢama kadar çalıĢtık. (Hengirmen, 1999, s. 96) Yalancının mumu yatsıya kadar yanar. (Atasözü) KıĢa kadar inĢaatı bitiriniz.

Amerika’nın keĢfine kadar

b) – ıncaya kadar: Ben dönünceye kadar bekle. (Edat öbeği / ulaç öbeği) (DönüĢüme kadar bekle.)

c) – den beri: Sabahtan beri ağlıyor. (Ediskun, 1985, s. 289) Dünden beri onu görmedim.

GeliĢinden beri onu görmedim.

d) – e karĢı: Sabaha karĢı Ġzmir’e vardık.

(33)

f) – den itibaren: Saat altıdan itibaren garda olacağım. Ġlk cümleden itibaren yazmaya baĢlayınız.

g) – dikten sonra: Ödevimi bitirdikten sonra dıĢarı çıkacağım. Yağmur yağdıktan sonra dıĢarı çıkacağım. (Yağmurdan sonra dıĢarı çıkacağım.)

h) – den sonra: Toplantıdan sonra sinemaya gidelim. (Hengirmen, 1999, s. 96) AkĢamdan sonra kapını kapa. (Ediskun, 1985, s. 290)

Saat yediden sonra yola çıkacağız. Yedi saat sonra yola çıkacağız.

i) – den önce: Kahvaltıdan önce sigara içmemelisin. (Hengirmen, 1999, s. 96) Saat yediden önce yola çık.

Yedi saat önce yola çık.

Trenin hareketinden önce beni aradı.

j) - meden önce: KonuĢmadan önce iyice düĢününüz. (Ediskun, 1985, s. 289)

k) Ta (eylem arasındaki zamanın abartılması): Ta sabahtan beri yağmur yağıyor. (Ediskun, 1985, s. 299)

(34)

3.6. Bağlaç (Conjonction)

Biçimsel (morfolojik) sınıflamada bağlaçlar edatlardan sonra yer alır. Bağlaçlar Özkırımlı (2006, s. 215), Banguoğlu (2004, s. 390), Hengirmen (1999, s. 98) tarafından hemen hemen aynı Ģekilde tanımlanmaktadır: Bağlaçlar cümle içinde eĢ görevli sözcükleri, sözcük öbeklerini, bazen iki paragrafı, ya da aynı tür cümlelerle iĢlevi ayrı iki cümleyi birbirine bağlamakla görevli sözcüklerdir.

Ediskun bağlaç tanımını sözdizimsel bakıĢla Ģu Ģekilde ele almaktadır:

Bağlaçlar, baĢlı baĢlarına anlamları olmayan, fakat cümleleri ya da eĢ-görevli kelimeleri ya da kelime öbeklerini hem biçimce, hem de anlamca birbirine bağlayan kelimelerdir. Bağlaçlar cümle ya da cümleciklerin öğeleri arasında harç görevi üstlenirler ve cümle çözümünde “Ģu ya da bu cümleleri ya da öğeleri bağlayan yardımcı öğelerdir (1985, s. 303).

Türkçe yaygın kullanılan Avrupa dillerine göre söz varlığı açısından pek zengin olmayan bir dildir. Buna karĢın anlatım imkânları çok geniĢtir. Söz varlığındaki bu kısıtlı olanağı bağlaçlarda da görüyoruz. Türkçede kullanılan bağlaçların çoğunun Arapça ve Farsçadan dilimize girdiğinin altını çizen ve bu konu hakkında kafa yoran Banguoğlu bunun sebebini Ģöyle açıklamaktadır.

a) Türk dilleri ifadede kısalığı, dolayısıyla bağlamsızlığı (asyndète) tercih edegelmiĢlerdir. Bugün de özellikle konuĢmada türlü bağlamların iĢleyiĢini farklı tonlarla yerine getiririz, bağlamları az kullanırız. Türkçenin bu özelliği bize gerek isim, gerekse fiil tabanlarını basitçe yanyana getirip koĢma takımlar yapmak yolunu açmıĢtır (2004, s. 394).

b) Türkçe zengin bir zarffiiller sistemi geliĢtirmiĢ olup ilintili bağlam cümleleri yerine daha çok karmaĢık zarffiil cümleleri kullanır. “Yemeğini yiyip gitti”. Bu sebeple biz özellikle yan yana bağlantıya daha az ihtiyaç duyarız (2004, s. 394).

Hengirmen (1999, s. 98), Gencan (1979, s. 446), Türkçenin kısa anlatımlı cümlelere öncelik verdiğini vurgulamakta ve ad, sıfat, bağ fiil tabanlı eylemsilerin geliĢmesinin bağlaca olan ihtiyacı ortadan kaldırdığının altını çizmektedirler. Aynı konuda Kahraman, özetle, eski Türkçede bugünkü anlamda bağlaç olmadığından, bağlaçların iĢlevlerini ulaçların, ortaçların karĢıladığından bahsetmektedir. Ayrıca Türkçeye bağlaçların sonradan yabancı dillerden geçmiĢ olup, yabancı kökenli bu

(35)

bağlaçların Türkçenin anlatım biçimlerini geldikleri dillerin anlatım özelliklerine benzetme yönünde Türkçeye olumsuz etkilerinden bahsetmektedir. (2005, s. 146)

“Bağlaçlık görevi matematikteki toplama iĢleminin dildeki karĢılığıdır” der Hepçilingirler (2004, s. 141) ve Ģöyle devam eder bağlaçları öğrencilerine anlatırken:

“Sözcükleri ya da tümceleri” demek, sözcükleri toplarsa tümceleri toplamaz demek. Sözcüklerle sözcükleri ya da tümcelerle tümceleri toplar; sözcüklerle tümceleri toplamaz. Bu matematiğin de altın kuralı değil mi? “Elmalarla armutlar toplanmaz.” Bunu ilk duyduğumda ilkokuldaydım, “Neden toplanmasın? Ġki elma, üç armut daha, beĢ eder.” diye düĢündüğümü anımsıyorum. BeĢ eder etmesine de beĢ ne? Elmalarla armutları değil, aynı türden iki Ģeyi, meyveleri topladığımın ayırdında değilmiĢim demek ki (2004, s. 141, 142).

Bağlaçların sınıflamasında Türkçe ve Fransızca arasında farklılıkların olduğunu bu çalıĢmamız sırasında yeniden gördük. Türkçede bağlaçlar “connecteur, articulateur” görevi üstlenen sözcüklerdir. “fakat, ve, veya, oysa, o halde, zira…” gibi “conjonctions de coordination >> mais, ou, et, donc, or, ni, car” görevi gören sözcüklerdir. Bu nedenle “proposition coordonnée” türündeki cümlelerde kullanılabilmektedirler.

Hastayım ama okula gideceğim. Je suis malade mais j’irai à l’école. DüĢünüyorum o halde varım. Je pense donc je suis.

Hastaneye kaldırıldı zira kriz geçirdi. Il a été hospitalisé car il a eu une crise.

Türkçede ve Fransızcada yukarıda bahsettiğimiz anlamda zaman bildiren zarf tümleci görevini üstlenebilecek bağlaçlara rastlamadık. Türkçenin bu görevi zarf ve zarf öbeklerine yüklediğini tespit ettik.

Fransızcadaki yan cümle bağlaçlarıyla (conjonction de subordination) kurulan yan cümle tarzındaki cümleler “ulaç öbekli cümleler” sınıflaması içinde yer almaktadır.

Geldiğinden beri televizyon izliyor. Il regarde la télé depuis qu’il est arrivé. ULAÇ Conj. de Subordination Geldiğinden beri televizyon izliyor. Il regarde la télé depuis qu’il est arrivé. ULAÇ ÖBEĞĠ PROP. SUBORDONNEE

(36)

3.7. Ortaç (Sıfat-fiil)

Eylemlerden türedikleri halde, ad, sıfat, bağlaç görevlerinde de kullanılan ve yan cümle kurabilen çifte görevli sözcüklere eylemsi / fiilimsi denir. Eylemsilerin çok bol ve çeĢitli olması Türkçeye geniĢ bir anlatım kolaylığı ve değeri kazandırmaktadır. Görevleri ve anlamları bakımından eylemsiler / fiilimsiler üçe ayrılır.

Ad eylemler (isim fiiller)

Sıfat eylemler (sıfat fiiller) ORTAÇLAR Bağ eylemler (bağ fiiller) ULAÇLAR

Ad eylemler cümlede hem ad, hem eylem görevi üstlenir. –mek, –me, –iĢ ekleri ad eylem türetmek için kullanılır. AĢağıdaki cümlelerde altı çizili sözcükler ad eylemdir.

Okula gitmek istiyorum. Dinlenme tatili yaklaĢıyor. Buraya oturmanız gerek. Orhan yazı yazmayı sever. AlıĢ veriĢe çıkacağım.

Trenin kalkıĢ saatini öğrenebilir miyim?

Görüldüğü gibi Fransızcadaki mastar fiilleri (ismin tüm görevlerini yüklenebilir), fiillerden türeme isimleri ad eylemler içinde düĢünmek mümkündür.

Acheter >> l’achat, découvrir >> la découverte, écrire >> écriture, partir >> le départ, inaugurer >> l’inauguration gibi.

Paul yolu açma(k) + dan önce konuĢacak. (EDAT ÖBEĞĠ)

Paul fera son discours avant d’inaugurer la route. (Groupe prépositionnel) Paul fera son discours avant l’inauguration de la route. (Groupe prépositionnel)

(37)

Yukarıdaki cümlelerde açma(k), l’inauguration, inaugurer sözcüklerinin her biri ad eylem sınıfındadır. “–den önce, avant, avant de” edatlarını / préposition alarak edat öbeği oluĢturmuĢlar ve cümlede zaman bildiren zarf tümleci görevini üstlenmiĢlerdir.

Sıfat eylemler / ortaçlar: Gencan ve Ediskun ortacı hemen hemen aynı sözcüklerle tanımlamaktadırlar. Özetle “varlıkları, isimleri niteledikleri için ya da belirtikleri için sıfat; özne, nesne, tümleç alarak yan cümle kurdukları için de eylem gibi sayılan sözcüklere ortaç denir” (Gencan, 1979, s. 384), (Ediskun, 1985, s. 249).

Hengirmen’e göre “ortaçlar bazen ad olarak da kullanılır (okuryazar gibi). Ortaçlar çatı eklerini alır, olumsuz ve edilgen biçimleri yapılır ve zaman kavramı taĢır” (1999, s. 189).

Fransızcayı yakından tanıyan Banguoğlu Türkçedeki ortaç kavramını konuya açıklık getirmek için Fransızca Dilbilgisi ile iliĢkilendirmektedir:

Sıfatfiil fiilin zamana bağlı olarak kavramını sıfatlaĢtıran bir Ģeklidir (geçmiĢ günler, oturan adam, satılacak eĢya). Zaman anlatımı taĢımaları yönünden ad fiillerden ayrılırlar… Donuk isim olarak zaman anlatımını kaybetmiĢ görünen bu fiil üremeleri sıfatfiil iĢleyiĢine geçince ait oldukları zamanı belli ederler. Bu sebeple onları taĢıdıkları zaman anlatımına göre sınıflarız: 1. GeçmiĢ sıfatfiilleri (participe passé) 2. Hal sıfatfiilleri (participé présent) 3. Gelecek sıfatfiilleri (participe futur) (2004, s. 422, 423).

AĢağıdaki eklerle fiillerden sıfat türetmek mümkündür.

-en: Sabreden derviĢ, muradına ermiĢ. Geçen sene sınıfta kaldım. -( )r: KoĢar adımlarla uzaklaĢtı.

-ecek: Akacak kan damarda durmaz. Gelecek yaza mezun oluyorum. -miĢ: KarĢınızda iflas etmiĢ bir adam duruyor.

-dik: Bildik kimselerle yolculuk et. -medik: Tanımadık kiĢilere sırrını açma.

Yakından yapılan bir inceleme yalnızca –en (geçen sene), -ecek (gelecek yıl) takımlarındaki “geçen” ve “gelecek” sözcüklerinin ortaç sınıfında değerlendirildiğini gösterecektir.

(38)

Türkçedeki ortaç sınıfını Fransızcada “adjectif verbal” konusuyla eĢleĢtirmek mümkündür. “L’année passée, l’année suivante” öbeklerindeki “passée ve suivante” biri “participe passé”, diğeri “participe présent” kökenli ve fiil soylu sıfatlardır yani Türkçedeki anlatımıyla sıfat fiil / ortaçtır.

Tezimizin kavramsal çerçevesini güçlendirmek için ortaç konusunu Fransızcayla iliĢkilendirirken hataya düĢmemek adına Ģu saptamanın yapılmasını uygun buluyoruz. Pronom relatifle kurulan yan cümleler aslında gerçek birer ortaç örneğidir. Zaten bu tip cümleler klasik dilbilgisinde “les propositions adjectivales” olarak adlandırılmaktadır. AĢağıdaki cümleler konumuza açıklık getirecektir.

Uçan halı // Le tapis qui vole / volant Okuduğum kitap // Le livre que je lis

Oturduğumuz ev // La maison où nous habitons.

Bahsettiğiniz çocuk // l’enfant dont / de qui vous parlez Telefon ettiğin kadın // La femme à qui tu téléphones

Ancak “belirtme ortaçları (oturduğum ev, okuduğum kitap, bahsettiğiniz çocuk, telefon ettiğin kadın gibi) “vakit, zaman, gün, yıl” gibi sözcüklerle öbekleĢince zaman ulacı olurlar ve kiĢilere göre çekimlenebilirler” (Gencan, 1979, s. 388).

Evlendiğimiz gün kar yağdı. // Il a neigé le jour où nous nous sommes mariés. ULAÇ ÖBEĞĠ proposition subordonnée relative

Zaman ulacı (adjectivale) qui exprime le temps

Yukarıdaki Türkçe cümlede “evlendiğimiz” ortacı yanına “gün” adını alarak sözdizimsel sınıflamada ulaç öbeği oluĢturmuĢ ve görevsel tanımlamada zaman bildiren ulaç öbeği olmuĢtur. Aynı Ģekilde Fransızca cümlede ilgi zamiri (burada où >> zaman bildirebilen tek ilgi zamiri) ile kurulan cümle “le jour” adıyla birleĢerek “ne zaman” sorusuna cevap verebilen >> le jour où nous nous sommes mariés” zaman bildiren cümlecik haline gelmiĢtir.

(39)

3.8. Ulaç (Bağ-fiil)

Fiilimsilerin üçüncü ayağını ulaçlar oluĢturmaktadır. Ulaç, bir baĢka deyiĢle bağ-fiiller; bulundukları cümledeki yüklemin anlamını çeĢitli yönlerden etkileyip sınırlayarak zarf görevi yapan fiilimsilerdir. Ulaç “kurduğu önermeyi baĢka bir önermeye bağlayan eylemsidir” (Gencan, 1979, s. 390).

Bu sözcüklerin eylem bildirme özelliklerinin diğer fiilimsilerden daha belirgin olduğunu belirten Kahraman tanımlamasını Ģu sözlerle geliĢtirmektedir:

Ulaçlar, soyut birer eylem, oluĢ bildirir; ancak, kip ve kiĢi kavramlarına bağlanabilecek biçimlere girmedikleri için, kesin yargılar oluĢturmazlar. Kurdukları cümlemsileri, içinde yer aldıkları cümlenin, cümlemsinin ya da yan cümlenin yüklemine bağlama görevi yaptıklarından bağfiil ya da ulaç biçiminde; bağlandıkları yüklemin oluĢturduğu yargıyı zaman, durum, nicelik, yön bakımlarından etkileyip sınırlama görevi yaptıkları için de zarffiil biçiminde adlandırılırlar (Kahraman, 2005, s. 121).

Zaman ulaçları ise anlatımda, bağlandıkları yüklemin anlamını zaman yönünden tümleyen ulaçlardır. Hengirmen’e göre:

Zaman ulaçları, eylemin belirttiği iĢin yapılacağı zamanı gösterir. Bu nedenle de eylemi zaman yönünden etkileyen belirteçler oluĢturur. Genellikle zaman ulaçları eylemin belirtiği iĢin durumunu da gösterir. Bu bakımdan zaman ulaçlarının çoğu, zaman kavramının yanı sıra durum kavramlarını da verir (1999, s. 198).

Ulaçlar Türkçenin çok değerli bir özelliğidir. Türkçe anlatımda öğeleri, öbekleri, yargıları birbirine bağlama görevi yaparak çok sayıda bağlaç kullanma ihtiyacını ortadan kaldıran, anlatımı kısaltıp kolaylaĢtıran kelimelerdir. Diğer dillerde önermeleri ancak ilgi adılı ya da bağlaçlar yaparken, Türkçede bu görevi ulaçlar ve ortaçlar üstlenir. Böylelikle cümlelerimiz fazlalıklardan arınmıĢ olur.

Fransızcada yan cümle kurmaya yarayan “conjonction de subordination >> quand, lorsque, depuis que, au moment où, pendant que, avant que, dès que, une fois que …” grubu içindeki bağlaçların görevini Türkçede ulaçlar yüklenmektedir.

Referanslar

Benzer Belgeler

KAPAK ARA GÜLER'DEN - Salt Faik'in Fransa'da "Un Point Sur la Carte" adıyla yayımlanan kitabının kapağında Ara Güler'in çektiği Sait Faik fotoğrafı

AĢağıda verilen altı çizili eylemleri kiĢilere ve zamana uygun olarak tamamlayınız.. www.leventyagmuroglu.com

Çiçek Pasajının renkli simalarından biri olan ve 1 9 4 3 yılında komi olarak çalışmaya başladığı pasajda şimdi bir restorant sahibi olan Entellektüel

“Edatlar, tek başına anlamı olmayıp daha çok isimlerden sonra gelerek onlarla diğer kelimeler arasında ilgi kuran görevli kelimelerdir…” (Tiken 2004:1)..

tışılabilen ürünü nedeniyle müze ve sanat dergileri gibi yüksek sanat kurumlan tara­ fından teşvik görmekte, ticari bir mal olma­ sı nedeniyle Yaşam gibi Sanat

TGS Genel Başkanı Oktay Kurtböke, Prof. Tütengil’ln de kanlı terörün kurbanları arası­ na katıldığını belirtmiştir. Türk basın mensuplarının

Bu yazıda; anamnez, fizik muayene, görüntüleme yöntemleri ve ince iğne aspiras- yon biyopsisi ile detaylı değerlendirilen ve trans-servikal yaklaşımla çıkarılan minör

Geçtiğimiz da,küyüJc şairimiz ahya ernal keyfili *nın adı da,ünlü tir kürk olarak, gençliğinde kültür hâzinesinin zenginleşmesini sağlayan hu , ehveni! bin